Münih’ten yansıyanlar

    0

    Bizler Suriye özelinde Afrin’deki toz dumanla iştigal ederken, geçen hafta sonunda küresel gidişata ışık tutan mühim bir konferans düzenlendi.
    Hitler’e meydan okumuş itibarlı Prusyalı aileden gelen Ewald von Kleist’in 1963’te başlattığı Münih Güvenlik Konferansı. Burası odağa küresel güvenlik sistemi alınarak uluslararası siyasi dengelerin ele alındığı önemli bir platform. Hükümet yetkilileri ve uzmanları buluşturur.
    Münih’ten Türkiye medyasına yansıyanlar ikili anlaşmazlıklar, Ortadoğu’da hasımların bildik atışmaları oldu. Asıl mevzu ise ‘büyük resimde’ görünen ‘karanlık tablo’ idi. 2018 konferansının başlığı için ‘Eşiğine Gelip, Oradan Dönmek’ tercih edilmişken, Konferans Başkanı Wolfgang Ischinger’in “Dünya gittikçe ve daha da fazla önemli bir çatışmanın eşiğine geliyor” sözleri hakikaten dikkat çekiciydi.

    ***

    Münih; 2000’lerde Rusya Federasyonu’nun eski Sovyet günlerini kenara koyarak uluslararası sisteme kendi meşrebince dahil olma arzularını beyan ederken, Batı’nın neoliberal sistemi tarafından ‘yenilip yutulmaya’ razı olmayacağının dile getirildiği zemin olmuştu. Bu açıdan Devlet Başkanı Vladimir Putin’in 2007 tarihli Münih konuşması dikkate şayandır.
    Bu sene ise Münih’in yaratacağı zemini tahmin ettiğinden olsa gerek Putin gitmedi. Yerine Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov ile Rusya Senatosu Dış İlişkiler Komitesi Başkanı Konstantin Kosachev’i yolladı.
    Hakikaten Münih’i belirleyen ‘Trumpistler’ oldu. ABD Başkan Yardımcısı Mike Pence, Savunma Bakanı James Mattis, bu kez sağlığı elvermeyen neocon başrol oyuncusu John McCain’in yerine Lindsay Graham, İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu ve Suudi Dışişleri Bakanı Adil el Cübeyr

    ***

    Bu manzara aslında ABD Başkanı Donald Trump’ın Rusya ve Çini ‘dünya kurulu düzenini zorlayan revizyonist güçler’ diye niteleyen yeni ulusal güvenlik stratejisinin tezahürüydü. Rusya, 2016 Amerikan seçimlerine ‘müdahale ettiği’ iddiaları üzerinden suçlandı. McMaster, Rus internet trollerini Amerikan halkını etkilemekle suçlayıp ‘demokrasimizi bozuyorlar’ buyurdu. Doğu Avrupa’da ‘dondurulmuş’ Ukrayna krizinin NATO için yarattığı fırsatlara vurgu yapıldı. ABD’li Nicholas Burns ‘NATO’nun Rusya’yı sınırlandıracak şekilde birlik içinde güçlü tavır alacağını’ vurguladı.
    Medya eşlik etti. CNN, ‘ABD donanmasının Rusya’nın Karadeniz’deki artan varlığına karşı burada varlığını artırması’ başlıklı sunumlar yaptı!

    ***

    Çin de hedefteydi. McMaster dolaylı imalarla “Bu sene uluslarımız ve aslında insanlık için kritik bir zamanda toplanıyoruz. Haydut rejimler Ortadoğu ve Güneydoğu Asya’da uluslararası güvenliği tehdit ediyor” diyerek Çin’i ihmal etmedi.
    Amerikalıları yankılayan Almanya Dışişleri Bakanı Sigmar Gabriel “Avrupa’yı kimse bölmemeye çalışmalı” derken, en başta Rusya ve Çin’i itham etti. Trump ABD’sini de eklemesi Transatlantik’teki pürüzleri gibi görünse de son tahlilde orası ‘çözülür’.
    Tabii Rusya bunları yanıtsız bırakmadı. Lavrov Rus tehdidi beyanlarını ‘irrasyonel mit’ diye niteledi. AB’ye uluslararası ilişkiler sistemini yenileme, AB ve ABD’ye ‘eşit ortaklık’ temelinde işbirliği mesajını tekrarladı. Kosachev, “Ne yazık ki Batı karşı karşıya olduğu bütün problemlerden ötürü Rusya’yı suçlamayı deniyor” vurgusu yaptı.

    ***

    Batılı güvenlik analistleri Rusya ve Çin’in askeri tehdit teşkil ettiklerine pek ikna olmuyor. Rusya’nın savunma bütçesi ABD’nin onda biri. Çin’in yeni İpek Yolu projesi varken, arka bahçesinde savaş istemeyeceği aşikâr.

    Yazının devamı için