Ali Babacan’dan Bayram Kutlaması – Fakatsız, Amasız, Lakinsiz Bir Metin…

0

Sn. Babacan’ın partileşme çabaları herkesin bildiği sır olmaktan çoktan çıktı.
Doğruyu doğru zamanda doğru kişiye doğru şekilde söylemezseniz sözünüzün kıymeti olmayacaktır.

Babacan ekibinin bu 4 doğrudan üzerinde en çok odaklanılan ikincisine dair sükûnetleri iktidar havuzunda sinirleri çoktan germiş. 
Dün bayram vesilesi ile paylaşılan bir sayfalık mesaj ise yukarıdaki 4’lünün kahir ekseriyette ilkine dairdi. Gerçekten de ideolojik ketlerden ayrılmış, uzun süredir tek adamdan gayrı üretimi olmayan AKP’nin yetiştirdiği parlak bir değer olarak Babacan altına herkesin imza atmasında beis olmayan bir metinle karşımıza çıktı.

AKP’nin 17 yıllık ömründe ilk defa bir ikinci lider adayını ülke gündemine sunabilmesi bence bu parti için bu işin sevinilecek yanı olmalı.
Erdoğan ve dar çevresinden ibaret bir klike dönüşen günümüz partisinin kendine ortak olarak da neredeyse Devlet Bahçeli’nin şahsına tapulanmış MHP’yi bulması hiç de şaşırtıcı değil.

İşte bu ahval içinde zaten yapılmışı olan modellerin tekrar üretilmesine kimsenin “bahis yapmayacağı” ortamda Sn. Babacan’ın söze katılımla başlamasından daha doğru ne olabilir?

Çoğulcu demokrasi, diyalog ve katılımcılık açıklamanın hemen giriş bölümüne damga vuran kavramlar. Bunlar AKP ne değilse, tam da o olan işaretlemeler.
Çoğunlukçuluk, vaz etme/vaaz verme ve dikte eden tavır. Buna karşılık ortaya konulan modelin bunun tam da zıddı olmasından daha doğrusu yok…

Bu üç ilkenin kapsayıcı çözüme giden yolu açacağı ifade ediliyor. Bu reddiyeci merak etmeyin bir şey yok tavrının da ifşası. En fazla bir dış gücün oyunu olarak kabul gören sorunlara karşı “don’t worry, be happy” nikbinliğinin de bir anlamda ortaya serilmesi.

Takip eden paragrafta bu defa dronla hatta uydu ile çekilmiş bir fotoğrafa tanık oluyoruz. Popülizmin evrensel değer ve ilkeleri ayaklar altına alması. Nedir evrensel olan? İnsan Hakları Beyannamesi, AİHM, hepsi. Biz bunun neresindeyiz sorusu sorulmaktadır. Popülizm ile malül anlayış, kendini sorgulamaya davet edilmektedir.

Farklı coğrafyaların da çalışmaları takdirle izlediğine dair yapılan göndermeyi ise muhakkak ki İstanbul’u unutan Avrupalı turistlerin de tekrar hatırlayacağı genel bir rehabilitasyon olarak dikkate almak doğru olacaktır.

Ekonomi konularının Babacan’ın belki de en az vurgulayacağı başlık olacağını daha önce yazmıştım. Bunda yanılmadım. Gerçekten de ekonominin bir türev olduğunun bilinci ile bu bahis en başa değil sonlara koyulmaktadır bu açıklamada da. Biz zaten Babacan’ın eksikleri ve yarım kalmışlıkları olsa da ekonomide uzman olduğunu biliyoruz. Bize çalışmadığımız yerleri anlatması en doğrusu.

Aslında ekonomiden ziyade iki defa atıf yapılan çevre bahsi belki de AKP’nin özellikle son örnekleri ile artık can sıkıcı hal alan diskurlarına da şiddetli bir yanıt içeriyor. Üstelik çevre bahsi insan hakları, hukukun üstünlüğü ve kurallı ekonominin bir çıktısı olarak da tanımlanıyor.
İleri demokrasi kavramına yapılan atıf da aslında AKP’nin bir sloganını, yani “bu şarkı burada bitmez”i anımsatıyor. İleri demokrasinin ancak iki turlu tuhaf seçimlere tekabül etmesi belli ki Babacan’ı hiç de ikna etmemiş.

Belirsiz bir zaman dilimine özgülenmiş hayali ve hayalci müreffeh günleri bizlere öneren 70 küsur yaşındaki liderlerin söylemine karşın ‘bize hemen lazım’ denilen kavramlar: özgürlük, barış, refah ve mutluluk.
Kimin için istiyoruz, ne istiyoruz ve ne zaman istiyoruz sorularına yanıt sade ve net.
“Toplum için ve şimdi” isteniyor; istenilen doğrular.

Gençlerin geleceğe umutla bakmaları bugün yaşayan insanların huzurları ile orantılıdır. Yaşını almış siyasetçilerin tehdit dili ile yüklü üsluplarının gençleri motive etmesi bahis konusu değildir.

Samimiyet ve ortak akıl sözü ile sona eren açıklamanın altına imza atmamak için ancak ciddi ideolojik ketleriniz olmalı.
Yazık ki, mevcut siyasi iktidar tam da bu dertten muzdarip.
1970’lerden taşıdıkları eski model ideoloji ve bunun eski model liderleri ile farklı bir yaklaşım beklemek de hata olur aslında.

Ali Babacan’ın yazdıklarına riayet edeceğine inancımı pekiştiren metinde kullanılmayan bir bağlaç. Amasız, fakatsız, lakinsiz bu söylemin hep devamını diliyoruz. Zaten başımıza gelen ne varsa bu bağlaçtan gelmedi mi..?

Not :
Babacan’a dair çekinceleri parti konuşmaları daha ortada bile yokken kendimce dillendirdiğimden bahisle kendimi “Babacan’ı parlatanlar” ortak paydasına falan alamam. Ona rüzgarın esişine göre eğim gösterenler yanıt versin.

YORUM YAZ

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz