15 Temmuz’un devamı olarak ekonomi operasyonları…

    0

    Avrupa Birliği Liderler Zirvesi öncesi Türkiye’nin üyelik müzakerelerinin dondurulacağı, hayli güçlü bir ihtimal olarak, özellikle ekonomi basınına servis edildi. Ancak zirvede, AB liderleri böyle bir karar alamadılar. Alamayacaklarını kendileri de biliyorlardı ama zirve öncesinde sanki bu karar alınacakmış gibi demeçler verildi, tahminler yapıldı. Amacın Türkiye üzerinde özellikle ekonomide güvensizlik ve kırılganlık oluşturma olduğu ise çok açıktı.

    Aynı günlerde ABD’nin vize kararı geldi; vize meselesinin haksız, hiçbir diplomatik temayüle sığmayan bir karar olması ve buna bağlı olarak kısa süreceği tahmin edildiği için piyasalarda çok olumsuz etki yapmadı.

    Ancak bu haftaya yine olumsuz, uydurma bir haberle başladık. Bu tür haberlerin şu veya bu olması önemli değil, önemli olan, kısa bir süre de olsa, piyasayı bozucu etkileri ve yatırımcılar üzerinde tedirginlik, güvensizlik yaratması… Türkiye ile olumsuz haber ve beklentileri yayanların amacı artık çok açıktır; ekonomik kuşatılmışlığı artırmak, büyümeyi düşürecek para ve maliye politikalarını yeniden gündeme getirmek ve Türkiye’nin 2018’e yeni bir “kemer sıkma” cenderesiyle başlamasını sağlamak.

    Darbe ve ekonomi

    “Onlar” şunu iyi biliyorlar; IMF’ci kemer sıkma politikaları her zaman enflasyonu düşürme, finansal istikrarı sağlama, kamu mali disiplininin etkinliği bahanesiyle başlar ama bunların hiçbirini başaramaz. Tam aksine, daralan ekonomide vergi gelirleri düşer, bütçe gelir tarafında hızla bozulur, kamu bu hızlı bozulmaya aynı hızla ayak uyduramaz ve bütçe açıkları daha da artar. Sıkı para politikası ve yüksek faiz kurda istikrarı sağlamaz, tam aksine, hızla değerlenen TL ithalatı yukarı çeker, ara sanayiyi öldürür ve ihracatta rekabetin önünü keser.

    Ülkede ithalat, borçlanmak avantajlı, üretim ve ihracat, kısa sürede dezavantajlı hale gelir. Dövizle borçlanmak avantajlı, TL ile borçlanmak çok yüksek maliyetli hale gelir. Böylece ana sanayinin döviz açık pozisyonları artarken, ithalata yenilen ara sanayici piyasadan silinir. Küçük işletmelerin piyasadan silinmesi oligopol (belli büyüklükte ve tekel eğilimli işletmelerin ortaklaşa belirledikleri piyasa) piyasayı öne çıkartır ve fiyatlar tekel anlayışıyla belirlenmeye başlar. Bu durum fiyatları hızla yukarı çeker. Zaten küçük işletmeler ayakta kalmak için yüksek faiz maliyetlerine katlanma doğrultusunda bu tekel fiyatlarına intibak etmek zorunda kalırlar ve düşecek denilen enflasyon bu sefer, hızla daralan ekonomiye bağlı olarak, işsizlikle birlikte sıçrar ve ekonomi, çok kısa sürede, yüksek işsizlikle enflasyonun bir arada olduğu stagflasyon ortamıyla tanışır.

    Bu durum, aynı zamanda, hem finans hem de reel kesimde yüksek döviz borçlarının ödenememe durumudur ve bu yüzden kurlar hızla yükselir.

    Kriz derindir ve aşılması için siyasetten, dış politikaya kadar oradan ekonomide yapılmış bütün yatırımlara kadar her şeyin hızla sıfırlanması ve buna bağlı olarak, ülkeyi, borç verenlerin siyasi iradesine terk edilmesini beklemek kaçınılmaz olur.

    Evet, tahmin edeceğiniz gibi bu, darbeyle eşdeğer siyasi sonuç üreten ekonomik bir operasyondur ve Türkiye bu operasyonu defalarca yaşamış ve sonuçta bütün darbeler, bu gibi iktisadi operasyon süreçleriyle öne çekilmiş ya da darbenin olası siyasi sonuçları, darbeye gerek olmadan, üretilmiştir.

    15 Temmuz devamı…

    Şunu çok açıkça söyleyebiliriz; 15 Temmuz’da yapamadıklarını şimdi bu ekonomik kuşatma operasyonlarıyla yapmaya çalışıyorlar. Bunun için yerli işbirlikçilerden yukarıda anlattığımız ekonomik operasyon politikalarının doğru olduğunu sanan siyasetçilere, bürokratlara, sözüm ona iktisatçılara kadar herkesi, her kurumu, medyayı kullanıyorlar.

    Öyle anlaşılıyor ki bu ekonomik tetikçilik ve ekonomik algı operasyonları 15 Temmuz’un devamı olarak sürecek.

    Yazının devamı için