Aşırı sıcak günlerde güneşlenme özgürlüğü

10
Latest posts by Kerstin Mutlu (see all)

Almanya aşırı sıcak bir hafta sonunu yaşadı.

Hepimiz zorlandık.

Hava sıcaklığı 35 dereceyi de geçmişti.

Bir tarafım Alman olduğu için rahatça yazabilirim. Biz Almanlar için özgür ve rahat derler. Hatta Almanlar tatile gittikleri zaman abartıyorlar ve dağıtıyorlar. Bu da doğru.

Hem çok da bira içiyorlar. Bu da doğru.

Bir de güneşi görünce hemen soyunuyorlar. Bu da var.

Güneş olunca parklar, nehir kıyıları güneşlenenlerle doluyor.

Bu özgürlük desem, belki de kabul etmezsiniz. Ama insanlar özgürlük olarak biliyor.

Her insan kendi hayatını yaşıyor. Öyle yapmak isteyen de yapıyor. Galiba Türkiye’de öyle değil. İnsanlar sadece deniz kıyısında güneşleniyorlar.

Almanya ile Türkiye arasında fark olması gerekiyor bence.
Burada yeşil alanlarda güneşlenenleri gören Türkler ne düşünüyorlar?

Bu soruyu kimseye soramadım. Bir tarafım Türk ve onlara sor derler. Alman olarak bilenlere sorsam, onlar da doğru söyelemezler, biliyorum.

Çünkü Türkler Almanlar gibi açık değiller. Düşündüklerini, istediklerini, istemediklerini söylemiyorlar. Mesela Türk kadınları. Onlar eşleri varken farklılar, eşleri yokken çok farklılar. Bence eşleri o kadınların ne düşündüklerini bilmiyorlar. Çünkü rol yapıyorlar.

Erkekleri de öyle. Kadınlar da erkeklerin ne düşündüklerini bilmiyorlar.

O yüzden bence doğru söylemezler.

Sıcaklar artınca güneşlenmek isteyen Almanlar rahatça güneşlenirler. Kimseyi önemsemezler.

Ama bir de onları rahatsız eden erkekler var. Ve bu erkeklerin çoğunluğu da yabancı. Yani ya Türk, yada Arap.

Neden?

Bilmiyorum.

Arap ve Türkler Müslüman ama rahatsız eder şekilde bakanlar onlar.

Ben bunu çözemiyorum.

Camideki programlarda sormuştum. Oradaki imam cevap vermişti. Haram olan şeyleri. Harama bakılmaz da dedi. Ama onlar bakıyorlar. Hem de çok rahatsız ediyor.

O zaman onlar Müslüman değil.

Ama bu hafta sonu eski bir dostumla görüştüm. O da Türk, ya da Kürt, tam bilmiyorum. Onunla özgürlüğü konuştuk.

O da bana şöyle örnek verdi: ‘Soyunup güneşlenen insanların vücutlarını görmek benim içimi kaldırıyor. Özgürlüğümü kısıtlıyor. O zaman kimin özgürlüğü önemli sence!’.

Ben inanamadım.

Rahatsız edici bakışları olanlar var.

O arkadaşımın midesini bulandırması da olursa. İki değişik durum. O da erkek ama onun midesini bulandırıyor.

Göbeği açık kadınların o halini görmek zorunda değilim de dedi. Haklı bence. Doğru. Çünkü her insan güzel ve çekici değil.

Ama ben böyle düşünmemiştim, şaşırdım.

Şimdi hangisinin özgürlüğünü düşüneceğiz?

Güneşlenenleri engellemek özgürlüğü bitirir. Midemi bulandırıyor diyenlere, oradan geçme demek özgürlüğü bitirir.

O zaman özgür olma hakkı kimin olacak.

Hoşçakalın

10 YORUMLAR

  1. Merhaba Keristen! Bugünkü yazınız tam Alman usulu bir yazı olmuş. Her ne kadar konu özgürlük olsada ağırlıkli yalanci olan ve yalancı olmayan insan karekterleri’ni güzel özetlemişsiniz.

    Özgürlüğe gelince! Güneşlenmek sağlik bakımından faydalı. Güneşlenenlere bakmak sapıklık, yani sağlığa ve çevreye zararlı
    Madem güneşlenen’den rahatsız oluyorsa bakmasın.
    Gözler onun kendine ait değilmi? Kendine ait olduğuna göre; onları istediği gibi kullanabilır.

    Eğer bir yemeyi sevmiyorsam yemem olur biter.
    Benim bildiğim kadarı ile Müsevi,Hırıstiyan,
    Müslüman, ve diğer inançlarda yalan söylemek yasak, İslamda buna haram denir.
    Sizin Türkler ve Araplar hakkında yazdıklarınız maalesef doğru.
    Ben Türkiyede yaşarken adeta boğuliyordüm, Amerka ve Kanada’da kendimi daha özgür ve rahat hissediyorum.
    Çünkü inandığım dini burada özgürce yaşiyorum.
    En sevdiğim tarafıda çevremdekiler’in yalan söylememelerı.
    Yalan dünyayi yıkaca kadar zararlı bir alışkanliktir. Kari koca arasınd olan yalanda sadece ikisine zarar vermez gelecek nesileri dahi etkiler.

    Elinize sağlık.

  2. Sayın Mutlu,

    Almanya’da güneşlenen kadınları gördüklerinde “rahatsız ve irrite edici” bakışlarla tacizde bulunanların “yabancı” oldukları konusunda ki iddianızı tartışamam. Ancak durum Türkiye’de bile farklı değil ki? Bırakın bikiniyle güneşlenmeyi, beli açık t-shirt, kısa bir şort giymeyi, normal bir kıyafetle yolda yürürken bile bir çok rahatsız edici bakışa maruz kalabiliyorsunuz.

    Bu sanırım gelişmemişlikle alakalı. Dini baskıların yarattığı “açlıkla” alakalı. Görmemişlik, itilmişlik ve yok sayılmakla alakalı. Yaşanmamışlılığın verdiği heyecanla bambaşka düşler kurmakla alakalı. Ve tüm bunları yaparken üzerinize yapışan bakışların sizi rahatsız edip / etmemesini düşünmeyi bırakın sizi umurlarına bile takmamakla alakalı. O bakar, düşler hatta ne fanteziler kurar. Ama siz bundan rahatsızmısınız değilmisiniz onun umurunda olmaz.

    Bikiniyle güneşlenmek buralarda mümkün değil hele ki bir Anadolu şehrinde. Parça parça ederler ve hakimde; “Tahrik var” diye hepsini suçsuz ilan eder. Bu ülkede bir kadın tecavüze uğrayınca; “Öyle giyinirse olur tabi” , “O saatte orada ne işi varmış?” , “Dişi köpek kuyruk sallamazsa erkek köpek peşinden gitmez” deniliyor.

    Coğrafya bir tercih değil, kaderdir. Sizin kaderiniz güzel bizimki ne yazık ki böyle. Yapacak bir şey yok.

    • Tuğba hanım avrupanın en gözde çıplaklar kampı türkiyedeydi diye biliyorum, bahsettiğiniz tutucu yerler doğu bölgelerimizdeydi ve 30yıl öncesiydi! Sizin uzun zamandır yaz tatilini ülkemizde geçirmediğiniz anlaşılıyor:)
      Berlindeki gettolarınızdan bi çıkın artık dışarı; yıl olmuş 2020…

  3. Kerstin hanım merhaba,

    dünyada değişik düşünme şekilleri var. Tabii bu insanın beslendiği değerlerle alakalı.Dünyada bir cismin uzunluğunu ölçmek için metre kullanılıyor, her ülke aynı standardı baz aldığı için anlaşmada bir problem yaşanmıyor. Ama sosyal konular maalesef böyle değil. Sizin bu yazınız bana bundan 30 yıl önce yaşadığım bir olayı hatırlattı. Avusturya Tirol de bir okulda Türk öğrencilere Anadili dersi veriyordum. Aynı binanın içinde hem ilkokul hem de o zamanki adı Polytechnische Lehrgang olan okula ait sınıflar vardı. Ben ilkokul öğrencilerine ders verirken çocuklar teneffüste boş olan Politeknik sınıfına girmişler, onları çıkarmak için sınıfa girdiğimde duvarda asılı çıplak kadın resimlerini gördüm. Ertesi gün hemen okulun müdürü ile görüşüp resimleri kaldırmasını rica ettim. O zaman müdür beye “bakın bu çocukların hepsi 14-15 yaşında delikanlı. Öğrenmek akıntıya kürek çekmek gibidir. Bir taraftan öğrencilerin derse konsantre olmasını isteyeceksiniz, diğer taraftan çıplak resimlerle onların dikkatini dağıtacaksınız. Bu bir çelişkidir. Birine aşırı tuzlu yiyecek verip arkasından sakın susama demeye benzer. ” şeklinde açıklama yapmıştım. Sağolsun müdür bey de resimleri kaldırmıştı.
    Hayatlarında, helal, haram, günah, sevap, utanma, haya gibi kavramları olmayan insanlar elbette diledikleri gibi yaşayabilirler. Ben Allah ın insanları yarattığında onların mayasına, içine , bir yaratıcıya inanma, dürüstlük, adalet, haya, utanma gibi duyguları yerleştirip öyle dünyaya gönderdiğine inanıyorum. Bu duygular kadın ve erkek herkeste fıtridir. Allah insanı tüm hayvanlardan farklı olarak çıplak bir deri ile yaratmıştır. Oysa onu da tabii bir postla yaratabilirdi.Bunun bir hikmeti olmalıdır. Çünkü insan yeryüzünün halifesidir. Ona özel bir üniforma gerekir. Bu bakımdan Allah elbise için gerekli her türlü ham maddeyi yaratmış, onu işleyip,dokuyup dilediği renk ve desende kıyafet yapma işini de insana bırakmıştır. Tıpkı demirin, petrolün ve daha bir çok madenin ham maddesini yaratıp da işlenmesini, rafine edilip ondan değişik ürünler elde edilmesini insana bıraktığı gibi.
    İnsanda bir şehvet duygusu vardır, tüm semavi dinlerde nikah emredilmiş, zina yasaklanmıştır. Dinler tedbir amacı ile aileyi ve toplumu korumak için zinaya giden yolları kapamışlardır. Aracımıza bindiğimizde tedbir amaçlı kemer takıyoruz. Belki hayatta bir defa işe yarayacak ama biz her defasında bıkmadan usanmadan kemer takmaya devam ediyoruz. Dindeki tedbirler de buna benziyor. Sınırsız özgürlük,kadın erkek ilişkilerindeki mesafenin kalkması aileyi içten dinamitlemiştir. Aile kurumu maalesef silinmek üzeredir. Sıcak aile ortamında anne ve babanın koruyucu kanatları ve sorumluluğu altında sevgi, şefkat ,merhamet, paylaşma,fedakarlık duyguları ile yetişmeyen çocuklar sağlıklı birey olamıyorlar.
    Konu basit ve geçiştirilecek bir konu değildir. Bence bir defa daha düşünün!

    • yani diyorsunki biz müslümanlar bakmayalım, görmeyelim, önlemimizi alalım yoksa elimizden bir kaza çıkar.atlarız, saldırırırz, tecavüz ederiz. işte bu yüzden de önlem olarak siz örtünün, gizlenin ve kimse üzülmesin. sen kendi iradene sahip olamıyorsan bunun tek suçlusu sensindir.senin gibi insanlar yüzünden bu ülkede kadınlar ölüyor.neymiş emniyet kemeri takacakmış.neymiş biz örtüneceğiz sende bakmayacakmışsın!yuh be! birde çocuklara eğitimcilik yapmış.senin yaptığın eğitimciliği,senin eğittiğin çocukları tartışmak lazım aslında

  4. Kerstin hanım, böylesine insanı ilgilendiren temel bir konuyu gündeme getirdiğiniz size teşekkür ederim. Esasında insanların içinde var olan ama onları dışa vuramayan insanların duygu ve düşüncelerine de tercüman olmuşsunuz, bu vesile ile biz de fikirlerimizi beyan etme fırsatı bulduk.
    İçten teşekkürler!

  5. “Sıcaklar artınca güneşlenmek isteyen Almanlar rahatça güneşlenirler. Kimseyi önemsemezler.”
    Kimse de güneşlenen almanları önemsemiyor diye yaygara koparmanın gereği de yok o zaman? Bir insanın sosyal alanda önemsenebilmesi için ortalık yerde üryan yatıyor olması tek şart değildir!

  6. “Sıcaklar artınca güneşlenmek isteyen Almanlar rahatça güneşlenirler. Kimseyi önemsemezler.” Almanlar kimseyi önemsemeden sadece güneşlenmekle yetinseler iyi; yine çevrelerindeki kimseyi önemsemeden çok daha farklı şeyler de yapabiliyorlar; yemekte yüksek sesle geğirmek veya aynı desibelde gaz çıkartmak gibi!
    Hadi güneşlenirken gösteren değil bakan utansın da; aynı barda ve yan masada yemek yerken duymak zorunda kaldığımız bu efektler neyin özgürlüğü ki?
    Lamı cimi yok, bazı toplumlarda hayvanlığın adı olmuş özgürlük!
    Türkçeden almancaya geçmiş önemli kelimelerimizden bi tanesi de “çüş!”
    Neden acaba?

  7. Bu tartışmalarla biz çok kabukta kalıyoruz. Kerstin hanım bir dahaki yazısının konusunu insanın tarifine ayırsa daha temele inmiş oluruz.
    İnsan nedir?
    İnsan taşıdığı bedenin gerçek sahibi midir?
    Nerden gelip nereye gitmektedir?
    Bu dünyada bulunmasının amacı nedir?
    Evren tesadüfen mi oluşmuştur, yoksa arkasında bir güç var mıdır?

YORUM YAZ

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz