Abdülhamid sevgisinin çoğu İttihatçı nefretindendir

    0

    100. ölüm yıldönümü münasebetiyle alevlenen Abdülhamid romantizmi, keşke sarılmasa artık şu bayat saptırmalara…

    Abdülhamid’le Mehmet Akif arasında kalıp tarafını seçmekte zorlananlara kötü haberi tekrar hatırlatmak isterim.

    Aralarını bulmak ve aynı anda hem bilinçli bir Akifçi hem de sarsılmaz bir Abdülhamidçi olmak imkansız.

    En yakın dostu ve kabir komşusu Süleyman Nazif, bu konuyu daha Akif’in sağlığında yazdığı kitapla açıklığa kavuşturmuştu.

    Şairin, Abdülhamid karşıtlığından pişmanlık duyduğu, hatasını görüp itiraf ettiği gibi uydurma tezlerden medet ummak niye?

    Akif’in sultana tavrı, ‘İstibdad’ şiirinde tasvir ettiği sahnelere tanıklığıyla başlar.

    Abdülhamid’in kardeşi Reşat Efendi’nin kilercisine selam gönderdi diye, kilercinin uzaktan akrabası bir garibanın yaka paça sürüklenerek götürülüşünü anlattığı dehşet sahneleri…

    İnfial içinde kahrederek hikaye ettiği o manzaradan sonra Akif artık tartışmasız bir Abdülhamid aleyhtarıdır. Vefatına kadar da bu his ve kanaati değişmemiştir.

    Çünkü ‘zulmü sevecek, zalimi alkışlayacak’, ‘adam sen de’ deyip geçecek karakterde değildir milli şair.

    ‘Asım’ şiirinde de ‘Yıldız’daki baykuş, kadınlar gibi kafesler arkasına saklanan, cuma selamlığında bile halka karışmaktan korkan, ödlek, saraydan dışarı çıkamayan zalim’ gibi ağır nitelemelerle yermiyor mu Sultan ‘Hamid’i?

    Fakat ikisinden de vazgeçemeyen tutkulu hayranları, diğer düşmanları gibi Akif’in de bin beter İttihat devri istibdadını gördükten sonra ‘cennetmekan ulu hakan’a rahmet okuduğuna inanmak istiyor.

    Değerini sonradan anladığını ve ‘kadrini bilemedik’ mısrasıyla, ‘arar olduk eski semerciyi, rahmetlininki semer değil devletmiş’ göndermeleriyle kafasını duvarlara vurduğunu düşünerek teselli buluyorlar.

    Oysa…

    Süleyman Nazif, 1924 tarihli ‘Mehmed Akif’ kitabında, bu bahsi bir daha açılmamak üzere istismara kapatmıştı.

    Akif de henüz hayatta olduğuna göre…Abdülhamid dönemindeki eski istibdadı arar oldukları’na dair bir cümlenin altına düşülmüş şu notu görüp onaylamadığı farz edilebilir mi?

    “Bu satırlar Mütareke’nin karanlık günlerinde yazıldı. Düşman askerlerinin çizmesi, tabiatıyla bize Kızıl Sultan’ın tüfekçilerinden daha ağır, daha haysiyet kırıcı gelmişti. Hakikatte bu izmihlali, o istibdat hazırlamış ve doğurmuştu. Fakat biz o sıralar bunu (başa gelenlerde Abdülhamid’in payını) düşünemeyecek kadar perişan ve ümitsiz bir durumdaydık.”

    Hakkında yanıldıklarını, çok haksızlık ettiklerini düşündükleri söylenebilir mi hala?

    Günümüzdeki aşırı Abdülhamidçiliğin  büyük kısmı da o karanlık İttihat devri hatıralarından miras bize.

    Yazının devamı için