Bahçeli: Koro halinde OHAL kalksın diyenler, kaosa alkış tutan şuursuz ve sorumsuz zihniyetlerdir

0

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, partisinin Meclis Grup toplantısında konuştu. Konya İl Milli Eğitim Müdürlüğü’nün bazı derneklerle düzenlediği “Gençlik ve İnanç Çalıştayı”nın sonuç bildirgesine değinen Bahçeli, şunları söyledi:

“Türk gençliği deizme kayıyormuş. Yani Allah’a inanan, ama dine inanmayan bir gençlik doğuyormuş. Bu neticeye nasıl ulaşıldı, hangi delil ve tespitlerle böylesi bir kanaat uyandı bize göre belirsizdir. İmam Hatipli kardeşlerimizin de bu kategoriye alınması oldukça düşündürücü, oldukça sarsıcıdır. Şunu özellikle ifade etmeliyim ki, Türk gençliği inançlıdır, ahlaklıdır, imanlıdır, dinine, diyanetine, geleneksel değerlerine, kültürel emanetlerine bağlı ve sadıktır.

Türk gençliğinin deizme kaydığını söylemek densiz bir uydurmadır. Yüzbinlerce Ülkü Ocaklı evladım bu tezi çürüten bir asalete, duruşa, ve inanca şuurla sahiptir. Türk gençliğinin itham edilmesi, töhmet altında bırakılması ayıplı ve ahlaksız bir komplodur. Düşünmek görmektir, temiz bir vicdanla düşünenler gerçekleri muhakkak surette göreceklerdir. Atalarımız boşuna söylememiş; arife günü yalan söyleyen, bayram günü utanır. Türk gençliğine ateizmin bir önceki istasyonu olan deizm karası çalanlar, yüzleri varsa utansınlar, onurları kaldıysa nedamet getirsinler.

Yüksek ülküler yüksek dağlara benzer, alışık olmayanları ürkütür. Türk gençliği yüksek ülkülere tırmanmayı göze alan, eften püften tezviratları ayağının altına alan inanç ve iman erleridir. Onlar gelecektir, gelecek onların iradelerine emanettir. Deizmle uğraşanlar, önce haram yiyenlere baksınlar. Sahte fetva makamlarıyla uğraşsınlar.

Çocukları istismar eden kansızlarla ilgili çalıştay düzenlesinler. Münafıklara, müşrik emellere, kafir niyetlere tedbir alsınlar. Bırakın hayallere pranga vurmayı. Düşün Türk gençliğinin yakasından. Çekin ellerinizi Türk gençliğinin yarınlarından. Türk gençliği haklıdır, haysiyetlidir, erdemlidir, inanç kalpazanlarının, din tacirlerinin üstesinden gelecek güce, yeterliliğe, kabiliyet ve kifayete hamd olsun sahiptir.

Yunanistan’ın yandan çarklı, icazetli ve ruhen tükenmiş Savunma Bakanı’nın söz ve tehditlerine de kısaca değinmek istiyorum. Bu bakan artığı, Türkiye’yi düşman olarak nitelemiş. Ege adalarına ve sınıra ilave 7 bin asker göndermiş. Birlik olup bizi ezeceklermiş. Mart ayının başında tutuklanan iki Yunan askeri için de; ‘gerekirse gider onları alır getiririz’ demiş.

Anlaşılan Yunan Savunma Bakanı aklını kaybetmiş, yediği yürek kendisini çıldırmanın eşiğine getirmiş. Anlaşılan bu şahıs tarihi unutmuş, kovalandıkları, denize döküldükleri günleri hafızasından çıkarmış. Arzu ederse, talebi olursa tarihi tekerrür ettirmek bizim için çocuk oyuncağıdır, bu defa Atina’ya kaçmakla da kurtulmaları imkansızdır. Yunan Savunma Bakanı mitolojiye kendisini fazlasıyla kaptırmış olacak ki, Zeus’a özenmiş, Apollo’ya öykünmüş, Poseydon olmaya heveslenmiş.

Uykudaysa uyansın, histeri nöbetindeyse en yakın bir kliniğe yatsın. Dedeleri Türk düşmanlığının bedelini ödediler, Anadolu’yu işgal ve istila teşebbüsünün cevabını er meydanlarında aldılar. Konya kadar bile büyüklükte olmayan bir ülkenin sorumsuz ve sabıkalı siyasetçilerinin iki de bir dişlerini göstermesi beyhude bir çırpınmadır. Biz yeri gelirse o dişleri sökmesini, hatta kırmasını çok iyi biliriz. Keskin bıçak olmak için çok çekiç yedik, daha da çekiç kaldıran olursa kafasına geçiririz.

Çünkü biz Türk milletiyiz. Yunan munan tanımayız, PKK, FETÖ, PYD’den anlamayız. Esareti boğarız. Zilleti ezeriz. Karanlığı yırtarız. Düştüğümüz yerden doğrulur, güneş olur doğarız. Devir artık başkalarının ne düşündüğünün dikkate alındığı devir değildir. Artık bu çağda herkes pozisyonunu Türkiye’ye göre belirlemek mecburiyetindedir. Asır Türk asrıdır. Hedef Kızılelma, hedef Turan ülküsüdür. Yunanistan’ın maceraperest bakanı ve aynı düşünceye sahip siyasetçileri önümüzü kesmeye kalkışırlarsa, enselerinden tutacak iradenin tıpkı 1920’li yıllarda olduğu gibi Anadolu’da hazır beklediğini de hesaba katmaları kendilerine hassaten tavsiyem ve tembihimdir.

Koro halinde, OHAL kalksın diyenler, kaosa alkış tutan, kripto damara göz kırpan şuursuz ve sorumsuz zihniyetlerdir. Normal şartlarda değiliz ki OHAL’i kaldıralım. Tehdit geçmedi ki OHAL’e son verelim. CHP’sinden TÜSİAD’ına, AB’sinden BM’ne kadar OHAL’e karşı gelenler, öncelikle Türk milletinin beka meselesini kavramayan, kavramak gibi dertleri de olmayan maksatlı çevrelerdir. Kripto damar kan dökmek, can havliyle efendilerinden aldığı talimatı yerine getirmek için hazırda beklerken, OHAL’i kaldırmaya teşebbüs veya bunu teşvik cinayettir, cüretkar bir gafilliktir.

Hele CHP yönetimi var ki, köprüye gelmeden geçmeye çalışacak kadar akıl fukarasıdır. Akıl bir paraşüt gibidir, ancak açıldığı zaman iş görür. CHP yönetiminin paraşütü uzun süredir kapalıdır, bunu da çakıldığı zaman bizzat anlayacaklardır. Unutmayalım ki; kötümser yalnız tüneli görür, iyimser tünelin sonundaki ışığı görür, gerçekçi tünelle birlikte hem ışığı hem de gelecek treni görür. Biz tüneli gördüğümüz gibi üzerimize gelen treni de çok net öngörüyoruz.

OHAL, hâlihazırda Türkiye gerçeğinin yansımasıdır. Sürmesi de milli bir zorunluluktur. FETÖ’cüler temizlenmeden, tehdit ve tehlikeler geçmeden OHAL bitmez, bitemez, bitmemelidir. Aksini iddia edenler tek ayak üstünde kırk yalan söyleyen, müfteriklikte, iki yüzlülükte marka olan, Türkiye’nin var oluş davasına kast eden kokuşmuşlardır. Bu kokuşmalara da Allah’ın izniyle müsaade etmeyeceğiz, tuzaklarında boğacağız.

Büyük kafaların büyük hedefleri vardır, küçük kafaların ise sadece arzuları. Küçük kafalar talihsizliklere boyun eğerler. Büyük kafalar ise talihsizliklerin üstünde yükselirler. Türkiye yükselecektir, yükseklerde hak ettiği doruklara ulaşacaktır. Buna hiçbir zalim, hiçbir hain, hiçbir işbirlikçi engel olamayacaktır.

Bugüne kadar ülkemiz, Suriye’de barışın sağlanması, sivil kayıpların en aza çekilmesi, mücavir toprakların terör örgütlerinden temizlenmesi adına samimi ve kararlı bir duruş sergilemiştir. Ne acıdır ki Suriye’de sivil ve masumların ölümleri son bulmadı. Bir yanda teröristler, diğer yanda zalim Esad bebeklere, kadınlara, savunmasız insanlara acımadan kıydılar, vahşilikte yarış içine girdiler.

Mazlumlar Suriye’de iki ateş arasında kaldı. Bugün insanlığın gözü önünde, Doğu Guta ve çevresinde tam bir katliam yaşanmaktadır. Esad rejimi sivillere kimyasal silahlarla saldırıp çocukları öldürecek kadar denetim ve kontrolden çıkmıştır. Doğu Guta’daki Duma bölgesine Sarin Gazı atan Esad yönetimi çok sayıda masumun ölümüne sebep olmuştur. Şam yönetimi hesabı mutlaka sorulması gereken bir insanlık suçu işlemiştir. Zalim Esad meşruiyetini, inandırıcılığını tamamen kaybetmiştir.

Suriye topraklarında, 11’inci yüzyılda Haçlı müfrezeleri ne yapmışsa Esad aynısıyla tatbik etmekte, hatta vandallığı bir adım ileriye taşımaktadır. Görünen odur ki, Frenk zihniyeti tekrar hortlamış, Esad’a hakim olmuştur. Doğu Guta’nın Duma bölgesinde düzenlenen kimyasal saldırıyı nefretle kınıyor, şiddetle lanetliyorum. Bu cani saldırganlıkta parmağı olan kim ya da kimler varsa doğduklarına pişman edilmelerini temenni ediyorum. Önceki gece, Suriye’deki Tayfur askeri havaalanına yapılan füze saldırıları bölgenin çok şeye açık ve müsait olduğunu gözler önüne sermiştir.

Bu saldırıyı planlayıp icra edenlerle ilgili tutarsız, kafa karıştırıcı açıklamaların yapılması caniliği geriye itmekte, suçu gizlemektedir. İnsanlık dışı saldırıların tevili yoktur. Masumlara Sarin Gazıyla saldırılmasının hiçbir mazereti, hiçbir haklı gerekçesi olamayacaktır. Esad döktüğü kanların, üstlendiği veballerin, işlediği cinayetlerin hesabını mutlaka vermelidir. Artık Suriye’nin geleceğine, Suriyeliler karar vermeli, şiddeti durduracak irade ve müdahaleyi gecikmeksizin gösterebilmelidirler.

Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi, Türkiye’nin geleceğini tayin edecek, istikrar ve normalleşmesini temine yarayacak bir yönetim yapısıdır. Bu nedenle lazım gelen, eksik kalan uyum yasalarının süratle çıkarılması gerekmektedir. Cumhur İttifakı, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin 2019’dan itibaren yerleşmesi, kurum ve kurallarıyla hayata geçmesi için tüm gücüyle çalışacaktır. Bu maksatla Cumhur İttifakı’nın zayıflamasına, zaafa düşmesine hiçbir şart altında izin vermeyeceğiz.

2019 yılının Mart ayında yapılacak Mahalli İdareler Seçimleri’nde dikkatli bir dil, hassas bir üslup, Cumhur İttifakı’nın doğasını zedelemeyecek bir kampanya stratejisi izleyeceğiz. Asıl hedeften şaşmayacağız. Ağaca bakarken, ormanı gözden kaçırmayacağız. Zarfa değil, mazrufa kafa yoracağız. Adalet ve Kalkınma Partisi’yle son derece olgun, düzeyli, seviyeli, anlaşmaya ve uzlaşmaya dayalı ittifak hukukunu Cumhurbaşkanı ve Milletvekilliği Genel Seçimlerine kadar sürdüreceğiz.

Yol kazası istemiyoruz, siyasi provokasyonlara kapalı duruyoruz. Kısır siyasi polemiklerle, sığ çıkar hesaplarıyla hareket etmedik, etmeyeceğiz. Denizden geçmeyi amaçlarken derede boğulmayacağız. Aşırı gurur, ışığa bakarken kör olmaktır; bu itibarla tevazudan, engin gönüllükten vazgeçmeyeceğiz. Pusuya yatıp Cumhur İttifakı’nın çatlamasını bekleyen odaklara asla fırsat vermeyeceğiz. CHP’liler PYD’yi selamlasın, PKK’lıları cezaevlerinde ziyarete koşsun.

Biz işimize bakacağız, önümüze bakacağız, milletimize bakacağız, Cumhur İttifakı’nın başarıya ulaşması için canla, başla mücadele edeceğiz. CHP durmasın arka kapılarda, siyasi mahzenlerde, kuytu köşelerde İP’le görüşsün, HDP’yle buluşsun, FETÖ’yle uzlaşsın, PKK’yla anlaşsın; biz cumhurun iffet ve iradesiyle Türkiye Cumhuriyeti’ni ilelebet yaşatmanın heves ve heyecanıyla yoğrulacağız.

Biz Zeytin Dalı Hareketi’nin zafer ve onuruyla sevinirken, bu miras yedi CHP hazımsızlık krizine girip sanatçılarla uğraşmaya, bunlara hakarete girişmiştir. Sayın Kılıçdaroğlu, Cumhurbaşkanı eşliğinde Hatay Oğulpınar Hudut Karakolu’na giden sanatçılara, sporculara reziller diyerek kesif bir cephe açmıştır. Her yeni açıklaması bir öncekini aratan CHP liderindeki tahammülsüzlük, basiretsizlik; hezeyan boyutlarını aşmış, siyasi cinnete varmıştır.

‘Politik çapsızlık ve yetersizlik sendromu’ kronik bir hâl alan Kılıçdaroğlu’nun ağzından çıkanı kulağı duymuyor; diline gelen, gönlünden geçene bile rahmet okutuyor. Diyor ya Hz. Mevlana; ‘garez gelince hüner kaybolur, yüzlerce perde iner gönülden göze.’ CHP liderinin malum sanatçıların Afrin’de destan yazan Mehmetçiğe moral ziyaretini en hakaretamiz ifadelerle eleştirmesi akıl tutulması, ahlak kırılmasıdır.

Kılıçdaroğlu’nun Mehmetçiği bağrına basanlara büyük bir şiddetle saldırması, sadece düşünce özgürlüğüyle açıklanamaz. Bu son çıkışta; millete yabancı bir zihniyet, çarpık bir bakış açısı, sakat bir dünya görüşü çok net biçimde sırıtmaktadır. CHP’nin sanatçı kabul ve takdir kriterleri de evlere şenliktir. Ana muhalefetin başındaki bu zat, her geçen gün tarzını ve üslubunu çirkinleştirmekte, çirkefleştirmektedir.

Türkiye’de aşırı solcu olmayan, devlete isyan etmeyen, sözde barış adına Türk askerinin haklı operasyonlarına karşı çıkmayan, HDP’yi zımnen de olsa desteklemeyen sanatçı; CHP tarafından sanatçıdan sayılmıyor. Böyle bir zihniyete tek kelimeyle yazıklar olsun diyoruz. CHP’nin, Afrin şehitlerini anmak isteyen üniversite öğrencilerine saldıran teröristlere ‘evlatlarımız!’ diye sahip çıkmasıyla Afrin kahramanlarına moral ziyareti düzenleyen sanatçılara hakaret etmesi aynı ruh hastalığının belirtisidir.

Bugünkü CHP, aziz Atatürk’ten sonra özellikle sanat camiasında kutuplaşmayı ve ayrışmayı körükleyen, kendileri gibi düşünüp inanmayanları dışlayan, tutucu, softa ve yobaz bir geleneğin siyasi temsilcisi hâline gelmiştir. Ana muhalefet, halktan kopmuş, millî hassasiyetlerden uzaklaşmış; örf, âdet ve geleneklerimizle köprüleri atmıştır. CHP, Türk milletinin gerçeklerinden ve sosyal dinamiklerden bihaber siyasi garabete dönüşmüştür.

Ne yazık ki Cumhuriyet’i kuran parti, kurucu değerlerden hızla uzaklaşarak ‘Cumhuriyet düşmanlarının ini’ hâline gelmiştir. Vatanseverlik, bayrak aşkı, millet sevdası, terörle mücadele gibi konular siyaset üstüdür. Vatan ve bayrak sevgisinin, millî meseleler karşısında coşkun hissiyatın toplumsal tezahürünün sanatçılarda makes bulması olağandır, doğaldır ve normaldir.

Asıl anormal olan, asıl ahlaki düşüklük olan bu makesin gözü dönmüşçesine eleştirilmesidir. Millet tarafından beğenilen sanatçıların, kahraman askerlerimize moral vermek üzere ziyaret davetine icabet etmeleri alkışlanacak bir tutumdur. Bundan eleştiri gerekçesi çıkarmak; cehalettir, aymazlıktır, terbiyesizliktir, tabansızlıktır. Sayın Kılıçdaroğlu, rahatsız olduysa kendisine yakışanı yapmasını tavsiye ederiz.

Cumhurbaşkanı kamuflaj giyip sanatçılarla birlikte sınır karakolumuza gitmişken, Sayın Kılıçdaroğlu da mekapları ayağına geçirip terörist kıyafetlerini üzerine giyip doğruca PKK/PYD/YPG tünellerinde soluğu alabilir, arkadaşlarıyla çay partili, bol bol ihanet anısıyla dolu akşamlarda hasret giderebilir. Önüne geçen yoktur, karşısında engel yoktur. Buyursun, yolu açık olsun. Ancak Türk milletinin hakkında vereceği siyasi hükme de ister seve seve, ister zoruna gide gide rıza göstersin, göstermek durumunda kalsın.

Millî Mücadele yıllarında; Halide Edip başta olmak üzere dönemin yazar, sanatçı ve gazetecilerinin çoğunluğu Mustafa Kemal Paşa’ya ve Ankara hükûmetine açık destek vermişlerdi. Hatta Halide Edip, cepheye giderek Halide Onbaşı unvanını almıştı. Sayın Kılıçdaroğlu, bunu da eleştirecek midir? Millî Mücadele’ye hasım olan Ali Kemal ve muhalif İstanbul basınının sergilediği tutumun aynısıyla CHP’de vücut bulması kepazeliktir. CHP lideri Kılıçdaroğlu; söz konusu çıkışıyla Türkiye’nin bekası için gerçekleştirdiği Zeytin Dalı Harekâtı’nı tenkit eden, ülkemizin terörle mücadelesine karşı çıkan emperyalist ülkelere ve onların taşeronlarına dolaylı destek vermiş, kucak açmıştır.

Türk milleti temellerinden kopan CHP’yi mahkum edecek, siyasi erimeye bırakacaktır. Gezi seviciler, Kandil sevdalıları, YPG’ci düşükler, FETÖ’cü şerefsizler, eski tüfekler, komünist kalıntılar, Türklüğe ve devlete küfreden sözde sanatçılar CHP’nin çöken çatısı altında kalacaklar, sonlarını hazırlayacaklardır. Diyorum ki, bu CHP’den bir halt olmaz, bu CHP’den bir sonuç çıkmaz.”

YORUM YAZ

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz