Bugünkü (22 Şubat 2017) FETÖ haberleri

0

42Niğde’de FETÖ’den 4 avukat tutuklandı

Ali KADI/NİĞDE, (DHA)- NİĞDE’de Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanması (FETÖ/PDY) soruşturması kapsamında gözaltına alınan ve bugün hakim karşısına çıkan 5 avukattan 4’ü tutuklandı.
Niğde Emniyet Müdürlüğü Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele (KOM) Şubesi ekiplerince 18 Şubat günü Niğde merkezli Adana, Ankara ve Kayseri’de yapılan eş zamanlı operasyonda gözaltına alınan 17 şüpheliden avukat olan 5 zanlı, bugün adliyeye çıkartıldı. Cumhuriyet Savcısı tarafından sorgulanan avukatlar H.A., H.A.K., Y.Ü., O.Y. ve K.C., tutuklanmaları talebiyle mahkemeye sevk edildi. Hakim karşısına çıkan avukatlardan Y.Ü., H.A., O.Y., H.A.K. tutuklanırken, K.C. ise adli kontrol şartıyla serbest bırakıldı.

FOTOĞRAFLI
Kaynak: Hürriyet

41Şehit Ömer Halisdemir davası: Bilseydim ben vururdum

Ankara 14. Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki duruşmada sanıklar, adliyenin personel girişinden salona alınırken, gazetecilerin görüntülemesine izin verildi. Duruşma salonunda, ÖKK’daki çatışma sırasında kafasından yaralanan Astsubay İsmail Oğuz ile şehit Astsubay Ömer Halisdemir’in eşi Hatice Halisdemir de müşteki olarak hazır bulundu.

Ankara Cumhuriyet Başsavcısı Yüksel Kocaman da duruşma savcısı olarak görev yaptı. Duruşmayı Ankara Adliyesi’nde görev yapan bazı başsavcıvekilleri de izleyici olarak takip etti.

TELEVİZYONU AÇTIRMADI

Kimlik kontrolünün ardından Semih Terzi’nin emir astsubayı Ahmet Kara savunmasını yaptı. Kara, özetle şunları anlattı: “Saat 18.00’de sivil kıyafetle oturuyordum. Saat 21.30-22.00 sıralarında Terzi, ‘Diyarbakır’a gideceğiz hazırlık yap’ dedi. Sırt sırta Diyarbakır’a gittik. Yol boyunca telefonuyla ilgilendi. Normalde bir general geldiğinde karşılama yapılırdı. Diyarbakır’da böyle bir şey olmadı. Havaalanındaki binada TV’yi açmaya çalıştım. Ancak Terzi izin vermedi. Uçakla Ankara’ya, helikopterle de ÖKK’ya geldik. Karargâha ilerlemeye başladık. Sağ taraftan birkaç el silah sesi geldi. Kendimi karargâh binasının içine attım. Ambulansla GATA’ya gittik. Darbe girişimi olduğunu orada anladım. Şehit Astsubay Ömer Halisdemir darbe olduğunu anlamış, onun sahip olduğu bilgiye sahip olsaydım, ben de Ömer Halisdemir’in yaptığı gibi Semih Terzi’yi vururdum. Halisdemir’in sahip olduğu bilgiye sahip olsaydım ben de aynısını yapardım. Semih Terzi’den şüphelenmedim. Terzi’nin böyle bir hain olacağı aklımın ucuna gelmezdi. FETÖ ile bir bağlantım bulunmamaktadır. Eğer ben böyle darbe girişimine katılmak için geldiğimizi bilsem elimde ütülü elbiselerin bulunduğu çanta ile mi gelirdim? Böyle bir şey için gittiğimizden haberimiz yoktu.”

BEN NASIL ANLAYAYIM

Sanık Astsubay Erhan Almaz da özetle şunları anlattı: “Karargâha giderken birden silahlar patladı. Ah, vah seslerinden Semih Terzi’nin vurulduğunu anladım. Terzi kelime-i şehadet getirerek gidiyordu. İnim inim inliyor, bağırıyordu. Terzi, 2014 yılında bu hükümet döneminde general yapıldı. Darbe teşebbüsünde bulunmadım. Ama içine çekildim. Ben astsubayım, bir tuğgeneralin darbeci olduğunu anlayamam ki. Genelkurmay Başkanımızın yanındaki yaveri darbeci çıkmış. O anlamamış, ben astsubayım nasıl anlayayım?”

‘KAHRAMAN ASTSUBAYIM’ DİYEREK ÖPTÜ

SANIKLARDAN Ali Güreli de Tabur Komutanı Fatih Şahin’in “Ankara’ya gidiyoruz” emri üzerine hazırlıklarını yaparak yola çıktıklarını anlattı. Güreli özetle şöyle dedi: “Helikopterle ÖKK’ya geldik. Karargâh binasının çevresinde mevzilendik. 16 Temmuz sabahı, Zekai Aksakallı Paşa ÖKK’ya geldi. Yerde yatan Ömer Halisdemir’i ‘Darbeci haini vuran kahraman astsubayım’ deyip sarılarak öptü.”

Suikast davasında 2. gün: Kuzu kurgusu

Kaynak: Hürriyet

40Suikast davasında 2. gün: Kuzu kurgusu

DARBE girişimi sırasında Marmaris’te Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’a kaldığı otelde suikast girişiminde bulunulmasıyla ilgili 44’ü tutuklu 47 sanığın yargılanmasına Muğla 2. Ağır Ceza Mahkemesi’nde devam edildi. Muğla Ticaret Odası’nda hazırlanan salonda yapılan duruşmada ilk olarak Çiğli 2. Ana Jet Üs Komutanlığı MAK Timi Bölük Komutanı Taner Berber dinlendi. Berber, darbe teşebbüsü günü bomba ile meskun mahal ve kapı açma eğitimi aldıklarını kabul etti. Bunun suikast girişimiyle ilgisi olmadığını iddia eden Berber, “Gökhan General, hedefin bir terör lideri olduğunu söyledi. 12 kişilik bir ekip oluşturdum” dedi. Berber, “Teslim olmadığım için iyi yapmışım diyorum. Araziye çıktığım için de pişman değilim” diye konuştu.

‘AVUKATIM GÖRME ENGELLİYDİ’

Duruşmanın öğleden sonraki oturumda ise ‘Çiğli imamı’ olduğu ve Çiğli Ana Jet Üssü’ndeki lakabının ‘Paşa’ olduğu iddia edilen Astsubay Başçavuş Zekeriya Kuzu savunmasını yaptı. Kuzu savunmasında, Emniyet’te verdiği ifadesini reddetti. Baskı altında verdiği ifadesinin yüzde 99’unu genel kültür ve aklında kalanlara göre kendisinin kurguladığını öne sürdü. Mahkeme Başkanı’nın ifadesini avukat huzurunda verdiğini hatırlatması üzerine Kuzu, “Avukatım görme engelliydi. Böyle bir ortamda ifade verdim. FETÖ’ye üye olduğunu söylediğim 57 subay ve astsubay iddiası doğru değil. Bu kişilerin 40’tan fazlası zaten serbest bırakıldı” diye konuştu. Kuzu, “Bu arada Ramazan Elmas komutanım da ismini verdiğim için bana hakkını helal etsin” deyince Mahkeme Başkanı “Kendi içinizde helalleşin” dedi. Kuzu, Mahkeme Başkanı’nın sorduğu soruların neredeyse tamamına “Zinhar, kabul etmiyorum. Doğru değil. Kesinlikle reddediyorum. Ben kurguladım” gibi yanıtlar verdi. Kuzu, savunmasında özetle şöyle dedi:

‘OĞLUM BANA 1 DOLAR VERDİ’

“İnsan kurtarmak için 30 yıldır eğitim aldım. Başarılı operasyonlar yaptım. 2006 yılından sonra da yıldızım parladı. Ben devletin çıkarlarını yaşadıklarıyla ispat etmiş bir insanım. Ben inançlı bir insanım, ülkücüyüm. Bazı kişilerin 30 Ağustos’ta ordudan atılacakları söyleniyordu. Bu şakaydı sonradan herkes konuşmaya başladı. Şakaydı ciddi oldu. FETÖ üyeliğine gelince 1 dolarla başlayayım. İki oğlum vardır. Birisi benim soyadımı taşıdığı için tutuklandı diğeri de yurtdışında eğitim görüyordu ama bunlar olunca çıkamadı. Benim oğlumun para koleksiyonu vardı. Oğlum bana 1 dolar verdi. 1 dolar oradan cüzdanımda kaldığını düşünüyorum.

‘DİNİ SOHBETLER YAPMADIM’

Ben bir baba olarak İzmir gibi bir yerde çocuğum uyuşturucuya bulaşmasın gibi kaygılarla, gittiği dershanedeki öğretmen Arif’le tanıştım. Arif’le zaman zaman sohbetler yapardık. İfademdeki risale okumak konusunu da ben kurguladım. Arif ve Yavuz isimli kişiyle de dini sohbetler yapmadım. Arif sadece Fetullah Gülen’in milliyetçi olduğunu söylüyordu. Diğer anlattıklarımı genel kültür ve aklımda kalan kırıntılara göre ben kurguladım.”

‘DELİLER EKİBİ’ TARTIŞMASI

Kuzu’nun, savunması sırasında davanın sanıklarından, otel baskınını planlayan kişi olduğu öne sürülen Gökhan Şahin Sönmezateş’le arasında gergin anlar yaşandı. Zekeriya Kuzu’nun “Bizler için ‘deliler ekibi’ derler. Biz vatanseveriz, bayrak için ölürüz. MAK (Muharebe Arama Kurtarma) timi bayrak için canını verir. Bizlere ‘deliler ekibi’ derler” sözünün ardından Gökhan Şahin Sönmezateş oturduğu yerden, “Ben deliler ekibinden değilim” diye bağırdı. Bunun üzerine Mahkeme Başkanı oturduğu yerden konuşamayacağı konusunda Sönmezateş’i uyardı. Sönmezateş de “Kendi adına konuşsun hâkim bey. Ben deliler ekibinden falan değilim” dedi.
Kaynak: Hürriyet

39‘ABD istihbarat birimleri ve FETÖ’cüler organize etti’

Işık, işadamları Nihat Özdemir, Hayrettin Özaltın, Sedat Bacaksız ve İbrahim Erdoğan’ın avukatı olarak sunduğu dilekçesinde 25 Aralık 2013’teki operasyonda gözaltına alınan işadamlarına, ABD Hazine Bakanlığı’nın ekonomik ve finansal operasyon birimi OFAC’ın (The Office of Assets Control) ambargo için hazırladığı 375 sorunun yöneltildiğini iddia etti.

Avukat Işık, Hürriyet’e yaptığı açıklamada ise 17 – 25 Aralık operasyonlarını, ABD istihbarat birimleri ile Emniyet teşkilatına yerleşen FETÖ’cü polislerin birlikte organize ettiklerini söyledi. Işık özetle şöyle konuştu: “17/25 Aralık operasyonlarında Emniyet ve yargıda, Türkiye Cumhuriyeti unvan, makam ve yetkilerini kullanan sanıklar; OFAC’ın 375 sayfalık ambargo sorularını değiştirmeye gerek duymadan aynen sormuşlardır. Türkiye Cumhuriyeti’nin ulusal önem taşıyan projelerini ve bunları gerçekleştirmeye çalışan şirket ve işadamlarını, OFAC’ın amaçları doğrultusunda sorgulamışlardır.

İşte bu açıkça yabancı istihbarat teşkilatının amaçları doğrultusunda ulusal projeleri ve bunları gerçekleştirenleri bitirme eylemidir. Conspiracy (komploculuk) anlamında devlet içinde ‘kanun adına iş yapan kanun adamı kılığı ile’ iç ve dış rekabeti bitiren, ülke ekonomisini uşaklaştırmaya yarayan ağır bir ihanet kumpasıdır.” 25 Aralık soruşturmasında aralarında Fatih Saraç, Latif Topbaş, Nihat Özdemir, Orhan Cemal Kalyoncu ve Faruk Kalyoncu’nun da bulunduğu çoğu işadamına kumpas kurdukları iddiasıyla 69 sanık İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nde yargılanıyor.

Kaynak: Hürriyet

38‘Şili’ye uzanacağınıza Şile’ye gitseydiniz’

EZAN TEPKİSİ

“DEAŞ terör örgütü, bölge için ne kadar tehdit ise Asya için, Avrupa için, Amerika için de aynı şekilde tehdittir. Bugün bizim kapımızı çalan tehdit, unutulmasın ki yarın bunların sırtını sıvazlayanların da kapısını zorlayacaktır. Maalesef son dönemde bazı ülkelerden terörü ve şiddeti destekleyen ırkçı ve ayrımcı söylemler yükseliyor. İsrail Meclisi’nin ezan kısıtlaması, Avrupa’da yükselen İslam karşıtı söylemler, çok ama çok tehlikeli bir gelişmedir. Bu söylemlerin hepsi nefret suçlarını beslemekte, evrensel insani değerleri, birlikte yaşama kültürünü yok etmektedir. Terör örgütlerini beslemektedir.

‘EVET’ DERLERDİ

15 Temmuz’da 248 şehidimizin kanına giren hain darbeci teröristler bir daha cesaret bulmasın diye, Kandil’e selam duranlara millete selam durmayı öğretmek için Pensilvanya’nın karşısında hazır ola geçenlere sadece milletin karşısında hazır ola geçeceğini öğretmek için, evet. Bu referanduma ‘evet’ deyince ülke bölünecek olsa önce Kandil koşa koşa ‘evet’ der. Onların amacı Türkiye’yi bölmek değil mi zaten? Böyle fırsat gelmiş ayaklarına, teperler mi? 15 Temmuz gecesi Türkiye’yi bölmek isteyen FETÖ ‘hayır’ kampanyası yapıyor. Bunlar memleketin yararına olacak hiçbir şeye ‘evet’ derler mi? Demezler, o yüzden hayır diyorlar.

İLHAMI ŞİLİ’DE BULMUŞ

Kılıçdaroğlu halk oylaması için bir ilham peşinde. Nerede bulmuş bu ilhamı? Şili’de. Adamlar bir film yapmış CHP de ondan medet ummuş. Tamam anladık uzun yıllar halka güvenmediniz, seçkin takıldınız ama hani değişiyordunuz, hani artık halkı esas alacaktınız? Şili’ye kadar uzanacağınıza Şile’ye gitseydiniz, bu ülkenin köylerine, kasabalarına gitseydiniz. Gidip de bir kahvehanede otursaydınız bizim bilgilerden daha çoğunu size orada öğretirlerdi. Kafa bu ülkeye yabancı. Sayın Kılıçdaroğlu senin bu derdin, bu kafayla derman bulamaz. Nereye gidersen git.”

‘BAL GİBİ PARTİLİ OLUR’

‘Cumhurbaşkanı partili olur mu’ diye tutturmuşlar. Olur, bal gibi olur. Cumhurbaşkanımız, Cumhurbaşkanı olmadan önce hem AK Parti Genel Başkanı hem de Başbakandı. Başbakan olarak Türkiye’yi kim imar etti? Erdoğan ve arkadaşları. Bunlar cumhurbaşkanı partili olmaz diyor, başbakan partili. CHP’li belediye başkanları seçildikten sonra partisini bırakıyor mu? Cumhurbaşkanı en fazla iki sefer seçilecek. Bunun neresi diktatörlük?

BOZKURT SELAMI

AK Parti’nin dünkü Meclis grubunda Başbakan Binali Yıldırım konuşurken izleyecilerden biri, bozkurt işareti yaparak, “Başbakanım ülkücüleri unutma” diye bağırdı. Bunun üzerine Yıldırım, “Milliyetçi ve ülkücü kardeşlerim ‘Önce memleketim ve önce milletim’ dediler. Ve birlikte yola çıktık, nasıl unuturum” diyerek, kürsüden bozkurt selamı verdi. Yıldırım, grup toplantısı sonrasında bu hareketi niçin yaptığı sorulduğunda, “Engelliler için konuşma dili var” dedi. “Bunu herhangi bir kaygı ile yapmadınız yani” sorusuna Yıldırım, “Ne kaygısı olacak? ‘Bizim işareti yap’ dediler, ben de onların işaretini yaptım” yanıtını verdi.
Kaynak: Hürriyet

37‘ByLock indiren siyasetçilerden hiç mi iz yok’

“FETÖ, dışı İslam, içi ihanet şeytani bir çetedir. Haşhaşiler, Tapınak Şövalyeleri, Sion Tarikatı, İlluminati yapılanması başta olmak üzere, batıni ezoterik örgütler neyse FETÖ aşağı yukarı aynısıdır. Dünya görüşümüz ne olursa olsun, 15 Temmuz melanetiyle ittifakla cephe almak zorunluluğu vardır, bu da bütün partiler adına kaçınılmaz bir vazifedir. Bu itibarla Yenikapı ruhu bizim asla vazgeçmediğimiz, vazgeçmeyeceğimiz bir milli duruş ve diriliş tablosunun özetidir. FETÖ’nün kripto elemanları kimdir? El değmemiş FETÖ’nün kodaman ve hatırlı simaları nerelerde gizlenmekte, neden imtiyazlarla koruma altındadır? Onbinlerce kişi soruşturma geçirmiş ve tutukludur. Ancak ortada dişe dokunur isimlere tesadüf edilebilmiş değildir. Pensilvanya’nın kapısında nöbet bekleyen, telefonuna ByLock indirip 1 doları cüzdanında gezdiren meşhur siyasetçilerden hiç mi iz yoktur?

Siyasi kavrayış ve anlayışımız taktik değilse bile, stratejik olarak 15 Temmuz sonrası zorunlu olarak değişmek durumunda kalmıştır. Çünkü 15 Temmuz depreminin farklı zaman ve bahanelerle tekrarı ihtimal de olsa mümkündür.

Kendilerine Türk milliyetçisi diyen zevat bir platform kurmuş, 1 Kasım’dan sonra ellerine tutuşturulan MHP’yi içten yıkma talimatnamesini uygulamakla meşgullerdir. ‘Türk milliyetçisiyiz’ diyorlar, ama MHP Genel Başkanı’nı yuhalatacak kadar ipten kazıktan boşandıklarını göremiyorlar. Kurmak için uygun zaman kolladığınız partinizle karşımıza çıkın da hepinizin boy ölçüsünü görelim. MHP’yi ele geçirmek için oyun içinde oyun kuranlar, kalkmışlar Türk milliyetçisi maskesiyle yine film çeviriyor.

AKP TOP ÇEVİRMESİN

Milletimiz idam talebinde ısrar ediyorsa o zaman bize düşen bu kanuni düzenlemeyi TBMM’de yapmak, Türkiye düşmanlarına hak ettiği cezayı vermektir. AKP top çevirmesin, zamana oynamasın, hakikaten idamın geri getirilmesi konusunda samimiyse MHP’nin sözü söz olsun, buna kayıtsız şartsız destek verecektir.”

BAHÇELİ’YE YANIT:  ‘KURULTAYI TOPLAYIN BOYUMUZUN ÖLÇÜSÜNÜ ALIN’

MHP’den ihraç edilen Meral Akşener, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin grup toplantısında parti içi muhaliflere yönelik sözlerine yanıt verdi. Akşener, “Kurmak için uygun zaman kolladığınız partinizle karşımıza çıkın da hepinizin boy ölçüsünü görelim” diyen Bahçeli’ye Twitter hesabından şöyle seslendi: “Haydi kurultayı toplayın ve boyumuzun ölçüsünü alın. Biz delegelerin iradesine razıyız. Ya siz?”
Kaynak: Hürriyet

36HDP Milletvekili Yıldırım: Peki niye bugün, çünkü o zaman referandum yoktu

Aliye ULUSOY /ANKARA (DHA) -HDP Eş Genel Başkanı Fiğen Yüksekdağ’ın milletvekilliğinin düşürülmesine ilişkin Meclis’te konuşan HDP Milletvekili, Ahmet Yıldırım, ” karar ne zaman alınmış biliyor musunuz? Eylül ayında. 5 buçuk ay önce. Yargıtay Adalet Bakanlığı’na ne zaman yazmış? Kasım’ın başında. Ne zaman 3 buçuk ay önce. Peki niye bugün çünkü o zaman referandum yoktu. Anayasa 83 eğilip bükülecek Anayasa 84 lastik gibi bir yere çekilecek. Ne anlatıyorsunuz ? Kemal Aktaş 6 buçuk yıl ceza yemişti. Milletvekilliği düşmedi geçen dönem. 24. dönemin sonuna bırakıldı. 28 Şubat’ta bin yıl sürecekti. 80 milyon insan böyle pespaye bir iktidarı haketmiyor” ifadelerini kullandı.

TBMM Genel Kurulu’nda, grup önerilerinin görüşmelerine geçilmeden önce Başbakanlık Tezkeresi’nde , Anayasa’nın ilgili maddesi uyarınca, Yüksekdağ’ın milletvekilliğinin düşürüldüğü okundu. Meclis’te tansiyonun yükselmesine neden olan karara HDP milletvekilleri tepki gösterdi. HDP Grup Başkanvekili Muş Milletvekili Ahmet Yıldırım, kararın kendileri için yok hükmünde olduğunu savunarak,” Meclis artık millet iradesinden kopmuş utanç verici işler yapan bir siyasi iktidara tanıklık ediyor. Uatanç verici işler yapılıyor. Millet iradesini diline pelesenk edenler, millet iradesinin nasıl ayaklar altın alındığı günleri bu ülkeye bir utanç aolarak yaşatıyor. Şu karar ne zaman alınmış biliyor musunuz? Eylül ayında. 5 buçuk ay önce. Yargıtay Adalet Bakanlığı’na ne zaman yazmış? Kasım’ın başında. Ne zaman 3 buçuk ay önce peki niye bugün çünkü o zaman referandum yoktu. Çünkü bir siyasi parti ve birilerinin başkanlık hayalleri uğruna çalışan ve 3 yıldır o hayalleri suya düşüren bir siyasi partiye dönük siyasi soykırım operasyonlarının başlamasını takvimi yok orta yerde. Çünkü günü beklenecek o partinin son bir yılda 10 bin üyesi çalışanı, milletvekili, belediye başkanı tutuklanacak. Anayasa 83 eğilip bükülecek Anayasa 84 lastik gibi bir yere çekilecek. Ne anlatıyorsunuz ? 10 ay hapis cezası bu parlamentonun 3. büyük partisinin Eş Genal Başkanının milletvekilliğinin düşürülmesi gibi pespaye bir karar dönüştürülecek öyle mi ? Kemal Aktaş 6 buçuk yıl ceza yemişti. Milletvekilliği düşmedi geçen dönem. 24. dönemin sonuna bırakıldı. 28 Şubat’ta bin yıl sürecekti. 80 milyon insan böyle pespaye bir iktidarı haketmiyor” diye konuştu.

“MAHKEME KARARINA DAYANMAKTADIR BU NEDENLE TUTUMU YERİNDEDİR”

Ak Parti Kırıkkale Milletvekili Ramazan Can, Fiğen Yüksekdağ’ın milletvekilliğinin düşürülmesi kararına ilişkin, ” Sayın Başkan burada Meclis Başkan Vekili olarak oturumu yöneten Başkan Vekili sıfatıyla tezkereyi burada okumuştur. Genel Kurula bilgi verme babında bir tezkeredir. Çünkü mahkeme kararına dayanmaktadır. Bu nedenle tutumu yerindedir.”

“HİÇ KİMSE BU MİLLETİ TERÖRLE TEHDİT EDEMEZ”

Ak Parti Grup Başkanvekili İstanbul Milletvekili Mehmet Muş ise karara yönelik, Milletvekilliği dokunulmazlığının arkasına sığınılıp terör örgütü propagandası yapıldığını ileri sürdü. Muş,” yargıtayda onanmış kesinleşmiş bir karar Genel Kurul’da okunuyor. Burada karar okunmuştur ve milletvekilliği Fiğen Yüksekdağ’ın düşmüştür. Burası yasama ile ilgili bir mecradır. Karar açık ve nettir. Beğendiğiniz zaman kararı bağımsız mahkeme kararı beğenmediğiniz zaman siyasi partinin iktidarı öyle mi? Hiç kimse bu milleti terörle tehdit edemez. Yaseminler varsa ve yaseminleşecek olan genç yoladaşlarımız ve kardeşlerimiz varsa bu dava asla ve asla inmeyecektir. Kim bu Yasemin ? Canlı Bomba. Milletvekili dokunulmazlığı yasama ile ilgilidir. Milletvekilliği dokunulmazlığı arkasına sığınıp terör örgütü propagansası yapma hakkına 550 milletvekilinin hiçbirisi sahip değildir” dedi.

“ETİK OLMAYAN BİR TABLO İLE KARŞI KARŞIYAYIZ”

CHP Grup Başkanvekili İstanbul Milletvekili Engin Altay, kararın önceden parti üyelerine bildirilmesi gerektiğini belirtti. Engin Altay konuşmasında şunları söyledi: ” Bizim bu konudaki anlayışımız en başından beri nettir. Her türlü terör faliyetine amasız reddeden bir anlayışı savunurken yasama dokunulmazlığının en başından beri , 2002’den beri sadece bu kürsü ile sınırlı olması gerektiğini milletvekillerinin de bu kürsüdeki söyledikleri iş ve konular dışında yargılamalarının , teröre bulaşmışsa da, yolsuzluk yapmışsa da, FETÖ ile işbirliği yapmışsa da DAEŞ’e iyi çocuk demişse de yargılanmalarının olması gereken olduğunu demokrasimizin vazgeçilmez unsuru olduğunu böyle olursa demokrasinin iyi çalışacağını hep söyleyegeldik. Tutuksuz yargılama zaten esastır. Bu çerçevede de dedik ki daha önceleri sadece milletvekilleri değil, herkesin gazetecilerin, akademisyenlerinde tutuksuz yargılanması da esas olmalı hukuk herkes için bir ve aynı olmalı dedik. Diyoruz. Etik olmayan bir tablo ile de karşı karşıyayız. Eğri oturup doğru konuşmak zorundayız. Bir siyasi partinin genel başkanının millet vekilliğinin düşürülmesi ile ilgili Anayasa’nın 84. maddesi çerçevesinde bir bilgiyi burada Genel Kurul’un bilgisine sunuyorsunuzda o siyasi partinin burada bir grubu var. Buradaki arkadaşlarımıza önceden bu konunun bildirilmesi gerekir. Bunun makul görülmesini kimse bekleyemez. Geçmişte Kemal Aktaş örneği var. 6 ay okutulmayan bir mahkeme kararı var. Şimdi o zaman derler ki, o zaman öyle şimdi böyle. Bu da çoğunluk partisinin tutumuyla ilgili bir durum. İşinize geldi mi aman PKK ile bu ara iyiyiz , dur şu Kemal Aktaş’ı tutalım diyorsunuz, bize şimdi PKK lazım değil o zamanda dur biz bunu okuyalım diyorsunuz. Bu da garip bir durumdur. ”

Kaynak: Hürriyet

35Adana Büyükşehir Belediye Başkanı Hüseyin Sözlü’ye 5 yıl hapis (2)

‘VİCDANIM RAHAT’
Karar duruşmasında son savunmasını yapan Hüseyin Sözlü, suçlamayı kabul etmeyerek “Vicdanım rahat” dedi. Davaya konu olan bilirkişi raporunu hazırlayan kişilerin duruşmada tanık olarak dinlendiğini bildiren Sözlü, savunmasında şunları söyledi:
“Bu raporun, bilirkişi raporu olmaktan uzaktan yakından ilgisi yok. Raporu hazırlayanlar ifadelerinde bu konuda yetkin olmamalarını söylemelerine rağmen iddia makamının mütalaasında ısrar etmesini anlamamaktayım. Mahkeme heyetini hangi talebimizi kabul etti? Aleyhime hiç bir delil sunulmamıştır. Bilirkişi raporu zamanında kavga ettiğim dönemin Ceyhan Kaymakamı, Adana Valisi ve Ceyhan Belediye Başkanı tarafından hazırlanan sahte bir rapordur. Bu mahkemede cezai bir müeyyide ile karşılaşırsam bu mahkemeden davacı olacağım. Bu düzmece bilirkişi raporu ve baskı altında karar verilen karar beni durdurmayacaktır. Mücadeleme devam edeceğim.”
Duruşmanın sonunda mahkeme heyeti, Başkan Sözlü’nün yanı sıra Ertuğrul Kütük, Mehmet Boran, Hüseyin Güçüm ve Ömer Aydın’a 5’er yıl hapis cezası verdi. Ayrıca mahkeme heyeti, Başkan Sözlü hakkında Türk Ceza Kanunu’nun 53/1-2-3 maddelerinin uygulanmasına karar verdi. Yasaya göre karar onanırsa Sözlü, seçme ve seçilme ehliyeti ile siyasi haklarını kullanmaktan cezasının infazı tamamlanana kadar men edildi. Hüseyin Sözlü hakkındaki yurt dışı çıkış yasağının devamına karar verildi.
BAŞSAVCI VE AK PARTİ İL BAŞKANINI SUÇLADI
Başkan Sözlü, adliye çıkışında ve belediye önünde kendisini karşılayanlara seslendi. Başkan Sözlü, siyasi mücadelesine AK Parti iktidara geldikten sonra kavga eklendiğini belirterek şunları söyledi:
“Son seçimde biliyorsunuz hem Ceyhan Kaymakamı hem Adana Valisi bu konuda karşımızda bir set gibi durdular. Seçimi kazandıktan sonra Ceyhan Belediye Başkanı ile beraber hazırladıkları dosya, içi boşaltılmış bir bilirkişi raporu ki bunu hazırlayanlar mahkemede itiraf etmişlerdir. Siyasi ikballerini bizim yokluğumuz üzerine planlamak isteyenler boş durmamıştır. Şunu açık ve net söylüyorum Adana Cumhuriyet Başsavcısı Ali Yeldan 2 hafta önce Otoman Oteli’nde Adalet ve Kalkınma Partisi’nin İl Başkanı Fikret Yeni ile tatil yapmıştır. Fikret Yeni, onun telkinleriyle Adalet Bakanlığı’nda temizlik hareketinin görüşmelerini yapmıştır. Mahkemenin Başkanı Eray Doğan, 2010 referandumundan sonra FETÖ’cüler tarafından kurulan özel mahkemelerin başkanlarından kalan bir tanesidir. Kendi meslektaşları arkadaşları bilir ki, çocuklarını onların okullarında okuttuğu için korkan aciz bir adamdır. Ya talimatlarla bunu yaptı ya da bağlılığı devam ediyor. Ali Yeldan da Samsun’da Alanya’da bulunduğu her yerde Cumhuriyet Başsavcısı Adalet ve Kalkınma Partisi’nin tetikçiliğiyle meşhur bir adamdır.”

Salih ÜÇTEPE / ADANA, (DHA)

FOTOĞRAFLI
Kaynak: Hürriyet

34Görmek için tahliye istediği kanser annesi 2 gün önce ölmüş

Gürkan YILMAZ/KASTAMONU, (DHA) – KASTAMONU’da FETÖ/PDY davasında tutuklu yargılanan öğretmen Ümit H., 8 aydır kanser tedavisi gören annesini görmek istediğini söyleyerek tahliyesini talep etti. Talebi reddedilen Ümit H.’nin annesinin 2 gün önce öldüğü, ancak yakınlarının bu durumu gizlediği belirtildi.
15 Temmuz darbe girişiminin ardından başlatılan FETÖ/PDY soruşturma kapsamında tutuklanan ve örgütün şifreli haberleşme programı ‘ByLock’ kullandığı, örgütün eğitim kurumunda çalıştığı, Bank Asya’da hesabı bulunduğu ileri sürülen Ümit H., ilk kez hakim karşısına çıktı. Kastamonu Ağır Ceza Mahkemesi’nde yargılanan Ümit H., savunmasında 50 sayfalık iddianamenin sadece son sayfasında isminin geçtiğini söyleyerek şöyle konuştu:
“Ben bu hain darbe girşiminde şehit olan vatan evlatlarına rahmet diliyorum. Seçimle gelen hükümet, seçimle gitmeli düşüncesinde olan bir insanım. Ben mecburen özel dershanede çalışmak zorunda kaldım. Herhangi bir terör örgütüne üye olmam söz konusu değil. Geçen yıl KPSS’de 80 puan aldım. Atanma hayali kurarken, gözaltına alınarak tutuklandım. Kesinlikle ByLock kullanmadım. Bank Asya’yı tercih etmemin nedeni ise faizsiz bankacılık yaptığı içindi. Mahkeme heyetinden isteğim 8 aydır kanser tedavisi gören annemi görmek istiyorum. Kaçma şüphem yok, annemi görmek istiyorum. Yoksa ömür boyu bunun acısı ile yaşayacağım.”
Mahkeme, sanığın tutukluluk halinin devamına karar vererek duruşmayı erteledi. Sanığın yakınları, duruşmanın ardından gazetecilere yaptıkları açıklamada Ümit H.’nin annesinin 2 gün önce öldüğünü, ancak bunu kendisine söyleyemediklerini belirtti.
Kaynak: Hürriyet

33Kaymakam ve hakime FETÖ’den tutuklama…

Özden ATİK/İSTANBUL,(DHA)-FETULLAHÇI Terör Örgütü’ne yönelik soruşturma kapsamında örgütün şifreli haberleşme programı “Bylock”u kullandıkları iddiasıyla gözaltına alınan Hayrabolu Kaymakamı Kürşad Özdemir ile Kocaeli Körfez Adliyesi Hakimi Metin Kolotooğlu, çıkarıldıkları mahkemece tutuklandılar.

İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Terör ve Örgütlü Suçlar Bürosu’nca yürütülen Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) soruşturması kapsamında, örgütün şifreli haberleşme programı “Bylock”u kullandığı iddiasıyla gözaltına alınan Hayrabolu Kaymakamı Kürşad Özdemir ile Kocaeli Körfez Adliyesi Hakimi Metin Kolotooğlu bugün savcılığa çıkarıldılar. FETÖ’nün sivil hakimler-savcılar ile mülkiye yapılanmasına ilişkin soruşturma kapsamında gözaltına alınan Tekirdağ Hayrabolu Kaymakamı Kürşad Özdemir’in ifadesini Savcı Emine Koçak aldı. Körfez Adliyesi Hakimi Metin Kolotooğlu’nun ifadesini ise Savcı Gültekin Topsakal aldı. Her iki şüpheli, “Bylock” programı kullandıkları gerekçesiyle tutuklanmaları talebiyle nöbetçi mahkemeye sevk edildi. Nöbetçi hakimlikçe sorgulanan her iki şüpheli, “Silahlı terör örgütüne üye olmak” suçundan tutuklandı.
Kaynak: Hürriyet

32Darbeci Binbaşı Taner Berber; Polis kimliğini görünceye kadar olayı bilmiyordum (4)

‘BİZLERE DELİLER EKİBİ DENİR’
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Marmaris’te kaldığı otele, 15 Temmuz darbe girişimi gecesi saldırı düzenleyen 1’i firari 37 darbeci askerin aralarında bulunduğu 47 sanığın yargılanmasına öğleden sonra Muğla 2’nci Ağır Ceza Mahkemesi’nde devam edildi. Suikast girişiminin önemli ismi ‘Çiğli imamı’ olarak tanınan ve ‘Paşa’ lakaplı olan Zekeriya Kuzu’nun savunması, verilen aradan sonra da sürdü. İfadesinde MAK ve özel kuvvetler için ağır eğitim aldıklarını söyleyen Zekeriya Kuzu, kendisine bağlı olan MAK timleri için de “Bizlere deliler ekibi denir” benzetmesi yaptı. Kuzu, “Benim işim hayat kurtarmaktır. Biz vatanseveriz, bayrak için ölürüz. MAK timi bayrak için canını verir” dedi. Bunun üzerine Gökhan Şahin Sönmezateş, oturduğu yerden, “Ben deliler ekibinden değilim” dedi. Mahkeme Başkanı’nın uyarması üzerine ise “Kendi adına konuşsun” yanıtını verdi.
“RAMAZAN KOMUTANIM HAKKINI HELAL ETSİN”
İfadesinde 57 kişinin ismini FETÖ üyesi olarak verdiğine yönelik Mahkeme Başkanı’nın soru sorduğu Zekeriya Kuzu, “O isimlerin hepsi uydurmadır. İsimleri söylemem için liste benim elime verildi. Ben de söyledim. Bana zorla yazdırdılar” dedi.
Sanıklar arasında bulunan Albay Ramazan Elmas, böyle bir bilginin kendisiyle paylaşılmasının imkansız olduğunu söyleyince de Kuzu, “Sayın Başkanım, Ramazan Elmas komutanım da ismini verdiğim için bana hakkını helal etsin” dedi. Mahkeme Başkanı da “Kendi aranızda helalleşin” dedi.
CUMHURBAŞKANINA GİTTİKLERİNİ ARAZİDE ÖĞRENMİŞ
Gökhan Şahin Sönmezateş’in darbe olduğuna yönelik Çiğli Üssü’ndeki açıklamasını duymadığını anlatan Zekeriya Kuzu, “Ben bu sırada karargahtaydım. Depodaki açıklamasında da bunları duymadım. Terör operasyonu olduğunu biliyordum. Olaydan sonra araziye kaçtığımız zaman Cumhurbaşkanı’nı almaya gittiğimizi öğrendim” dedi. Kuzu’nun önceki ifadelerini sık sık yalanlaması ve farklı bilgiler vermesi üzerine Mahkeme Başkanı Melihşah Baştoğ, “Neredeyse helikopteri de kaçıracakmışsın” dedi.
Marmaris’te helikopterden indikten sonra Özel Kuvvetlere bağlı ekibi takip ettiklerini ifade eden Zekeriya Kuzu, “Ormanlık alandan bize doğru ateş edildi. Bir süre çatışma yaşandı. Bir kişi getirildi. Bağrışmalar oldu” dedi.
İddianamede polislere ve Cumhurbaşkanı’na küfür ile hakaret iddialarını da kabul etmeyen Kuzu, “Kesinlikle Cumhurbaşkanı’nı bilmiyordum. Ben düşmanım dahi olsa küfür etmem. Herkes bilir. Eden olursa da ceza veren bir adamım. Hiçbir memura elimi bile dokunmadım bırakın cüzdanını almayı. Sadece bir görevlimiz oradaki polislerin eşyalarını çantaya koymuş ben de bunları yolda bırakmalarını söyledim. Çanta içerisinde cüzdanları kalmış. O da arazide ortaya çıktı. Ben kimsenin cüzdanını almadım. Hatta bir polisin üzerinde el yazısı Kuran çıktı. Çok hüzünlendim. ‘Ya biz aynı taraftaydık, bu nasıl oldu’ diye kendi kendime düşündüm” dedi.
CUMHURBAŞKANI’NA DESTEK VERMİŞ
Çatışmalar sırasında sadece ‘Cumhurbaşkanı nereye gitti, nerede’ türü sorular sorulduğunun duyduğunu ileri süren Zekeriya Kuzu, “Bu soruyu duyduktan sonra o an bir tereddüt yaşadım. Yıllarca yanında olmuş, destek vermiş birisi olarak. Ancak bu soruyu kim sordu bilmiyorum” dedi.
‘GEREKİRSE TESLİM OLALIM DEDİM’
Polislere MAK timine bağlı ekibin de yaptığını söyleyen Kuzu, “Bize ateş açıldı. Yoğun ateş altında kaldık. Ben Taner Binbaşıya, ‘Biz buraya böyle bir şey için gelmedik. Ateş etmeyelim. Gerekirse teslim olalım’ dedim. Ben de ekibime kesinlikle ateş edilmemesi talimatı verdim. ‘Eğer çok sıkışırsanız havaya ateş edin’ dedim. Bizden kimse polisle çatışmaya girmedi” dedi.
‘HİZMET HAREKETİNDEN OLMAYAN VAR MI SÖZÜ’ SORULDU
Mahkeme Başkanı’nın kaçtıkları sırada, “Hizmet hareketinden olmayan var mı?” yönündeki ifadesini hatırlatması üzerine Zekeriya Kuzu, “Bu cümle bana özellikle ifadem sırasında soruldu. Telefonu eline alan polis, bu sözü bana söyletti. Ben FETÖ’ye para vermedim. Parayı ancak camiye veririm” dedi.
Mevcut hükümete destek verdiği için üste kendisine cephe alan kişiler bulunduğunu da öne süren Zekeriya Kuzu, teslim olma süreçlerini de “Polise teslim olursak zorluk yaşarız diye kendi birliğimize ya da jandarmaya teslim olalım dedik. Taner Binbaşı da rahatsızlanınca yola indik bizi jandarmaya götürmesi için. Yoksa o kadar kaçtık neden menfezde yakalanalım. Silahlarımızı bırakmıştık” dedi.
Taylan YILDIRIM – Cavit AKGÜN/MUĞLA, (DHA)
Kaynak: Hürriyet

31Gülen’in yeğeni hakim karşısında

Bahri KARATAŞ/İZMİR, (DHA)- İZMİR’de, Fethullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanması’na (FETÖ/PDY) yönelik olarak geçen yıl mayıs ayında yapılan operasyonda gözaltına alınan, örgütün ‘okul ve dershaneler Türkiye sorumlusu’ ve Fethullah Gülen’in yeğeni Mehmet Mezher Gülen’in de aralarında bulunduğu 14 sanık hakkında ‘silahlı terör örgütü yöneticiliği’ ve ‘silahlı terör örgütüne üye olmak’ suçlarından 15 ila 22.5 yıla kadar hapis cezası istemiyle açılan davanın görülmesine başlandı. Sanıklar suçlamaları kabul etmezken, perşembe gününe kadar sürecek duruşmada Gülen’in ifadesinin en son alınacağı belirtildi.
İzmir Terör ve Örgütlü Suçlar Cumhuriyet Savcısı Ayhan Yılmaz tarafından hazırlanan 110 sayfalık iddianamade örgütün nasıl işlediği deşifre edildi. Sanıklar için ‘silahlı terör örgütü yöneticiliği’ ve ‘silahlı terör örgütüne üye olmak’ suçlarından 15 ila 22.5 yıla kadar hapis cezası isteyen savcı Yılmaz, iddianamede ‘Yeğen’ kod adlı gizli tanığın geçen yıl 7 Şubat’ta  Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şube Müdürlüğüne başvurup, FETÖ/PDY terör örgütü hakkında ihbarda bulunduğunu belirtti. Yılmaz, bu tanığın verdiği bilgiler doğrultusunda eyelat imamlarınını ortaya çıktığını vurguladı. Gizli tanık ‘Yeğen’in iddianamede yer verilen ifadesinde; FETÖ/PDY üyelerinin 1 Kasım 2015 seçimlerinde AK Parti’nin iktidardan gideceğini tüm sohbetlerde dile getirdiklerini, olmayınca büyük hayal kırıklığına uğradıklarını anlattı. İşadamı Akın İpek’in düğün takılarını bile Fethullah Gülen’e verdiğini, örgüte yurt bilanaları yapıp teslim ettiğini öne süren gizli tanık, “Akın İpek’in ilk projesi Bergama Ali İpek Erkek Öğrenci Yurdudur. Ali İpek Erkek Öğrenci Yurdu, Koza Altın İşletmeleri Ovacık Altın Madeni İşletmesinin Müdürü Cemalettin Çetin isimli şahsın sorumluluğundaydı. Cemalettin beyden habersiz yurttan bir çivi sökülmez ve çakılmazdı. Bütün yapılan iş ve işlemlerle ilgili yurt müdürü Mustafa İpek önce Maden Müdürü Cemalettin Çetin’e bilgi verirdi. Onun talimatları doğrultusunda hareket ederdi. Ege Bölgesi imamı Bekir Baz’ın kod adı ‘Avukat abi’dir. Mehmet Mezher Gülen örgüt lideri Fethullah Gülen’in ölen kardeşi Seyfullah (Sıbgatullah) Gülen’in oğludur. Örgüte bağlı tüm okulların denetimini yapar. Örgüte bağlı tüm bölge okul imamları Mehmet Mezher Gülen’e bağlıdır” iddiasını da dile getirdi.
DAVAYA BAŞLANDI
İzmir 13. Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki davanın duruşmasına bugün başlandı. Duruşmaya tutuklu yargılanan 14 sanık ile avukatları katıldı. Mehmet Mezher Gülen, duruşma salonuna alınan yakınlarına el salladı. SEGBİS sistemiyle alınan ifadelerde sanıklar üzerlerine atılı suçlamaları kabul etmedi. Gülen’in avukatı Hasan Özçelik, ‘Yeğen’ kod adlı gizli tanığın duruşmaya gelip ifade vermesini talep etti. Mahkeme heyeti bu talebi reddetti.
Sanık Mehmet Türkmen, gizli tanık ‘Yeğen’ kod adlı kişinin verdiği ifadeleri kabul etmediğini belirtip, “Herhangi bir örgüte ve derneğe kaydım yoktur. Örgütün üst düzey yöneticisi de değilim. Burada bana iftira atlmıştır. Ben örgüte hiçbir zaman para yardımında da bulunmadım. 34 bin lira benim için büyük bir paradır. Bankalara kredi borcum var. BASİAD’ın  toplantılarına katıldım. Bu toplantılar açık olarak yapılırdı ve herkes katılırdı. Bank Asya’ya oğlumun okul taksitlerini yatırdım. FETÖ’nün Bank Asya’yı kurtarmak için para yatırın çağrısına da katılmadım, bankayada bu konuda para yatırmadım. 10 aydır tutukluyum, ailemin düzeni bozuldu. Daha önce cuma nedir bilmezdim, etrafımdaki esnafla birklikte camiye giderek namaz kılmayı öğrendim. Mağdurum, tahliyemi istiyorum” dedi.
2000 yılında binbaşı rütbesi ile emekli olduğunu ve 2005 yılında Koza Altın Madeni İşletme  Müdürü olarak çalıştığını ve 2016 yılında da ayrıldığını söyleyen Cemalettin Çetin ise ifadesinde, “Gizli tanığın bana istinad ettieği suçlamalar asılsızdır. Ali İpek Öğrenci Yurdu’nu holding olarak biz yaptırdık. Vakfın adı Ali İpek olmak kaydıyla her ay 54 bin lira yönetim kurulu kararı ile buraya ödeniyordu. Benim ödemelerle ilgim yoktur. Biz sadece faturanın ön muhasebesini yapıyorduk. Hiçbir ödemeyi de elden yapmadık. Ödemeler Ankara’dan holdingden yapılıyordu. Akın İpek 2010 yılından sonra hiç madene gelmedi. Örgüte şahsım olarak hiçbir ödeme de yapmadım. FETÖ’ye de üye değilim. 2012 ve 2015 yıllarında ailem ile umreye gittim. Üç aylık torunum var, onu doğduğundan beri görmedim, çok özlüyorum. Ben de tahliyemi istiyorum” dedi.
Emekli din görevlisi olduğunu ve devlete 30 yıl hizmet ettiğini söyleyen 4 çocuk babası Sefer Özcan da şunları söyledi:
“11 yaşından beri Bergama’da yaşıyorum. Eşim ile birlikte hac malzemesi satan dükkanım var. Dükkanımda toplantı odası yoktur. Sadece malzemeleri koymak için depo vardır. Ben hiçbir yere para ödemedim. Eşime söz vermiştim, imkanımız olursa yurt dışına götüreceğim diye. Ama o İtalya’ya geziye gelmedi. Cezaevinde aramalarda çamaşırımda not bulundu. İlkokul 3’e giden kızım var. Unutkanlığım var, okuduğum fıkraları unutmamak için o geldiğinde yüzü gülsün diye ona okumak için kısa notlar alıyordum. Evime el konuldu. O evi ben alınterimle yaptırdım. Dört banka tarafından da kredi borcundan dolayı rehinlidir. Ailem perişan durumdadır. Çok mağdurum, 10 aydır tutukluyum. Tahliyemi istiyorum.”
Sağlık memuru olarak görev yaptığını söyleyen sanık Ahmet Kuşdemir de “Devletime uzun yıllardır sağlık memuru olarak hizmet etmekteyim. Gizli tanığın belirttiği gibi Bekir Baz’ın yardımcısı değilim. Hiçbir terör örgütü ile bağlantım yoktur. HSYK başkanının, açığa alınan hakim ve savcılarla ilgili bir beyanını okudum, ’15 Temmuz’dan önce böyle bir örgütün olduğundan haberleri olmadığını’ söylemiş. Biz ise 17 Mayıs’tan bu yana tutukluyuz. Madem böyle bir örgüt yok, biz neden bu örgütten tutuklu bulunuyoruz. Ben de tahliyemi istiyorum” dedi.
Diğer sanıkların ifadelerini alınmasının devam ediliyor. Mahekme heyeti duruşmanın perşembe günene kadar süreceğini, Mehmet Mezher Gülen’in en son ifadesinin alınacağını belirtti.

