Anayasa Mahkemesi kararları bağlayıcıdır..

0

Adalet Bakanı Abdulhamit Gül, bakanlığının 2021 bütçesinin görüşüldüğü TBMM Plan ve Bütçe Komisyonunda milletvekillerinin sorularını cevapladı.

Sözlerine başlarken Azerbaycan’da sevindirici gelişmeler olduğunu ifade eden Gül, Ermenistan’ın insanlık dışı savaş suçlarını kınadı. Gül, Türkiye’nin hukuk sistemiyle ilgili hemen hemen ortak konuların dile getirildiğini belirterek, Türkiye’de hukuk sisteminin dört dörtlük olduğunun, hiçbir sorun bulunmadığının söylenemeyeceğini ifade etti. Bunun hiçbir zaman olmadığını söyleyen Gül, önemli işler yapmalarına karşın yapılacak daha birçok iş bulunduğunu bildirdi.

Yasama, yürütme ve yargının bağımsızlığına işaret eden Gül, kendilerinin de “Böyle karar olamaz” dedikleri, hiçbir şekilde gerekçesini göremedikleri kararlar olabildiğini dile getirdi. Bunların, çözülmesi gereken sorunlar bulunduğunu gösterdiğini belirten Gül, ancak total bir yaklaşımla bütün yargı sistemine haksızlık yapmanın doğru olmadığını söyledi.

Gül, 15 Temmuz gecesi bütün partilerin Meclis’te milletin iradesini koruduğunu, aynı gece cuntacılar hakkında yakalama kararı çıkaran yargının da hukuku ve Anayasa’yı ortadan kaldırmak isteyen darbecilere karşı rüştünü ispatladığını dile getirdi.

Gül, “Bu, AK Parti’nin değil, ülkemizin yargısı. Dolayısıyla oraya vereceğimiz zarar, elbetteki ülkemize zarardır. Bunu yaparken en başta yargı mensuplarının hukuku koruması, en titiz şekilde olması gerekir. Elbette bu da doğru.” dedi.

“Hangi İskandinav ülkesinde parlamento bombalandı?”

Milletvekillerinin neden bazı yargı mensupları hakkında işlem yapılmadığına yönelik eleştirilerine değinen Gül, Hakimler ve Savcılar Kurulunun (HSK) idari bir kurum olduğunu, yargı kurumu olmadığını vurguladı. Yargının verdiği kararlar üzerine HSK “Sana soruşturma açıyorum” derse buna itiraz edilmesi gerektiğini belirten Gül, zira hakim ve savcıların korkusuzca karar vermesi gerektiğini söyledi.

Adalet Bakanının bir yargı mensubuyla ilgili soruşturma açılması talimatı verme yetkisi bulunmadığını ifade eden Gül, “Verilen veya verilmeyen bir kararla ilgili yargısal bir tasarrufta bulunamayız.” diye konuştu. Gül, bazı milletvekillerinin “Sanki bir İskandinav ülkesini anlatıyorsunuz” dediğini belirterek şöyle devam etti:

“Hangi İskandinav ülkesinde parlamento bombalandı? Hangi ülkede seçilmiş Cumhurbaşkanına, ailesine silahlar, F-16’lar yöneltildi? Hangi ülkede yargı mensuplarının üçte biri bir gecede ihraç edildi? Bunlar sistem içinde mi kalsaydı? Hangi ülkede sırtını terör örgütüne dayayan bir siyasal anlayış var? Hangi ülkede dağda istismara, şiddete uğramış çocukları için anneler bir siyasi partinin önünde oturuyor? Türkiye, bu kadar terörle mücadele eden bir ülke olarak, bu kadar yoğun bir şekilde demokrasiyi, hukuku ayakta tutmaya çalışan bir süreçteyiz. Bizim için tek pusula vardır, Anayasa’dır, hukuktur. Anayasa’yı ortadan kaldırmak için darbe yapma girişiminde bulunanların bile yargılandığı mahkemede, Anayasa, hukuk ve vicdan çerçevesinde yargılanmalarını, adaletin tecelli etmesini istiyoruz.”

Gül, Anayasa Mahkemesi kararlarının bağlayıcı olduğunun altını çizerek, “Tüm kişileri, kurumları bağlar ve kararlarının gereği yapılır. Yürüyen bir dava sürecinde, hele Adalet Bakanı olarak söz ve telkinde bulunmak benim inandığım hukuka aykırı. Ancak elbette mahkeme kararlarına uyulması Anayasa’nın amir hükmüdür ve mahkemelerden beklenen de budur. Dolayısıyla bu konuda, bunun aksi yönde bir değerlendirmemiz söz konusu değildir.” diye konuştu.

Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruyu AK Parti’nin getirdiğini belirten Gül, adalet uygulanırken kim olduğuna bakılmadan hakkın gereğinin yapılması gerektiğini ifade etti. Gül, “Kararına katılırsınız, katılmazsınız, Anayasa Mahkemesinin beğenmediğimiz birçok kararı var ama kararın bağlayıcılığı hususunda elbette konu nettir.” dedi.

AİHM’in Türkiye’ye ilişkin verdiği ihlal kararları

Gül, Türkiye’de 2017’de yüzde 42 olan tutuklama oranının bugün yüzde 16,98 olduğuna dikkati çekerek, bu oranın Avrupa’daki bazı ülkelerin altında bulunduğunu söyledi ve tutuklamanın istisna olmasına çok önem verdiklerini ifade etti.

Komisyonda, AİHM’in Türkiye ile ilgili çok ihlal kararı verdiği yönünde değerlendirmelerde bulunulduğunu dile getiren Gül, Türkiye’de hukuk sisteminde verilen bir kararın yüksek mahkemeden, Anayasa Mahkemesinden ve AİHM’den dönmesi halinde gereğinin yapıldığını bildirdi.

Gül, 2012’den itibaren AİHM’de Türkiye ile ilgili 70 bin 495 başvurunun sonuçlandığını, 820 ihlal kararı verildiğini, ihlal oranının yüzde 1,16 olduğunu söyledi, ihlal kararlarıyla ilgili Avrupa Konseyi ortalamasının yüzde 2,15 olduğunu ifade etti.

AİHM’in, 47 ülkeye ilişkin verdiği kararların yüzde 38’inde adil yargılama hakkının ihlal edildiğine hükmettiğini anlatan Gül, bu oranın İtalya için yüzde 64, Fransa için 63, Almanya için 51, Türkiye için ise yüzde 32 olduğuna dikkati çekti.

Gül, AİHM’in ihlal kararlarına gerekçe gösterdiği birçok konunun partisinin iktidarı döneminde çözüldüğünü, AİHM’in ihlal kararlarının birçoğunun bu reformlardan önceki dönemlerle ilgili olduğunu bildirdi. Bakan Gül, “Ama hepsi bir bütündür, hepsi kendi hatamızdır. Bunların hiç yaşanmaması lazım. Kaldı ki terörle mücadeleden kaynaklanan 1990’lı yılların tazminatları olduğunu da ifade etmek gerekiyor.” dedi.

Yargıya yeni personel alınacak

Yakın zamanda cezaevleri ve adliyeler için personel takviyesi yapacaklarını söyleyen Gül, konunun Cumhurbaşkanlığında imza aşamasında bulunduğunu bildirdi.

Yürüyen davalarla ilgili görüş bildiremeyeceğini, bunun yargı sürecini etkileyebileceğini dile getiren Gül, İnsan Hakları Eylem Planı’nın da pandemi süreci nedeniyle biraz geciktiğini ancak teknik çalışmaların bitmesinin ardından kamuoyuna açıklanacağını belirtti.

Bakan Gül, “belli bölgeye yargısal ayrımcılık” iddiasına ilişkin soru üzerine, toplumun her kesimine yönelik hakkın tecelli etmesinin herkesin ortak dileği olduğunu, bir kişinin dilinden, kıyafetinden, inancından ya da inanmamasından ötürü ayrımcılığa tabi tutulmasının asla kabul edilemeyeceğini söyledi.

Gül, “O bölgede önemli haklar verilmiştir. Bu bir lütuf değil, devletin göreviydi. Orada bölge halkını hukuki olarak gasbeden, tehdit altında bırakan PKK sorunu var, PKK sorunuyla da en güçlü biçimde mücadelemizi sürdüreceğiz. Bizim nazarımızda 83 milyon vatandaşımız, herkes eşit vatandaştır. Bunun örselenmesini asla kabul edemeyiz. Ayrımcılık, ikili yargılama iddiasının kabulü asla mümkün değildir.” dedi.

Yargının siyasallaştırılması ve araçsallaştırılmasına karşı çıkmak gerektiğini vurgulayan Gül, yargıyı siyasallaştıran ve araç olarak kulanan zihniyetin asla kabul edilemeyeceğini bildirdi.

Lekelenmeme hakkına ilişkin soruya karşılık Gül, yargının siyasal, ideolojik ve kişisel husumetlere araç kılınmasının asla kabul edilemeyeceğini, lekelenmeme hakkına ilişkin çalışmaların bu nedenle başlatıldığını söyledi.

Gül, şöyle konuştu: “Lekelenmeme hakkıyla genel, soyut, asılsız ihbar ver şikayetlerin hiçbir şekilde dikkate alınmaması sağlandı. Aksi takdirde kim olursa olsun savcı önüne gelen şikayette, bu kadar da olmaz dese bile onu şüpheli yapıyor, soruşturmaya kaydediyordu. Yarın herhangi bir müracaatında, takipsizlik kararı çıksa bile terör örgütü üyeliğinden hakkında soruşturma açılmış ama takipsizlik almış. Kusura bakma artık kayıtlara girmiş oluyor ama bu uygulamayla kişi hiçbir şekilde şüpheli olmuyor. Kapısına, evine, iş yerine polis gitmiyor. Lekelenmeme hakkı kapsamında 1 Ocak 2020’den bu yana 167 bin 719 ihbar dosyası açılmış, 116 bin 170’inde soruşturma yapılmasına yer olmadığına karar verilmiş. Yargı, soyut ve genel ifadelere karşı 116 bin vatandaşı sisteme dahil etmeden korumuş, lekelenmesini önlemiştir.”

FETÖ ile mücadele

FETÖ ile ilgisi olmayanların suçlandığına yönelik iddiaya ilişkin soruya karşılık Gül, bu örgütle mücadelenin en etkin yolunun işin sulandırılmaması olduğunu ifade etti. Suçlu ile suçsuzun ayrılmasının herkesin ortak beklentisi olduğunu dile getiren Gül, FETÖ ile mücadelede farklı uygulamaların asla mümkün olmadığını bildirdi. Gül, “Bu konuda temel yaklaşım, FETÖ ile ilişkisi olmayan ya da gerçek suçlularla suçsuzların ayırt edilmesi. Bizim de dileğimiz o. Yargının da tüm çabasının bu olduğu açıktır.” dedi.

Gül, HSK Başkanı olarak bir hakim hakkında resen inceleme başlatma yetkisinin bulunmadığını belirtti. Kadın yargı mensuplarının sayısına ilişkin değerlendirmeye karşılık Gül, 2002’de toplam hakim ve savcılar içinde kadın oranının yüzde 19,7 olduğunu, bu oranın şu an yüzde 36,1’e çıktığını, 7 bin 889 kadın hakim ve savcı bulunduğunu dile getirdi. Gül, bu mesleklerde kadınlara yönelik kotaları da partisinin kaldırdığını vurguladı.

Dünya Hukuk Üstünlüğü Endeksi

Bakan Gül, Dünya Hukuk Üstünlüğü Endeksi’nde Türkiye’nin yeriyle ilgili soruya yanıt verirken, endeksin ABD Barolar Birliğince hazırlandığını belirtti. Gül, şunları kaydetti:

“Elbette benim için en büyük endeks kalbimdir. En iyi endeks insanın kendisi, Türk toplumunun endeksidir. Benim için filan endeks şu bu… Elbette biz uluslararası toplumun bir parçasıyız. Bunlar bizim için çok önemli, değerli bir kriter. Ama söz konusu endeks uzman görüşü ve anketlere dayanıyor, görüşlerin kimlerden alındığı belli değil. Uzmanların isimleri, hangi bilimsel metodların uygulandığı belli değil. İçe kapanık bir yöntemle belirleniyor. Henüz en temel insani ihtiyaçların bile karşılanmadığı ülkeler Türkiye’nin önünde gösterilmiş. Ben dört dörtlüktür demiyorum. Bu konudaki eleştirileri olumlu karşılıyorum, değerlendiriyorum ama bu hususla alakalı yargı hepimizin yargısı. Dolayısıyla bu konuda bazı olumsuz örnekler üzerinden yargıya bir haksızlığın yanlış olacağını düşünüyorum.”

Abdulhamit Gül, gözaltında bulunanlarla tutuklu ve hükümlülere kaba muameleye asla müsaade edilmeyeceğini, bu kişilerin devletin hukukuna emanet olduğunu söyledi.

Cezaevlerinin kalabalık olduğuna yönelik iddiaların sorulduğu Gül, bunun, yeni tip koronavirüs salgını tedbirleri kapsamında Sağlık Bakanlığının tavsiyesiyle nakillerin ertelenmesinden kaynaklandığını, ceza hadlerinin artırılmasının da kalabalığa sebep olduğunu ifade etti.

Gül, boşanan anne babaların çocuklarına yönelik icra kararlarına ilişkin soruyu yanıtlarken, “Özellikle çocuğunu göremeyen ebeveyn harç ödeyerek icraya başvuruyordu. Biz kendi çocuğunu görmek için neden harç ödesin yaklaşımındayız. Maliye ile de görüşmelerimizi yaptık. Kendi çocuğunu harçsız görmesi, harcın kaldırılması hususunda çalışıyoruz. Bu hususu hangi birim yapsın. Tabii icradan alınacak ama bir şekilde mahkeme kararına göre, çocuk babada, anne görmek istiyor. Göstermeyince ne olacak, ihtilafı kim çözecek? Şu an icrada, icradan alalım, hangi sistem olacak? İlgili bakanlıklarla değerlendirme olmuştu. Bu husus netleşmiş oldu. Teknik önerilerimizi takdire sunacağız.” dedi.

Gül, kadına yönelik şiddet hariç olmak üzere aile arabuluculuğuna ilişkin çalışma bulunduğunu dile getirdi. Abdulhamit Gül, nafakaya yönelik çalışmaya ilişkin soruya, “tüm görüşlerin değerlendirildiğini fakat kadınların aleyhine bir adımın destekçisi olmayacakları” karşılığını verdi. Gül, “Nafaka konusunda bir değişiklik olacaksa yasal bir düzenleme gerekiyor. Bunun yeri de Meclis’tir. Bakanlığımızın şu kadar yıl olsun diye bir düşüncesi asla yok. Bu konuda her kesimin farklı görüşleri var. Bunların hepsi değerlendiriliyor. Kimin hangi kanaati, düşüncesi var. Teknik çalışma yapılıyor ama ne olursa olsun bu konuda kadınların aleyhine hiçbir faaliyetin, hiçbir adımın hükümet, parti ve bakanlık olarak destekçisi olamayız.” diye konuştu.

Gül, kadına yönelik gerek fiili gerekse dijital ortamda gerçekleştirilen ısrarlı takibe ilişkin cezaların artırılması gerektiğine inandıklarını, bu konuda caydırıcı başka önerileri de beklediklerini belirtti. Görüşmelerin tamamlanmasının ardından Adalet Bakanlığı ve bağlı kurumların 2021 yılı bütçesi komisyonda kabul edildi.

YORUM YAZ

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz