Yolcuyuz dostlar

0
Latest posts by Psk. Dr. Ziya Doğan (see all)

Şu muhasebe ikliminde yaşamak ne kadar zor. Kılı kırk yararak bir ömür geçirmek ne kadar zor. Nur ibrişimleriyle örülmüş bir hayat yaşamak ne kadar çetin.

Biz dünyanın geçici ve bikarar olduğunu bildiğimiz halde hala örümcek ağı misali sahte yuvalar örmekle meşgulüz.

Hâlbuki ahiret âleminin şartlarına, haşirin, sıratın kar ve kışına bu zayıf yuvalar dayanamaz.

Öyleyse ölümsüzlüğe ölümsüz renk gerekmez mi?

Yıkılmayana gayet temeli sağlam ve sabit olabilecek destekler gerekmez mi?

İbadet boyasıyla renklendirilmiş, mana elyaflarıyla dokunmuş faniliğin çürüten virüslerin geçirmeyecek sağlam duvarlardan oluşmuş bir koruyucu iman yuvası gerekir.

Cemal yıldırımlarından, celil şimşeklerden kurtaracak Rahman dokulu ve Cemil kokulu yuvalar gerekir bize.

Ahiret yurduna doğru yürüyoruz.

Hiçbir kuvvet bizi bu hazin veya sevimli yolculuktan geri bırakmaz. Bu yolculuğun sonu bizim için hazırlamış ateşten veya yakuttan örgülü sonsuz meskenimize ulaşacağız.

Hakikat bir gün bu yolculuğun biteceğidir.

Madem son bulacaksa bu yolculuk neden hala dünyada kalma isteyiş gayreti?

Ömür ağacının başındaki meyvenin nedendir kendini aşağılara bırakıp kesrette boğulmaya ve çürümeye ihtirası?

Yoksa bile bile yokluğun girdabına mı atılıyoruz?

Ebedi idam kararımızı kendiniz mi imzalıyoruz hissizliğimizle ve duygusuzluğumuzla?

Gayet sorumsuz ve laubali, bir boş vermişlik hezeyanıyla heder ediyoruz ömrümüzü.

Ne zamana dek bu vurdumduymazlık? Ölüm meleğinin narin boynumuza ecel kılıcını indireceği ana kadar mı sürecek kendi ömrümüze vefasızlık?

Bu derin uykudan silkinmek ve uyanmak gerekir. Titreyip, ürpermek gerek ve gözlerimizi açmamız lazım değil mi bu hazin gidişe?

Gaflet örtüsünü ruhun üzerinden sıyırıp atmak ve sonsuzluğun hüşyarlık gerektiren ufkuna bakmak gerek.

Bakmak yetmez…

Sonra harekete geçmek gerekir. Metafizik aksiyon ikliminde mana yüklü soluklarla solmaz, sönmez ve eskimez bir dünya kurmak gerek.

Sonra bu dünyaya davet etmek gerekli mağdurları, o sihirli iklime, efsunlu dünyaya buyur etmek gerek.

İnsanların küsufa uğramış ömürlerini de aydınlık bir iklime tebdil etmek gerekli…

Ağlayan gözleri silmek gerekli…

Yıllar yılı su su diye inleyen çöle dönmüş gönüllerine, susuzluktan çatlamış dudaklarına mana iksirini kadeh sunmak, onların metafizik susuzluğunu teskin etmek gerekli…

Bir Hızır gibi, bir Lokman gibi insanların iç dünyalarını da bütün hastalık mikroplarından temizlemek gerekli.

Kendini düşünmeyen, toplumu düşünmeyen vicdanı ölmüş, kalbi çürümüş bir kişi olmaktansa ölmeyi tercih edecek kadar yiğit olabilmeliyiz. Kendine, ömrüne, topluma ve dostlarına vefasız bir birey olmak neye yarar?

Kahpeliği şiar edinmiş, örfüne, âdetine, milli değerlerine, inançlarına ve kültürüne ihanet eden ve günbegün onlardan uzaklaşan bir zavallının halk ve Hakk katında ne kıymeti olabilir?

Öyleyse kadr-ü kıymetimizin devamlı ikbale doğru gitmesini, ismimizin iyiler defterine yazılmasını arzu ediyorsak,

Rahman’ın hoşnutluğunu kazanan gönüllerle beraber cennet koridorlarından koşa koşa müebbet saraylara ulaşmayı arzu ediyorsak…

Tercih edilecek tek tercih, yürünecek tek yol var. O da ihaneti ibadete, faniyi bekaya, geçici olanı kalıcı olana yani dünyevi lezzetleri uhrevi lezzetlere tercih etmeliyiz.

Gerisi laf-ı güzaf…

YORUM YAZ

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz