Akşener: Bugün yaşadıklarımız bir kemer sıkma politikası değil milletimizin ümüğünü sıkma politikasıdır

0

İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, partisinin Meclis Grup Toplantısında konuştu. “Bugün Türkiye, Türk tarihinin en başarısız yönetim modeliyle ve tarihimizin en basiretsiz ekonomi ekibi tarafından yönetiliyor.” diyen Akşener, Karadeniz’de gaz bulan Erdoğan’ın nedense santrallere gaz bulamadığını söyledi.

“Milletimiz her ay, farklı bir fedakârlık yapmak zorunda. Kaloriferi kapatıp, battaniye ile oturmak zorunda. Ampulleri söndürüp, karanlıkta kalmak zorunda. Meyve sebzeden aldığı vitaminden, kısmak zorunda. Etten aldığı proteini, kesmek zorunda. Türk Milleti, zor zamanlarda kemer sıkmayı iyi bilir. Ama bugün yaşadıklarımız, bir kemer sıkma politikası değil adeta milletimizin ümüğünü sıkma politikasıdır.” diyen Akşener’in konuşması şöyle:

“Saraydaki bol maaşlı bir grup sefasını sürsün, milletimiz de cefa içinde sürünsün.” politikasıdır. Bunun sebebi de artık başarısızlığı gün gibi ortada duran, bu ucube sistemin ta kendisidir.

İşte bu nedenle 6 siyasi parti olarak, geçtiğimiz Pazartesi günü, çok önemli bir adım attık. Ülkemizi, sosyal hayattan ekonomiye, adaletten diplomasiye doğadan demokrasiye, her alanda yıpratan Milletimizi, işsizlik, umutsuzluk, ve hayat pahalılığı üçgenine hapseden Devletimizi de, itibarsızlığa, liyakatsizliğe, ve beceriksizliğe mahkûm eden Partili Cumhurbaşkanlığı Sistemi ucubesinden kurtulmak için, çok önemli bir adım attık.

Mutlu, huzurlu ve güçlü bir Türkiye için,

milletimizin yüzünün, umutla güldüğü, Yarının Türkiyesi için,

çok önemli bir adım attık.

Saygının kalmadığı, empatinin olmadığı, ve makulün kaybolduğu bir ortamda;

Ortak aklı ve istişare kültürünü çalıştırarak,

milletimizin ve memleketimizin ihtiyaçlarını düşünerek,

Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem çalışmamızı tamamladık, ve milletimizle paylaştık.

Türkiye’nin, içine düşürüldüğü sıkıntılardan, bir çıkış yolu olarak hazırladığımız çalışmamızda,

emeği geçen herkese teşekkür ediyor;

Türkiye’nin, hak ettiği geleceğe kavuşması için çıktığımız bu yolun,

milletimiz ve memleketimiz için, hayırlara vesile olmasını, Cenabıhak’tan niyaz ediyorum.

Aziz milletim, değerli genç kardeşlerim;

Yaşadığınız hayata, size sunulan koşullara baktığınızda;

Aklınıza ilk ne geliyor?

“Ne çektik be?” mi diyorsunuz?

Yoksaaa…

“Ne çektiniz be Cumhurbaşkanım?” mı diyorsunuz?

Cevap gün gibi ortada.

Ama belli ki;

memleketin gerçekleriyle bağını koparalı, uzun zaman olmuş Sayın Erdoğan’ın da,

o cevabı duymaya ihtiyacı var.

Neden mi?

Çünkü farketmişsinizdir;

“Telefonunu çıkar bakalımcı” dayıların büyük üstadı,

bir süredir sizlere, durup durup, dizlerdeki bilge adamlar edasıyla;

“Teksir kağıdı nedir bilir misiniz?” diye soruyor.

Kendisi, teksir kağıdından dolayı, çok mağdur olmuş, çok acılar çekmiş.

Vah vah…

Ama nedense, yaşadığı o teksir kağıdı dramına rağmen;

Cumhuriyetimizin, Kasımpaşa’dan çıkan, teksirzede Sayın Erdoğan’a,

bu ülkede, cumhurbaşkanı olma fırsatını sunmuş olduğu gerçeğini,

nedense söylemiyor.

Hatta bir de çıkıp, kuşe kağıdını getirmekle övünüyor.

Evet, yanlış duymadınız.

Her hafta, yeni bir icadını tanıtan, Sayın Erdoğan’ın,

bu hafta da, kuşe kağıdını icat ettiğini öğrendik.

Hayırlı, uğurlu olsun.

Peki, madem öyle;

Gelecek haftaki müthiş icadını, heyecanla beklerken,

biz de kendisine bazı sorular soralım:

Sayın Erdoğan;

Bizler, teksir kağıdından, sarı defterlerle okuduk, bu mevkilere kadar geldik.

Her birimiz, teksir kağıdı nedir, elbette biliriz.

Peki sen;

kuşe kağıtla okumana rağmen;

okuduğun okulun, hiçbir faydasını görememek nedir, bilir misin?

Sınavlardan, yüksek puanlar almana rağmen;

mülakatta, hakkının yenmesinin acısı nedir, bilir misin?

Bin bir emekle okulunu bitirip, atanamamak nedir, bilir misin?

Bırak cumhurbaşkanı olmayı,

devlet memuru olmayı bile, hayal edememek nedir, bilir misin?

Üniversiteden mezun olup,

Annenden babandan harçlık almaya,

Zincir markette kasiyerliğe, motokuryeliğe mahkum olmak nedir, bilir misin?

Hayallerinin, hayatını şekillendirmesi gereken yaşta,

En üretken olduğun, o güzel çağda,

AVM köşelerinde yitip, umutsuzluğa hapsolmak nedir, bilir misin?

Bilmiyorsun Sayın Erdoğan.

Bilemezsin.

Çünkü sen de, aynı benim gibi;

Cumhuriyetimizin sunduğu fırsat eşitliğinden, sağladığı imkanlardan faydalandın.

Ve bugün;

Senin yönettiğin Türkiye’de;

Gençlerimiz, cumhuriyetin sunduğu o imkân ve fırsatlarından yoksun kaldı.

Bu gerçeği, ne kağıtla, ne binayla, ne de hamasetle kapatamazsın.

Ben, büyüdüğüm Türkiye’nin imkanlarını,

bugün gençlerimize sağlayamadığımız için, kendimi suçlu hissediyorum.

Artık sen de, takkeni önüne koy, bu gerçeklerle yüzleş.

Devri iktidarında, gençleri yarı yolda bırakmanın sorumluluğuyla artık yüzleş.

Her fırsatta çıkıp da gençlere;

nasihat vermekten, nutuk atmaktan da, artık vazgeç.

Ya;

Cumhuriyet değerlerimizi, bir an önce hazmedip,

bu ülkenin gençlerine, hak ettikleri imkânları sun;

Ya da getir sandığı,

biz gelelim ve gençlerimizi, hak ettikleri Türkiye’ye kavuşturalım.

Bu kadar basit.

Aziz milletim;

Biliyorsunuz, Bay Kriz ve arkadaşları için, her şey sayılardan ibarettir.

Ancak kendileri, verdikleri sayıların niteliğiyle, karşılığıyla ve sonuçlarıyla,

asla ilgilenmezler.

Mesela çıkıp;

“Bizden önce, 526 bin olan öğretmen sayısını, 993 bin 670’e çıkardık.” derler.

Ama, o 993 bin öğretmenimizin içerisinde;

atanamadığı için, intihar eden kardeşlerimizle, asla ilgilenmezler.

Mesela çıkıp;

“Bizden önce 76 üniversite vardı, biz bu sayıyı 207’ye çıkardık.” derler.

Ama o üniversitelerden mezun olduktan sonra;

işsizlik sarmalında çile çeken gençlerimizle, asla ilgilenmezler.

Mesela çıkıp;

Asgari ücrete yaptıkları zammın, yüzdesiyle övünürler.

Ama yaptıkları zammın, 1 ay içerisinde nasıl eridiğiyle,

enflasyon canavarının, milletimizin varını yoğunu, nasıl götürdüğüyle, asla ilgilenmezler.

Mesela çıkıp;

Kaç kilometre yol yaptıklarını, kaç tane köprü ve tünel yaptıklarını söylerler.

Ama o yollar, köprüler ve tünellerin inşaatında,

müteahhitlerinin yaptığı vurgunlarla, asla ilgilenmezler.

Hele milletimizin cebinden, ne kadar çalındığıyla, hiç ilgilenmezler.

Değerli dava arkadaşlarım;

Madem bu arkadaşlar, sayıları bu kadar çok seviyor,

o zaman gelin, biz de bazı sayılardan bahsedelim…

Mesela, enflasyondan konuşalım.

TÜİK’in açıkladığı hâliyle bile,

yıllık gıda enflasyonumuz, yüzde 55 olmuş.

Bırakın OECD’yi, Arjantin’e bile, 5 puan fark atmışız.

“Zampiyonlar Ligi’ne” çevirdikleri memleketimizde, sadece bir yılda;

Patlıcanın fiyatı yüzde 166,

Patatesin fiyatı yüzde 123,

Salatalığın fiyatı yüzde 111 artmış.

Çok değil, bundan daha bir yıl önce;

Markete gittiğimizde, 100 lira ödediğimiz ürünlere,

bugün 156 lira ödüyoruz.

Ak Parti’nin parlak bir milletvekili,

“Avrupa’da enflasyon yüzde 7 olmuş, yani 7 kat artmış.” diyerek,

Kendince, acınası bir biçimde, iktidarın yönetimdeki beceriksizliğini, gizlemeye çalışsa da;

Tarıma, her zaman, bir millî güvenlik sorunu olarak yaklaşan Fransa’da;

yıllık tüketici enflasyonu, yüzde 2,85.

Gıda enflasyonu ise, yüzde 1,69.

Bakın aylık değil, yıllık enflasyondan bahsediyorum…

Bu kürsüden, neden sürekli tarımdan bahsettiğimizi,

neden bu kadar sık tarımdaki çözümlerimizi anlattığımızı,

şimdi anladınız mı?

Bugün;

çiftçi dostu olarak kurulup,

iktidarın yandaş müteahhitlerinin dostu hâline getirilen, Ziraat Bankası’nda;

Tarıma verilen krediler, toplam kredilerinin yüzde 14’ünü oluşturuyor.

Yani Ziraat Bankası’nın verdiği, her 100 liralık kredinin, sadece 14 lirası, tarıma gidiyor.

İşte bu yüzden, hep söylediğimiz gibi;

İYİ Parti iktidarında, Ziraat Bankası’nı yeniden çiftçinin dostu yapacak,

kamu bankalarının sırtına, adeta sülük gibi yapışan, yandaş şirketleri de söküp atacağız.

Değerli milletvekili arkadaşlarım;

İktidarı sayılarla yüzleştirmeye devam edelim.

Mesela, doğal gaz ve elektrik fiyatları…

Bir sene içerisinde;

Elektrik üretiminde kullanılan doğal gaza, yüzde 341,

sanayide, yüzde 435,

konutlarda ise, yüzde 47 zam yapıldı.

Ben böyle deyince,

“Avrupa’da da zam var.” demeye başlayacak olan arkadaşlar var.

Hiç kendilerini yormasınlar, onu da söyleyeceğim.

Avrupa’da, pandemi sonrası genişleme,

ve uluslararası alandaki istikrarsızlıklardan kaynaklanan, enerji enflasyonu,

Eurostat’a göre, sadece yüzde 25.

Yani, yüzde 435’e varan zamlar ile,

enerji enflasyonunda da, Avrupa’da açık ara birinci sıradayız.

Peki bu durum, neden kaynaklanıyor?

Sayın Erdoğan ve arkadaşlarının,

nobel ödüllü ekonomist, Robert Lucas’ın, “En iyi politika, politikasızlıktır.” sözünü,

“biz en iyisi hiçbir şey yapmayalım.” olarak yorumlayıp,

bunu da, bir yönetim biçimi haline getirmelerinden kaynaklanıyor.

Yani Ak Parti iktidarının, politikasızlığından kaynaklanıyor.

Türk Lirası’ndaki, dünyada eşi benzeri görülmemiş, değer kaybından,

Putin’e ve İran’a bağlı, doğal gaz ithalatından,

Azerbaycanlı kardeşlerimizin, Türkmen kardeşlerimizin,

Özbek kardeşlerimizin, Kazak kardeşlerimizin, doğal gaz kaynakları dururken,

Rusya’nın kaynaklarına, bel bağlamaktan kaynaklanıyor.

Akdeniz’de, herkes gaz arıyor, bir tek biz arayamıyoruz.

Çünkü dış politikadaki politikasızlık, enerjide de bizi vuruyor.

Üstelik doğal gaz sadece pahalı değil, aynı zamanda miktarı da yetersiz.

Doğal gaz kesintileri, hâlâ yüzde 20 oranında, devam ediyor.

Yani;

her ne kadar Sayın Erdoğan,

her üç ayda bir yaptığı, doğal gaz keşifleriyle,

gaz sondajı alanında, dünyada adeta bir otorite haline gelmiş olsa da;

kendisinin vatandaşımıza verdiği doğal gazdan, daha pahalı bir gaz daha var.

O da, olmayan doğal gaz.

Bunun maliyeti ise hiçbir şeye benzemez.

Elektrikler kesilir, sanayici üretemez olur.

Karadeniz’de gaz bulan Sayın Erdoğan, nedense santrallere gaz bulamıyor.

Bu da yetmezmiş gibi;

BOTAŞ da, özel tedarikçilerin doğal gaz ithal etmesine, engel oluyor.

Neden?

Çünkü yandaşa ihale etmeyi bekliyor.

Tüm bunların yanında, il ziyaretlerimizde karşılaştığımız bir durum daha var.

Mutfak tüpünün ve kömürün, çok pahalı ve kullanışsız olması nedeniyle;

Vatandaşlarımız bize ısrarla, doğal gaz hizmetinden yararlanmak istediklerini söylüyorlar.

Ancak, doğal gaz dağıtım şirketleri, kârlı görmedikleri için,

memleketimizin bir kısmına, bu hizmeti götürmüyor.

Yani;

Doğal gaz şirketleri, yatırımları, milletimizin ihtiyacına göre değil, keyiflerine göre yapıyor.

EPDK onlara tarifeyi, şişirip şişirip veriyor, ama onlar vatandaşa gaz vermiyor.

İşte size Ak Parti’nin, millet dostu özelleştirme ve enerji politikaları.

Yazıklar olsun.

Değerli dava arkadaşlarım;

Buradan bir söz vermek istiyorum.

Biz iktidara geldiğimizde, ki o gün hiç de uzak değil,

Mutlaka kendi doğalgaz habımızı kuracak, ve gaz transit geçitlerinin merkezi olacağız.

Bu sayede;

Hem, Türk Cumhuriyetleri’nin gazı değerini bulacak, ve biz daha ucuza gaz kullanacağız;

Hem de;

Doğal gaz tarifelerini, enerji maliyetini doğru yansıtacak şekilde tasarlayarak,

şirketlerin şişirmelerinden arındıracağız.

Olası bir arz krizinde, yeterli gaz stokunu barındıracak depolama tesislerini,

ve bu tesislerden, gaz çekişini sağlayacak kapasiteyi de, mutlaka ama mutlaka kuracağız.

İYİ Parti iktidarında;

hangi ülke gazı keserse kessin,

memleketimiz kışın ortasında, doğal gazsız ve elektriksiz kalmayacak.

Aziz milletim;

Sayın Erdoğan’ın, her sıkıştığında arkasına saklandığı cümlelerden biri;

“Bütçeden bir kuruş harcamadan köprü, yol, havaalanı yapıyoruz.” cümlesidir.

Ne var ki;

2022 yılı bütçesine,

bu dolar garantili ödemeler için, 42,5 milyar lira ödenek kondu.

Bununla kalsa yine iyi…

Türk lirası değer kaybedince, bu ödeme miktarı 65 milyar liraya çıktı.

Yanlış duymadınız.

65 milyar lira.

Yani, Sayın Erdoğan’a göre, bütçeden kuruş harcanmayan projelerin,

Sadece 2022 yılı için, bütçeye getirdiği yük, 65 milyar lira.

Bu arkadaşımız;

ya göz göre milletine yalan söylüyor,

ya da artık ipin ucunu o kadar kaçırmış ki, olan bitenin farkında değil.

Bu rezaletin başka bir açıklaması olamaz.

Gelin, size birkaç örnek vereyim.

15 Temmuz Şehitler Köprüsü’nü kim yaptırdı?

Rahmetli Demirel.

Nasıl yapıldı?

Bütçeden.

Otomobil geçiş ücreti ne kadar?

8 lira 25 kuruş.

Fatih Sultan Mehmet Köprüsü’nü kim yaptırdı?

Rahmetli Özal.

Nasıl yapıldı?

Bütçeden.

Otomobil geçiş ücreti ne kadar?

8 lira 25 kuruş.

Peki Yavuz Sultan Selim Köprüsü’nü kim yaptırdı?

Sayın Erdoğan.

Nasıl yapıldı?

Kamu özel iş birliği yöntemiyle.

Otomobil geçiş ücreti ne kadar?

19 lira.

Sadece bu kadar mı?

Hayır.

Hazine de, otomobil başına, 39 lira ödüyor.

Yani, yandaşın otomobil başına alacağı para, 58 lira.

Yani, diğer iki köprünün, tam 7 katı.

Bir de Osmangazi Köprüsü var.

Onu kim yaptırdı?

Sayın Erdoğan.

Nasıl yapıldı?

Kamu özel iş birliği yöntemiyle, yandaşlar tarafından.

Otomobil geçiş ücreti ne kadar?

184 lira 50 kuruş.

Sadece bu kadar mı?

Hayır.

Milletin ödediği 184 buçuk liraya ilave olarak;

Hazine de, 487 buçuk lira ödüyor.

Osmangazi Köprüsü’nün geçiş ücreti;

Rahmetli Demirel ve Özal’ın yaptırdıklarının, tam 81 katı.

Evet yanlış duymadınız.

Tam 81 katı!

Bunun 22 katını, köprüyü kullanan vatandaşlarımız ödüyor.

59 katını da, ister kullanalım, ister kullanmayalım, milletçe hep beraber ödüyoruz.

Şu rezaletin büyüklüğüne bakar mısınız?

Tabi 4 köprü fiyatına, sadece 1 köprü yaptırırsanız,

üstelik geçiş ücretini de, dolara bağlarsanız olacağı budur.

Bunlar sadece bir örnek.

Otoyollar için de durum aynı.

İşte size, yandaş beslemenin milletimize olan faturası.

İşte size, Ak Parti’nin süslü rakamlarının ardındaki soygun düzeni.

İşte size, neden “Projeye değil, ranta karşıyız.” diye kampanya yaptığımızın sebebi.

Ama sabredin.

O sandık gelecek, ve bu harami düzenden kurtulacağız.

İYİ Parti iktidarında milletimizi hak ettiği refaha kavuşturacağız.

Hiç merak etmeyin, az kaldı!

Aziz milletim;

Ülkemizde canımızı yakan bir başka konu da, maalesef akaryakıt fiyatları…

Mesela biz şu an, akaryakıtı;

Amerika’dan, Angola’dan, Etiyopya’dan ve Arjantin’den daha pahalıya kullanıyoruz.

Avrupa’daki Belarus’tan, Asya’daki Endonezya’dan, daha pahalıya kullanıyoruz.

Hatta;

Taliban’ın Afganistan’ından,

Savaşın ortasındaki, Esad’ın Suriyesi’nden bile, daha pahalıya kullanıyoruz.

Ülkemizde, son bir sene içerisinde;

Benzin fiyatları yüzde 134,

Mazot fiyatları yüzde 159,

LPG fiyatları da, yüzde 143 arttı.

Bir de utanmadan çıkıp;

“Domates tarlada 1 lira, markette neden 20 lira?” diye nara atıyorlar.

Yahu el insaf!

Mazot 17 lirayı geçmişken, tarladaki 1 liralık domates, tezgâhta nasıl 1 lira kalsın?

Sayın Erdoğan;

Sağda solda düşman kuvvet aramaktan artık vazgeç.

“Hayat pahalılığını neden bitiremiyorsunuz, bu gıda fiyatları neden uçuyor?” diye sorduğumuzda,

suçu domates-biber-patlıcan lobisine atarak, meseleyi çözemezsin.

Domatesin tarlada 1 lira, markette 20 lira olmasının sebebi;

Ne nakliyecilerimiz, ne manavlarımız, ne halcilerimiz, ne de marketler değil.

Sanayiciyi üretemez hale getiren maliyetlerin sebebi;

O pek bir sevdiğin, her fırsatta kıyak yaptığın dış güçler ve faiz lobisi değil.

Uçan akaryakıt fiyatlarının sebebi de;

Ne fayton lobisi, ne de elektrikli araç spekülatörü Elon Musk’ın, bize çektiği bir operasyon değil.

Tüm bunların sebebi, bizzat sensin sen!

Hiç kusura bakma.

Sen ısrarla anlamak istemesen de,

biz ısrarla hakikati konuşmaya devam edeceğiz.

Bize inanmadığın her durumda da,

Her hafta seni, aziz milletimizin sesiyle yüzleştireceğiz.

Bu kürsü, milletin kürsüsüdür.

Daha önce nasıl;

Esnaflarımızdan, çiftçilerimize,

işletme sahiplerinden, sağlık çalışanlarımıza,

atanamayan öğretmenlerimizden, EYT’li kardeşlerimize,

KYK mağduru gençlerimizden, şiddet mağduru kadınlara,

ez cümle, memlekette derdi olan kim varsa, burada ağırladıysak;

Siz, inatla o sesi kısmaya çalışsanız da,

biz her hafta, sözü de kürsüyü de, inatla ve ısrarla milletimize bırakmaya devam edeceğiz.

Elinizden geleni ardınıza koymayın.