Ağlama Diyarbakır, Ahmet Kaya 62 Yaşında

0

Ahmet Kaya yaşasa idi bugün 62. doğum gününü kutluyor olacaktı. 2000 yılında öldüğünde sadece 43 yaşında olduğunu biliyor muydunuz?
Ahmet Kaya’nın bu denli genç yaşta hayata veda etmesine rağmen ülke gündemine bıraktığı iz bu erken ölümle hiç de uyumlu değildir.

Paris’te kendisi gibi yüreği solda atan bir diğer sürgünle, yani Yılmaz Güney ile, aynı son dinlenme mekanını paylaşan Ahmet Kaya, ‘kaç yaşında öldü?’ diye sorsak alacağımız yanıtlar eminim 43’ten çok daha fazla olacaktır.

Ahmet Kaya 80 darbesinin hemen ardından duvardan indirdiği sazını sanki sonunu tahmin eder gibi yoğun bir telaş ile çalmıştı.
Belki de Türk insanının en çok ihtiyaç duyduğu dönemde en cesur olmanın biraz da acele etmeyi zorunlu kıldığını düşündü.

1999’da şimdi artık bambaşka bir hal almış olan Hürriyet gazetesi manşetlerinde; onun için, “Vay Şerefsiz” ya da “Ayıp Ettin Gözüm” dediğinde o çoktan Fransa’nın yolunu tutmuştu.
Magazin Gazetecileri Derneği gecesinde Kürtçe şarkı söyleme isteğini ifade ettiği için, çatallı bıçaklı saldırıya uğradıktan sonra gittiği Fransa’da, sadece 1 yıl sonra bir Kasım günü son nefesini verdi.
Gözü açık gitmiş olsa da en azından çoğu insanın çok daha uzun yaşamlara sığdıramadığı hikayeler bıraktı bize.

Ahmet Kaya’nın :
“Şu anda hazırladığım ve önümüzdeki günlerde yayımlayacağım albümde bir Kürtçe şarkı söyleyeceğim ve bu şarkıya bir klip çekeceğim. Aramızda bu klibi yayınlayacak yürekli televizyoncular olduğunu biliyorum, yayınlamazlarsa Türkiye halkıyla nasıl hesaplaşacaklarını bilmiyorum” ifadesi yüzünden uğradığı lincin, zamanın ruhu içinde ona yaftalanan terör destekçiliği için gerekçe teşkil ettiği bir sır değil.
Zaten o devrin devlet partisinin sözcüsü olan Hürriyet tam da bu nedenle manşetlerinde onu hedefe koymuştu.

Ahmet Kaya o sözü o günlerde değil, bugün etse ne olurdu acaba?

Her ne kadar aradan geçen yıllarda bir dönem (halen başımızda olan) iktidarın bile savunmasına mazhar olsa da; 2019 Türkiye’sine kalmayı başarsa idi, bu sözlerinden dolayı yargılanacağına ve dışlanacağına kuşku duymak pek de olası değil.

Kürt nüfusun yoğun olarak yaşadığı illerde seçim kazanan belediye başkanlarının elinden sadece yönetme yetkileri değil, özgürlükleri de alındı. 1999’da “Türkiye halkına Kürtçe şarkı dinleteceğim” diyen Ahmet Kaya lince uğruyordu. Aradan 20 yıl geçti bu defa YSK’nın onayı ile seçime katılmış adayların yönetme hakları hem kişisel hem de partileri üzerinden kurumsal olarak alınıyor.

Türkiye 20 yılda 1 adım dahi ileri yönde atılım gerçekleştirmediğini, gerçekleştirdiği adımları ise geri aldığını göz önüne seriyor.

Ahmet Kaya’ya bir dönem sahip çıkılmış olması son yaşananlarla beraber halkın demokratik tercihine karşı gösterilen katı ve ödünsüz tavır ile sahtelik akan bir göz boyamadan ibaret duruyor.

Halk HDP’li adayları seçti ise, son tahlilde yine aynı partiye verilmesi gereken yönetme ehliyeti ısrarla geri çekiliyor, merkezi otorite seçilmişlere karşı kendi atanmışları ile yol almayı tercih ediyor.

Ahmet Kaya sadece Kürtçe yayın yapan bir kanala değil, tüm kanallara klibini göndereceğini ifade etmişti. Dolayısıyla ‘size Kürtçe kanal açtık bununla idare edin’ demek de bir çözüm değil.
Ahmet Kaya da devlet partisinin o günlerdeki tavrı karşısında çareyi kaçmakta bulmuştu zaten.

Türkiye’de demokratikleşme cephesinde birleşenler, İstanbul seçimlerinde iradelerini ortaya koymuşlardı. İktidar İstanbul’da yediği ağır tokadın da etkisiyle; gerekçesi ne olursa olsun, demokraside yeri ve örneği olmayan bir muamele ile halkın seçme hakkına müdahale etti.

Bu müdahale yoğun biçimde sürüyor.
HDP’yi yabancılaştırma faaliyeti dolaysız biçimde HDP seçmenini cezalandırma olarak tezahür ediyor.
Ahmet Kaya’ya 62. doğum gününde 43 yaşında yüreği kırık bir adam olarak, kayyumlar hediye ediyor siyasi iktidar. Türkiye’ye uzaydan gelmiş ve yaşanan 40 yıllık acılar hiç ders vermemiş gibi.

Diyarbakır’da halk iradesi ile seçilmiş ama şimdi Kayseri cezaevinde itirafçı ifadesi ile tutuklanmış olan Dr. Selçuk Mızraklı’nın zihnindeki seslerden biri de mutlaka Ahmet Kaya’nın eskimeyen sesidir:

Üzülme sen, üzülme başını öne eğme
Gün olur kavuşuruz, dert etme Diyarbakır
Ağlama sen ağlama kanlı bezler bağlama
Bu yangın söner bir gün, ağlama Diyarbakır

YORUM YAZ

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz