Ben Şırnaklı Celal Bayar!

1
Latest posts by Şükrü Gülmüş (see all)

Koğuş sorumlusu duyurdu.

‘’Arkadaşlar, birazdan havalandırmaya çıkmamız lazım. Cezaevi müdürümüz gelecekmiş’’ dedi ve tutsaklar tek tek havalandırmaya doğru gitmeye başladılar. Ben de o esnada elimdeki işleri bırakarak, havalandırmaya çıktım. Usul ve suhulen toplandık. Az sonra gardiyan başı, yardımcıları ve müdür havalandırmaya teşrif ettiler. Hepimizin gözleri müdürün üstünde.

Müdür; orta boylu esmer ve ilk bakışta sevecen, hoş bir insan izlenimi veriyor insana. Öyle asık suret biri olmadığı belli ediyordu. Müdür biraz kendisini toparlayarak;

‘’Arkadaşlar ben yeni müdürünüz Celal Bayar!.. ‘’

Tabi biz hayret ettik. Ve herkes eminim içinden bir ‘’Vay be!’’ çekmişti. Biz pür dikkat dinlemedeyiz. Müdür derin bir nefes aldı.

‘’Ama bildiğiniz Celal Bayar değilim ve hiçbir akrabalığım bulunmamaktadır. Ben Şırnaklı Celal Bayar’ım! Bundan sonra da hep beraber yaşayacağız. Benim kendimi tanıtmam bu kadar. Zaten diğer Celal Bayar’ı siz benden çok daha iyi tanırsınız. Şimdi sizleri tanımak istiyorum.’’

Herkes birkaç cümleyle kendini tanıttı. Sıra bana gelince;

‘’Adım Şükrü Gülmüş. Batmanlıyım ama Şıranaklıların damadıyım!’’

Ben böyle der demez bizim müdürün gözlerinin içi parladı. Sanki kırk yıllık akrabasını görmüş gibi.

‘’Peki Şükrü bey kimlerden eşiniz?’’

‘’Mala Axayê Sor. Tatarlardan!’’

Müdür daha da derine indi.

‘’Peki Tatarlarda kendi içinde farklı. Kayınvalide veya kayın peder hengi babıktan.’’

‘’Eşimin babası Batman Elihli, Emine Usif, anası da Heci Kumri Tatar (Sütçü) Bildiği kadarıyla ben Hurşit ve Said’i bilirim. Çoktan beri Batman’dadırlar.’’

Böylece yeni Şırnaklı müdürümüz Celal Bayar’la yarım hemşeri hatta biraz da akraba olduk. Meğer benim kayınvalideyi iyi tanıyormuş.

X

Şu anda Celal Bey nerde?

Sağ mı, ölü mü?

Bilmiyorum.

Ancak yaşıyorsa daha da sağlıklı ömürler dilerim. Bana çok iyiliği dokundu ve yardım etti. Benim yazmam ve kırtasiye işlerimi, personeli vasıtasıyla her türlü fedakarlığı yaptı. Hatta bir defasında;

‘’Hocam bu yazdıklarının edebiyat sanatla ilgili olduğunu söylüyorsun. Samimiyetine inanıyorum. Eğer bunlar siyasiyse valla bu dünyada da, öbür dünyada da bana rahat yok. Gözünün yağını yiyeyim. Siyasi olanları gardiyanlara verme. Dışardan kopilemesinler’’ demişti ve ben de ona verdiğim sözde durmuştum.

Zaten eğitim işlerine bakan Hasan Fırat bey bu işllerin kurdu ve MHP’liydi.

Aklıma İsmail hocanın bir tesbiti gelmişti.

‘’Devlet bir Kürd muhalifi içeri alır ve beş Kürdle onu denetler.. Sorgucu polis Kürd, Savcı Kürd, Asker Kürd, gardiyan Kürd..Kürdü Kürde denetleme bu.’’ Burada müdür de Kürd’tü.

Hem de Şırnaklı Celal Bayar!

X

Bir başka gün de Dış Güvenlik Amiri binbaşı bizi havalandırmaya topladı bizi.

Ben genelde ve özelde de Diyarbkır’daki işkencelerden dolayı asker ve asker elbisesi rengini gördüğümde kırmızı görmüş boğa gibi olur ve saldırma durumu halet-i ruhiyesine girerim.

Dış güvenlik amiri Binbaşı havalandırmada Esadvari volta atıyor. Ben ona bakmak ve yüzünü görmek istemiyorum. Binbaşı gelip önümde durdu ve;

‘’Vay be… Bizim Merzikalı Şükrü Hoca da burda ha….Nasılsın Hoca? Beni tanıdın mı?’’

Yüzüne baktım ve sertçe;

‘’Hayır! Nerden tanışıyoruz. Bu samimiyet de neyin nesi?’’

‘’Gerçekten tanımadın mı? Ömerli’yi hatırla. Adanalı Cemal Hoca… Hatta geçen yine seni konuşuyorduk. Adamacağız senin idam edildiğini duydu. Günlerce ağladı. İçkiye vurdu. Nerdeyse kafayı oynatacaktı. Ne kadar çok seviyormuş meğer seni….’’

Ömerli, Cemal Hoca.. Yoksa bu yüzbaşı Süleyman mı?. Öğretmenlik yaptığım Ömerli de hala polis karakolu yoktu. Onun yerin askerler bakıyordu Bu Süleyman.. Yüzbaşı Süleyman.. Hatırladım.

‘’Bizi izleyen arkadaşlar bunu merak edecekler ve yanlış anlayabilirler. Arkadaşlar bu öğretmenlik yaptığım Ömerli’den yüzbaşı Süleyman. Sen tesadüfe bak. Şimdi binbaşı ve dış güvenlik amirimiz. Hatırladım elbette hatırlamaz olur muyum?’’

‘’Demek hala yola devam ha…’’

‘’ Aynen.. Siz nasıl devam ediyorsanız ben de devam ediyorum.’ Cemal ve eşlerine selam söyleyin.

’Söylerim elbette söylerim. Ve hemen ziyaretine gelir zaten. O inanamaz buna…’’

Dış güvenlik amiriyle de böyle karşılaştık.

Ondan sonraki hafta Cemal, eşi ve çocukları geldi. Meğer benim idam almamı Cemal ve ailesi ‘’İdam edildi’’ anlamışlar. Bol bol konuştuk. Görüşmede sınır yoktu. Benim müdürden, onun dış güvenlik amirliğinden torpili vardı ya…

X

11 Yıllık Diyarbakır Zindanı, Urfa Cezaevi ve elbette son Ceyhan benim için birer okuldu. En çok da Ceyhan’ı sevmiştim.

Bir başka gün beni Eğitim İşleri sorumlusu Hasan Fırat çağırdı.

Oturduk. Çay ardından kahve ikram etti. Yüzü hep gülüyor ve bir haller vardı ama neydi diye merak ediyordum. Bir ara;

‘’Şükrü Bey size bir sorum var ama lütfen samimi yanıtlayın. Varsay ki dışarda da böyle karşılaştık. Bana karşı tavırın ne olur?’’

‘’Ne olacak! Oturur bu kez kebap yeriz. İçerde yiyemediğimiz bir şey. Niye sordun ki? Bana doğrusunu söyle.’’

Güldü MHP’li Hasan Fırat.

‘’Tahliyen gelmiş. Müdür çağıracak zaten. Ama benden duy istedim.’’

‘’Sağol Hasan Bey. Ama şu konuda rahat olun. Ben bu cezaevinde hiç kimse ile sorunlu değilim. Benim sorunum devletle. Sen ve senin gibi memurlar emir kulusunuz. Bana işkence edenleri de şu anda ertledim. Dile kolay içerde 11 yıl. Yürümeyi ve gülmeyi unuttum. Rahat ol ve dışarda görüşelim. Hatta ben buraya Hasan ve İbrahim’i görmeye geleceğim.’’

‘’Peki diğer arkadaşlarını… Karasu, Selim..’’

‘’Onların yeterince görüşçüsü var. Rahatsız etmeyeyim.’’

Ve Hasan Fırat’ın yanından ayrıldım.

12. 12.1990’da tahliye oldum.

Merhaba hayat, bir emrin var mı?

21.10.2020

Almanya-Essen

1 Yorum

YORUM YAZ

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz