Gannuşi’den tesbitler

    0
    Kuzey Afrika’da bir Arap İslâm ülkesi olan Tunus’un önde gelen siyasî partilerinden NAHDA Hareketi’nin lideri Raşid Gannuşi, bir televizyona yaptığı açıklamada hem ülkesi hem de Katar kriziyle ilgili dikkat çekici tesbitlerde bulunmuş.

    Krizlerin uzlaşma ile aşılmasını isteyen Gannuşi’nin yaptığı açıklamalara bakılırsa Tunus’da da Türkiye benzeri sıkıntılar yaşanıyor. Gannuşi’ni, sohbet esnasında pek çok defa hukuk vurgusu yapması da dikkat çekici.

    Gannuşi’nin Körfez/Katar kriziyle ilgili bir soruya verdiği cevap şöyle: “Yaşananlar elbette üzüntü verici. Arap devletleri bir diğer Arap devletine abluka uyguluyor. Aynı dine ve etnik yapıya mensup komşu ülkelerin birbirlerine boykot ve abluka uygulaması gerçekten üzüntü verici. Tunus devletinin dış politikası bu ve benzeri durumlarda tarafsız kalmaktır. Bu tavır, Tunus’un geleneği hâline gelmiştir. Nahda da aynı çizgide bir harekettir. Çünkü üretilen politikalar tarafların uzlaşmasına yönelik olmalıdır. Kutuplaşmaya ve karşı cepheler oluşmasına sebebiyet verecek yapılanmalardan kaçınılmalıdır.”

    “Siyasal İslâm”la ilgili bir sorunun cevabı da önemli: “Bizler aşırıcı, gerici bir hareket değiliz. Hatta sözünü ettiğiniz siyasal İslâm ile de bir ilgimiz yok. Biz kendimizi ‘demokrat Müslüman’ olarak nitelendiriyoruz. Körfez’deki gerilimin Tunus’taki yansıması hakkında da şunu söyleyebilirim ki bu kriz Tunus’ta olumsuzluğa yol açmadı. Zira Tunus’un bu meseleden bir çıkarı yok.”

    “Tarihten ders almak durumundayız” diyen Gannuşi, İslâm ülkelerinin örnek alması icap eden şu tesbitleri de yapmış: “Tarih diyor ki doğal durum herkesin birbirini tanıması ve kabullenmesidir. İslâmî kesim bu toplumun bir cüzüdür, bileşenidir. Bu bütün Arap İslâm âlemi için de geçerlidir. İnsanları birleştiren esas vatandaşlık bağıdır. Vatandaşlık, herkesin eşit hakları sahip olması demektir. Herkesin vatandaş olarak tanınma hakkı vardır.”

    Neesma Televizyonu’nun yaptığı ve http://www.haberiyat.com’da yayınlanan (erişim: 4 Ağustos 2017) röportaj şöyle devam etmiş: “Demokratik, uzlaşmış, güç birliği yapmış ve geleceğe güvenle bakan bir Tunus istiyoruz. Tunus bugün istisnaî bir örnek olarak duruyor. Bu örnekliğin temel dayanağı, dışlamayı ve şiddet kullanmayı reddetmek, herkesin birbirini vatandaş olarak tanımasıdır. (Soru: Sizin ‘demokratik İslâm’ olarak adlandırdığınız konumu kabul etmeyenler var?) Doğrudur, Nahda’nın içerisinde farklı yönelişler ve görüşler var. Ancak bunların hiçbiri başkalarını dışlayıcı bir bakış açısına sahip değil. İçine kapanmış bir görüş yok. Nahda ülkeyi kurtaracak tek oluşumdur. Yaklaşık bir sene önce kongre düzenledik. Birçok farklı görüş ortaya çıktı. Benim başkan olarak seçilmem yüzde 75-76 oyla gerçekleşti. Tekrar başkan seçildim. Ancak bana oy vermeyen yüzde 25 arasında kesinlikle dışlayıcı bir oluşum yoktu. Nahda birbirine kenetlenmiş bir hareket. Donuk oluşum değil. Doğal, dinamik ve demokratik bir özelliklere sahip çok sesli, kendi içerisinde tartışan bir partidir. Tam bir uzlaşı içinde alınan kararlarımız azdır. Ancak Şûrâ Meclisi’nin aldığı kararlar ve projeler şu ana kadar yürütme konseyi tarafından uygulandı.”

    Yazının devamı için