40 yıl camisiz üniversiteler oldu..

0

Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş, Malatya İnönü Üniversitesi İlahiyat Camisi ve İslami İlimler Kütüphanesinin açılışında konuştu. Mübarek cuma gününde bu güzel caminin bahçesinde, gölgesinde olmanın mutluluğunu yaşadığını dile getirdi.

Mehmet Akif Ersoy’un İstiklal Marşı’na güzel bir dua koyduğunu ve bunun da “Ruhumun senden ilahi şudur ancak emeli, değmesin mabedimin göğsüne namahrem eli, bu ezanlar ki şehadetleri dinin temeli, ebedi yurdumun üstünde benim inlemeli.” olduğunu ifade eden Erbaş, bu yılın İstiklal Marşı, Mehmet Akif Ersoy Yılı olduğunu anımsatarak, milli şairi rahmetle andı, “İnşallah ebediyen minarelerimizden ezanlarımız okunur, susmaz, bayrağımız ebediyen bu topraklardan inmez.” dedi.

Erbaş, camilerin ırk, renk, zengin-fakir demeden bütün statüleri, sınıfları sıfırlayan bir özelliği olduğunu, İnönü Üniversitesinde de bütün Türkiye’den ve yurt dışından öğrencilerin olduğunu, bu caminin herkesi kuşatacağını söyledi. Erbaş, artık bütün üniversitelerde camilerin yükseldiğini, 30 civarında üniversitede tamamlanmak üzere olan camilerin bulunduğunu anlatan Erbaş, göreve geldikten sonra Malatya İnönü Üniversitesindeki caminin temelini attıklarını, Tunceli Munzur, Edirne, Bandırma, Yalova ve daha birçok üniversitede de atılan temellerin yükseldiğini kaydetti.

Erbaş, “Camia üniversitenin Arapça karşılığıdır. Camiatül Ezher, Camiatül İslam, Camiatül Ümmül Kur’an, duymuşsunuzdur. Üniversite demek. Ne kadar yakın birbirine, yani o kadar yakışıyor birbirlerine, isim olarak da yakışıyor, fiziksel olarak da yakışıyor. Üniversitelerimizin içinde camilerimizi gördüğümüz zaman şöyle bir sıcaklık yüreğimize iniyor, elhamdülillah. Onun yokluğunu da çok çektik. 40 yıl camisiz üniversiteler oldu memlekette. Ama şimdi elhamdülillah biz geçmişi, geçmişin sıkıntılarını konuşmak bize bir fayda vermez, bugüne bakalım, geleceğe bakalım, inşallah istikbale bakalım.” diye konuştu.

Bu camide binlerce öğrencinin, hocaların eline kitap alıp bir köşeye oturacağını ve kitap müzakeresi yapacağını, bütün camilerin bu yönünün öne çıkmasını istediklerini vurgulayan Erbaş, şu değerlendirmede bulundu:

“O yüzden cami dersleri faaliyetini başlattık. Şu anda ülkemizde 90 bin camide derslerimiz, tabii salgın öncesi epeyce bir artmıştı sayı ama şu an salgın nedeniyle camilerimizde yapamıyoruz ama dijital ortamlardan bu dersleri yapmaya çalışıyoruz. Ayasofya Camimizde Kur’an-ı Kerim dersi, fıkıh, ilmihal, akait, tefsir derslerimiz şu anda bile yürüyor. Zaten Ayasofya’yı malumunuz salgın ortamında açtık. O dersleri koyduk. İstanbul’daki pek çok camimizde, selatin camilerimizde bu dersler devam ediyor. Bu yönünü öne çıkarmaya çalışıyoruz. Ben imamlarımıza diyorum ki sizin muallimlik vazifeniz, yani öğretmenlik, öğreticilik vasfınız camide namaz kıldırmak vasfınızın önüne geçmeli. Çünkü Allah Resulu efendimiz ‘Ben muallim olarak gönderildim’ buyurdu. Ve getirdiği kitap Kur’an-ı Kerim onun en büyük mucizesidir. İlk inen surenin ilk ayetlerine baktığınız zaman okumayı emrediyor, kalemden bahsediyor, öğrenmekten, öğretmekten bahsediyor. Kur’an-ı Kerim’in nüzul sırasına göre ikinci inen suresi Kalem suresi. Ne kadar anlamlı değil mi? Bu memleketin çocuklarının elinden kitabın ve kalemin düşmemesi lazım. Çünkü medeniyetimizin temelinin dayandığı Kur’an’ın 2 suresinin birincisi ‘oku’ diye başlıyor, ikincisi de ‘kaleme ve kalemin yazdıklarına yemin olsun’ diye başlıyor. Biz medeniyet olarak kaleme, kitaba, okumaya, kütüphaneye önem verdiğimiz sürece hep yükselmişiz.”

Avrupa’nın bugün fen bilimlerinde kullandığı bazı kavramları analiz edildiğinde mutlaka bir İslam alimine kadar geldiğini dile getiren Erbaş, şöyle devam etti: “11. yüzyılı bütün dünya Biruni yılı olarak kabul ediyor. Yani ilim tarihimizi her üniversitemizde belki de her bölümde ders olarak okumamız lazım. Bir müddet ben de rektörlük yaptım malumunuzdur. O zaman şöyle bir planlama yapmış idik. Yani her fakülteden hocaların ders teklifi ile bir ders havuzu oluşturalım. Bu ders havuzundan öğrenciler istediği dersi seçsin. Tıp Fakültesinden bir öğrenci İlahiyat Fakültesinden Kur’an-ı Kerim dersini seçebilirsin ya da kendisine çok yakın bulduğu bir dersi seçebilsin. İlahiyat Fakültesinden bir öğrenci Hukuk Fakültesinden bir ders seçebilsin gibi. İnşallah bu şekilde interdisipliner metot ile bizim de ilim geleneğimizde yani farklı branşların arasına kalın duvarlar örmeden farklı alanlarda öğrencileri bilgi sahibi yapmaya yönelik bir metottur bu metot.”

YORUM YAZ

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz