13. Cumhurbaşkanı, İllaki “Millet İttifakı” Adayı Olsun! (mu deniyor?)

0
Mustafa Kalabalık
Latest posts by Mustafa Kalabalık (see all)

Seçim yaklaştıkça bakalım daha neler görecek! Ne gibi “suni gündemler” izleyeceğiz…

“Mağdurlar” ile “mağrurlar” yer değiştirince, geçmişini ve geçtiği yollara kurulan tuzakları, engelleri unutunca, benzer tuzakları ve engelleri kendilerine yol belleyenler, bakalım daha nerelere savrulacaklar!

İktidarı, koltukları, gücü ve tüm imkanları bırakmamak için bakalım daha neler yapacaklar!

Bu düşünceler, siyasette(!) yapılanların ve yaşatılanların sadece bir yüzü!

Siyasette(!) yapılanların ve yaşatılanların, bir başka, yani ikinci yüzünü, iki farklı tarihte, iki farklı başlıkla sizlerle paylaşmıştım.

Öncelikle iki yıl önceki aşağıdaki yazılarmı, yeniden siz değerli okurlarımla paylaşmak istiyorum.

***

CHP’yi İktidara Taşıma Görevi..!

Ben şahsen başka bir anlam veremiyorum.

Düşünüyorum, okuyorum, yorumları dinliyorum, kendimce öngörüde bulunuyorum ve nihayetinde kendimce de emin oluyorum.

Evet, evet!

AK Parti, bir şekilde ilk seçimde CHP’ni iktidara taşıyor!

Mağduriyetle büyümüş ve halkın bu mağduriyetlere ne kadar prim ve destek verdiğini yaşayarak görmüş olması gereken bir siyasi parti, yoksa başka şartlarla bu kadar bariz mağduriyet yaratma çabasında olmazdı…

Toplumun hassasiyetini bildiğini düşündüğüm bir AK Parti, seçmen toplumunu bu derece radikal tercih değişimlerine zorlayacak hangi adımları atıyor ki derseniz eğer!  

Kısaca da maddeler halinde özetlemek isterim bu mağduriyet yaratma adımlarını:

Birinci mağduriyet yaratma adımı; MHP’de dört genel başkan adayı olan Meral Akşener, Sinan Oğan, Koray Aydın ve Ümit Özdağ’ın ortak kararıyla açıklanan olağanüstü kongre için, delegelerin imzalarına rağmen, kurultayın yapılacağı ilan edilen otele ve çevresine alınmaması ve kurultayın yaptırılmaması..

İkinci mağduriyet yaratma adımı; İYİ Parti’nin kuruluşuna ve seçimlere katılmasına engel olma çabaları (CHP’nin milletvekili transferi ile bu oyuna engel olması)..

Üçüncü mağduriyet yaratma adımı; Ankara, İstanbul, Bursa ve Balıkesir Büyükşehir Belediye Başkanlarının “metal yorgunu” oldukları gerekçesiyle istifa ettirilerek, yerlerine belediye meclis üyelerinden “siyasi kayyumların atanması”..

Dördüncü mağduriyet yaratma adımı; HDP’li belediye başkanlarının görevden alınarak, yerlerine belediye meclis üyeleri içinden değil, “memur kayyumların” belediye başkanı olarak atanması..

Beşinci mağduriyet yaratma adımı; CHP Genel Başkanı sayın Kemal Kılıçdaroğlu’na yapılan saldırı..

Altıncı mağduriyet yaratma adımı; 31 Mart 2019 İstanbul yerel seçimlerinde, Ekrem İmamoğlu ve CHP’nin kazanmasına rağmen seçimin tekrarlatılması..

Aynı zarf içine tıkıştırdığımız dört oy pusulası arasında yer alan ve üçünün sakıncalı görülmediği, ancak sadece İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı oy pusulasının sakıncalı görülerek seçimin iptal edilmesi..

Ve şimdilik son olarak,

Yedinci mağduriyet yaratma adımı; HDP’li Diyarbakır, Mardin ve Van Büyükşehir Belediye başkanlarının görevden alınarak, yine yerlerine belediye meclis üyeleri içinden değil, “memur kayyumların” belediye başkanı olarak atanması..

Ve ilk genel seçimlere kadar da bu mağduriyet yaratma adımları sanırım sürecek!

(Malumunuz İBB Başkanı seçilen Sayın Ekrem İmamoğlu ve İBB Belediyesi hakkında bu hafta içinde başlatılan teftiş(!), İçişleri Bakanı Soylu tarafından gündeme getirilen “suçlamalar”, şimdilik sekizinci mağduriyet olarak listeye eklendi bile…)

Benim asıl merak ettiğim husus, AK Parti’nin hesabı ne?

Hangi akıl ve siyasi hesap uzmanları AK Parti’yi bu şekilde yönlendiriyor?

CHP iktidarını neden başa getirme çabasındalar?

Kim? Kimler?

Neden AK Parti’ye CHP’ni iktidara taşıma görevi verdi.!

1946’dan bu yana siyasi iktidarı elde edemeyen bir sol iktidar adayı, bizzat AK Parti tarafından neden bu kadar mağduriyet desteği görüyor?  

Bu kadar mağduriyeti hangi pazarlıklarla yaratıyorlar?

CHP acaba bu çabanın farkında mı?

Ya da bu iktidar pazarlıkları ile 2023 Türkiye’sinde CHP’ne biçilen rol nedir?

CHP iktidarından talepler nelerdir?

(21 Ağustos 2019)

***

Demokratik Ayrılış Hazırlıkları

Uzun süredir AK Parti’nin yürüttüğü siyasetin, özellikle de “metal yorgunluğu” gerekçesiyle görevlerinden alınan/ayrılan seçilmiş belediye başkanlarının siyaseten farklı bir anlamı olduğunu düşünüyorum…

Birçok gazete köşe yazıları, televizyon programları ile okuyucu yorumları, AK Parti Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın çevresindeki “istişare” makamlarının azaldığından/azaltıldığından, ortak aklı kaybettiğinden, danışman ordusunun yanlış yönlendirmelerinden, hatta konuşma metinlerinin seviyelerinin/profillerinin düşük ve bazen de ülkemiz adına rencide edici ve gelecekte politik sorumluluk yükleyen geri dönüşlere gebe tabirlerle dolu olmasından şikayetçi..

Sadece şikayetçi değil, aynı zamanda da şaşkınlar..!   

Ya da şaşkın gibi görünüyor, görünmek, dillendirmek, düşüncelerini bir süre daha gizlemek gerektiğini düşünüyorlar!

Mağduriyetin siyasal kazanca nasıl dönüştüğünü en iyi bilen AK Parti’nin..

Mağduriyetin siyasal kazanca nasıl dönüştüğünü en iyi bilen Sayın AK Parti Genel Başkanı Sayın Erdoğan’ın,

Mağduriyetleri yanlışlıkla uyguladıklarına ihtimal vermiyorum…

Bu nedenle de hala, “neden?”, “niçin?”, “nasıl?” gibi sorularla da zamanın geçiştirilmek istendiğine anlam veremiyorum!

Haydi bizler, sizler ve sadece düşünenler, fikir üretenler bir anlam veremiyorlar diyelim!

Ben başka bir şeyi daha da çok merak ediyorum!

Acaba son yerel seçimlerde ülke nüfusunun yarısının desteğini alarak yerel iktidarı elinde tutan bir CHP, ittifak kurarak bu başarının ortaklarından olan İYİ Parti, destekçisi SP, acaba AK Parti’nin (bana göre) siyasal alanı boşaltma hazırlıklarına nasıl bir anlam yüklüyorlar?

Hazırlıklarını sadece önümüzdeki genel seçimleri kazanmak dışında..,

13.Cumhurbaşkanı’nı, AK Parti + MHP isteği ile ve belirlediği şekliyle yürütülen yetkileriyle seçim kazanacaklarına göre hazırlık yapıyorlar mı?

“Elbette yapıyorlardır” diyeceksiniz biliyorum.

Ama yine de sormadan, merak etmeden duramıyorum…

Çünkü bundan sonraki “devran değişimi”, belki de şimdiye kadar hep özlemle beklenen “demokratik siyasal sistemin” bir başlangıcı, “daha güçlü bir parlamenter sistemin” fırsatı olabilir…

Toplum, zaman zaman “merkez” adı verilen, bazen de “sağ” olarak tanımlanan 75 yıllık siyasi iktidarların dönemlerinde yapılanları da, yapılmayanları da, bozulanları da, yıkılanları da, satılanları da, gördü diye düşünüyorum.

Bu görmek yeterli mi derseniz; “hayır”…

Yeterli değil ve daha somut, daha öğretici, daha farkındalık arttırıcı önlemler, söylemler ve eylemler ve ifşa etmelerle toplumun hafızalarına kazınmalı…

Ama yeni düzende “daha özgür”, “daha adaletli”, “daha hukuklu”, “daha hakkaniyetli”, “daha liyakatli” adımlara..,

Toplumun içindeki “daha değerli” isimlere yol açacak, kişiler için gibi görünse de toplumu yönetme yetkinliğindeki nice isimlere fırsatlar sunacak bir “Siyasi Partiler Yasası”, “Seçim Kanunu” ile daha demokratik bir düzen kurabilme fırsatlarını da değerlendirebilmek gerektiğini düşünüyorum…

Özellikle sözlerim Cumhuriyet’i kuran, çok partili siyasal sistemi demokratik hayatımıza kazandıran iradenin devamı olduğu iddiasındaki CHP’ye..!

En başta ülkemiz sınırlarını, çevre coğrafyamızı, komşu ülkelerin sayısı ve isimlerini, ‘dış güçlerin’ gelecekten beklentilerini okuyarak, dış politikamızı da güçlü kılmak suretiyle..

AK Parti’nin Genel Başkanı, aynı zamanda da Cumhurbaşkanı olan Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın (ve destekçilerinin!) son birkaç yıldır hazırladığı zemini çok iyi değerlendirmek, bana göre gayet bilinçli bir “toplumsal mağduriyet algısı yaratma projesi” ile tarihe geçecek “demokratik ayrılış hazırlıklarını” iyi değerlendirmek gerek…

(26 Eylül 2019)

***

Biliyorum uzun bir yazı oldu.

Ama hatırlatmakta fayda görüyorum.

“Cumhur İttifakı” henüz 13. Cumhurbaşkanı adayının ismini açıklamamışken, (her ne kadar sayın Bahçeli adayımız Recep Tayyip Erdoğan’dır dese de, zamanında yapılacak seçimlerde anayasa gereği bu mümkün olmayacaktır…)  

“Millet İttifakı”nın 13. Cumhurbaşkanı adayının ismini belirlenmesine yönelik çalışmalara başladı…

Cumhur ittifakı ve iç/dış güçler acaba, 13. Cumhurbaşkanı olarak;

Kemal Kılıçdaroğlu’nu mu istiyor?

Mansur Yavaş’ı mı?

Yoksa her yönde baskı, tehdit, hizmet engelleriyle üzerine gidilen Ekrem İmamoğlu’nu mu?

Ya da bu üç isim dışında bir isim üzerinde mi çalışıyor AK Parti + MHP..?

Ne dersiniz?

Önceki İçerikBeşiktaş son 16 turuna yükseldi..
Sonraki İçerikBilgi sizi sınırlandırır
Mustafa Kalabalık
16 Ağustos 1970 Kocaeli-Gölcük-Değirmendere’de doğdu. Anadolu Üniversitesi İktisat Fakültesi, İktisat Bölümü ve Atılım Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü’nün, “Kamu Yönetimi ve Siyaset Bilimi” dalında Yüksek Lisans’ını tamamladı. Gazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Kamu Yönetimi Anabilim Dalı, “Siyaset ve Sosyal Bilimler” Doktora (Ö) Öğrencisi olarak dersler aldı. 2010 yılında “Öteki Siyaset”, 2013 yılında da “9. Köy’den Sonra” isimli kitapları Vadi Yayınlarından yayınlandı. 2011 yılında, Kocaeli’ndeki yerel gazete ve dergilerde yazarlığı başladı. Aynı zamanda “Kocaeli TV” televizyon kanalında, “Öteki Siyaset” isimli TV program hazırlayıp sundu. 2016 yılından itibaren de Ocak Medya’da yazarlık yapmaktadır. Özel sektörde, aynı zamanda halen yöneticilik yapmakta olan Kalabalık, Demokraside Birlik Vakfı, İnsani Değerler Derneği, Türkiye Yazarlar Birliği ve Gazeteciler Cemiyeti üyesidir.