FOTOĞRAFLI
Kaynak: Hürriyet

30Gülen’in yeğeni hakim karşısında (2)

GÜLEN’İN YEĞENİ SUÇLAMALARI KABUL ETMEDİ
Fethullah Gülen’in yeğeni Mehmet Mezher Gülen, iddianamede üzerine atılı suçlamaları kabul etmediğini söyledi. Gülen, ifadesinde “1989’da kapatılan Özel Yamanlar Koleji’nde coğrafya öğretmeni olarak işe başladım. 1992’den sonra müdür yardımcısı ve müdür olarak görev yaptım. 2004 ila 2006 arasında Manisa’da örgütün kapatılan okullarında genel olarak çalışmasının ardından soruşturma aşamasına kadar ise Özel Yamanlar Koleji’nde müdür yardımcılığı görevini sürdürdüm. Bunun dışında başka bir okulda çalışmadığım gibi yönetici olmadım” dedi.
‘GİZLİ TANIK BENİ TANIMAZ’
Gülen, savcılık soruşturması aşamasında ‘Terör örgütü üyesi olmak’ suçlamasıyla karşı karşıya kaldığını ancak iddianamede ‘Silahlı terör örgütü yöneticisi olmak’la suçlandığını, buna bir anlam veremediğini belirtti. İddianamede örgüt yöneticisi olduğuna ilişkin somut bir delilin, eylemin olmadığını ve tanıklardan hiçbirisini tanımadığını ifade eden Gülen, gizli tanığın ise kendisini tanımasının mümkün olmadığını söyledi. İddianameyi 4-5 kez okumasına rağmen, ‘örgütün özel okullar sorumlusu’ olduğuna dair bir suça rastlamadığını kaydeden Mehmet Mezher Gülen, “Mahkemeye sunulan deliller de benzer bir durumda “dedi.
‘İFADELER ALEYHİME KULLANILDI’
Emniyet ve savcılıkta verdiği ifadelerde kendisine yöneltilen suçlamaları kabul etmemesine rağmen ifadelerin aleyhinde kullanıldığını öne süren Gülen, bu yüzden tahliye edilmediğini savundu. Darbe girişiminden 2 ay sonra tutuklandığını söyleyen Mehmet Mezher Gülen, o zamana kadar Yargıtay’ın FETÖ ile ilgili kesinleşmiş bir kararının olmadığını, Milli Güvenlik Kurulu’nda (MGK) FETÖ’nün silahlı bir terör örgütü olduğuna ilişkin 2016’nın Haziran ayında bir karar alındığını, dolayısıyla silahlı terör örgütü yöneticiliği suçlamasını reddettiğini belirtti.
‘AİLEMİZİN HEPSİ CEZAEVİNDE’
Gülen, “Hayatımda karakola gitmedim, mahkemelerle hiç işim olmadı, ama birdenbire buraya geldim. Silahlı terör örgütüyle bir bağlantım sözkonusu değil. Eğer bu bir örgütse, benim bir kod adım olurdu. Buna benzer gizemli şeylerin olması lazımdı. Okuldaki başarılarımdan sürekli basında yer alıyordum, aleni ve deşifre olan bir insandım. Bunları yapmadıysam, nasıl bir örgüt yöneticisi oluyorum?” Çalıştığım kurumun kapatılan Bank Asya’yla anlaşması olduğundan maaşını oradan alıyordum, bankanın cazip teklifleri sayesinde tüm ödemelerimi oradan yaptım. Ölen babam Seyfullah (Sıbgatullah) Gülen ve amcam Fethullah Gülen’le anılmam bir algı operasyonudur. Soyadım nedeniyle buradayım. Akrabalarımdan 40 kişi tutuklandı. Nasıl bir aileyiz ki; hepimiz terör örgütü üyesiyiz. Akrabalık ilişkisinden tutukluyuz. Suç bireyseldir. Akrabası diye bu insanlar amcasına (Fethullah Gülen) sövsün mü? Dünürlerimiz, amcam ve kız kardeşim tutuklu. Kardeşimin evini taşladılar. Bir ailede bir kişi hırsızlık yaptı diye tüm aile toplanır mı? Ne olmuş? 15 Temmuz’da birileri darbe yapmış lanet olsun, benim ne alakam var?” dedi.
‘BU SORUYA CEVAP VEREMEM’
Mahkeme başkanının, “15 Temmuz darbe girişimiyle ilgili Fethullah Gülen’in bir alakası var mı?” sorusu üzerine, sanık Gülen, “Bununla ilgili (Darbe girişimini kastederek) çok şüphe ve şaibe var. Yargılanmamla ilgili bir durum olmadığından bu konuya girmeyeceğim” dedi.
‘KİMSEYE CEBİR UYGULAMADIM’
Son olarak çalıştığı okula örgüt elebaşı Gülen’in talimatıyla atanmadığını, iş bulamadığından kapatılan Özel Yamanlar Koleji’nden ayrılmadığını, çocuklarının bu okulda okuduğunu söyleyen sanık Gülen, “Bu okulları nasıl yönetmişim, kime ne talimat vermişim, cebir kullanarak kimi görevden almışım, bu okulları kiminle nasıl yönetmişim? Kimden ne emir almışım, bu emirler telefon, mektup ya da yüzleşme yöntemiyle hayata geçirilmiş, bu emirlerle ne olmuş, nasıl bir sonuç doğurmuş? İddianamede ya da mahkemede buna ilişkin bir bilgi yok” diye konuştu.
Mahkeme başkanı duruşmaya yarın devam etmek üzere ara verdi.
Kaynak: Hürriyet

29Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Şener: CHP neden karşı çıkıyor çözmekte zorlanıyorum

Bülent DİKTEPE/KARABÜK, (DHA) – CUMHURBAŞKANI Başdanışmanı İhsan Şener, “CHP, Türkiye’ye hizmeti hızlandıracak olan sistem değişikliğine, iki başlılığı ortadan kaldıracak olan sistem değişikliğine neden karşı çıkar çözmekte zorlanıyorum” dedi.
Cumhurbaşkanı Başdanışmanı İhsan Şener, Karabük Öğretmenevi’nde düzenlenen ‘Yeni Türkiye ve Cumhurbaşkanlığı Sistemi’ konulu toplantıda konuştu. Yeni sistemde Meclis’in olmayacağına ilişkin kara propaganda yapılacağını söyleyen Şener, “Sadece yürütme milletin kendisi tarafından seçildiği için Meclis’e gensoru verme yetkisi kaldırılıyor. Bunun dışında meclisin denetimi aynen devam ediyor. Soruşturma önergeleri, araştırma önergeleri, genel görüşme önergeleri, soru önergeleri bunların tamamı devam ediyor ve zamana bağlanıyor” dedi. Mevcut sistemde TBMM’nin hızlı çalışmadığını savunan Şener, “Ak Parti’nin çoğunluğu olmasına rağmen bu hususta Meclis’te çok ciddi neticeler alamadık. Meclis hızlı çalışamadı. Çünkü meclisin içinden çıkmış bir hükümet var, hükümetin getirdiği kanunlar doğal olarak kanun tasarıları var, bunlarla meşgul olması lazım. Sanki meclis hükümetin noteri gibi çalışıyor şu anda” dedi.
16 Nisan’daki halk oylamasına karşı çıkanlara işaret eden Şener, şöyle konuştu:
“Krizlerden nemalanan siyasi oluşumlar buna karşı çıkıyor. FETÖ terör gurubu karşı çıkıyor. PKK karşı çıkıyor. HDP karşı çıkıyor. Her ihtilali yapmaya hazırlık yapan ve ihtilalden sonra kendisine hükümet etme yetkisi verilen CHP karşı çıkıyor. İktidar umudu olmayan marjinal olan guruplar buna karşı çıkıyor, bunu anlayabiliriz. Ama CHP, bu cumhuriyetin kurucusu Atatürk’ün kurduğu bir parti. Bu partinin bu gurupların arkasına takılarak, bu yeni Türkiye’ye hizmeti hızlandıracak olan sistem değişikliğine, iki başlılığı ortadan kaldıracak olan sistem değişikliğine neden karşı çıkar çözmekte zorlanıyorum.”

FOTOĞRAFLI
Kaynak: Hürriyet

28ÇOMÜ’de 70 akademisyen ‘ByLock’cu çıktı (2) – yeniden

Burak GEZEN – Mustafa SUİÇMEZ/ÇANAKKALE, (DHA)- ÇANAKKALE Onsekiz Mart Üniversitesi (ÇOMÜ) Rektörü Prof. Dr. Yücel Acer, Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanması (FETÖ/PDY) çerçevesinde şu ana kadar 322 akademik ve idari personel hakkında soruşturma başlatılırken, 70’e yakını akademisyen olmak üzere 100’ü aşkın kişide örgütün gizli haberleşme uygulaması ‘ByLock’ tespit edildiğini açıkladı.
Bir önceki rektörü Prof. Dr. Sedat Laçiner’in halen FETÖ/PDY kapsamında tutuklu olarak cezaevinde bulunduğu ÇOMÜ’de, örgüt yapılanması çözülmeye başladı. ÇOMÜ’nün mevcut Rektörü Prof. Dr. Yücel Acer, düzenlediği basın toplantısında, üniversitedeki FETÖ yapılanmasına ilişkin olarak son gelişmeleri aktardı. Rektör Prof. Dr. Yücel Acer, ÇOMÜ’nün son 6 yıllık gündeminin paralel yapılanmayla geçtiğini belirterek, “Maalesef, özellikle 15 Temmuz’la birlikte bütün Türkiye’nin de gördüğü silahlı terör örgütü FETÖ ve onların yaptıklarının gündem oluşturduğu bir altı yıl yaşadık. Bizden önceki dört yıl boyunca konuşulan konular arasında kime ne tür sıkıntılar çıkarıldı, Çanakkale’nin değişik kurumlarıyla ne tür sürtüşmeler yaşandı gibi aslında üniversitenin gündeminde hiç bulunmaması gereken birçok konu konuşuldu. Bu da ÇOMÜ’ye bilimsel ilerleme ve kurumsallaşma anlamında ciddi zaman kaybettirdi” dedi.
‘322 PERSONEL HAKKINDA SORUŞTURMA’
Kendisi göreve geldiğinden itibaren FETÖ yapılanmasının üniversitenin halen bir numaralı gündemi olmaya devam ettiğini ifade eden Prof. Dr.  Acer, “Biz bu konuyu daha hızlı bir şekilde gündemden çıkarmaya gayret gösterdik. Üniversitenin şu anki durumuna ben, ‘Yeniden yapılanma’ diyorum. Ben ve arkadaşlarım ÇOMÜ’yü yeniden şekillendirmenin heyecanın yaşıyoruz. Dışarıya çok yansımasa da kendi içimizde yaşıyoruz. Dolayısıyla FETÖ gündemini geride bırakmaya başladığımızı söyleyebilirim. Çok sayıda öğretim elemanının ve idari personelin soruşturmalarında sona yaklaşıldı. Hatta idari personelin soruşturmaları tamamlandı. Henüz resmi tebligatlar yapılmamış olsa da, 322 akademik personelin büyük bir çoğunluğunun soruşturmasının sonuçları aşağı yukarı belli. Bugüne kadar ihraç olanlar var. Olacak olanlar var” diye konuştu.
’70’E YAKIN BYLOCKÇU AKADEMİSYEN’
ÇOMÜ’de şu ana kadar FETÖ’nün gizli haberleşme programı olan ByLock’u kullanan 70’e yakını akademisyen olmak üzere aralarında idari personelinde bulunduğu 100 aşkın kişi tespit edildiğini anlatan Rektör Prof. Dr. Acer, bu rakamların sürekli güncellendiğini söyledi. Rektör Acer, şöyle devam etti:
“Şu ana kadar bize gelen rakam, akademik personel için sanıyorum 70’e yakın. Aynı zamanda idari personel içinde var. Yani 100’ün üzerinde ByLock kullandığı tespit edilmiş kişiler var. Bundan sonra nasıl bir sonuç çıkar onu göreceğiz. FETÖ yapılanmasında ilk sırada üç üniversite sayarım. Bunlardan biri Isparta Süleyman Demirel Üniversitesi, bizimle aynı kategoride. Onlar şu an akademisyen ihraç listesinde birinci sıradalar. Bir diğeri de Dicle Üniversitesi. Ama Dicle Üniversitesi’nde süreç tahmin ediyorum ki yavaş yürüyor olabilir. Onlarda da epey bir sıkıntı olduğunu düşünüyorum. Diğeri de Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi. Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi’nin başına gelmiş epey büyük bir felaket bu. Kurumsallaşma adına ciddi bir zaman kaybına yol açmış.”
‘EN ÇOK İDARİ PERSONELİN İHRAÇ EDİLDİĞİ ÜNİVERSİTE OLDU’
FETÖ yapılanması kapsamında ihraç edilen idari personel sayısında ÇOMÜ’nün Türkiye’de ilk sırada bulunduğunu ifade eden Rektör Yücel Acer, “Soruşturmalarda biz iki hususu birbirinden ayırdık. İdari personel ile akademik personeli birbirinden ayırıp, iki farklı komisyon soruşturdu. 72 idari personel üniversitemizden ihraç oldu. Sanıyorum buna bir dört kişi daha eklenecek. Nihai olarak 76 diyebiliriz. Maalesef Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi bütün üniversiteler arasında en çok idari personelin ihraç edildiği yer oldu. İhraç olan akademik personel sayısı ise 145. Ama bu rakam öyle görünüyor ki kesinlikle 200’ü  geçebilir. Bu rakamda bizi Türkiye’de üniversiteler içerisinde ilk dört arasına sokuyor” dedi.

FOTOĞRAFLI
Kaynak: Hürriyet

27Kırklareli’nin ilk FETÖ davasında yargılanan Binbaşı: Emirleri yerine getirdim

Selçuk VURUCU/KIRKLARELİ, (DHA) – KIRKLARELİ’de FETÖ/PDY soruşturması kapsamında haklarında dava açılan 65’inci Mekanize Piyade Tugay Komutanlığı personelinin yargılanmasına, mahkeme salonuna çevrilen Halk Eğitim Merkezi’nde devam edildi. Binbaşı Servet Aslan, darbe gecesi ne olduğunu anlayamadığını, kendisine verilen emirleri yerine getirdiğini belirterek, “Köprüler kapatıldığını, uçakların uçtuğunu görünce terör saldırısı zannettim” dedi.
Kırklareli’de 15 Temmuz darbe girişiminin ardından yürütülen FETÖ/PDY soruşturması kapsamında, aralarında Lüleburgaz İlçesi’ndeki 65’inci Mekanize Piyade Tugay Komutanı Tuğgeneral Cemalettin Doğan’ın da bulunduğu 38’i tutuklu 81 sanık hakkında 1’nci Ağır Ceza Mahkemesi’ne dava açıldı. Kırklareli adliye salonunun yetersiz olması nedeniyle sanıkların yargılanmaları için Halk Eğitim Merkezi’nde bir bölüm, duruşma salonu haline getirildi. Yargılamanın ikinci gününde 65’nci Mekanize Piyade Tugay Komutanlığı Hareket Şube Müdürü olarak görev yapan Binbaşı Servet Arslan’ın savunması alındı.
Savunmasında hakkındaki suçlamaları kabul etmeyen Binbaşı Servet Aslan, “1’inci Ordu Komutanlığı tarafından bize valiliklerle ve sivil kurumlarla toplantılar yapılması emredildi ve KODKOT planı anlatılması istendi. Nisan 2015 yılında güncellen KODKOT Planı ile İstanbul’a takviye birliği olarak Mekanize taburunun birinci görevi oldu. KODKOT’la ilgili emirler gelince ben de bunlar ile ilgili toplantılarda bilgilendirmeler yapıyordum. 1 Mayıs 2016 tarihi itibariyle de bu doğrultuda emirler gelmeye başladı. 15 Temmuz gecesi tugay nöbetçi amiri Şener Balıkçıoğlu, personeli göreve çağırmamız gerektiğini bana iletti. Önemli bir emir geldiğini söyledi, ama bunun bir KODKOT planı emri olduğu konusunda bir şey demedi. Ama ben öyle düşündüm. Kolordu Kurmay Başkanı Albay Mehmet Ergül beni arayarak sözde sıkıyönetim emri verildiğini söyledi. Ben de bu sırada televizyondan olayları takip ediyordum. Ama ne olduğunu anlamamıştım. Köprüler kapatıldığını, uçakların uçtuğunu görünce terör saldırısı zannettim. Muhaberede İbrahim Gündüz gelerek sıkıyönetim emrini getirdi. Ömer Sel ve Şener Balıkçıoğlu ile emri inceledik ve çok şaşırdık. Televizyondaki olaylarla bağlantılı olduğunu düşündük” dedi.
Binbaşı Servet Arslan, 1’inci Ordu Harekat Merkezi’nden arandıklarını ve İstanbul’a takviye olmak için hazırlık yapılmasının emredildiğini söyleyerek şunları söyledi:
“Kolorduyu aradım ve neler olduğunu sorduğumda emirleri Kolordu Kurmay Başkanı’nın verdiğini söylediler ve şüphe duymadım. Daha sonra Kolordu Kurmay Başkanı arayarak, ‘araçlar hazırlansın ama bizden habersiz çıkış yapılmasın, subay ve astsubaylardan oluşan 100 kişilik bir ekip oluşturun’ dedi. Daha sonra Tugay Komutanı odasında telefonla konuştu ve Latif Çiçek’e dönerek,’senin taburun İstanbul’a gidecek’ dedi. Tank taburunu ve birinci taburu incelememi emretti. 100 kişilik ekip ile birlikte zırhlı araçlar yola çıktı. Tank taburu komutanı, ‘neden ben İstanbul’a gidiyorum. Bana bir yazılı emir verin’ dedi. Ben de tugay komutanı ile görüşün dedim. Ben bu arada tugay komutanıyla görüştüm o da, ‘tamam ben onlara yazılı emir veririm’ dedi. Tabur komutanı Barış Vardar’a da İstanbul’a gideceklerini söyleyince, ‘kaymakamın haberi var mı’ diye sordu. Ben de İstanbul Valisi istediyse kaymakamın bilgisi olmayabilir dedim. Tugaydan çıkış emrini ben vermedim. Zaten tugay komutanı dışında kimse böyle bir emir veremez. Benim görevim hazırlıkların yapılmasıydı. Ben de görevimi yaptım, bana verilen emri yerine getirdim. Kolordu Komutanı beni arayarak kışladan araçların çıktığını, derhal onların geri çekilmesi gerektiğini söyledi. Tugay komutanına ulaşamadığını telefonları açmadığını söyledi. Ben de tugay komutanına giderek söyledim. O sırada kışladan yola çıkan birliğin başındaki Latif Çiçek aradı. Çok gürültü vardı, tekbir sesleri geliyordu. Ben hemen telefonu tugay komutanına verdim ve komutan oradan çıkış yolu bulmaları söyledi.
Sabaha karşı 05.00 sularında her şey netleşmişti ama halen kimin ne olduğunu bilemiyordum. Göstericilerin ve emniyetin tehditlerini de öğrenince, dışarıdaki tabur komutanı Barış Vardar’ı arayarak geri gelmelerini, kışlalarına dönüp oranın güvenliğini sağlamalarını istedim. Onlarda geri döndü.”
4 KEZ ÖMÜR BOYU HAPİS İSTENİYOR
Kırklareli 1’nci Ağır Ceza Mahkemesi’nce kabul edilen iddianamede 65’inci Mekanize Piyade Tugay Komutanı Tuğgeneral Cemalettin Doğan’ın da bulunduğu 38’i tutuklu 81 sanık hakkında, ‘Hükümete karşı silahlı isyan ve silahlı FETÖ terör örgütü üyesi olmak, TBMM’yi ve Türkiye Cumhuriyeti hükümetini ortadan kaldırmaya, görevlerini yapmasını kısmen veya tamamen engellemeye teşebbüs, Türkiye cumhuriyeti anayasasının öngördüğü düzeni ortadan kaldırmaya, bu düzen yerine başka bir düzen getirmeye veya bu düzenin fiilen uygulanmasını önlemeye teşebbüs’ suçlarından 4 kez ağırlaştırılmış ömür boyu, silahlı terör örgütüne üye olmak, suç işlemek amacıyla örgütü kurma suçlarından da 5-10 yıl hapis cezası ile cezalandırılmaları istendi.

FOTOĞRAFLI
Kaynak: Hürriyet

26Dolandırıcılara inandı 37 bin lirasından oldu

Fatih KARAÇALI/ADANA, (DHA) – ADANA’da oto tamircisi 52 yaşındaki Veysel Ünsal, telefonla arayan dolandırıcıların sözlerine inanıp, 37 bin lirayı kendisine söylenen bir ağacın altına bıraktı. Dolandırıldığını anlayıp, geri dönen ancak bıraktığı parayı bulamayan Ünsal, “Gitti bunca yıllık birikimim” diye dert yandı.
Merkez Yüreğir İlçesi’nde oto tamirciliği yapan Veysel Ünsal’ı telefonla arayan bir kişi kendisini Cumhuriyet Savcısı olarak tanıtıp, “Kimliğin FETÖ’cülerin eline geçmiş. Kimse ile konuşma, kimseye haber verme, telefonu da kapatma, onları da yakalayacağız. Bütün bilgilerine ulaşıldı. Bir tane araban var. O arabayla ikiz plaka çıkartıp başka bir otomobile takmışlar. Bu araba Mardin’de yakalanmış silah çıkmış, kaçakçılık yapılıyor. Yurt dışına kaçacaklar. Operasyon aşamasındayız kimseyle görüşme” diyerek korkuttu. Ünsal’ın telefonda paniklediğini fark eden dolandırıcılar, bankadaki tüm parasını çekip Sarıçam İlçesi’ndeki İncirlik Mustafa Kemalpaşa Bulvarı üzerindeki bir ağacın altına bıraktırdı. Parayı bırakıp ayrılan Ünsal’a telefonda, “Biz şu anda seni görüyoruz. Parayı hanımına teslim edeceğiz” diyen dolandırıcılar, aynı anda olay yerine yönlendirdikleri bir suç ortaklarının poşeti almasını sağladı. Bir süre sonra dolandırıldığını anlayıp, geri dönen ancak bıraktığı parayı bulamayan Ünsal, polisten yardım istedi. Ünsal, “Çocukluğumdan beri çalışıyordum. Belki 30 yıllık birikimimdi. Bunca yıllık birikimim gitti” dedi.
2 KİŞİ YAKALANDI, PARA BULUNAMADI
Paranın bırakıldığı bölgeye yakın iş yerlerinin güvenlik kamera kayıtlarını inceleyen polis, şüphelilerden birinin eşkalini belirledi. Olaydan 3 saat sonra dolandırıcının kullandığı otomobil, D-400 Karayolu üzerinde durduruldu. Araçta bulunan 2 kişi ekiplerce gözaltına alındı. Otomobilde arama yapan ekipler, Veysel Ünsal’ın parayı koyduğu poşeti buldu, ancak para ele geçirilemedi. Polisin soruşturması sürüyor.

FOTOĞRAFLI
Kaynak: Hürriyet

25Çankırı’da ’15 Temmuz ve Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi Konferansı’

Cengiz YALÇIN/ILGAZ(Çankırı), (DHA)- ÇANKIRI Karatekin Üniversitesi Öğrenci Konseyi Başkanlığı ve Türkiye Gençlik Vakfı (TÜGVA) Çankırı İl Temsilciliği tarafından düzenlenen ’15 Temmuz ve Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi Konferansı’Çankırı Karatekin Üniversitesi Uluyazı Kampüsü Rektörlük Konferans Salonu’nda gerçekleştirildi.

Konuşmacı olarak İstanbul Milletvekili Metin Külünk’ün yer aldığı konferansa Çankırı Valisi Mesut Köse, Çankırı Karatekin Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mehmet Çakır, İl Jandarma Komutanı Jandarma Albay Halil Altıntaş, İl Emniyet Müdürü Fikri Yalman, Çankırı Karatekin Üniversitesi Genel Sekreteri Sadık Yılmaz, akademisyenler, il müdürleri, STK temsilcileri, öğrenciler ve çok sayıda vatandaş katıldı. 15 Temmuz şehitleri için salâ verilmesi ve Kur’an-ı Kerim okunmasının ardından İstiklâl Marşı’nın okunmasıyla başlayan konferansın açılış konuşmasını TÜGVA Çankırı İl Temsilcisi Özkan Öcal yaptı.

İstanbul Milletvekili Metin Külünk ise konuşmasında, 15 Temmuz’a salt bir darbe girişimi olarak bakmamak gerektiğini vurgulayarak, “15 Temmuz, küresel güçlerin ve kirli aklın bizden 93 yıl önce kurmuş olduğumuz Cumhuriyetin ve 1. Meclisin intikamını almak için planlanmıştır. Türk milletinin bağımsızlığını elinden alarak modern esarete mahkûm etmek için 65 yıl önce planlanmış olan ve bu devletin içine sızdırılmış örgütlerden FETÖ taşeronluğu ile bizden bağımsızlığımızı almayı amaçlayan alçak bir girişimdir” dedi.

Daha sonra 15 Temmuz gecesi yaşanılan olaylardan örnekler veren Külünk, o gece ile ilgili detaylı analizler ve bilgiler sundu. Konferansın son kısmında Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemini izleyicilere detaylı olarak anlatan Metin Külünk, katılımcıların sorularını yanıtlayarak konuşmasını tamamladı.

Metin Külünk’e Çankırı Karatekin Üniversitesi Rektör Vekili Prof. Dr. Mehmet Çakırı, Çankırı Karatekin Üniversitesi Öğrenci Konseyi Başkanı Yüksel Kol ve TÜGVA Çankırı İl Temsilcisi Özkan Öcal tarafından çeşitli hediyeler verilmesiyle program sona erdi.

FOTOĞRAFLI
Kaynak: Hürriyet

24Kayseri’de 2 FETÖ davasında 1 beraat, 21 tahliye

Yasin DALKILIÇ / KAYSERİ, (DHA) – KAYSERİ’de FETÖ soruşturmasında tutuklu 22 sanıktan 21’i tahliye olurken 1 kişi de verilen ara kararla beraat etti.
2’nci Ağır Ceza Mahkemesi’nde bu gün görülen, örgütün kriptolu telefon programı ByLock’u kullanmak suçlarından yargılanan ve 3- 6 ay arasında tutuklu bulunan  sanıklardan Ümit Demir, Vedat Uzuntok, Selim Yıldırım, Sefer Çolakoğlu, Süleyman Poyraz, Süleyman Aydın, Ümit Altınok, Yasin Ata, Mustafa Yapca, Mehmet Öngü, Murat Demir, Mehmet Seyitoğlu, Mithat Er, Tarık Ünlüer, Soner Olgun, Süleyman Güneş, Sinan Çetin, Zafer Şanlı, Semih Aslan, Selim Uyanık, Süleyman Aydın ve Zafer Faydacı hazır bulundu. Zanlıların tümü örgüt üyesi olmak suçunu kabul etmedi ve tahliyelerini istedi. Mahkeme heyeti, verdiği ara kararla tutuklu sanıklardan Ümit Altınok’un beraatine, diğer tutuklu sanıkların ise cezaevinde bulundukları süre göz önünde bulundurularak tahliyelerine karar verdi.
Öte yandan, aynı mahkemede görülen bir başka FETÖ davasında tek sanık olarak tutuklu yargılanan Serhat Şahin, ‘Terör Örgütü Üyesi olma’ suçundan 6 yıl 3 ay hapis cezasına çarptırıldı.
Mahkeme heyeti, Şahin’in cezaevinde kaldıkları süre ve ceza miktarını göz önünde bulundurarak temyiz sürecinde tahliyesine karar verdi.

Kaynak: Hürriyet

23Koruculardan, terör örgütü PKK’ya tepki

Ömer ŞULUL/ŞANLIURFA, (DHA) – ANADOLU Güvenlik Korucuları ve Şehit Aileleri Konfederasyonu Başkanı Ziya Sözen, 35 yıldır terör örgütü PKK’nın Kürt halkını haklarını savunduğunu iddia ederek kandırdığını ancak bundan sonraki süreçte canları pahasına teröre diz çökmeyeceklerini söyledi.
Şanlıurfa ve ilçelerinde görev yapan geçici ve gönüllü köy korucuları DSİ Bölge Müdürlüğü’nde düzenlenen istişare ve değerlendirme toplantısına katıldı. Toplantının açılışında konuşan Anadolu Güvenlik Korucuları ve Şehit Aileleri Konfederasyonu Başkanı Ziya Sözen, korucuların şehit ve gazi olma pahasına görev yaptığını ifade etti.
Ülke olarak zor süreçten geçildiğini ve FETÖ’nün darbe girişimiyle birlikte terörün yıllardır neden bitmediğini daha iyi gördüklerini anlatan Ziya Sözen, şöyle dedi:
“15 Temmuz darbe gecesinde ülkede 35 yıldır neden terörün bitmediğini, neden bölge insanın bilinçli bir şekilde terörize edildiğini herkes açık bir şekilde gördü. Yıllarca asker üniforması içerisine sızmış hain FETÖ’cü generaller PKK terör örgütü ile adeta bir olmuş, aynı merkezden kumanda edilmiş, aldığı aynı talimatlar doğrultusunda ülkemizin birliğini ve bütünlüğünü parçalamaya çalışmışlar. Bizleri 35 yıl boyunca ‘Kürt halkının haklarını savunuruz’ diye kandırmaya çalıştırlar. Bizim hakkımızı, hukukumuzu savunduğunu iddia eden bu hainler, gördük ki 35 yılın sonunda en çok zararı bu bizim bölge insanına verdiler. Bizi kamu hizmetlerinde mahrum bıraktılar. Güvenlik korucuları camiası olarak, tıpkı daha önceki süreçlerdeki gibi dimdik duracak ve bundan sonra da teröre asla diz çökmeyeceğiz.”

FOTOĞRAFLI
Kaynak: Hürriyet

22Fas’ta FETÖ okulları fiilen kapatıldı

Bakanlıktan yapılan yazılı açıklamada, “Muhammed Fatih Okulları’na bağlı tüm eğitim ve öğretim kurumlarının kapatılması yönünde alınan karar gereğince okullar daha önce belirlenen tarihte kapatıldı” denildi.

Açıklamada, eğitim haklarını garanti altına almak için, eğitim ve öğretim ofislerinin önerisi ve ebeveynlerin arzusu doğrultusunda öğrencilerin özel veya devlete ait çeşitli eğitim kurumlarına kayıtlarının yapıldığı aktarıldı.

İçişleri Bakanlığı, 5 Ocak’ta Fas’ın Tanca kentinde 1993 yılında kurulan Muhammed Fatih Okullarının Kazablanka, Fes, Tatvan ve El-Cedide kentlerinde bulunan toplam 8 şubesi için kapatma kararı almıştı. Bakanlık, kapatma kararının bir ay içerisinde uygulanacağını belirtmişti.

Kazablanka İdari Mahkemesi’nin, Fas İçişleri Bakanlığı’nın FETÖ’ye ait eğitim kurumlarıyla ilgili verdiği kapatma kararına öğrenci velileri ve okul yönetiminin itirazları aynı mahkeme tarafından reddedilmişti.

Mahkemeden yapılan açıklamada, itiraz dilekçelerinin, İçişleri Bakanlığı tarafından verilen bir kararın idari mahkemelerce iptal edilemeyeceği gerekçesiyle kabul edilmediği belirtilmişti.
Kaynak: Hürriyet

21Bursa’da darbeci askerlerin yargılanmasına başlandı

Halil ÖZÇOBAN/ BURSA (DHA)- BURSA’da 15 Temmuz başarısız darbe girişiminin gecesi ve sonrasında gözaltına alınan, aralarında İl Jandarma Komutanı Yurdakul Akkuş’un da bulunduğu 14’ü tutuklu 16 sanığın yargılanmasına başlandı. İki gün sürecek duruşmada savunma yapan sanıklar yöneltilen suçlamayı kabul etmedi. Gözaltına alınınca üzerinde darbe sonrası görev yapacak sıkıyönetim komutanlarının listesi çıkan Yurdakul Akkuş’un savunması yarın alınacak.
Darbe girişiminin meydana geldiği 15 Temmuz gecesi İl Jandarma Komutanlığı’nın da bulunduğu Jandarma Bölge Garnizon Komutanlığı’na giden İl Jandarma Komutanı Albay Yurdakul Akkuş, kendisini sıkıyönetim komutanı olarak tanıtarak, o dönem görev yapan Jandarma Bölge Komutanı Tümgeneral Seyfullah Salduk’a haber gönderdi. Salduk, Akkuş’u garnizondan dışarı çıkartırken, Bursa Valisi İzzettin Küçük ile Cumhuriyet Savcısı Abdulkadir Şahin’e haber verdi.
Bunun üzerine Akkuş, gittiği Osmangazi İlçe Jandarma Komutanlığı’nda, İl Emniyet Müdürü Selami Yıldız Bursa dışında olduğu için Vekili Vehbi Karadağ ve arkadaşları tarafından gözaltına alındı. Akkuş’un üzerinden çıkan darbe sonrası görev yapacakların listesi 15 Temmuz’un başarısız olmasını sağladı. Daha sonra genişletilen operasyon kapsamında aralarında görevinden ihraç edilen, aralarında Yurdakul Akkuş’un da bulunduğu birçok subay tutuklandı.
Haklarında Bursa 8’inci Ağır Ceza Mahkemesi’nde, ‘Anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs etme’, ‘Türkiye Büyük Millet Meclisi, Türkiye Cumhuriyetini Hükümetini ortadan kaldırmaya ve görevini yapmasını engellemeye teşebbüs’, ‘Silahlı terör örgütü kurma, yönetme, silahlı terör örgütüne üye olma’ suçlarından 3’er kez ağırlaştırılmış ömür boyu hapis ve 20 yıla kadar hapis cezası istenen 14’ü tutuklu 16 sanığın yargılanmasına başlandı.
DURUŞMALAR İKİ GÜN SÜRECEK
Bugün yapılan ilk duruşmaya İzmir’de tutuklu bulunan Albay Yurdakul Akkuş ile Bandırma M Tipi Cezaevi’ne tutuklu olan Binbaşı Murat Yıldırım, Yüzbaşı Yılmaz Gündüz, Üsteğmen Hakan Kutkan, Teğmen Ali Çiğci, Astsubay Başçavuş Erkan Demirtemel, Astsubay Başçavuş İbrahim Çetin, Astsubay Başçavuş Ayhan Şen, Astsubay Başçavuş Kemal Şendur, Astsubay Başçavuş Mustafa Ekici, Astsubay Başçavuş Hacı Hüseyin Çelenk, Uzman Çavuş Duran Demir, Uzman Çavuş Ali Yasal, Uzman Çavuş Ertuğrul Yüksel ve tutuksuz yargılanan Teğmen Bilal Dişbudak ve Bursa İl Jandarma Alay Komutanlığı’nda personel şube müdürü olarak görev yapan Ali Bülbül hazır bulundu.
Yarın da devam edecek duruşmada ifade veren Teğmen Ali Ciğci, “Olay akşamı Yurdakul Akkuş, Osmangazi İlçe Jandarma Komutanlığına geldi. Bana herhangi bir şey sormadı. Aklımdan kötü bir şey geçmedi. Daha sonra polisler gelince Yurdakul Akkuş, onları içeri almamam konusunda bana talimat verdi. Polisler ile nizamiye personeli tartışıyordu. Jandarmaya içeri girmesini söyledim. Polislere ise, ‘komutan sizinle konuşmak istemiyor’ dedim. Polisler vali ve başsavcının talimatını bana söylemedi. Ben farklı bir olay olacağını düşündüm. Karışıklığın önlenmesi için tekrar komutana söylemek için yanına gittiğimde arkamdan gelen polisler onu gözaltına aldı. Ben de hiçbir müdahalede bulunmadım” dedi.
Duruşmada daha sonra savunmalarını yapan Başçavuş Kemal Şendur, Ayhan Şen ile Uzman Çavuş Ali Yasal FETÖ terör örgütü ile hiç bir bağlantılarının olmadığını komutanlarından aldıkları emirleri yerine getirdiklerini söyledi.
Darbe girişiminin başarısızlıkla sonuçlanmasında yakalanması büyük önem taşıyan Yurdakul Akkuş’un ifadesinin yarın alınacağı öğrenildi.

FOTOĞRAFLI
Kaynak: Hürriyet

20Gülen ile kardeşinin dosyası ayrılıyor

Hümeyra PARDELİ/ERZURUM, (DHA) – ERZURUM 2’nci Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki FETÖ/PDY’nin ele başı Fetullah Gülen ile matbaacı olan kardeşi Salih Gülen’in yargılandığı davada, esas hakkındaki mütalaa veren Savcı Fatih Yılmaz, iki kardeşin davasının ayrılmasını istedi.
Erzurum’un Pasinler İlçesi’ne bağlı Korucuk Mahallesi’nde dünyaya gelen Fetullah Gülen’in kardeşi Salih Gülen’e ait merkez Yakutiye ilçesi Muratpaşa Mahallesi Kadıoğlu Sokak’taki ‘Gülen Matbaası’nda ihbar üzerine geçen yıl Mart ayında arama yapıldı. Aramada matbaada ele geçirilen çek/senet bordosu, banka dekontları, teyp kaseti, CD, video kaset, hard disk, CD hafıza kartlarına el konuldu. Matbaa çalışanlarından Samih Yalçın, evinde gözaltına alındı ve çıkarıldığı mahkemede tutuklandı. Salih Gülen ve Fetullah Gülen hakkında ise yakalama kararı çıkarıldı. Hazırlanan iddianamede, ‘1 numaralı şüpheli’ olan Fetullah Gülen’in ‘Anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs etme’ suçundan ağırlaştırılmış ömür boyu, ‘silahlı terör örgütü kurma veya yönetme’ suçundan 10- 15 yıl, ‘dini inanç ve duygularının istismarı suretiyle dolandırıcılık’ suçundan ise 2- 7 yıl hapsi istendi. Salih Gülen ve Samih Yalçın hakkında ise ‘silahlı terör örgütüne üye olmak’ suçundan 15 yıl hapis cezası talep edildi.
2’nci Ağır Ceza Mahkemesinde bugün görülen 6’ncı celsede tutuklu Samih Yalçın ile avukatı hazır bulundu. Fetullah Gülen’in firari avukatı Nurullah Albayrak ile Salih Gülen’in haber spikerliği yapan avukat yeğeni Kevser Gülen ise duruşmaya yine gelmedi. Duruşma savcısı Fatih Yılmaz, esas hakkında mütalaasını mahkemeye sundu. Savcı Yılmaz, hakkında kırmızı bülten, difüzyon mesajıı bulunan Fetullah Gülen ve kardeşi Salih Gülen’in dosyasının ayrılmasını talep etti. Yılmaz, mütalaasında Samih Yalçın’ın matbaada ele geçirilen CD, ses ve video kasetler, banka dekontları ile sanığın şahsi bilgisayarın ele geçirilen görüntü ve seslerin çözümü, analizi neticesinde FETÖ/PDY terör örgütüne üye olmak suçundan cezalandırılmasını istedi. 7.5 yıldan 15 yıla kadar hapsi istenen Samih Yalçın için Perşembe günü karar verilecek.

FOTOĞRAFLI
Kaynak: Hürriyet

19Mehmet Görmez: Saldırılar İslam medeniyetinin o ortak aklına yöneliktir (2)

KURTULMUŞ: İMAMLARIMIZ NAMAZ KILDIRMA MEMURU DEĞİLDİR
Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş, Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından Afyonkarahisar Korel Termal Otel’de düzenlenen 2’nci İlçe Müftüleri İstişare Toplantısı’nda konuştu. Dünyanın bir tarafında olağanüstü zenginlikler, diğer tarafında ise haksızlık, adaletsizlik, savaş, işgal ve sömürü olduğunu söyleyen Numan Kurtulmuş, bu durumun gelecek yıllarda tüm dünyayı etkileyeceğini anlattı. Antalya’da bir imamın cemaatın namaza gelmemesi üzerine seralara giderek, serada çalışanlara Kuran öğrettiğini hatırlatan Numan Kurtulmuş, din görevlilerinin çalışma alanının dört duvar içine hapsedilemeyeceğini aktardı.
Kurtulmuş, “İmamlarımız namaz kıldırma memuru değildir, siz müftüler de fetva memurları değilsiniz. Ne müftülüklerimiz ne camilerimiz bizim çalışma alanlarımız, işyerlerimiz değildir. Bizler her birimiz dinin adamı, kendi hayatını dine adamış insanlar olmak mecburiyetindeyiz. Bizim işyerimiz falan yok. Bizim mesuliyetimiz olan devlet memurluğunu icra ettiğimiz bir makamımız yok. Bizim sorumlu olduğumuz alan bütün yer küredir” dedi.
‘DEAŞ DA BU PUZZLE’IN SADECE BİR PARÇASIDIR’
FETÖ’nün 15 Temmuz’daki darbe girişiminin büyük resmin parçalarından sadece biri olduğunu vurgulayan Kurtulmuş, darbe girişiminin, Anadolu topraklarının tarih boyunca gördüğü en büyük ihanet hareketi olduğunun kavranması ve anlatılması gerektiğini kaydetti. PKK terör örgütünün Cizre, Silopi, Hakkari’de kazdığı çukurlara bombalar koymasının da iyi anlaşılması gerektiğinin altını çizen Kurtulmuş, “Söz konusu eylemlerin de büyük resmin, bu puzzle’ın bir parçası olduğunun bilinmesi gerekiyor. Aynı şekilde Türkiye sınırları dışında, İslam’ın muazzez, mukaddes adını kullanarak İslam’ı bir terör haline indirgemeye çalışan DEAŞ’ın niçin kurulduğunu, niçin kurdurulduğunu, ellerine silahların kimler tarafından, hangi amaçla verildiğini çok iyi anlayacağız ama bileceğiz ki DEAŞ da bu puzzle’ın sadece bir parçasıdır” diye konuştu.
‘HOCA KILIKLI EŞKİYAYI 40 SENE BESLİYORLAR’
Türkiye’nin güneyinde yeni bir terör örgütü oluşturmaya çalışan PYD’nin ortaya çıkışı ve aldığı desteklerin iyi tahlil edilmesi gerektiğini kaydeden Kurtulmuş, şöyle dedi:
“Avrupa’da, batı dünyasında, hatta İslam coğrafyasında İslamofobi’nin nasıl teşvik edildiğini, niçin geliştirildiğini anlayacağız, onu da büyük resmin bir parçası olarak göreceğiz. Büyük resim çok açıktır. Büyük resim bir asır evvel, coğrafyası bölünmüş olan İslam ümmetinin, özellikle bu coğrafyanın insanlarının, şimdi gönülleri ve zihinleri bölünerek, mezhep ve meşrep üzerinden, etnik yapı üzerinden, lime lime edilerek parçalanması, bir daha ayağa kalkmayacak şekilde tarih sahnesi dışına itilmesidir. Bizim sorumluluğumuz tam da burada başlıyor. Bu büyük planı bozabilecek tek ülke Türkiye’dir. Zaten onun için Türkiye’nin başına bu kadar şey bela ediliyor. Onun için Türkiye’nin ayaklarına pranga vurmaya çalışıyorlar. Zaten onun için hoca kılıklı bir eşkıyayı öne çıkarıp 40 sene besliyorlar ve bu milleti sokacak en tehlikeli, zehirli yılan haline getiriyorlar.”
ERKEK GÖREVLİLERE KADINLARI ALKIŞLATTI
Türkiye’de 90 bin cami ve 120 bin din görevlisi olduğunu anlatan Kurtulmuş, camilerin mümkün olduğu kadar açık olması gerektiğini, imamların da gün boyu mahalle, okul, çarşı ve pazarda vakit geçirip geniş kitleye ulaşması gerektiğini vurguladı.
Diyanet İşleri Teşkilatı’nın yüzde 20’sinin kadın olduğunu hatırlatan Kurtulmuş, kadınların Diyanet İşleri’nde daha fazla temsil edilmesinin şart ve zorunluluk olduğunu söyledi. Kurtulmuş’un sözlerini salondaki kadın din görevlileri alkışlarken, erkeklerden alkışın az gelmesi Numan Kurtulmuş’u güldürdü. Erkek din görevlilerinin bürokratik refleksle alkış oranının az olduğunu söyleyen Kurtulmuş, erkek görevlilerden kadınları bir kez daha alkışlamalarını istedi.
‘AİLEYİ ORTADAN KALDIRAN YIKIM PROGRAMLARI’
Televizyonda yayınlanan evlilik ve benzeri programları eleştiren Numan Kurtulmuş, söz konusu programların Türk örfüne, dinine, yaşantısına uymadığının altını çizdi. Programların aileler için yıkıcı olduğunu vurgulayan Kurtulmuş, şunları söyledi:
“Aileyi ortadan kaldıracak yıkım programlarının maalesef televizyonlarda da gösterildiğini biliyoruz. Bunlar, Türk örfüne, bizim milletimizin dinine, yaşantısına uymayan hususlar. Ama maalesef haiyane bir şekilde, açık söylüyorum, aileyi tahrip edecek şekilde bu programlar, evlilik programları, televizyonlarda gösteriliyor. RTÜK bir sürü cezalar veriyor. O kadar çok para kazanıyorlar ki o cezalara rağmen yine aynı melaneti işlemeye devam ediyorlar. Bu ve benzeri programlar bir taraftan, diğer taraftan insanı dinden, diyanetten, Allah’a bağlı olmaktan, kendi geleneklerinden ayıracak bir sürü mesele var. Bütün bunların karşısında Türkiye’de aile hayatının ciddi bir tehlikeyle karşı karşıya kaldığı açıktır. Bunun için Diyanet İşleri Teşkilatı mensuplarının aileyi yeniden güçlendirecek çalışmalar için mutlaka çok ciddi şekilde hareket etmesi gerekiyor. Gerekiyorsa diğer kurum ve kuruluşlarımızla işbirliği yaparak inşallah ailenin ve kadının güçlendirilmesi için her türlü çalışmaları yapmaya devam edeceğiz.”
‘FAŞİZMİN AYAK SESLERİNİ DUYUYORUZ’
Avrupa’da DİTİB mensuplarına karşı soruşturmanın Avrupa’nın siyasi durumundan kaynaklandığını da kaydeden Kurtulmuş, “DİTİB ve Diyanet mensuplarının bir takım baskılar altında bulunması asla kabul edilemez. Bu tamamen siyasi amaçla yapılıyor. Şu anda Avrupa’da, özellikle Almanya başta olmak üzere faşizmin ayak seslerini duyuyoruz. İslam, göçmen karşıtlığıyla, yabancı düşmanlığıyla birlikte bunları siyasi argüman olarak kullanan son derece katı bir milliyetçi tavrın Avrupa’yı baştan sona kasıp kavurmaya başladığı ortada. Biz Alman ve Avrupa’daki dostlarımıza tavsiyede bulunuruz; oradaki DİTİB’in, Diyanet Teşkilatı’nın varlığından sizler de yararlanın. Orada Diyanet Teşkilatı’nın varlığı barışa, birlikte yaşamaya katkı sağlar. Dolayısıyla DİTİB’den, Diyanet İşleri Teşkilatı’ndan korkmayın” diye konuştu.

FOTOĞRAFLI

Kaynak: Hürriyet

18Besni’de FETÖ operasyonu: 2 gözaltı

Mustafa ÖNDOĞAN/BESNİ (Adıyaman), (DHA) – ADIYAMAN’ın Besni İlçesi’nde, Fethullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanması (FETÖ/PDY) soruşturması kapsamında mesleklerinden ihraç edilen 2 öğretmen gözaltına alındı.
Besni Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yürütülen FETÖ soruşturması kapsamında, polis ekipleri daha önce öğretmenlik mesleğinden ihraç edilen M.N.D. ve M.A.’yı gözaltına aldı. Gözaltına alınan ve örgütün gizli haberleşme programı ByLock kullandığı ileri sürülen şüphelilerin sorgulanmalarına başlandı.

FOTOĞRAFLI
Kaynak: Hürriyet

17Yazar Ün ‘100 Yıllık Terane’yi anlattı

İZMİR’in Torbalı ilçesine gelen yazar Taha Ün, Osmanlı İmparatorluğu’nun son dönemi ile yakın tarihin karşılaştırmalı medya analizi olarak değerlendirildiği ‘100 Yıllık Terane’ adlı kitabını imzaladı. �

Yazar Taha Ün ‘100 Yıllık Terane’ adlı kitabının imza gününde Torbalı’da okurlarıyla buluştu. Belediye Kültür Merkezi’ndeki söyleşiye AK Parti İzmir Milletvekili Mahmut Atilla Kaya ve AK Partili Torbalı Belediye Başkanı Adnan Yaşar Görmez de katıldı. Yazar Taha Ün, kitabında Abdülaziz ve Abdülhamid dönemi Osmanlı yayın organları ile yakın tarihimize damgasını vuran gazete manşetlerini yan yana getirdiğini belirterek “Eserde ortalama 100 yıllık medya tarihimizin üslubunu, Türkiye’nin sorunları karşısında takındığı tavrı, olayları değerlendirme biçimini ele aldım. Okura bir asırı geçen süreç içerisinde zamanı, olayları, kişileri ve tepkileri mukayese imkanı vermeye çalıştım” dedi. Sadece Osmanlıca kaynakları değil, Amerikan, İngiliz ve Fransız gazetelerinin Osmanlı imparatorluğu ile son çeyrek yüzyılda Türkiye hakkındaki manşetlerinin de gözler önüne serildiği 210 sayfalık eserde, Jön Türkler’ den FETÖ’cü darbe girişimine kadar karşılaştırmalı medya görselleri de yer  alıyor.
Kaynak: Hürriyet

16Niğde’de 13 öğretmen gözaltına alındı

Ali KADI/ NİĞDE,(DHA)- NİĞDE’de Fethullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanması’na (FETÖ/PDY) yönelik yürütülen soruşturmalar kapsamında KHK ile ihraç edilen 13 öğretmen gözaltına alındı.
Niğde Cumhuriyet Başsavcılığı’nca sürdürülen FETÖ/PDY soruşturması kapsamında TEM ekipleri tarafından 13 ayrı adrese operasyon düzenledi. Yapılan operasyonlarda KHK ile ihraç edilen 13 öğretmen gözaltına alındı. Öğretmenler, sorgulanmak üzere Terörle Mücadele Şube (TEM) Müdürlüğü’ne götürüldü.
Kaynak: Hürriyet

15Darende Kaymakamı Gaziantep’te tutuklandı

GAZİANTEP, (DHA) – MALATYA’nın Darende Kaymakamı Ali Türk, FETÖ/PDY soruşturması kapsamında Gaziantep’te tutuklandı.
Gaziantep Cumhuriyet Başsavcılığı’nca yürütülen FETÖ/PDY soruşturması kapsamında gözaltına alınan ve örgütün şifreli haberleşme programı ByLock’u kullandığı saptanan Kaymakam Ali Türk, bugün çıkarıldığı mahkemece tutuklandı.
Başsavcılıktan yapılan konuya ilişkin yazılı açıklamada ise şöyle denildi:
“Gaziantep Cumhuriyet Başsavcılığı’nca silahlı terör örgütü FETÖ/PDY (Fethullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanması)’na yönelik soruşturma kapsamında; Malatya’da gözaltına alınan örgütün şifreli haberleşme programı olan Bylock kullandığı tespit edilen Darende Kaymakamı A.T. sevk edildiği Gaziantep Sulh Ceza Hakimliği’nce tutuklanmıştır.”

 
Kaynak: Hürriyet

14Emir astsubayı Üstünel; Akın Öztürk ile illegal ilişki içerisinde olmadım

Yasin DALKILIÇ/ KAYSERİ,(DHA)- KAYSERİ’de, Garnizon Komutanı olduğu dönemde darbeci orgeneral Akın Öztürk’ün emir astsubaylığını yapan emekli asker Ali Üstünel, tutuksuz olarak yargılandığı FETÖ örgüte üye olma davasıda, Öztürk ile illegal ilişki içerisinde olmadığını belirterek beraatini istedi.
Geçmişte darbeci Orgeneral Akın Öztürk’ün emir astsubaylığını yapan emekli asker Ali Üstünel, 2’nci Ağır Ceza Mahkemesi’nde tutuksuz olarak ‘Silahlı terör örgütüne üye olma’ suçundan hakim karşısına çıktı. Avukatlığını oğlu Serhat Üstünel’in yaptığı davada savunma yapan Üstünel, “Ben terör örgütü üyesi değilim. Adıma FETÖ’cü olduğuma dair sahte ihbarlar yapıldı. Gerçek enininde sonunda belli olacaktır. 1999-2009 yılları arasında 6 farklı generalin emir astsubaylığını yaptım. O zaman Tümgeneral rütbesine sahipti. Akın Öztürk’le de tanışıklığımı buradan kaynaklanmaktadır. 2009 yılından emekli olduktan sonra Kayseri Büyükşehir Belediyesi Spor A.Ş’de Genel Müdür oldum. Akın Öztürk’le sosyal ilişkilerimiz emeklilik sonunda da devam etti. Ben kendisini darbe gününe kadar vatanını milletini seven biri olarak söyleyebilirim. Kendisiyle 17 defa görüştüm. Bunların 4’ü mesaj, 13’ü ise tarafımdan yapılan aramalar olup toplam 20 dakika görüşmüşümdür. Ağırlıklı olarak yılbaşı kutlamaları, YAŞ kararı kutlamaları olmuştur. Akın Öztürk ile illegal ilişki içerisinde olmadım” dedi.
Ali Üstünel’in avukatlığını yapan oğlu Serhat Üstünel ise, “Müvekkilim babamdır. 3 defa araştırma yapılmış, ancak hiçbir olumsuz unsur bulunamamıştır. Akın Öztürk ile görüşmelerin hepsi kutlama içerikli konuşmalardır. Şikayet edenlerden birisi de Romanya’dan sahte isimlerle ihbarda bulunmuş kişidir. Müvekkilimin beraatini talep ediyorum” diye konuştu. Mahkeme heyeti yargılama sonunda dijital materyallerin incelenmesi için duruşmayı 23 Mart’a erteledi.
Kaynak: Hürriyet

13Son dakika: ‘Menfez Paşası’ tüm salonu şoke etti! İnanılmaz ifadeler

Kuzu ifadesinde, ‘İnsan kurtarmak için 30 yıldır eğitim aldım. Başarılı operasyonlar yaptım. 2006 yılından sonra da yıldızım parladı. Ben devletin çıkarlarını yaşadıklarıyla ispat etmiş bir insanım. Kişisel çıkarları için bazı kişiler hakkımda örgüt elemanı gibi ismimi çıkardı. Ben inançlı bir insanım, ülkücüyüm. Bazı kişilerin 30 Ağustos’ta ordudan atılacakları söyleniyordu. Bu şakaydı sonradan herkes konuşmaya başladı. Şakaydı ciddi oldu. FETÖ üyeliğine gelince 1 dolarla başlayayım. İki oğlum vardır. Birisi benim soyadımı taşıdığı için tutuklandı diğeri de yurtdışında eğitim görüyordu ama bunlar olunca çıkamadı. Benim oğlumun para koleksiyonu vardı. Oğlum bana 1 dolar verdi. O 1 dolar oradan cüzdanımda kaldığını düşünüyorum” dedi.

‘BİZİM İÇİN DELİLER EKİBİ DERLER’

Milliyetçi ve vatanperver birisi olduğunu ileri süren Kuzu, “Ülkü ocaklarında yetiştim. Bunu da ilk defa söylüyorum. 30 yıl boyunca MAK timinde görev yaptım. Benim hayatım insan kurtarmaktır. Bizler için deliler ekibi derler. Biz vatanseveriz, bayrak için ölürüz. MAK timi bayrak için canını verir. Bizlere ‘Deliler ekibi’ derler” sözünün ardından Gökhan Şahin Sönmezateş ayağa kalkarak ‘Ben deliler ekibinden değilim’ diye bağırdı.

Ömer Halisdemir’i şehit edenler böyle getirildi.. İlk sırada o vardı!

‘FETULLAH GÜLEN’İN MİLLİYETÇİ OLDUĞUNU SÖYLÜYORDU’

Kuzu, ifadesinde FETÖ ile bağlantısı olan kişi ile ilgili ise; “Ben bir baba olarak İzmir gibi bir yerde çocuğum uyuşturucuya bulaşmasın gibi kaygılarla, gittiği dershanedeki Arif’le tanıştım. Evlerine gittim ama sadece oğlunu düşünen bir baba olarak yardımcı olabilir diye. Arif’le zaman zaman sohbetler yapardık. Ama sadece baba olarak çocuğum için. İfademdeki risale okumak konusunu da ben kurguladım. Arif ve Yavuz isimli kişiyle de dini sohbetler yapmadım. Arif sadece Fetullah Gülen’in milliyetçi olduğunu söylüyordu. Diğer anlattıklarımı genel kültür ve aklımda kalan kırıntılara göre ben kurguladım. ” bilgisini verdi. Üs imamı olduğu yönündeki iddialarla ilgili Kuzu, “Üs astsubayı olduğum için düşmanım çoktu. Çiğli imamı olduğum doğru değil. FETÖ’cü değilim. Hiçbir zaman hiçbir kademesinde bulunmadım. Baskı altında bunları söyledim.

İfademdeki 57 kişilik listedeki isimlerin bazılarını ben yazdım bazıları da emniyette bana yazıldı verildi.Avukatım da görme engelliydi. İfademin altında nereye imza atacağı ona gösterildi ve imzaladı” diye konuştu.

‘AVUKATIM GÖRME ENGELLİYDİ’ DEDİ

Sanığın bu ifadelerinin ardından mahkeme başkanının, ifadesini avukat huzurunda verdiğini hatırlatması üzerine Kuzu, “Verdiğim bazı isimlere avukatım karşı çıktı. Sorgulamayı yapanlar ‘Sorun değil, hallederiz’ dediler. Avukatım dışarı çıkınca telefonu gösterip tehdit ettiler. Avukatım görme engelliydi. Böyle bir ortamda ifade verdim. FETÖ’ye üye olduğunu söylediğim 57 subay ve astsubay iddiası doğru değil. Bu kişilerin 40’dan fazlası zaten serbest bırakıldı.” diye konuştu.

Kaçak darbeci Zekeriya Kuzu Marmaris’te yakalandı

‘RAMAZAN KOMUTANIM HAKKINI HELAL ETSİN’

Bunun üzerine mahkeme Başkanı Kuzu’ya, ‘Taner Berber, Ramazan Elmas, Yakup Özcan gibi 57 kişinin FETÖ’cü olduğunu FETÖ/PDY örgütü üyesi olduklarını söylemişsin. Bu konuda ne diyeceksin’ diye sordu. Kuzu “O isimlerin hepsi uydurmadır. İsimleri söylemem için liste benim elime verildi. Ben de söyledim. Bana zorla yazdırdılar. Bu arada Sayın Başkanım Ramazan Elmas komutanım da ismini verdiğim için bana hakkını helal etsin” dedi. Mahkeme başkanı da ‘Kendi içinizde helalleşin’ dedi.
Zekeriya Kuzu menfezde yakalanmıştı.

Kuzu, Muhsin Yazıcıoğlu kazasına kurtarmak için gitmek istemediği konusunda basında çıkan iddiaların da gerçek olmadığını savundu.

Gündem Videoları için tıklayınız

Semih Terzi’nin emir astsubayı hakim karşısında

Zekai Aksakallı: Darbeci haini vuran kahraman aslanım

Kaynak: Hürriyet

12Orkide Yağları’nın eski ortağı gözaltına alındı

İzmir Cumhuriyet Başsavcıvekili Okan Bato’nun yürüttüğü soruşturma kapsamında, İl Emniyet Müdürlüğü Organize Suçlarla Mücadele Şubesi ekipleri, geçen Ağustos, FETÖ/PDY’ye finans sağladıkları öne sürülen iş adamlarına yönelik operasyonlarda, Küçükbay Şirketler Grubu sahibi Ahmet Küçükbay’ın da aralarında bulunduğu 25 kişi gözaltına alındı.

Soruşturmalar kapsamında, tutuklanan şüphelilere ait işletmeler TMSF’ye devredilmişti. TMSF’ye devredilen Küçükbay Şirketler Grubu’nun eski ortaklarından Halil Küçükbay hakkında da daha önce gözaltına alınanların ifadeleri doğrultusunda ve FETÖ ile bağlantılı kuruluşlara maddi destek sağladığı gözaltı kararı verildi.

Bugün sabah saatlerinde, polis Orkide yağlarının eski sahibi Ahmet Küçükbay’ın kardeşi Halil Küçükbay’ı evinde gözaltına aldı. Halil Küçükbay, sorgulanmak üzere Organize Suçlarla Mücadele Şubesi’ne götürüldü.

İzmirli Küçükbay ve Kavuklar’a FETÖ soruşturmasında kayyum atandı

Daha önce Ahmet Küçükbay FETÖ kapsamında tutuklanmıştı.

Gündem Videoları için tıklayınız

 
Kaynak: Hürriyet

11Zekai Aksakallı: Darbeci haini vuran kahraman aslanım

Ankara 14. Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki duruşmada, sanıkların ifadelerinin alınmasına devam ediliyor. Ali Güreli, ifadesinde, 13 Temmuz’u 14 Temmuz’a bağlayan gece İskenderun’da görevli olduklarını belirterek, sonrasında Diyarbakır’a gittiklerini kaydetti. Diyarbakır’da odada dinlenirken, akşam saatlerinde “malzemelerinizi alın, Ankara’ya gidilecek” denildiğini anlatan Güreli, Binbaşı Fatih Şahin’in kendisinden, uçakları yönlendirmede kullanılan cihazların da alınmasını istediğini aktardı.

Ömer Halisdemir’i şehit edenler böyle getirildi.. İlk sırada o vardı!

‘KİM KİME ATEŞ ETTİ GÖRMEDİM’

Haberlerde, “Ankara’da uçakların alçak uçuş yaptığını, İstanbul’da köprülerin kapatıldığını” duyduğunu belirten Güreli, Ankara’ya TBMM’yi korumaya gittiklerini düşündüğünü söyledi.  Güreli, Ankara’ya gitmek için bindiği Casa uçağında Semih Terzi’yi gördüğünü kaydederek, uçağın Etimesgut’ta Özel Hava Alay Komutanlığı’na iniş yaptığını, sonrasında hazır bulunan iki helikopterle Gölbaşı’ndaki Özel Kuvvetler Komutanlığına geçtiklerini anlattı.
Özel Kuvvetler Komutanlığına geldikleri sırada bir çatışmanın çıktığını belirten Güreli, “Ben, Terzi’nin 15-20 metre gerisinden yürüyordum. Çatışma çıktı, kendimi yere attım. Kim, kime ateş etti görmedim.” dedi.

‘GÜNDEMİ TAKİP ETMİYORUM’

Mahkeme Başkanı İsmail Ademoğlu’nun “Casa tipi uçağa bindiğinizde Semih Terzi’nin, uçak teknisyeninden kulaklık isteyerek, birileriyle görüştüğü belirtiliyor. Kimle görüşmüş olabilir?” sorusuna, Güreli, “Bunu bilmemiz mümkün değil.” yanıtını verdi. FETÖ/PDY ile bir ilişkisinin olup olmadığının sorulduğu Güreli, “FETÖ/ PDY üyeliği gibi bir şeyim yok. Bunlarla en ufaktan, yakından alakam yok. Ben böyle bir şey olduğunu bile bilmiyorum, böyle bir yapıdan haberim yoktu. Ben gündemi takip etmiyordum.” karşılığını verdi.

Semih Terzi’nin emir astsubayı hakim karşısında

Güreli, “FETÖ tarafından sana yaklaşan hiç mi kimse olmadı?” sorusu üzerine, “Jandarma astsubaylığına başvurdum, üniversite sınavına girdim, sınavla kazandım. Bunlarla alakam olmadı. Cemaat okulları falan derlerdi alakadar olmazdım.” dedi.  “15 Temmuz’u kim yapmış olabilir? sorusuna, Güreli, “İçimizde oluşan hainler” yanıtını verdi.

‘EMİR KOMUTA İÇERİSİNDE HAREKET ETTİ’

Mahkeme Başkanı Ademoğlu’nun, “Milletin namusunu korumak için verilen silahlar millete döndü, sen bunun farkında değil misin?” sorusuna, Güreli, “Öyle oldu.” yanıtını verdi. Güreli’nin avukatı Ercan Soylu da Terzi’nin emir astsubayının bilmediği bir şeyi, müvekkilinin bilmesinin mümkün olmadığını iddia etti.
Yargılanan şüphelilerin, toplumda terörist gibi görülmesinin doğru olmadığını savunan Soylu, “Ömer Halisdemir gerçek bir kahraman, emir komutanın gereğini yapmıştır. Belki de Zekai Aksakallı Paşa darbeci. Ömer Halisdemir bunu idrak edebilir mi? Edemez. Emir komuta işte bu. O yüzden hepimiz Ömer Halisdemir’i alkışlıyoruz. Kalkıp da ‘Niye emir komutaya uydunuz.’ demek benim açımdan samimi gelmiyor.” ifadesini kullandı.
Semih Terzi öldükten sonra Özel Kuvvetler Komutanlığı’na giden ekibin Albay Ümit Bak’ın emrine girmediğini savunan Soylu, müvekkilinin darbeyle cemaatle ilişkisinin olmadığını ileri sürdü. Soylu, “Müvekkilim sadece Ömer Halisdemir gibi görevini yerine getirmiştir. Emir komuta içerisinde görevini ifa etmiştir. İhraç edildikten sonra bile ‘Görevime dönmem, Suriye’de arkadaşlarımın yanında olmam gerekiyor.’ demiştir. Darbeyle alakası yoktur.” diye konuştu.

‘DARBECİ HAİNİ VURAN KAHRAMAN ASLANIM’

Sanık avukatlarından Basri Aydın’ın, “Zekai Aksakallı Paşanın, darbe gecesi Özel Kuvvetler Komutanlığı’nda birini öpüp tebrik ettiği söyleniyor. Bu kişi kim?” sorusuna, Güreli, “Zekai Aksakallı, ‘darbeci haini vuran kahraman aslanım’ diyerek, yerde vurulmuş halde yatan Ömer Halisdemir’i öptü.” yanıtını verdi.

“Binbaşı Fatih Şahin’le daha önce operasyona çıktınız mı? Size almanızı söylediği şeyler nelerdi?” sorusu üzerine Güreli, “Bir defa çıktık. O gün almamı istediği telsizler çok büyük ve ağırdı. O telsizi alıp almayacağımız operasyonun yerine göre değişir. Uçaklara işaretleme yapacaksanız alırsınız.” dedi.

“Fatih Şahin’in hain olduğunu düşündünüz mü?” sorusuna, Güreli, kendilerini bırakıp gittiğinde böyle düşündüklerini söyledi. Hukukçu Kadınlar Platformu Başkanı Avukat Figen Şaştım da mahkemeye müdahillik talebinde bulunduklarını belirterek, Mahkeme Başkanı Ademoğlu’ndan, sanıklara, yalan beyanda bulunmalarının suç olduğunu hatırlatmasını istedi.

Sanık avukatları, müdahilliğine karar verilmemiş bir kişinin mahkemeden bu şekilde talepte bulunmasının yanlış olduğunu söyledi.

Kaynak: Hürriyet

10‘Glock’ tabancayla FETÖ sorgusuna katılma iddiası

Ali Ekber ŞEN / MERSİN, (DHA)- MERSİN’de Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanması’nın (FETÖ/PDY) Büyükşehir Belediyesi’ndeki bağlantılarına yönelik yapılan soruşturma kapsamında, sorgulamaya belinde suikast silahı olan Glock marka tabanca ile girdiği iddia edilen eski polis Vahit Vardar’ın durumunun araştırılmasına karar verildi.
FETÖ/PDY davasının 11’i tutuklu 32 sanığın 10 yıldan ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası istemiyle yargılandığı davanın 7’nci Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki ilk duruşmasının ara kararı çıktı. Tamamı Terörle Mücadele (TEM) Şubesi polisleri tarafından kameraya kaydedilen duruşmanın çözümü ise sürüyor.
BELİNDE SİLAHIYLA SORGUYA KATILDI MI?
‘Terörizmin Finansmanının Önlenmesi Hakkındaki Kanunu’na muhalefet’, ‘silahlı terör örgütüne üye olma’ suçlarından gözaltına alınıp tutuklandıktan 1 ay sonra tahliye edilen eski Büyükşehir Belediyesi Başkanvekili Mehmet Özgür Sanal’ın yaptığı savunma ilk duruşmaya damgasını vurdu. Sanal ifadesinde şöyle dedi:
“Sorguda iken sonradan polislikten atıldığını öğrendiğim Vahit Vardar da içeriye alındı. Bu kişinin belinde ‘Glock’ marka tabanca vardı. Ben ifade verirken bir süre sonra bu şahıs dışarıya çıkıp, Mersin Ülkü Ocakları Başkanı arkadaşım Alican Özbayrak ile yeniden sorguya girdi. Sürekli Başkan Burhanettin Kocamaz’ın ihalelerdeki sorumluluğu, rolü ve Mersin’in tanınmış işadamlarıyla para trafiğini sordular. Bu sırada Alican’a ‘Sorduğumuz soruları duydun, git bunları Başkan Kocamaz’a ilet’ dediler. Bu operasyonun birinci amacı Burhanettin Kocamaz’a haber ulaştırıp masaya oturtmaktı.”
Mahkeme heyeti, 3 gün süren duruşma sonunda verdiği ara kararında Vahit Vardar’ın sorguya belinde tabancayla katılıp katılmadığının belirlenmesine; bu kişi ile ilgili bir soruşturma olup olmadığının Mersin Cumhuriyet Başsavcılığı’na ve TEM Şube Müdürlüğü’ne sorulmasına karar verdi.

FOTOĞRAF
Kaynak: Hürriyet

9FETÖ sanığı emekli polis müdürleri suçlamaları kabul etmedi

Kemal ATLAN/ESKİŞEHİR, (DHA) – ESKİŞEHİR’de FETÖ/PDY soruşturması kapsamında tutuklanan emekli 1’inci sınıf emniyet müdürleri Mustafa Özefe ile Mustafa Ormancı’nın yargılanmasına başlandı. Mustafa Ormancı, “Alkol alırım ve biraz çapkın bir kişiydim. Benim bunlara yakın olduğumu biri çıkıp kanıtlasın cezaevinde kendimi öldürürüm” dedi.
Eskişehir Emniyet Müdürlüğü’nde müdür yardımcısı olarak görev yaptıktan sonra 1’inci sınıf emniyet müdürü rütbesiyle emekliye ayrılan Mustafa Özefe ile Mustafa Ormancı, FETÖ/PDY soruşturması kapsamında gözaltına alınıp 5 Eylül 2016 tarihinde çıkarıldıkları mahkemece tutuklandı. FETÖ/PDY üyesi olmakla suçlanan ve haklarında 10’ar yıla kadar hapis istemiyle Eskişehir 2’nci Ağır Ceza Mahkemesi’nde dava açılan Mustafa Özefe ile Mustafa Ormancı’nın yargılanmasına başlanıldı.
“ALLAH ONLARIN BELASINI VERSİN”
Tutuklu sanıklar Özefe ve Ormancı suçlamaları kabul etmedi. Sanıklardan Mustafa Özefe 31 yıl polislik mesleğini sürdürdüğünü ve emekli olduğunu belirterek şunları söyledi:
“Bu zamana kadar devletin bekası için suçlularla mücadele ettim. Şu anda yargılandığım adliyeye birçok suçlu getirdim. FETÖ şüphelisi olarak yargılanıyor olmaktan hicap duyuyorum. Kesinlikle terör örgütü üyesi değilim. Böyle bir yapılanma içerisinde asla bulunmadım. Demokrasiye bağlı bir insanım. Ben ve ailem o gece yaşanılan olaylardan üzüntü duyduk. Elim olayın tekrar yaşanmamasını umuyorum. Milli iradeyi kimse bozamaz. Girişimi yapan zihniyet ile hiçbir alakam yoktur. FETÖ üyeliğini asla kabul etmiyorum. Darbecilerden ben de şikayetçiyim. Beni de mağdur ettiler. Allah onların belasını versin. İddianamenin neresinde silahlı terör örgütüne üye olduğum ve hangi eylem içerisinde olduğum konusunda delil vardır? Dosyada hiçbir somut delil bulunmamaktadır. Hakkımda Bylock çıktısı vardır. 26 Ağustos 2016 tarihinde program üzerinden yapılan sorgulama üzerine ‘ByLock’ kullandığım iddia edilmiştir. Başka pozisyonlarda aynı dosyada olan kişiler tutuksuz yargılanmıştır. 6 aydır tutukluyum. Ben ‘ByLock’ kullanmadım. Belirtilen numara benim adıma kayıtlıdır. Eşim kullanır, zaman zaman ben kullanırım. Biri ilköğretim diğeri lise de okuyanla birlikte 4 çocuğum var. Emekli maaşım yarıya indirilmiştir. Çalışıp aileme yardım etmem gerek. 6 aydır tutukluyum. 7 yaşındaki kızım ilk karnesini aldı ve karnesini göstermeye cezaevine getirdi. Bana neden karne almaya gelmediğimi sordu. Lisede okuyan kızımın ilik yetmezliği hastalığı vardır. Bundan dolayı yanında olmam gerek. Tutuksuz yargılanmak üzere tahliyemi istiyorum.”
“ALKOL ALIRIM VE BİRAZ ÇAPKIN BİR KİŞİYDİM”
Kendisini daha önceden kalp ameliyatı geçirdiği ve ayrıca şeker hastası olduğunu belirten diğer tutuklu sanık Mustafa Ormancı da suçsuz olduğunu savundu. Tahliyesini isteyen Ormancı şöyle konuştu:
“Vatan haini gibi gösterilerek karşınıza çıkartılmaktan üzüntü duyuyorum. Örgüte yakın olsaydım emniyet müdürü olurdum. Vazifemi yaptığım sürece önderim Mustafa Kemal Atatürk olmuştur. İlkokulu bitirmiş bir şarlatanın emrine uyacak bir kişi olmadım. Devleti yönetenlerin bir ara methiyeler düzdüğü vatan haini olan adını bile ağzıma almak istemediğim o örgütün içinde olmadım. O alçak ve şerefsizlere yakın olsaydım emniyet müdürü olurdum. Onlara yakın olsaydım kızağa çekilmezdim. Onlara yakın olsaydım polis okulu ve polis akademisi sınavlarına giren oğlum sınavları kazanırdı. Alkol alırım ve biraz çapkın bir kişiydim. Benim bu yönümü Eskişehir’de görev yapanlar bilir. Dinine bağlı ancak dini vazifelerimi yerine getirmeyen birisiyim. Benim bunlara yakın olduğumu biri çıkıp kanıtlasın cezaevinde kendimi öldürürüm. Verdiğiniz ceza umurumda olmaz. Eşim dini vecibelerini yerine getiren bir kadın ben onu başka kadınlarla aldattım, içki içtim. Eşim cezaevine geldi. Bana bu senin son şansın tövbe et dedi. Ben tövbe ettim. Bana bu alçak suçu layık görenleri Allah’a havale ediyorum. Telefona bir-kaç program indirdim. Bu programlarla kadınlarla tanışıyordum ve konuşuyordum. ByLock programını kullanmadım. Bilseydim o programı da indirir ve kadınlarla tanışmak için kullanırdım. Kullansam açıklıkla söylerim. Bank Asya ile hiç bir hesabım yok. Oğlum Bosna Hersek’te üniversite okudu. Orada okula giderken, yatay geçişle Turgut Özal Üniversitesi’ne geçti. Oğlum Bank Asya’dan hesap açtı. Oraya para yatırdık. Benim Bank Asya’ya açılmış bir hesabım yok. Ülkenin hakkını ona, buna peşkeş çekenler ortalıkta dolaşırken ben onlara yaklaşmayın diyen biri olarak cezaevinde ölümü bekliyorum.”
Eskişehir 2’nci Ağır Ceza Mahkeme heyeti, resmi kurumlara yazılan yazıların beklenmesi için duruşmayı 9 Mayıs’a ertelerken 2 sanığın tahliye taleplerini kabul etmeyerek tutukluluk hallerini devamına karar verdi.

FOTOĞRAFLI
Kaynak: Hürriyet

8Erdoğan’a suikast girişimi davasına devam edildi

Berber savunmasında polis ifadesinde Gökhan Sönmezateş ile Ankara’da buluştuğunu anlattığını ancak ailesi ile tehdit edildiği için böyle bir kurgu yaptığını söyledi.

Berber, darbe teşebbüsü günü bomba ile meskun mahal ve kapı açma eğitimi aldıklarını da kabul etti. Ancak bunun suikast teşebbüsü ile ilgisi olmadığını söyleyerek “Gökhan General havaalanından geldikten sonra yanına gittim ve bana terör operasyonu yapılabileceğini, hedefin bir terör lideri olduğunu bir ekiple destek istenebileceğini söyledi. 12 kişilik bir ekip oluşturdum. Bunları mesai sonrası olduğu için birliğe çağırdım. Kuzu başçavuş ile Gökhan generalin yanına gittim. İstanbul’dan özel kuvvetlere bağlı bir ekibin geleceğini ve bizim de onların emniyetini almamızı istedi. Ben de Kuzu ile yanından ayrıldım. Personelimin yanına gittim. Telefonlarını arabalarına bırakmalarını istedim. Ben de öyle yaptım. Sonra da depoda buluşup, ben Gökhan generale olayın mahiyetini sordum. Terör operasyonu olduğunu söyledi. Bu bilgiyi ekibime verdim. Telefonları herkes kapattı, bıraktık. Ekibimi ‘toplayarak çatışmaya girmeyeceğiz. Ancak isteyen evine dönebilir’ dedim. Arkadaşlarım vatan millet sevgisiyle kabul etti. Bugünler için eğitim aldığı söylediler” dedi.

“ÜSTLERİM BİLİYOR DİYE DÜŞÜNDÜĞÜM İÇİN HABER VERMEDİM”

22.30 gibi özel kuvvetler ekibinin piste geldiğini, yanına gidip gelenlerin karşılandığını ifade ederek, Şükrü Seymen’le karşılaştığını hiç silahları olmadığını belirtmesi üzerine de kendi silahlarından verdiğini söyledi. Bu sırada mahkeme başkanı bu tür operasyonları neden üstlerine haber vermediğini ve kendisinin amiri bir kişiden emir aldığını sorması üzerine Berber, şöyle yanıt verdi: “Kendisi genelkurmayda görevliydi. Bu nedenle de üssüme bunu bildirmedim. Ayrıca kendisi de o sırada üste bulunmuyordu, nerede olduğundan haberim yoktu. Ben biliyorsam üstlerimin de bildiğini böyle bir operasyondan bilgisi olabileceğini düşündüm.”

“SİLAHLARI NEDEN ZİMMETSİZ VERDİNİZ”

Mahkeme başkanının silahların zimmet karşılığı verip vermediğini ve bunun uygun olup sorunca Berber, “Zimmete kaydetmemiz lazımdı ama Sonuçta operasyona gidiyoruz. Bizden de malzeme isteniyor. Onların hiç malzemesi yoktu. Ayrıca orada böyle bir ortam olmadı. Silah verme yetkimiz yok ancak aciliyet varsa olabilir” cevabı verdi.

Taner Berber savunmasına darbeden nasıl haberdar olduğunu da şöyle açıkladı: “Gökhan generalim depoda TSK’nın yönetime el koyduğunu, emirlerin genelkurmaydan alınacağını ve operasyonun da devam edeceğini açıkladı. “ Mahkeme başkanı bunun üzerine Berber’e, “Ülkede bu kadar karışıklık var. TSK yönetime el koymuş biz neden terör operasyonu yapıyoruz. Nasıl bir şey diye sormadınız” diye soru yöneltti. Berber, “Bunları soracak olmadı” yanıtını verdi.

EMİR KOMUTA ZİNCİRİ SEYMEN’DE

Gökhan Sönmezateş’in emir komuta zincirinin Şükrü Seymen’de olduğunu ve onun emirleri doğrultusunda hareket edeceğimi bildirmesi üzerine planlama yaptıklarını kaydetti. Berber özel kuvvetler için tedbir amaçlı 25 bin mermiyi yanlarına aldıklarını Taner Berber söyleyince mahkeme başkanı yine soru yöneltti:
“25 bin civarı mermi ve makineli tüfekleri neden aldınız?” Bu soruya da Berber, “Özel kuvvetler silahsız olduğu için ihtiyaç olabilir diye alındı. Sandıkta ne varsa olduğu gibi aldık. İlla kullanılacak diye alınmadı.”

ANLADIĞIMDA İŞ İŞTEN GEÇMİŞTİ

Berber uzun süre pistte helikopter çalışır vaziyette bekledikten sonra nereden geldiği belli olmayan bir emirle 02.20 gibi havalandıklarını belirtti. Berber Marmaris’e indikten sonra sadece özel kuvvetler ekibinin emniyetini aldıklarını villaların olduğu alanın içine girmediklerini ekledi. Görevinin sadece ekibiyle özel kuvvetleri güvenliğe almak olduğunu kaydetti. Berber olan biteni ise geri çekildikleri sırada öğrendiğini şöyle anlattı:
“Yanımıza 3 kişinin geldiğini gördüm. Kimliklerini sordum. Bana polis kimliğini gösterdi. Bana polis kimliğini gösterince olayların çok farklı cereyan ettiğini anladım. Ama iş işten geçmişti.”

Saldırı sonrası yaşanan çatışmalar ve kaçışlarını anlattı. Kimseyi öldürmek gibi bir kasıtları olmadığını ellerindeki silaha göre isteseler daha fazla zayiat verilebileceğini öne sürdü.

NEDEN ÖĞRENİNCE TESLİM OLMADIN?

Mahkeme Başkanı olayın gerçek yüzünü gördüğü halde neden teslim olmadığı sorusu yöneltince Berber, “Bunun iki nedeni var. Biri grup psikolojisi. Ayrı hareket etmek istemedim. İkincisi de teslim olduktan sonra polislerce birçok askerin öldürüldüğünü duydum. Ellerinden vurulduğunu parmaklarının koptuğunu gördüm. Bugün de orada o an teslim olmadığım için iyi yapmışım diyorum. Araziye çıktığım için de pişman değilim” yanıtını verdi. Mahkeme başkanının soruyu yinelemesi üzerine aslında daha sonra teslim olmayı, yatıştıktan sonra teslim olmak istediğini ekledi.

TEK İMAM TANIRIM O DA CAMİ İMAMI

Mahkeme Başkanı savunması sırasında Berber’e FETÖ üyesi olup olmadığı, kimleri tanıdığı, tanıdığı imam olup olmadığı ile ilgili soruyu da şöyle yanıtladı:
“İddianamenin önemli kısmı FETÖ faaliyetinde bu darbe girişimim yapıldığı yönünde. Kamuoyunda da bu yönde mutabakat olduğu iddia ediliyor. Bizlerin de bu örgütün üyesi olduğumuz iddia ediliyor. Bizler askeri okuldan bu yana çeşitli araştırmalara tabi utulduk. Örgütle irtibatımız ilgimiz olsaydı ortaya çıkardı. Ben dahil hiçbirimizin örgütle alakası yok. Bu oluşumla ilgisi olmayacak birisi varsa arkamda duran gruptur. Bylock’un ne olduğunu emniyette öğrendim. Okullarına gitmedim bankalarının önünden dahi geçmedim. Vatanını seven Atatürk ilkelerine bağlı milliyetçi bir subayım. Örgütle bağım yok. Ben bir imam tanırım o da cami imamı. Onun dışında başka imam bilmem. Nedir ne iş yaparlar bu imamlar? Yapıyı tanımadığım için bilemem.”

NEDEN ÇİĞLİ ÜS SEÇİLDİ?

Mahkeme Başkanı savunmasının sonlarına doğru Berber’e şu soruyu yöneltti:
“Gökhan Sönmezateş Ankara’dan geliyor. Özel Kuvvetler İstanbul’dan geliyor. Marmaris’e yakın Aksaz gibi birçok birlik varken neden Çiğli üs olarak seçildi?

Berber bu soruya, “Askerliğin özü esası emirlere riayet etmektir. Ben de emirlere uydum. Bir de birliğime tecrübe olur diye düşündüm” cevabı verdi.

Öğleden sonra Paşa lakaplı Zekeriya Kuzu’nun savunmasını yapması bekleniyor.

 
Kaynak: Hürriyet

7FETÖ’den tutuklanan kadın öğretmen: 5 yıl çatışmaların içinde görev yaptım

Gürkan YILMAZ/KASTAMONU, (DHA)- KASTAMONU’da, FETÖ/PDY soruşturması kapsamında tutuklanan öğretmen Duygu A.’nın yargılanmasına başlandı.
15 Temmuz darbe girişiminin ardından başlatılan soruşturma kapsamında, örgütün şifreli haberleşme programı ‘ByLock’ kullandığı iddiasıyla tutuklanan Aktif Eğitim-Sen üyesi Duygu A., Kastamonu Ağır Ceza Mahkemesi’nde ilk kez hakim karşısına çıktı. ‘Silahlı terör örgütüne üye olmak’, ‘Anayasal düzeni ortadan kaldırmak’, ‘Türkiye Cumhuriyeti hükümetini ortadan kaldırmaya ve görevini yapmasını engellemeye teşebbüs etmek’ suçlarından yargılanan sanık Duygu A., 5 yıldır Diyarbakır’ın Kulp İlçesi’nde bir okulda öğretmenlik yaptığını söyleyerek şöyle dedi:
“2011 yılında KPSS ile Diyarbakır Kulp ilçesine öğretmen olarak atandım. Bu yapının ev ve yurtlarında kalmadım. Vatanıma, milletime saygılıyım. 5 yıl içinde çatışmaların, bombaların içerisinde öğretmenlik yaptım. Tayinimi hiçbir şekilde istemedim. Türkçe bilmeyen öğrencilerime Türkçe’yi öğrettim. Sırf o çocuklar dağa çıkmasın diye uğraş, çaba verdim. Vatan sevgisini onlara aşıladım. Sendika üyeliğim ise mesleğimde ilk olmamdan dolayı. Herkes bu sendikaya üye oluyordu. Kimse bana bu sendikanın kötü olduğunu söylemedi. Ben maaşımın çoğunu öğrencilerim ile paylaşan bir insanım. Sendikaya üye olmam devlet tarafından onaylı olmasıydı. Bu darbe girişimini zaten lanetledik. Aynı gece bayrağımı alarak babam ile birlikte Cumhuriyet Meydanı’na gittik. Ben vatanımı çok seviyorum. Hayallerim yarım kaldı. 6 aydır cezaevindeyim. Özgürlüğüme kavuşmak istiyorum. Hiçbir şekilde de ByLock kullanmadım.”
Duygu A., savunmasını yaparken ağladığı sırada salonda bulunan annesi de gözyaşı döktü ve baygınlık geçirdi. Sanığın annesi yakınları tarafından dışarıya çıkarılırken, mahkeme öğretmen sanığın tutukluluk halinin devamına karar vererek duruşmayı erteledi.
Kaynak: Hürriyet

6Başbakan Yıldırım’dan bozkurt işareti

Ümit KOZAN-Bahar DEMİREL-Nursima KESKİN / ANKARA, (DHA) – AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Binali Yıldırım, partisinin TBMM’de düzenlenen grup toplantısındaki konuşması sırasında, salondaki bir grup ziyaretçiye bozkurt işareti yaparak, seslendi. Yıldırım, “Milliyetçi ve ülkücü kardeşlerim, ‘Önce memleketim, önce milletim’ dediler ve birlikte yola çıktık. Nasıl unuturuz?” dedi.

Başbakan Binali Yıldırım, AK Parti’nin Meclis’teki grup toplantısında hitap etti. Bazı ülkelerden, son dönemde, terörü destekleyen ırkçı ve ayrımcı söylemler yükseldiğini söyleyen Başbakan Yıldırım, “İsmi ne olursa olsun, bütün terör örgütlerinin hedefi insandır. Bugün bizim kapımızı çalan tehdit unutulmasın ki yarın bunların sırtını sıvazlayanların da kapısını zorlayacaktır. Son dönemde, bazı ülkelerden terörü ve şiddeti desteleyen ırkçı ve ayrımcı söylemler yükseliyor. İsrail Meclisi’nin ezan kısıtlaması Avrupa’da yükselen İslam karşıtı söylemler çok ama çok tehlikeli bir gelişmedir” diye konuştu.

“PENSİLVANYA’DAKİ FİTNE YUVASINDAN ‘HAYIR’ OYU TALİMATI ÇIKIYOR”

Anayasa değişikliği referandumuna ilişkin açıklamalarda bulunan Yıldırım, terör örgütlerinin ‘Hayır’ kampanyası yürüttüğünü dile getirerek, “Siz bakmayın, ‘Hayır’ türküsüyle milletin içini karartan bu felaket tellallarına. Ne diyor bu tellallar? ‘Ülke bölünecek’. Bu referanduma ‘Evet’ deyince ülke bölünecek olsa önce Kandil, koşa koşa ‘Evet’ der. Onların amacı Türkiye’yi bölmek değil mi zaten? Böyle fırsat gelmiş ayaklarına teperler mi? FETÖ terör örgütü ‘Hayır’ kampanyası yapıyor. Pensilvanya’daki fitne yuvasından ‘Hayır’ oyu talimatı çıkıyor. Bunlar memleketin yararına olacak hiçbir şeye ‘Evet’ derler mi? Demezler. O yüzden de ‘Hayır’ diyorlar” dedi.

“İŞSİZLİKTE İSTEMEDİĞİMİZ UFAK TEFEK OLUMSUZLUKLAR YAŞANDI”

Ekonomide yaşanan gelişmelere de değinen Başbakan Yıldırım, şöyle konuştu: “Son dönemde işsizlikte istemediğimiz ufak tefek olumsuzluklar yaşandı; ama bunlar geçici. Bunların hepsini aşıyoruz. 2016 yılının sonunda almaya başladığımız kararlar yavaş yavaş etkilerini göstermeye başladı. İşte görüyorsunuz. Döviz kurlarındaki iniş devam ediyor. Yukarı çıkarken yaygara yapanlar, aşağı doğru inerken sus pus ağızlarını; bıçak açmıyor. İstihdam seferberliği başlattık. İnşallah 2017, istihdamda seferberlik yılı olacak. Hükümet olarak biz de destek adımlarımızı attık. İşe gereceklere destek olmak için vergi kolaylığı, işletmelerin finansmana erişimi gibi imkanlar getirdik”

20 BİN 127 ÖĞRETMEN ATAMASI, İŞLEMLER MART’TA

Konuşmasında, öğretmen adaylarına atama müjdesi veren Başbakan Yıldırım, “Öğretmen adaylarımız içinde bir müjdemiz var. 20 bin 127 öğretmenin atamasını yapmaya karar verdik. Mart ayında işlemler başlıyor” dedi.

“TÜRKİYE’NİN ETRAFINI TERÖR ÖRGÜTLERİNİN EGEMENLİK ALANI OLARAK PARSELLEMELERİNE İZİN VERMEYECEĞİZ”

Cumhurbaşkanlığı Sarayı’nda dün gerçekleştirilen Bakanlar Kurulu toplantısında, Türkiye’nin uluslararası ve bölgesiyle ilişkilerinin ele alındığını belirten Başbakan Yıldırım, “Fırat Kalkanı Harekatı’nı konuştuk. Daha ötesini Münbiç ve Rakka’yı konuştuk. Şu bilinmelidir ki Türkiye’nin etrafını terör örgütlerinin egemenlik alanı olarak parsellemelerine asla izin vermeyeceğiz. Terör örgütünün adı ne olursa olsun hiç fark etmez, ister dayı olsun ister yeğen olsun ister kuzen olsun ister kardeş olsun, bunların topunu bu ülkeye tehdit olmayacak şekilde kökünü kazıyacağız. Terör örgütleri arasında ayrım yapanların şunu iyi bilmesi lazım. Bizim için PKK eşit YPG eşit PYD eşit DEAŞ eşit FETÖ. Hepsi aynı derecede terör batağına batmış katiller sürüsüdür. Türkiye’nin ulusal güvenliği ve çıkarları için bunların hepsiyle amansız mücadelemiz devam edecek. Bab’da şehrin tamamı kontrol altına alındı. Şimdi temizlik harekatı yapılıyor. Bu yüzden şehirde güvenliğin tam olarak sağlanması bir miktar daha zaman alacak” diye konuştu.

“FETÖ GELECEK, HESAP VERECEK”

Fethullah Gülen’in iadesiyle ilgili de açıklamalarda bulunan Yıldırım, “Devleti FETÖ denen illetten temizleme konusunda da aralıksız çalışıyoruz. ABD’li yetkililerle iade konusunda görüşmelerimiz devam ediyor. Yeni yönetimin bu konuda daha anlayışlı ve duyarlı olacağını görüyoruz. Şartlar ne olursa olsun FETÖ gelecek, hesap verecek” dedi.

BAŞBAKAN’DAN KILIÇDAROĞLU’NA: ŞİLİ’YE KADAR UZANACAĞINIZA ŞİLE’YE GİTSEYDİNİZ

Anayasa değişikliği referandumu için yürüttüğü ‘Hayır’ kampanyası üzerinden CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’na seslenen Başbakan Yıldırım, şunları söyledi: “Türkiye’nin istikrarlı bir şekilde gelişmesini sağlayacak ne varsa bunlar ‘Hayır’ dediler. Şimdi de Türkiye’nin demokratik dönüşümünü engellemek için kampanya başlattılar. Buradan açık bir şekilde Sayın Kılıçdaroğlu, sana sesleniyorum. Kılıçdaroğlu, halk oylaması için bir ilham peşinde. Nerede bulmuş ilhamı? Şili’de. Adamlar bir film yapmış, CHP de ondan medet ummuş. Tamam, anladık. Uzun yıllar halka güvenmediniz. Seçkin takıldınız; ama hani değişiyordunuz? Hani artık halkı esas alacaktınız? Şili’ye kadar uzanacağınıza Şile’ye gitseydiniz. Bu ülkenin köylerine, kasabalarına gitseydiniz. Gidip, de bir kahvehanede otursaydınız bizim bilgilerden daha çoğunu orada size öğretirlerdi. Şili’ye boşu boşuna niye gittiniz? Ama kafa takılmış, farklı. Kafa bu ülkeye yabancı, halkın aklına güvenmiyor. Sayın Kılıçdaroğlu, senin bu derdin bu kafayla derman bulamaz. Nereye gidersen git”

“REJİMİN ADI BELLİ, CUMHURİYET”

‘Rejim değişikliği’ tartışmalarına da değinen Yıldırım, “Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün vizyonuyla muasır medeniyetler seviyesini yakalamaya çalışıyoruz. Milletin adamları merhum Özal’ın, merhum Türkeş’in, merhum Yazıcıoğlu’nun, merhum Menderes’in, merhum Erbakan’ın özlem duyduğu, gerçekleştiremediği cumhurbaşkanlığı hükümet sistemini hayata geçiyoruz. Rejim meselesi, diyerek meydanlarda konuşacaklar, kendilerini boşa yormasın. Rejimin adı belli, cumhuriyet. Milletiyle, üniter yapısıyla, bölünmez, bir ve beraber cumhuriyet. Biz, iki başlı yönetim biçimini değiştirerek, güçlü meclis yapısıyla cumhurbaşkanlığı hükümet sistemini getiriyoruz”

“SİYASET ANLAYIŞIMIZDA HİZMET EDERKEN SEÇMEN AYRIMI YAPMAK YOK”

Başbakan Yıldırım, şöyle devam etti: “Bir de tutturmuşlar ‘Efendim, cumhurbaşkanı partili olur mu?’. Olur, bal gibi olur. Kurucu genel başkanımız, Cumhurbaşkanı’mız Recep Tayyip Erdoğan, cumhurbaşkanı olmadan önce hem AK Parti’nin genel başkanıydı hem de başbakandı. Başbakan olarak Türkiye’yi kim imar etti yeni baştan? Erdoğan ve arkadaşları. Millete hizmetlerden faydalanırken, partisi mi soruldu? Bizim siyaset anlayışımızda hizmet ederken, seçmen ayrımı yapmak asla yoktur. Bizim için geçerli tek kural, hizmette siyaset olmaz. Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi meşru yönetim erkleri arasındaki koalisyonu güçlendiriyor” diye konuştu.

BAŞBAKAN’DAN BOZKURT İŞARETİ

Başbakan Yıldırım, konuşması sırasında bir ara, bozkurt işareti yaparak, grup toplantısının yapıldığı salondaki ziyaretçilere seslendi. Yıldırım, “Milliyetçi ve ülkücü kardeşlerim, ‘Önce memleketim, önce milletim’ dediler ve birlikte yola çıktık. Nasıl unuturuz?” dedi.
Kaynak: Hürriyet

5Antalya’da FETÖ sanığı polislerin yargılanmasına başlandı

Mustafa KOZAK/ANTALYA, (DHA) – ANTALYA’da FETÖ/PDY soruşturması kapsamında mesleklerinden ihraç edilip haklarında ‘terör örgütü üyeliği’nden dava açılan 22 eski polisin yargılanmasına başlandı. 19’u tutuklu 22 sanık, 15 Temmuz’da darbecilere karşı görev yaptıklarını ileri sürerek, suçlamaları kabul etmedi.
Antalya’da FETÖ/PDY soruşturması kapsamında mesleklerinden ihraç edilen 22 polis hakkında açılan davanın görülmesine Antalya 8’inci Ağır Ceza Mahkemesi’nde başlandı. Aralarında emniyet müdürü ve ilçe emniyet amirilerinin de bulunduğu 19’u tutuklu 22 sanık, terör örgütü üyeliği suçundan 10 yıla kadar hapis istemiyle yargılanıyor. Bazıları Bank Asya’da hesap açtırıp, çocuklarını terör örgütüyle irtibatlı olduğu iddia edilen okullara ve dershanelere gönderip, telefonlarında kriptolu haberleşme sistemi ‘ByLock’ programı tespit edilen sanıklar, suçlamaları kabul etmedi.
Sanıklardan komiser yardımcısı İbrahim S., kendi halinde yaşayan bir memurken terör örgütü üyeliği suçlamasıyla gözaltına alındığını iddia etti. İbrahim S., darbe girişimi sırasında darbecilere karşı Topçular’daki Tugay Komutanlığı önünde 40 saat aralıksız görev yaptığını söyledi. Buna karşılık 18 Temmuz günü İçişleri Bakanlığı’nca açıağa alındığını, ardından tutuklandığını belirten İbrahim S., “Ben bu vatan için şehit olmayı göze almış biriyim” dedi.
Akseki Emniyet Amiriyken 18 Temmuz’da açığa alınıp ardından tutuklanan Aşır Y. de suçlamaları kabul etmedi. Kendisinin terör örgütü üyesi değil, terörle mücadele eden bir gazi olduğunu savunan Aşır Y., “Ben 15 Temmuz gecesi sabaha kadar Akseki’de görev yaptım. İlçenin en rütbeli amiri bendim. Ertesi gün görevime devam ettim. Ben geçmişte Silopi’de görev yaptım. El bombasıyla yaralandım. Halen vücudumda 30 civarında şarapnel parçasıyla yaşayan bir gaziyim. Açığa alınınca Kırşehir’deki ablamın evine misafirliğe gitmiştim. Ablamın evinde gözaltına alındım. ByLock kullandığıma ilişkin iddiaları da kabul etmiyorum. Ben böyle bir programı ne indirdim, ne kullandım” dedi.
Antalya Emniyet Müdürlüğü Çevik Kuvvet Şube Müdür Yardımcısıyken açığa alınıp meslekten ihraç edilip tutuklanan Öner D. de 15 Temmuz gecesi kendisine bağlı çevik kuvvet ekipleriyle birlikte İl Jandarma Komutanlığı önünde görev yaptığını söyledi. Suçlamaların hiçbirini kabul etmeyen Öner D., tahliyesini talep etti. Muratpaşa Meydan Polis Merkezi Amiriyken açığa alınıp tutuklanan İhsan K. de ‘ByLock’ programı kullanmadığını ileri sürdü. FETÖ üyesi olmadığını belirten İhsan K., “15 Temmuz gecesi polis merkezinin amiri olarak görevimin başındaydım. İlçe emniyet müdürünün talimatıyla 16 Temmuz saat 14.00’e kadar beraberimdeki 15 memur arkadaşla görev yaptık” dedi. Antalya Hava Limanı Büro Amiriyken açığa alınan Nurettin Ç. de suçlamaları kabul etmedi.
Pazartesi günü başlayan duruşma devam ediyor.
Kaynak: Hürriyet

4Semih Terzi’nin emir astsubayı hakim karşısında

Ankara 14. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen duruşmaya, tutuklu sanıklar Sincan Cezaevi’nden yoğun güvenlik önlemleri altında Ankara Adliyesi’ne getirildi. Duruşmanın görüleceği salon önünde jandarma ve polis ekipleri yoğun güvenlik önlemleri aldı. Sanıklar duruşma salonuna alındıktan sonra sırasıyla avukatlar, müştekiler, basın mensupları ve müşteki ve sanık yakınları alındı. Müştekiler arasında Ömer Halisdemir’in eşi Hatice Halisdemir ile olaylar sırasında gazi olan Astsubay Kıdemli Başçavuş İsmail Oğuz yer aldı. Yaklaşık yarım saat gecikmeyle başlayan duruşma Mahkeme Başkanını İsmail Ademoğlu’nun sanıklara haklarını okumasıyla başladı. Ardından kimlik tespiti yapan mahkeme başkanı, iddianamenin özetini okudu.

BAŞSAVCI DURUŞMAYA KATILDI

Yaklaşık bir ay önce Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı görevine atanan Yüksel Kocaman, duruşma savcısı olarak savcı koltuğunda yer aldı.

HAVAALANINDA BİZİ KARŞILAYAN OLMAMASI BENİ ŞÜPHELENDİRDİ

İddianamenin özetinin okunmasının ardından sanık savunmalarına geçildi. Harf sırasıyla yapılması planlanan savunmalar bazı sanıkların avukatlarının salonda hazır olmaması nedeniyle, avukatları bulunan sanıkların savunmasıyla başladı. Savunmasını ilk veren Ömer Halisdemir tarafından vurulan darbeci general Semih Terzi’nin emir astsubayı Başçavuş Ahmet Kara yaptı. Olay günü Semih Terzi ile Kuzey Irak’a gidip geldiklerini, Silopi’ye döndükten sonra Terzi’nin saat 21.30 sıralarında kendisini odasına çağırdığını belirterek, “Diyarbakır’a gideceğimizi söyleyerek hazırlık yapmamı istedi. Hazırlık yaptıktan sonra yaklaşık 1 saat 10 dakikalık helikopter yolculuğunun ardından Diyarbakır’a ulaştık. Burada bizi kimsenin karşılamaması beni şüphelendirdi” dedi.

SEMİH TEZİ TELEVİZYON AÇMAMIZI İSTEMEDİ

Terzi’nin kendisine “Ankara’dan uçak gelecek onu kaçırmayalım” dediğini anlatan Kara, “Bu arada dinlenme salonunu gittim. Televizyon açmaya çalıştım. Semiz Terzi bizi burada görünce ’dışarı çıkın size kim televizyon açın dedi’ diye emir verdi. Uçağın gelişini takip etmemizi istedi. Daha sonra tabur komutanlarını yanına çağırdı. İçerde ne konuşuldu bilmiyorum. O sırada kasa uçağı geldi 12. tabur personeli malzemeleri uçağa yerleştirmeye başladı. Uçağın hazır olduğunu söylediğimde ’hadi bizde gidelim’ dedi. Uçağa bindikten sonra teknisyene uçağın Ankara’ya gidip gitmediğini sordurdu” dedi.

TERZİ VURULDUKTAN SONRA TELEFONUNU ÜMET BAK’A VERDİ

Etimesgut’ta havaalanına indiklerinde iki helikopterin çalışır vaziyette olduğunu gördüğünü belirten Kara, “İlk helikopterle biz özel kuvvetlere gittik. Burada bizi Ümit Bak ve Ali Kapucu karşıladı. Helikopterden indikten sonra kapıya yaklaşık 30 metre kala bir kaç ateş sesi duydum. Semih Terzi ile aramızda 3-5 metre vardı. Karargah binasına doğru koştum Mehmet Ali Çelik’e ’ne oluyor’ diye sordum. ’Ben de bilmiyorum’ dedi. Bir ambulans istendi. Sonra vurulanın Semih Terzi olduğunu gördüm. Terzi cep telefonunu Ümit Bak’a uzatarak, ’bakarsın’ dedi. Sonra Semih Terzi helikopterle hastaneye kaldırıldı. Biz de hastaneye gittik. Burada bir komutana neler olduğunu sordum. O da bana ’kalkışma var, şerefsizler halka ateş açıyorlar’ dedi. Ben darbe girişimi olduğunu hastanede öğrendim. Hemen Halil Soysal Paşa’yı aradım ve olayla ilgili olmadığımızı söyledim. Fuat Çelik albayı aramamı söyledi. O da bana ’ne işiniz var Ankara’da’ dedi. Hastanede beklememizi söyledi. Sonra bizi Destek Grup Komutanlığına götürdüler. Polisler bizi teslim alana kadar burada bekledik. Bu süre zarfında silahımı kılıfından dahi çıkarmadım” diye konuştu.

SEMİH TERZİ BANA BU KONUDA BİLGİ VE EMİR VERMEDİ

Semih Terzi’nin özel kuvvetlerde çok başarılı bir komutan olarak isim yaptığını ve böyle bir kalkışmanın içinde yer alacağını tahmin bile edemediğini söyleyen Kara, “Biz Diyarbakır’dan havalandığımızda İŞİD’e karşı operasyona gittiğimizi düşündük. Darbe ile ilgili bir bilgim yoktu. Bana Semih Terzi böyle bir emir vermedi. Bilgi de vermedi. Darbeden haberimiz olsaydı bile bastırmaya gidiyoruz diye düşünürdüm. Ömer Halisdemir gibi darbe girişiminden bilgim olsaydı, onun bildiği her şeyi bilseydim ve böyle bir emir alsaydım ben de onun yaptığını yapardım” diye konuştu.

SUÇLAMALARI KABUL ETMEDİ

Kara, mahkeme başkanının soruları üzerine kesinlikle darbe girişiminden haberi olmadığını, Diyarbakır havalimanına indiklerinde bir terslik olduğunu anladığını ancak böyle bir şeyin olmasının aklının ucundan bile geçmediğini ileri sürdü. Kara, FETÖ ile de bir bağlantısının olmadığını belirterek üzerine atılı suçlamaları kabul etmedi. Kara’nın ardından sorgusu yapılan Tim personeli Üstçavuş Ali Güreli de darbe girişiminde haberleri olmadığını, kendilerine verilen emirleri uyguladıklarını belirterek suçlamaları kabul etmedi.
Kaynak: Hürriyet

3İki savcı ile bir hakime tahliye

Bahri KARATAŞ / İZMİR, (DHA) – İZMİR’de, FETÖ/PDY soruşturması kapsamında   meslekten ihraç edilen ve tutuklanan iki savcı ile bir hakim, avukatlarının itirazı üzerine tahliye edildi.
15 Temmuz darbe girişimi sonrası yapılan soruşturmalar kapsamında, İzmir’de 67 hakim ve savcı gözaltına alındı. Aralarında ‘askeri casusluk’ adıyla bilinan gizli bilgi ve belge bulundurma davasına bakan İzmir 12’nci Ağır Ceza Mahkemesi eski başkanı Atilla Rahman ile eski İzmir Cumhuriyet Başsavcısı Durdu Kavak ile Hırant Dink’i öldüren Ogün Samast’ı sorgulayan Cumhuriyet Savcısı Fatih Genç’in de bulundu birçok hakim ve savcı tutuklandı. Tutuklananlar arasında bulunan, İzmir’de görevli cumhuriyet savcıları Mehmet Togay ve Kadir Bakırcı ile idari hakim İshak Karadavut’un avukatları, müvekkillerinin tutukluluk haline ilişkin İzmir 4’üncü Sulh Ceza Hakimliği’ne itirazda bulundu. Avukatların itirazını değerlendiren Sulh Ceza Hakimliği, Togay, Bakırcı ve Karadavut’un adli kontrol şartıyla tahliye edilmesine karar verdi.
Hakimler ve savcılar hakkında henüz iddianame hazırlanmadı.

Kaynak: Hürriyet

2Bahçeli: “AKP idamın geri getirilmesinde samimiyse MHP kayıtsız destek verecektir”

Ümit KOZAN-Nursima KESKİN/ ANKARA,(DHA) – MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, 15 Temmuz Darbe Girişiminde bulunanların verdikleri ifadelerde en ufak pişmanlık ifadesi taşımadığının görüldüğünü belirterek “AKP top çevirmesin, zamana oynamasın, idamın geri getirilmesi konusunda samimiyse Milliyetçi Hareket’in sözü söz olsun buna kayıtsız şartsız destek verecektir” dedi. Bahçeli, anayasa değişikliğine referandumda ‘evet’ diyeceklerini vurgulayarak “Cumhurbaşkanı hükümet sisteminin gelmesiyle devlete düzen, ülkeye huzur gelecek; milli birlik ve kucaklaşma ahlakı alanını genişletecektir. Türkiye tek yürek, Türk milleti tek ses olacaktır” diye konuştu.

“TÜRK DEVLETİ GERİ ADIM ATMADAN RAKKA’DA, MENBİÇ’TE MİLLETİMİZİN ÇELİKTEN İRADESİNİ GÖSTERMELİDİR”

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli partisinin grup toplantısında konuştu. Devlet Bahçeli, Fırat Kalkanı Harekâtı kapsamında başlatılan El Bab kuşatması sonuç verdiğini sırada Rakka operasyonunun bulunduğunu bildirdi. Rakka operasyonunda Adana İncirlik Üssü’nün harekat merkezi olarak kullanılma iddalarının konuşulduğunu kaydeden Bahçeli “Türkiye’nin ABD’yle önümüzdeki Rakka operasyonuyla kapsamında ayrıntılı ve iki ayaklı bir taslak plan paylaştığı anlaşılmaktadır. Bu planlardan ilki, Özgür Suriye Ordusu güçlerinin Akçakale’nin karşısındaki Tel Abyad’dan girip PYD kontrolündeki bölgeden Rakka’ya yönelmesidir. Yani sınırlarımızdan Rakka’ya kadar 54 km’lik mesafenin sorunsuz aşılabilmesi için ABD’nin PYD’yi iknası lazımdır. İkinci olarak da, El Bab’tan Menbiç ve buradan Rakka’ya doğru harekettir. Bu 180 kilometrelik hattın zorlu coğrafi şartları içerdiği de bilinen bir gerçektir. Bu operasyonda YPG’nin yer alıp almayacağı ana ve asıl tartışma konularından birisidir. YPG’nin Rakka’ya koalisyon unsurlarından bağımsız olarak doğudan girmesi, Özgür Suriye Ordusu’nun da kuzeyden güneye doğru ilerlemesi ABD’nin talepleri arasındadır. Ancak Türkiye’nin hiçbir şart altında terör örgütü PYD-YPG’yle aynı çizgide olması düşünülemeyecektir. Başbakan’ın Münih Güvenlik Konferansı’ndayken ABD’yi kast ederek “prensipte anlaşırsak, Rakka’da doğrudan operasyona girmeyeceğiz, Türkiye taktik destek verecek, ÖSO milisleri önde, biz arkada olacağız.” ifadeleri konuya yeni bir boyut getirmiştir. Bize göre, gerekirse Fırat’ın doğusuna geçmeyen YPG’den Menbiç tamamen arındırılmalı, gerekirse Rakka’ya milli kudret yıldırım gibi inmelidir. Mesele Türkiye’nin savunulmasıdır. Türk devleti bu beka imtihanında geri adım atmadan, Rakka, Menbiç ve diğer terör üretim yerleri de dahil olmak üzere, milletimizin çelikten iradesini korkusuzca göstermelidir” diye konuştu.

“MEMUR GÖREVİNDEN OLUYOR DA, AKADEMİSYEN NİYE OLMAYACAKMIŞ?”

Devlet Bahçeli, FETÖ lideri Fetullah Gülen’i ABD’nin derhal Türkiye’ye iade etmesi gerektiğini kaydederek böylece iki ülke arasındaki ilişkilerin canlanacağını uluslararası hukukun gereğinin sayılacağını belirtti. Bahçeli Yenikapı Ruhu’ndan asla vazgeçmediklerini vurgulayan Bahçeli, 15 Temmuz Darbe Girişiminin başarılı olmadığını ancak tehdidin de geçmediğini uygun zamanın gelmesi için beklemeye alındığını bildirdi. Darbenin siyasi ayağının hala ortaya çıkmadığını bildiren Bahçeli şöyle konuştu: “15 Temmuz feci bir olaydır, zamanla arkasındaki sis perdesi aralanacaktır. Mesela Yurtta Sulh Konseyi’nin kimlerden oluştuğu, 15 Temmuz’un siyasi ayağının ana kadro ve zirve isimleri mutlaka ortaya çıkacaktır. Dağa doğrusu çıkmak ve deşifre edilmek mecburiyeti vardır. 15 Temmuz’un karanlıkta kalan yüz ve isimlerini öğrenmek milletimizin en doğal hakkıdır. İşgale umut bağlayanlar, darbeseviciler, darbe şakşakçıları, FETÖ’nün kripto elemanları kimdir, kimlerden oluşmaktadır? El değmemiş, dokunulmamış, kendisini unutturmuş veya kenara almış FETÖ’nün kodaman ve hatırlı simaları nerelerde gizlenmekte, neden imtiyazlarla koruma altındadır? Onbinlerce kişi soruşturma geçirmiş ve tutukludur. Ancak ortada dişe dokunur, herkesin işte bu dediği isimlere tesadüf edilebilmiş değildir. Pensilvanya’nın kapısında nöbet bekleyen, telefonuna bylock indirip 1 doları cüzdanında gezdiren meşhur siyasetçilerden hiç mi iz yoktur? Bununla birlikte bazı akademisyenlerin rahatı ve konforu bozulunca, malumlarınız ortalık karışmıştır. Türkiye’nin milli ve manevi varlığı için en küçük katkı ve çabası olmayan, mukallit olmakla aydın olunacağını sanan; FETÖ ve PKK çizgisinde bulunmaktan rahatsızlık duymayan küçük bir grup hukuk semtlerine uğrayınca ayağa kalkmışlardır. Memur görevinden oluyor da, akademisyen niye olmayacakmış? Üniversiteleri babalarının çiftliğine çevirip tekellerine alanların sızlanmalarına, timsah gözyaşlarına bu milletin karnı toktur. Kampüsleri bilim yuvası yerine, ideolojik ve gayri milli akımların kampına çevirenlerin bu millete ne hayrı dokunmuş, hangi çığır açıcı fikir ve düşüncelerde imzaları görülmüştür?”

“AKP İDAMIN GERİ GETİRİLMESİNDE SAMİMİYSE MiLLİYETÇİ HAREKET KAYITSIZ DESTEK VERECEKTİR”

Devlet Bahçeli, 15 Temmuz gecesi Cumhurbaşkanı’na suikast yapmak için Marmaris’e giden darbecilerin yargılanmasına Muğla’da başlandığına dikkati çekerek davanın iki numaralı sanığının medyaya yansıyan ifadelerinin tüyler ürpertici olduğunu söyledi. Bahçeli şöyle devam etti:” Bu caninin, ‘Hiçbir şeyden korkmuyorum, darbe yaptım, cezası idam bile olsa canım yanmaz’ şeklindeki kokuşmuş sözleri en küçük pişmanlık emaresi taşımadığı gibi, Türkiye’ye meydan okumaktır. Türk adaletinin bu darbeciyi ve diğerlerini en ağır şekilde cezalandıracağına inancım tam ve eksiksizdir. Hainler idamdan korkmuyor ve milletimiz de idam talebinde ısrar ediyorsa; o zaman bize düşen bu kanuni düzenlemeyi TBMM’de yapmak, Türkiye düşmanlarına hak ettiği cezayı vermektir. Tekrar ediyorum, AKP top çevirmesin, zamana oynamasın, hakikaten idamın geri getirilmesi konusunda samimiyse Milliyetçi Hareket’in sözü söz olsun, buna kayıtsız şartsız destek verecektir. 15 Temmuz Türkiye için dönüm noktasıdır. Yakından takip ediyoruz ki, devlet kendine gelebilmiş, tam olarak ayağa kalkabilmiş değildir. FETÖ’yle irtibatı ve iltisakı olanlar hakkında hukuki yaptırım ve idari tasarruflar sonuna ve gittiği yere kadar yapılmalıdır. Türkiye bu beladan temizlenmelidir. Bu kapsamda Milliyetçi Hareket Partisi meseleye siyaset üstü bakmakta, tarih penceresinden milli şuur ve ruhla yaklaşmaktadır.”

“NİYE EVET DİYOR MUŞUZ? NE YAPACAKTIK; FETÖ’NÜN YANINDA MI DURACAKTIK?”

Devlet Bahçeli, 16 Nisan’da yapılacak olan 18 maddelik anayasa değişikliğinin referandum safhasını demokratik adap ve sabır içinde yerine getireceklerini ifade ederek şu düşünceleri paylaştı:

“Elbette biz devlet için evet, millet için evet, Cumhuriyet için evet, Türklüğün bekası için evet, Türkiye için evet diyeceğiz, millet-devlet kaynaşma ve kenetlenmesine seve seve destek vereceğiz. Niye evet diyor muşuz? Ne yapacaktık; FETÖ’nün yanında mı duracaktık? Evet derken, dünkü sözlerimizle çelişmiyor muymuşuz; niye çelişelim, PKK’nın, CHP’nin, EMEP’in, ÖDP’nin, TKP’nin, elinde Ülkücü kanı olan Aydınlıkçıların kuyruğuna takılmak asıl çelişki ve çürüme değil midir? Biz Türkiye diyoruz, vatan, millet, bayrak ve devlet için elimizi taşın altına koyuyoruz. 15 Temmuz’dan sonra siyaseti kör dövüşüne sokmak, Cumhurbaşkanı’ndan Başbakan’a kadar anlamsız söz düellosuna girmek toz bulutu dağılasıya, istikrar ve milli güvenlik tam egemen olana kadar eşyanın tabiatına aykırıdır. Demokratik eleştiri haklarımız saklı kalmak kaydıyla yaptığımız da budur.”

“CHP SÖZCÜLERİ DİBİ YANMIŞ TAVA GİBİ 16 NİSAN’I KARARTMAYA ÇABALAMAKTADIR, MİLLETTEN ÖDLERİ PATLAMAKTADIR”

Referandumda hayır oyu kullanacak olan vatandaşların demokratik seçimlerine saygısı olduğunu bunu tartışmanın bile abes düştüğünü kaydeden Bahçeli şöyle dedi:” Hayır diyen vatandaşlarımıza, vatan evlatlarına sözüm yoktur, bilakis iradelerine, demokratik seçimlerine saygım vardır. Bunu tartışmak bize göre abestir. Fakat hayırsızlardan oluşan, hayır cephesi kurarak müfterilik ve fesatlık yarışına giren yalancı siyasilere, emekli siyasetçilere, eski tüfeklere, bazı siyasi partilere, terör ve bölücülük taşeronlarına kesinlikle itibarımız yoktur, sırtımız da bunlara dönüktür. Çıkan sonuca herkes bağlı, saygılı ve hürmetkar olmalıdır. Bizim anlayamadığımız hayır koalisyonun niçin bu kadar gerilimli, niçin bu kadar telaşlı, niçin bu kadar tahammülsüz olduğudur. Bunlara diyorum ki, hayır da hayır var diyorsanız, buna yürekten inanıyorsanız, edep, ahlak ve ölçülü bir şekilde tezlerinizi anlatır, ardından milletimizin karar ve tercihini beklersiniz. Ne var ki, bu yapılmamakta, demokratik nezaket hiç gözetilmemektedir. Bakıyorum da, art niyetli propaganda mekanizması çoğunlukla partimizi köşeye sıkıştırıp dava arkadaşlarımız üzerinden yürütülmeye ayarlanmıştır. CHP sözcüleri, bazı anketçiler, bir kısım kalem ve çürük çarık fikir sahipleri kendi tabansızlıklarını unutup, MHP tabanının yarıdan fazlası hayır verecek kehanetiyle yatıp kalkmaktadır. Bizde taban yoktur diyoruz anlamıyorlar, gerçekten de bunlara ne desek boştur; zira kafaları büyük içi boş, tut kulaklarından çifte koş. Durum ve halleri aynen budur. Bitli baklanın kör alıcısı olur misali, CHP sözcüleri dibi yanmış tava gibi 16 Nisan’ı karartmaya, kara göstermeye çabalamaktadır. Milletten ödleri patlamaktadır. Türkiye’nin toparlanmasından, hukuki ve siyasi dengeye kavuşmasından korkup kriz ayinine çıkmaktan utanç duymayan CHP için başını öne eğeceği günler uzak değildir. PKK’nın tırmandığı dala salıncak kuran bu zihniyet; 1923’ün CHP’si değil, 1919’un Hürriyet ve İtilaf Partisi’nin adeta kopyası, klonlanmış halidir. CHP, yanına aldığı bölücülük ve terörden mimlenmiş dünür ve akraba partileriyle kalburla su taşımaktadır.”

“CUMHURBAŞKANI HÜKÜMET SİSTEMİYLE DEVLETE DÜZEN, ÜLKEYE HUZUR GELECEK”

MHP’nin 16 Nisan’da ‘evet’ diyeceğini yineleyen Bahçeli şu ifadeleri kullandı:” Bu ülke için yeminimiz vardır, vazgeçilmeyecektir. Milliyetçi-Ülkücü Hareket Türkiye’nin istiklaline bütün dava ve ülküdaşlarıyla sahip çıkacak, Türk-İslam ülküsünün istiklali, güçlü bir şekilde temsil ve hak ettiği mertebelere gelmesi için evet de buluşacaktır. Milliyetçi Hareket Partisi bir bütündür, dava arkadaşlarım ülkesi ve milleti için gereğini yapacaklardır. İnancım bu şekildedir. Bizim ülke ve vatan sevgimizin sadakasına bile layık olmayanların hakkımızda dedikodu yapmaları yetmezmiş gibi, çevremizde dolaşıp hayır diyen ve kararsız duran çetelesi tutması, bir defa muhataplarını zilletten kurtarmaya, kirli alınlarını aklamaya şüphesiz ki kafi gelmeyecektir. Anayasa değişikliğini Türkiye için istiyoruz, milli beka ve Türklüğün kutlu varlığı için tarihi görüyoruz. Değişen hükümet etme sistemidir, peki karakter ve siyasi kan akışının istikametini değiştiren, dönüştüren kimlerdir? Cumhurbaşkanı hükümet sisteminin gelmesiyle devlete düzen, ülkeye huzur gelecek; milli birlik ve kucaklaşma ahlakı alanını genişletecektir. Türkiye tek yürek, Türk milleti tek ses olacaktır.”

“BİZ ‘HAYIR’ DESEK ALAYI BİRDEN ‘EVET’ DİYE GEZERLERDİ”

İsim vermeden MHP’li muhaliflerin oluşturduğu ‘Türk Milliyetçileri Hayır Diyor’ Platformunu eleştiren Bahçeli şöyle dedi: “Hayır diyen siyaset damarı, hayırda birleşen taassup ve kör safsata, siz kimin sesine ses oluyor, hangi çevrelerin dümen suyunda ilerliyorsunuz? Kendilerine Türk milliyetçisi diyen zevat bir platform kurmuş, 1 Kasım’dan sonra ellerine tutuşturulan MHP’yi içten yıkma talimatnamesini akıllarınca aynen uygulamak ve ilerletmekle meşgullerdir. Bunlar 18 Şubat’ta Ankara’da, CHP’nin himaye, aydınlıkçıların şemsiyesi altında toplanıp, MHP’ye öteden beri ters bakan, isimleri hizip ve fitne çıkarmakla anılanların da katılımıyla sebilhane bardağı gibi dizilmişlerdir. Türk milliyetçisiyiz diyorlar, ama Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı’nı yuhalatacak, aleyhe slogan attıracak kadar ipten kazıktan boşandıklarını görmüyor, göremiyorlar. Hepsine yolları açık olsun diyor, bizden uzak, Allah’a da yakın olmalarını temenni ediyorum. Nehrin kenarına kuyu kazılır mı, bunların yaptığı budur. Aynen suyu kesilmiş değirmen gibi olduklarını anlamayacak kadar yollarını şaşırmışlar, Ankara’da toplaşmışlardır. Biz evet diyoruz ya, bunlar ille de hayır diyecekler. Hayır desek, inanınız alayı birden evet diye gezerlerdi. CHP ve Perinçek’in kanatları altına sığınıp narkozu yiyenler, ezberleri de bitince geriye sarmaya, patinaj içinde çırpınmaya başlamışlardır. Hayır diyorlarmış, sizlerin bu kutlu davaya ne hayrınız geçti de aziz milletimizi hayır demeye çağırıyorsunuz? Kurmak için uygun zaman kolladığınız partinizle karşımıza çıkın da hepinizin boy ölçüsünü görelim. 1990’lı yıllarda merhum Başbuğumuzu kurultay salonlarına sokmamak, MHP’yi ele geçirmek, davamızın haysiyetini gölgelemek için oyun içinde oyun kuranlar, şimdi kalkmışlar Türk milliyetçisi maskesiyle yine film çeviriyor, yine sahne alıyorlar. Bunlara diyorum ki, hadi oradan, bu kutlu davanın nefer ve aziz mensupları sizleri tanıyor, niyetlerinizi biliyor, haddinizi bildirmek için de emin olun gün sayıyor. ”
Kaynak: Hürriyet

1CHP’li Sertel’den ilginç ‘hayır’ çağrısı

ANAYASA değişikliği referandumu ile ilgili konuşarn Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) İzmir Milletvekili Atila Sertel, Binali Yıldırım’ın 71 yıl sonra İzmir’den çıkan başbakan olduğunu belirterek, “Binali Yıldırım İzmir için şanstır. Hayır dersek onu da kurtarmış oluruz” dedi.
Türkiye İşçi Sendikaları Konfederasyonu (Türk-İş) İzmir 3. Bölge Temsilcisi Süleyman Yıldırım ve Türk-İş’e bağlı İzmir’deki sendikaların şube başkanlarının katıldığı toplantıya CHP İzmir Milletvekilleri Atila Sertel ve Özcan Purçu da konuk oldu. Türk-İş 3. Bölge Temsilcisi Süleyman Yıldırım, Türkiye’de iş barışından işsizliğe turizmden tarıma her alanda sıkıntı bulunduğunu, hükümetin referanduma giderken yurttaşlara mavi boncuk dağıtarak bu süreci aşmaya çalıştığını savundu. İşsizlik fonunun işverene teşvik fonu haline getirildiğini belirten Yıldırım, bu sürecin sürdürülebilir olmadığını kaydetti.
Toplantıda konuşan CHP İzmir Milletvekili Atila Sertel de işçi örgütleriyle bundan sonra belirli aralıklarla bir araya geleceğini, Meclis’teki çalışmalarında emek örgütlerinin katkılarının önemli olacağını söyledi. İnsanların, diline, dinine, rengine, mezhebine ve düşüncesine bakmadan siyaset yürüttüklerini, Türkiye’de yaşayan herkesi aynı bayrak altında Cumhuriyet değerlerine sahip çıkmaya çağırdıklarını anlatan Sertel, şöyle devam etti:
“Emperyalist ülkeler, hedef seçtikleri ülkeleri bölüp parçalamak için çalışma yürütüyorlar. Avrupa Birliği içinde de, dünyanın birçok yerinde de bu örgütlenmeleri sürdürüyorlar. Kendileri bütünleşirken, diğer ülkeleri bölerek, parçalayarak yönetmek istiyorlar. Türkiye’de bunu başkanlıkla yapmak istediklerini görüyoruz. Tek adam rejimi diyemeyiz. Yarın bir kadın da gelebilir. Bunun adı tek kişilik rejim ve başkanlık sistemidir. İşçi haklarını bırakın yaşam hakları yok ediliyor. Rejim değişikliği sorunu var. Bugün FETÖ’cü diye nitelendirdikleri ve düne kadar birlikte oldukları insanların mallarına el koydular. Başkan olduktan sonra herkesin mallarına el konulmayacağının garantisi kim? Demokrasi özgürlük ve örgütlenme özgürlüğü Başkanlık sisteminde olmayacak. Demokrasinin yaşaması, demokratik sendikal hakların gelmesi için hayır çıkması lazım.”
“71 YIL SONRA İLK BAŞBAKAN”
Konuşmasında Başbakan Binali Yıldırım’ın İzmir için bir şans olduğunu belirten Atila Sertel, “İzmir 71 yıldır Başbakan çıkaramamıştır. Binali Yıldırım, 71 yıl sonra İzmir’den çıkan ilk başbakandır. Bu nedenle İzmir için bir şanstır. Hayır dersek onu da kurtarmış oluruz. Hayır dersek Binali Yıldırımı da parlamenter sistemi de seçimle gelmiş bakanları da korumuş olacağız. Binali Yıldırım’ı İzmir’de herkes tanır. İşadamları, sanayiciler bir sıkıntıları olduğunda ona anlatırlar, çözüm talep ederler ama Başkanlık sisteminde bakanları kimse tanımayacak. Başkanın atadığı bakanlar da halkı değil sarayı dinleyecek” dedi.
“GEMİ SU ALIYOR”
Daha sonra söz alan CHP İzmir Milletvekili ve TBMM Başkanlık Divanı üyesi Özçan Purçu da, Türkiye’yi bir gemiye benzeterek, “Gemi su alıyor. El birliğiyle gemiyi kurtarmamız lazım. Geçen hafta Avrupa Parlamentosu’nda Brüksel’de Avrupa Konseyi’nden de insanlarla görüşmelerde bulundum. Ciddi bir endişe duyuyorlar. ‘Türkiye’deki başkanlık sistemi dönemeci AB’yi ve dünyayı etkileyecek’ diyorlar. Diken üstündeler. Referandum da evet çıkarsa tıpkı Varlık Fonu’nda olduğu gibi mal, mülk garantisi kalmayacak. Bir kişinin ağzından çıkan söz, bütün herkesin yaşamını etkileyecek. Türkiye’de büyük sermaye sahipleri şu anda yatırım yapmıyor. Bir kısım yurttaşımız da yatırımlarını dışarıya taşıyor. Referandum son şansımız. Çünkü bizim gibi düşünen insanları yaşatmayacaklarını da açık seçik ifade ediyorlar” diye konuştu.
Toplantıda hazır bulunan Türkiye Gazeteciler Sendikası İzmir Şubesi Başkanı Halil Hüner de ziyaret dolayısıyla, Türk-İş 3. Bölge Temsilcisi Süleyman Yıldırım, CHP Milletvekilleri Atila Sertel ve Özcan Purçu’ya TGS’nin Cumhuriyet gazetesine destek için hazırladığı ‘Cumhuriyet Susmaz-TGS’ yazılı atkılarından hediye etti.
İZMİR, (DHA)
FOTOĞRAF

 
Kaynak: Hürriyet

YORUM YAZ

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz