Fırtına yaklaşıyor

    0

    Geçen hafta değindim. Dünya bir türlü gereken istikrar-büyüme kulvarına giremedi. Büyümenin motoru olacağı düşünülen büyük gelişmiş ülkeler kendi iç sorunlarıyla boğuşmaktan bu işlevi üstlenecek enerjiyi toplayamıyorlar. Birisi Trump’la uğraşırken öteki Brexit’e takılı kalmış gibi. Beraber yürüdükleri Almanya siyasette radikalleşmenin artmasının yarattığı korkularla başa çıkmaya çalışıyor. Fransa’da siyasi engel aşıldı ama Makron henüz olaya hakim olabilmiş gibi görünmüyor. Hepsinin üstüne şimdi bir de Katalanlar geldi. Pek çok yorumcu İspanya’da ortaya çıkan ayrılıkçı eğilimi Avrupa’nın geleceği açısından Brexit’den daha vahim bir gelişme olarak değerlendiriyor.

    Gelişmişlerde durum böyle de gelişmekte olan ülkelerde farklı mı? Bana kalırsa değil. Siyasi sorunların yanı sıra ekonomik zafiyetler bu ülkelerin de nefesini kesiyor. Bunların en fazla korkuyla baktıkları gelişme ABD merkez bankası FED’in faizi artıracak olması. Yükselen faiz sıcak para dediğimiz küresel fonları gelişmekte olan ülkeler aleyhine değiştirecek. Bu ülkelerin büyük kısmı fon akışı kendi lehlerine hareket ettiği zaman mutlu-mesut bir hayat yaşıyor. Fon dinamiği ters döndüğü zaman da türbülansların içine yuvarlanıyorlar. Bu sıralarda FED’in en geç yılın sonunda faizi yükseltip, böyle bir fon hareketini ateşlemesi olasılığı yükselmiş durumda. Gelişmekte olan ülkelerden ciddi fon çıkışları olacağı ve faiz, döviz kuru gibi finansal fiyatlarının yükseleceği anlamına geliyor bu. Gelişmekte olan ülkeler yıl sonuna kadar böyle bir gelişmenin risk baskısı altında yaşayacak gibi görünüyor.

    Biz gelişmekte olan ülke grubunun bir üyesiyiz. Bu ülkelerin yaşaması muhtemel gelişmeleri biz de paylaşacağız. Günü geldiğinde bizden de fon çıkışı olacak, faiz ve kur yükselecek, paramız değer kaybedecek, yavaşlayacağız. Daha önce de buna benzer hareketler yaşadık. Bunları çok iyi yönetebildiğimiz söylemek de zor. Üstelik son günlerde ufukta salınan bu olumsuzlukları katlayacak gelişmeler de oluyor. Bunların çoğunda bizim kendi inisiyatifimizle gelişen olayların yüklü payı var. Bu gelişmeler sonuçta zaten taşıdığımız siyasi riski daha da artıyor. Çoğu olayda sanki böyle bir risk yokmuş gibi davranıyoruz ya da riski karşı tarafın yarattığı gibi bir söylemle avunuyoruz. Ama yaşam böyle gelişmiyor.

    Avrupa ile zaten baştan aşağı risk üreten türde bir ilişkiye kaymıştık. Şimdi de ABD ile fevkalade riskli bir atışmaya giriştik. Bize yakın olan Orta Doğu coğrafyasında ise neredeyse dostumuz kalmamış gibi. Son adımda Rusya ile yakınlaştık. Şöyle alıcı gözle tarihimize bakacak olursak Rusya ile çıkarlarımızın da muhabbetimizin de pek uyuşmadığını görürüz. Son dönemde yaşadıklarımız uluslararası arenada etkili diplomasi becerimizi kaybettiğimize işaret ediyor. O alanda attığımız her adımda canımız yanarak geri adım atmak zorunda kalıyoruz.

    Bütün bunlar taşıdığımız siyasi riski ve bunun maliyetini arttırıyor. Son sıralarda arayı bozduğumuz ülkelere bir bakın.

    Yazının devamı için