Bugünkü (26 Aralık 2016) FETÖ haberleri

0

27“Savcı Öz, ‘İsimsiz ihbarları Ergenekon’a katalım’ dedi”

FETÖ soruşturmasında gizli tanık olan ‘Adem’ kod adlı hâkim, “Zekeriya Özbiriyle ilgili kendisine iletilen eleştirilere, ‘Ne kızıyorsunuz, isimsiz bir dilekçe yollayın, Ergenekon soruşturmasına dahil ederiz, kızmanıza değmez’ diye şakalar yapıyordu” dedi

Habertürk’ten Fevzi Çakır’ın haberine göre Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nın FETÖ’nün yargı ayağına ilişkin yürüttüğü soruşturmada dinlenen ve bir dönem Silivri’de hâkim olarak görev yapan ‘Adem’ kod adlı gizli tanık, ifadesinde FETÖ’nün firari savcıları Zekeriya Öz ve Fikret Seçen arasında geçen bir konuşmayı anlattı. Gazeteciler Nedim Şener ve Ahmet Şık tutuklanmadan ve Odatv soruşturması başlatılmadan önce Zekeriya Öz’ün bir telefon görüşmesi yaptığını dile getiren ‘Adem’, “Bu konuşmayı duymadım. Daha sonra benim yakınımda bulunan Fikret Seçen’e kısık sesle, ‘Arkadaş, bu çok önemli, ısrar ediyorlar’ dedi. Bunun üzerine Fikret Seçen de kısık sesle Zekeriya Öz’e ‘Ya arkadaş, basılmamış kitapla ilgili ne işlem yapacağız, bunlar ne yapıyor?’ diye tepki gösterdi. Bu konuşmaya kulak misafiri oldum” dedi.

Gazeteci Şık’ın ‘İmamın Ordusu’ adlı kitabının hazırlık süreci devam ederken, 3 Mart 2011’de evine polis baskını yapılmıştı. Bu operasyonun ardından Şık tutuklanırken, kitap taslağına da el konularak baskısı önlenmişti. Şık kitabında, FETÖ’nün devlet içinde, özellikle de polis teşkilatında örgütlendiğini anlatıyordu. Gizli tanık Adem’in ifadesinden öne çıkan satır başları şöyle:

‘ERGENEKON’A DAHİL EDERİZ’

O dönem Ergenekon süreci öyle bir hal almıştı ki; Zekeriya Öz’ün herhangi bir şahısla ilgili kendisine iletilen eleştirilerden dolayı “Ne kızıyorsunuz, isimsiz bir dilekçe yollayın, bunu da Ergenekon soruşturmasına dahil ederiz. Kafanıza takmanıza, kızmanıza değmez” şeklinde Beşiktaş Adliyesi’nde bulunan arkadaşlara şaka yaptığını duyuyordum.

‘HOCAMIZIN TALİMATIYLA’
Silivri Adliyesi’nde görev sürem bittikten sonra Mehmet K. isimli savcının odasına ziyarete gitmiştim. Sohbet sırasında cezaevindeki bir tutuklunun, yakınının ölümü nedeniyle izinli çıkması sırasında meydana gelen bir problemle ilgili cezaevi taburundaki askerlerle ilgili soruşturma başlattıklarını söyledi. Fakat soruşturma sırasında İl Jandarma Alay Komutanı Hüseyin Kurtoğlu’nun olayı üzerine alarak “Emri ben verdim” dediğini söyledi. Ben de “Alay komutanının cezaevindeki hükümlüyle ilgili nereden bilgisi olacak, o sorumlu tutulamaz” dedim. Mehmet K. da “Ben bunu yukarıya bildirdim, bakacağız” dedi.

KOMUTAN HAKKINDA…

17-25 Aralık olarak bilinen hükümete yönelik operasyon sürecinden önceki bir tarihte Habip A. isimli hâkim beni arayarak, “Hanım ve çocuklar yok. Dursun A. ve Özden D.’yi çağıracağım, buyur gel” diyerek davette bulundu. Evine gittiğimde bir müddet sonra elinde bilgisayar çantası olan ve tanımadığım ‘Erdal’ isimli şahıs geldi. Bana mesleğimle ilgili beni tanımaya yönelik sorular sordu ve ilgi gösterdi. Ne iş yaptığını sorduğumda, özel bir okulda öğretmen olduğunu söyledi. Sonra bu şahıs çantasından bilgisayar ve evraklar çıkardı. Bilgisayarına baktı ve konuşma sırasında “İstanbul İl Jandarma Alay Komutanı hakkında hocamızın talimatıyla dava açılmıştı” diye bilgi verdi. (Albay Hüseyin Kurtoğlu’nun bu kumpas davası ile terfisi FETÖ tarafından bir süre engellenmişti. Ancak Kurtoğlu, 15 Temmuz sürecinden sonra geçikmiş terfisini alarak general oldu.)

‘BÜYÜĞÜMÜZ ÖNEM VERİYOR’

Yine bu şahıs, Hâkim Sedat H.’den bahsederek, “Bu kişi saygıdeğer büyüğümüzün (Gülen) akrabasıdır. Büyüğümüz, Ergenekon davasına ne kadar önem verdiğini göstermek için bizzat bu şahsın davada görevlendirilmesini istemişti” dedi. Sonrasında aynı ortamda bulunan Habip A.’ya bir kâğıt vererek, “Abi, bu asker abilerimizden geldi. Bunun iddianamesi senin mahkemene gelmiş. İddianame kabul süreci hızlandırılırsa bunlar terfi edemiyormuş” dedi. A. hiçbir şey söylemeden not kâğıdını cebine koydu. Ben diyaloglardan çok rahatsız olduğum için kalkmak istedim. Evden çıkmak üzereyken Erdal isimli şahıs bana, “Erzurum’da arkadaşlarımıza hakaret eden Ömer E.’nin dosyasına siz mi baktınız?” dedi. Ben de kendisine, “Bende bir sürü dosya var, bir hâkime böyle soru sorulmaz?” diye tepki gösterdim ve evden ayrıldım.

Kaynak: Hürriyet

26Suikastçı Mevlüt Mert Altıntaş’ın ablası: Polis okulu onu değiştirdi

POLİS OLMA HAYALİ YOKTU

“Ben küçükken babam vefat etmiş. Annem 4 yaşımdayken evlenmiş. Çalıştığı için kardeşimle bizi anneannem dedem büyüttü. Kardeşim ve mahallece hepimiz, yazları camiye gittik. Ben de Kuran öğrendim ama devam ettirmedim. Kardeşim de Kuran okuyordu. Teravih ve cuma namazlarına giderdi. 5 vakit namaza polis okulunda başladı. Çalışkan bir çocuktu, kafası çalışıyordu. Ortaokuldayken Konaklı Dershanesi’ne gitti. Cumhuriyet Anadolu Lisesi’ni kazandı. Lise 3’te, ‘Anne ben dershaneye gitmeyeceğim. Kendimi deneyeceğim eğer tutturursam gireceğim tutturamazsam bakacağım’ dedi. ÖSS’ye de girdi.

Polis olmak gibi bir hayali yoktu. Biz ailece karar aldık. Polislik sınavlarına gitti. Sonuçta KPSS yok ve devlet okulu. Maddi anlamda daha az külfet var ve işi garanti bu sebeple polisliği seçtik, daha hayırlı olur diye… Körfez Dershanesi’ne kesinlikle gitmedi. Söylendiği gibi bize bir işadamı yardım etmedi. Dekontlarını çıkarsınlar. Kardeşimi annem okuttu. Körfez Dershanesi’ne giden kişi ise bendim. Önceden zaten FETÖ diye böyle şeyler yoktu. Birçok arkadaşım, sınıf arkadaşlarımla birlikte 1999’da gittik. Sadece eğitim gördük. O şekilde hiçbir şey görmedik.

ÖYLE BİR AİLE DEĞİLİZ

Kardeşim polis okuluna gittiği döneme kadar denize de girerdi. İçki bile içtiğini biliyorum ben. Kuran okuyacaksın, namaz kılacaksın diye zorlamadık. Böyle bir aile değiliz. Resimlerime baksınlar, yerine göre davranırım. Okula başladığı ilk sene bir şey yoktu. İkinci sene namaz kılmaya başladı. Sürekli denize gideriz burada, sonra yavaş yavaş denize girmemeye başladı. Her geldiğinde, ‘Senin hiç çevren yok mu. Git gez’ diyordum.

Ekimde en son geldiğinde ben raporluydum, evdeydim. Hep evde oturdu. ‘Sıkılmıyor musun? Git dolaş’ diyordum. Üstünde eski bir kıyafet. Kaç sene önce gördüğüm eski ayakkabılar. Elinde eski bir telefon. ‘Gel gidelim sana alışveriş yapalım. Bu halin ne? Sana da kıyafet alalım’ dedim. ‘Abla istemiyorum. Ne yapacağım alışveriş yapıp’ dedi. Daha önceden geldiğinde, geçen sene alışveriş yapmıştı. Ama bu en son geldiğinde hiçbir şey yapmadı. Sadece ailece kahvaltıya gittik. Hiçbir şekilde bize maddi yardımı olmadı. Ben raporluyken anneme ihtiyacım olup olmadığını sormuş. ‘Beş kuruş bir yardım istemiyorum. 50 derecede nöbet tutuyor. O kendi için biriktirsin parasını’ dedim.

DEVLETE EMANET ETTİK

Annem Ankara’ya birçok kere yanına gitti. Hatta bu olaylardan olduktan sonra da sordum, ‘Anne hiç mi bir şey görmedin, hiç mi bir şey hissetmedin’ dedim. ‘Kızım ben dolaplarını içlerine kadar sildim yerleştirdim, sadece bir Kuran-ı Kerim’ vardı. Başka da ne bir kitap ne bir şey görmedim’ dedi. Aile olarak hiçbir şey hissetmedik. Bizim hissetmememiz çok normal. Biz çocuğumuzu okula gönderdik, devlete emanet ettik. Diyarbakır’a, Hakkâri’ye birçok yere gitti. Biz peşinden oralara koşamayız. Annem Ankara’ya gitti ama ben, ev, arkadaş ortamını hiç bilmiyorum. Mağazacılıkta çalışıyorum, hep işyerindeyim. Kardeşimle uzun süredir telefonla görüşmüyordum. Acayip bir kopukluk oldu. 1 yıl içinde belki 5 kere görüşmüşlüğüm var. Aramıyordu, o aramayınca ben de aramıyordum.

GARİP HAREKETLERİ VAR

Gri listedeymiş. Bundan haberimiz yok. Biz nereden bilelim? Madem öyle herkes alındı, o göreve nasıl devam etti? Onu da anlayamıyorum. Oraya elini kolunu sallaya sallaya nasıl girdi? Videolarını tam izleyemedim. Sesini bile duymak istemediğim için kısıp izledim. Arkasında bir o yana bir bu yana giderken hareketlerini gördüm. Çok şaşırdım. Sanki karşısında biri varmış gibi, oraya bakıyor, birisinden emir alıyormuş gibi… Bir o tarafa gidiyor bir bu tarafa. Hiç mi kimsenin dikkatini çekmedi? Garip hareketleri var. Bir elini atıyor bir çıkartıyor. Hiçbir anlam veremiyorum.

BİZDEN UZAK TUTMUŞLAR

Ne şekilde yetiştirilmiş, ne olmuş bilmiyorum… Çoğu şeyi de şimdi yazılanlardan okuyorum. Biz de hep dışarıdan yeni bir şey öğreniyoruz. Aslında ilk başta Ankara’ya gitmesini bile istemedik. Tutturdu ‘S. ile birlikte Ankara’ya gideceğim’ diye. Ayrıca 2 üniversite okuyordu. Biri ilahiyat diğeri kamu yönetimi. Bize söylediği tek şey, ‘Ben yükseleceğim. Amir olacağım.’ Bizden hep uzakta tutmuşlar. O şekilde beynini yıkamışlar. Öyle bir şey yapmış ki hiçbir şey hissettirmedi. Bize hep şöyle yetiştirmişsiniz diyorlar hep. Ama biz bu şekilde yetiştirmedik. Önceden Facebook’u vardı. Okula başladığından beri yok. Instagramı varmış benim haberim yok. Kuzenim takip isteği göndermiş. Onu bile kabul etmemiş. Twitter kullandığını bile bilmiyordum. Yakıştıramıyoruz, anlam veremiyoruz. Normalde böyle giyinmezdi. Takım elbise giymezdi. Arapça bilmiyordu. Yanımızda hiç konuşmadığı için bilmediğini düşünüyorum.

‘BENİ EVLENDİRİN’ DEDİ

Ekimde en son izne geldiğinde o kadar çok ‘Bana birini bulun, ben evlenmek istiyorum’ dedi ki… Bana fenalık geldi. Dayanamadım. ‘Yeter artık. Daha gençsin. Gez toz’ dedim. 10 günlük izinde her gün, ‘Anne bana kız bulun’ dedi. Hatta birkaç kişiye bakıldı. Geldi ‘kız bulun’, gitti ‘kız bulun.’ Tek konuşulan buydu son izninde. Niye bu kadar çok ısrar etti? Ne oldu? Bilmiyorum… Belki bekar olduğu için sen yapacaksın diyorlardı. Belki belli pişmanlıkları da vardı. Kopamadı. Çıkamadı. Belki bizimle tehdit ettiler. ‘Ailene zarar veririz’ diye… Onu da bilemiyoruz. Keşke gidip teslim olsaymış, anlatsaymış. Bu utançtansa, bizi öldürselermiş… En azından devlet bir şekilde korurdu. Ne durumda bunu yaptı bilmiyoruz. Öldü gitti. Sır oldu. Soramıyoruz. Hesabını artık Allah’a verecek.

15 TEMMUZ’DA ARADI

15 Temmuz gecesi ameliyattan yeni çıkmıştım. Omzumdan ağır bir ameliyat geçirdim. Bir arkadaşımdan öğrendim olayları. Ondan sonra kardeşim aradı. Diyarbakır görevindeydi. İki gün sınava gelecekti ve S.’nin 16 Temmuz’da nikahı vardı. Ona da gidecekti. Bizi aradı, ‘Anne ben havaalanına indim. Burası çok karışık. Ne olacağımız belli değil. Hakkını helal et’ dedi. Ondan sonra olayların farkına vardık.”

KARDEŞİM YANLIŞ YAPMIŞ BENİ İŞTEN ATTILAR, BAKMAM GEREKEN BİR ÇOCUĞUM VAR

YALAN yanlış şeyler yazıldı. Amcasının oğlu, akrabası diye bir gün gördüğümüz insanlar çıkıp konuştu. İsimlerimiz açık açık verildi. Facebook adresim yayınlandı. Suçlu bulunursam alsınlar beni, yerden yere çarpsınlar. Çok ağır hakaretlere, tehditlere maruz kaldım. Can güvenliğimi tehlikeye attılar. O kadar ağır küfürler var ki… Facebook’ta Türk bayraklı fotoğrafımın altına ‘Türk bayrağı giymiş vatan haini’ yazdılar. Sıla’yı çok severim. Söyledikleri yüzünden işini kaybetti diye üzüldüm onunla ilgili paylaşım yaptım onu bile nerelere çektiler. İsmimi verip benim işsiz kalmamı sağladılar. Çıkışım verildi. Bunları hak etmedim. Çalışmak zorundayım, bakmam gereken bir çocuğum var. Yerden yere vuruluyorum, hayatım mahvoldu. Kardeşim büyük bir yanlış yapmış olabilir ama bizim bununla ilgimiz yok. İspatlasınlar kendimi sallandıracağım. Çocuğumu düşünüyorum, evimize gidemiyoruz, okula gidemiyor. Herkes elinde bir şey olmadan bizi yargıladı. Kardeşim ne yaptıysa onu yargılayın ama bizim suçumuz ne? Muhtar 2 aydır ikametgâhımızın orada olduğunu söylüyor. Ben işe girerken Ocak 2015’te muhtardan evrak aldım, kızımın okulu için aldım, seçimde oy kullandık. Bu nasıl oldu onu da anlamış değilim.

NEREYE GİTSEK HEP S. VARDI

Çok cesaretli bir çocuk değildi. Karanlıktan bile korkardı. Onu yapabileceğine inanamıyorum. Kavgacı, gürültücü değildi. Evet, kardeşim saftı. Kandırılması çok kolaydı. Büyük bir ihtimalle polis okulunda 1. sınıfta gözlemlendi. Biraz Kuran okuduğu için, biraz da dine yatkınlığıyla tam istedikleri kişiydi. 2.sınıftan sonra da istedikleri gibi çevirdiler, kullandılar diye düşünüyoruz. İkinci sınıfta da, okulda S. ile tanışıyor. Ankara’ya gidiyorlar. Ev tuttular, kredi çekip içini döşediler. S. evlenene kadar birlikte yaşadılar. Bir yere göreve gitse bile S. ile gidiyordu. İlk yıl Ankara’ya gittiğinde hatta Cumhurbaşkanlığı koruma sınavlarına girdiler. İkisi de kazandı ama henüz 1 yıllık polis olmadıkları için olamadı. Anneme söylediğinde sevindik. Çok güzel bir şey sonuçta.’ İnşallah olur’ dedik. Şimdi şimdi aklıma geliyor. İyi ki de olmadı. Bu buralara kadar nasıl geldi? Artık arkasında nasıl bir güç, ne varsa?

KIZ ARKADAŞIYLA TANIŞTIRMIŞ

Kız arkadaşıyla S. adlı eski ev arkadaşı tanıştırmış. Bir ara ‘Tanışalım’ dendi. Sanırım yazın. Ama annem kara çarşaflı olduğu için ‘Biz farklı yapılardayız. Ben, ablan açık. Anlaşmamız zor olur aileler olarak’ dedi. ‘Olmadı, ayrıldık, görüşmeyi kestik’ dendi. Hep aynı çevrenin içinde yaşanıyormuş meğer her şey. Mesela annem Ankara’ya gidiyordu. ‘Geziyorduk, parka gidiyorduk, yemeğe gidiyorduk ama hep S. ile birlikte. Nereye gitsek S. Hiçbir şekilde yalnız değildi’ diyor. S. evlendikten sonra kardeşim avukatın evine geçmek istedi. Annem karşı çıktı. ‘Biz geliyoruz gidiyoruz, o evde kal’ dedi. Ev kirası vermeyeceğini, kendisinin sadece doğalgaz, elektrik gibi masrafları vereceğini, fit olacağını söyledi. O arkadaşının babasının eviymiş galiba. Tutturdu. Çıktı o eve. Çıkmasa da belki fark etmeyecekti.

BİZİ HİÇ DÜŞÜNMEMİŞ CENAZEYİ İSTEMİYORUZ

Annem çok çok kötü durumda. Ne olursa olsun evlat. Hiç kolay değil. Onca yıl çalıştı, okuttu. Emeklerine mi yansın? ‘Keşke şehit düşseydi. Bombalarda o ölseydi. En azından şehit diye gelseydi.’ Hep bunu söylüyor. Bir anne bunu söyler mi? ‘Şehit olsaydı şehit derdim. Mezarı belli olurdu. Gururla çıkardım.’ Cenazeyi ailece ortak kararımız, dayım da açıkladı, kabul etmiyoruz. Kabul etmiyoruz, ‘Siz ne biçim ailesiniz’ diyorlar. Kabul etsek yine yerden yere vuruluyoruz. Biz ne yapalım? Evet, kardeşim canımız yanıyor, hâlâ daha toprağın altına giremedi. Ama yapacağımız bir şey yok. İstemiyoruz. Bizi hiç düşünmemiş. Bu derece bir insanın gözü nasıl kör olabilir?

OLAYIN OLDUĞU GÜN

O gün annemle gezmekteydik. Kahve içerken, Mert’in aradığını duydum. Annem,‘Burası çok kalabalık. Rahat konuşamıyorum. Eve gidince seni ararım’ dedi. Anneme sürekli der… ‘Hakkını helal et. Allah’a emanet ol’ demiş kapatmış. Babasını aramış, ‘İzindeyim’ demiş. Beni zaten hiç aramadı. Eve geldik, yemeğimizi yedik. Çay içecektik. Arkadaşım aradı. ‘Seher, Rus elçisi öldürülmüş. Mert de Ankara’da ya haberin var mı? Ulaştınız mı?’ dedi. Meğer duymuş. Ben de ‘Ne alakası var Mert’le? Ne bileyim ben. Duymadım’ dedim. Kapattım. Dakika geçmedi daha önceki ev arkadaşı S.’nin annesi annemi aradı. ‘Mert’ten haberiniz var mı? Biz ulaşamıyoruz’ dedi. Annem ‘Bu kadının sesi çok heyecanlı geliyordu. Bir şey oldu galiba’ dedi. Babası ‘Haberlere bir bakalım’ dedi. O açtı, ‘Allah kahretsin! Mert bunu nasıl yaparsın! Mert Rus Elçisi’ni öldürmüş’ dedi. Ben ‘Dalga geçme’ dedim. İnanamadım.

Kalktım kendi gözümle resmi gördüm, ‘Halep’i unutmayın’ diye bir şeyler dediğini, saldırı olduğunu, etkisiz hale getirildiğini yazıyordu. Öldürüldüğünü tahmin ettim. ‘Anne bunu nasıl yapar’ diye bağırıyordum, annem sinir krizi geçiriyordu. O anda kapı çaldı, polisler içeri girdi. Bildiğimiz ne varsa en ince ayrıntısına kadar anlattım.

Bu anlattıklarımın hepsini… Öldüğünü sadece tahmin ediyordum. Hepimiz ayrı yerlerdeydik. Böyle bir olayda bizi en ufak suçumuz olsa oradan çıkamazdık. Aklıma bin bir türlü şey geldi. Öldürülebileceğimi bile düşündüm.
Kaynak: Hürriyet

25Eski Moskova Büyükelçisi Kurtuluş Taşkent: Rusya ile doğru olan yapıldı

UZUN YILLAR KENDİMİZ TABANCA TAŞIDIK

 

– Rus Büyükelçi Karlov’un Ankara’da Türk polisine mensup bir kişi tarafından öldürülmesinin ardından Putin bu suikastın Türk-Rus ilişkilerini vurmayı hedeflediğini söyledi. Şu ana kadar da Ankara’yı zora sokacak bir tepki gelmedi. İlişkiler bu durumdan nasıl etkilenir sizce?

 

Ben büyükelçinin nasıl vurulduğunu Rus televizyonlarından seyrettim. Çok üzücü bir olay. Türkiye Cumhuriyeti’nde ilk defa bir suikast ile yabancı bir büyükelçi öldürülüyor. Biz Türk diplomatları, büyükelçiler olarak Ermeni terörüne çok şehit verdiğimizden bu hususlarda daima dikkatli olmaya çalıştık. Ben ve arkadaşlarım uzun yıllar özel tabanca taşıdık. Daha sonra büyükelçi olunca korumalarımız oldu. Büyükelçinin koruma almaması basiret bağlanması belki ama belki de Türkiye’de böyle bir şeyin bir Rus sefirinin başına gelebileceğini düşünememekten ileri gelebilir.

Bu feci suikasttan sonra hem Türk hem de Rus yetkililer aklıselimle hareket ettiler. Suikast beraberce araştırılıyor.

Rusya’nın tutumu şudur; ‘Kimin yaptığı konusunda çeşitli spekülasyonlar var ama biz tahkikatın sonucunu bekliyoruz’.

 

– Putin’in son basın toplantısında söylediklerine bakınca Moskova’nın bu suikastın FETÖ tarafından yapılmış olma ihtimalini yüksek gördüğünü mü anlamalıyız?

 

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın kendisine anlattıkları Putin’in kafasına yatmasaydı geçen haftayı bu kadar serinkanlı geçirebilirler miydi?

Sayın Cumhurbaşkanımızın elinde muhtemelen istihbarattan ve güvenlik güçlerinden gelen bilgiler vardır. Fakat Rusların tutumu beklemek ve tahkikatın sonucuna göre bir kanaate varmak üzerine kurulu diye anlıyorum.

 

DAVUTOĞLU’NUN UÇAK AÇIKLAMASINI PUTİN BİR TOKAT OLARAK ALDI

 

– Rusya’nın yaklaşık bir yıl önce uçağının Türkler tarafından düşürülmesi ile büyükelçisinin Türkiye topraklarında öldürülmesine verdiği tepkiler arasındaki farkı nasıl yorumluyorsunuz?

 

Soğuk Savaş dönemi dahil ilk defa bir Rus uçağı bilinçli bir şekilde düşürülüyor. Ondan sonra hatırlarsınız bazı talihsiz açıklamalar oldu. O zamanki başbakanın gazetelere yansıyan ‘Talimatı ben verdim’ şeklinde bir beyanı var. Putin bunu amiyane tabirle suratına vurulmuş bir tokat olarak aldı ve çok ciddi tepki gösterdi. Yine de aşırıya kaçmamaya dikkat etti. Türkiye üzerinde birincisi ekonomik yaptırımlara başvurdu, ikincisi Suriye hava sahasını yakın zamana kadar bize kapattı. Biz bu yaptırımlardan çok kötü etkilendik. Rakamlar ortada. 4.5 milyona yaklaşan turist sayısı 2016’da çok çok düştü.

Bir süre sonra Sayın Cumhurbaşkanı’nın Putin’e gönderdiği mektup bu yanlıştan iki tarafın da dönmesini sağladı. İlişkiler eski düzeyine ulaşma sürecine girdi. Büyükelçinin öldürülmesi gerçekten de Rusları yaraladı, bizleri de yaraladı. Sayın Cumhurbaşkanı’nın ve hükümet yetkililerinin süratle olaya ey koymaları ve Putin’le görüşmeler olabildiğince suikastın olumsuz etkilerini azaltmaya çalıştı.

 

SUİKASTTAN ÖNCE DE BÜYÜKELÇİLİKLER İÇİN GÜVENSİZLİK ORTAMI VARDI

 

– Suikastın gerçekleştiği yer Meclis’e çok yakın, ABD Büyükelçiliği’nin karşısı. Ankara’nın kalbi denebilecek bir nokta. Böyle bir olaydan sonra Türkiye’deki diğer diplomatik temsilcilikler bir güven sorunu yaşamaz mı?

 

Burada merhum büyükelçinin eksikliği kadar bir büyükelçinin katıldığı bir törende onun korumasız gezdiği de bilindiği halde gerekli güvenlik önlemlerinin ve istihbaratın sağlanamaması yabancı çevrelerde tartışıldı ve eleştirildi. Biliyorsunuz Türkiye’deki temsilcilikler son dönemde sık sık kendi makamları tarafından uyarıldılar. Alman ve Amerikan Büyükelçiliği ve Konsolosluğu birkaç günlüğüne kapatıldı. Başkaları da vardır. Zaten Rus Büyükelçi’nin öldürülmesinden önce de bir güvensizlik ortamı vardı. Yabancı büyükelçilikler zaten Ankara’da bir güvensizlik ortamı olduğu konusunda uyarıldıkları için bunu biliyorlardı. Ona göre tedbirler alıyorlardı. Sayın Karlov nasıl oldu da bu ortama rağmen korumasız geziyordu? Bu yanlış bir şey.

 

– Geçen hafta suikastın ertesi günü Türkiye-İran-Rusya’nın imza koyduğu mutabakat metninin ilk maddesi şöyle diyor; ‘Üç ülke, içerisinde pek çok etnik grubu barındıran, çok mezhepli, demokratik ve seküler bir devlet olarak Suriye Arap Cumhuriyeti’nin egemenliğini, bağımsızlığını, birliğini ve toprak bütünlüğünü tamamen destekliyor’. Yani Beşar Esad’ın cumhurbaşkanlığını yürüttüğü ve bizim Fırat Kalkanı operasyonunda işbirliği yaptığımız ÖSO’nun karşısında savaştığı ülkeden bahsediliyor. Rusya Ankara’yı nasıl bu noktaya getirdi?

 

Mutabakatın sizin hatırlattığınız maddesi dışında bir de şöyle deniyor; İran, Rusya ve Türkiye, Suriye hükümeti ve muhaliflerin üzerinde görüşme yaptıkları anlaşmanın hazırlanmasına yardımcı olmaya ve bu anlaşmanın garantörü olmaya hazır olduklarını belirtir.

Sanıyorum bu ortak bildiride Rusya’nın etkisi biraz daha fazla olabilir çünkü Suriye’de askeri bakımından gerçek manada en büyük güç uçaklarıyla, üsleriyle, özel kuvvetleriyle. İran’ın desteklediği Hizbullah grubunun etkin olduğu biliniyor. Bunu bir uzlaşı olarak görmek daha uygun olur. Ama bana göre Türkiye’nin son yaklaşımı bence gerçekçi ve doğru bir yaklaşım.

 

– ‘Rusya’nın ya da başka faktörlerin etkisiyle olması önemli değil mesele Türkiye’nin bu noktaya gelmesi’ demek istiyorsunuz, doğru mu?

 

Evet, bu doğru yaklaşımdır.

 

BU KADAR TEHDİT ALTINDAYKEN TÜRKİYE UZLAŞILARA AÇIK OLMALI

 

– AK Parti yönetimi 2011 yazından sonra tüm Suriye stratejisini Esad rejiminin devrilmesi üzerine kurdu. Başta ÖSO olmak üzere ılımlı görülen muhalifler desteklendi. Muhaliflerin siyasi şemsiyesi diyebileceğimiz Suriye Ulusal Konseyi İstanbul’da kuruldu. ‘Buraya gelinmesi doğrudur’ dediğiniz nokta Ankara’nın Esad rejimi kriterinden vazgeçtiği anlamına mı geliyor?

 

Birincisi, Türkiye içten ve dıştan çok yönlü terörizm tehditleri altında. İkincisi, Rusya gibi büyük bir güçle iyi ilişkiler yürütmek, tekrar 2000’li yılların karşılıklı güven birlikteliğine dönmek durumundadır. Üçüncüsü, aramızda çeşitli anlaşmazlıklar çıkabilir ama Türkiye İran’ı dikkate almak durumunda. Dolayısıyla biz kendi iç güvenliğimizi sağlamak açısından etrafımızda düşmanlarla değil mümkün olduğunca dostlarla çevrilmek için birtakım uzlaşılara açık olmamız lazım. Dolayısıyla Sayın Erdoğan’ın ilk iktidara geldiklerinde söylediği gibi dostlarımızı arttırmamız, düşmanlarımızı azaltmamız lazım. Son bombalamalar ve Karlov’a suikastın gösterdiği gibi Türkiye çok yönlü ciddi bir terör tehdidi altında. Türkiye gerçekçi ve doğru bir tutum almıştır derken bu geniş çerçeve içinde düşünmeye çalışıyorum.

 

YAPILAN YANLIŞLAR KABUL EDİLDİ Kİ ANKARA BU DÖNÜŞÜMÜ YAŞADI

 

– Türkiye 5 senedir düşman muamelesi yaptığı bir liderle ve rejimiyle nasıl aynı masaya oturup garantörlük yapacak?

 

Bir kere bizim geleneksel dış politikamızda rejimlerin tanınması veya tanınmaması diye bir husus yoktur. Mesela bir ülkede bir darbe olup yeni bir rejim kurulduğunda bizim geleneksel dış politikamızda o rejimin tanınması diye bir uygulama yoktur. Biz ülkelerle ilişkilerimizi rejimlerle değil o ülkenin kendisiyle kurarız. Rejimlerine ve içişlerine karışmayız. Sizin de söylediğiniz gibi ciddi bir dönüşüm olmuştur ama bugünkü bu dönüşüm doğrudur ve gerçekçidir. Eskiden birtakım yanlışlar yapıldığı kabul ediliyor ki bu dönüşüm yapılıyor. Demek o uygulamaların yanlış olduğu görülüyor ve neticede bu üçlü anlaşmaya varıyoruz. Artık anladığım kadarıyla (bir değişiklik olmazsa) Esad ile ilgili eski iddiaları ileri sürmüyoruz. Mutabakat metni bunu gayet açık gösteriyor. ‘Hükümetle muhalifler arasındaki görüşmeleri destekleyeceğiz ve bir anlaşma olursa onun garantörü olacağız’ diyoruz.

 

MUTABAKATTA HİZBULLAH DA YOK, PYD DE

 

– Ortak bildiride IŞİD ile El Nusra diğer muhalif gruplardan ayrı bir kategoride ve ‘terörist’ olarak vurgulandı. Ankara’nın bu gruplarla eşdeğer gördüğü PYD’ye bir ‘terör örgütü’ atfı yok. Bu Türkiye’nin pozisyonu açısından sorunlu değil mi?

 

Haklısınız. Bizim pek sevmediğimiz Hizbullah da yok. Üçlü mutabakatın kabulünden sonra yapılan ortak basın toplantısında Sayın Çavuşoğlu Hizbullah’ın isminin bildiriye konulmamasını eleştirmiş. Bunun üzerine Lavrov ‘Hizbullah Suriye hükümetinin daveti üzerine ülkede bulunmaktadır’ demiş. İran Dışişleri Bakanı Zarif de ‘Türk meslektaşımın söylediklerini saygıyla karşılıyorum ama diğer ülkeler (İran ve Rusya) o şekilde düşünmüyor’ demiş. Yani bu ortak bildiri her yönüyle mükemmeldir, sorunların hepsi çözülmüştür, Türkiye’nin başındaki bütün terör tehditleri kalkmıştır demek değil. Ama terörle mücadele dahil bir sürecin iyi yönde başlatılmasıdır.

 

BATI İLE SORUNLARIMIZIN RUSYA İLE İLGİSİ YOK

 

– Rusya’nın müttefikleriyle eşitlikçi değil daha ziyade kendi nüfuz alanını genişletmeye yönelik bir ilişki tarzı olduğu biliniyor. Bu gelişmelerle Türkiye’nin çok fazla Rusya’nın yörüngesine girdiği eleştirisini getirenler var. Batı’ya dönük kızgınlıklarımız, hayal kırıklıklarımız bizi biraz fazla mı Rusya’ya doğru itti?

 

Rusya ile Türkiye arasındaki ilişkilerdeki balayı 2000’li yıllarda yaşandı. Ama Rusya, Türkiye’nin bir NATO üyesi ve belirli bir blokun ülkesi olduğunu her zaman biliyordu.

Herhangi bir güvenlik anlaşmasına bağlı olmak ve bir ittifak içinde olmak başka ülkelerle ilişkilerin kötü olması anlamına gelmez. Artık Soğuk Savaş döneminde değiliz ki o dönemde Demirel’in başbakanlığı döneminde (1960’lar-70’ler) Ruslarla çok ciddi ekonomik işbirliği içindeydik.

Ara sıra birtakım dönüşler olabilir ve zaman zaman çok eleştirdiğimiz durumlara rağmen Türkiye oradan oraya yalpalayacak bir ülke değil. Dolayısıyla ben Rusya’nın tahakkümü altına girdiğine, Rusya ile ilişkilerinde aşırıya gittiği kanaatinde değilim. Türkiye’nin menfaatleri, çıkarları Rusya ile de iyi ilişkiler içinde olmayı gerektiriyor. Ümit ediyorum Avrupa ve ABD ile ilişkilerimiz de daha olumlu bir noktaya gelebilir. Biz Rusya’ya yanaştık diye o ilişkiler istediğimiz düzeyde değil diye bir durum yok ki.

 

– Batı ile zaten gerilimli olan o ilişkiler Ankara-Moskova yakınlaşması nedeniyle daha da olumsuz etkilenir mi?

 

Etkileneceği kanaatinde değilim… Bugün eleştirilen yönlerimiz Rusya ile ilişkilerimiz dolayısıyla daha olumsuz noktalara gidecek kanaatinde değilim. Eğer birtakım yanlış uygulamalarımız varsa bunları düzeltmek bizim elimizde. Ne Rusya yüzünden bunlar oldu ne de Rusya ile ilişkilerimiz tekrar çıkarlarımız doğrultusunda gelişiyor diye bu olumsuzluklar artacak.

 

TÜRKİYE SAĞA-SOLA YALPALAYAN DEVAMLI DIŞ POLİTİKA ARAYIŞINDA ÜLKE OLMAMALI

 

– Ortadoğu ülkelerinde Türkiye’nin kendilerine rejim ihraç etmek istediği, Sünnicilik yaptığı algısının yükseldiği bir dönem yaşadık. Ankara bu iddiaları hep reddetse de hangi politikalar sizce bu algıya yol açtı?

 

Bir dış politika tarihten, coğrafyadan, stratejiden, komşularınızın durumlarından, onların size bakışlarından, ekonomiden ve sizin kendinize nasıl bir rol biçtiğinizden oluşur. Bu uzun vadeli bir iştir. Kendinizi ne küçük göreceksiniz ne de dev aynasında göreceksiniz. Stratejik derinliktir, yeni Osmanlıcılıktır gibi birtakım kavramların ortaya atılıp bunların fazla ciddiye alınması gerçekçi bir yaklaşım değildi. Türkiye o zaman Arap ülkelerine misal gösterilirken gerçekten de demokrasi ve insan hakları açısından gelişim içinde olan bir ülkeydi.

Bir de şunu söylemek isterim Atatürk’ün dönemin dışişleri bakanlığı genel sekreterine vasiyet gibi sözleri vardır: ‘Arap ülkelerinin içişlerine ve kendileri arasındaki sorunlara karışmayacaksınız. Sovyetler Birliği ile iyi ilişkiler içinde olacaksınız, onları tahrik etmeyeceksiniz.’ Atatürk’ün talimatı budur. Biz bu çerçevede hareket etmeliydik, etmeliyiz. Atatürk’ün çizdiği dış politika yolu gerçekçidir. Bizim sağa-sola yalpalamamıza gerek yoktur. Rusya ile ilişkiler başka ülkeler aleyhine değil, başka ülkelerle ilişkiler Rusya aleyhine bir süreç içine girmemeli. Türkiye sağa-sola yalpalayan, devamlı dış politika arayışları içinde bir ülke olmamalıdır. Sanıyorum ve ümit ediyorum dış politikamız daha gerçekçi ve daha ayağı yere basar, daha Cumhuriyet’in öteden beri uygulayageldiği dengeli ve düşman aramayan dost arayan sürece girmiştir ve bu devam edecektir.

 

RUSYA HEP SICAK DENİZLERE İNMEK İSTEDİ SURİYE SAYESİNDE BAŞARDI

 

– Rusya, Esad yönetiminin muhaliflere karşı kayıplarının büyük olduğu dönemde uluslararası müzakerelerde bir dönem Akdeniz’e kapısı olan küçük bir Nusayri devletinin devamı pahasına Suriye’nin bölünmesine göz yumacakmış gibi duruyordu. Ama üçlü mutabakat gösterdi ki Rusya planlarını Suriye’nin bildiğimiz mevcut sınırlarıyla mevcut rejimin de içinde olacağı bir formülle devamı pozisyonunu güçlendirdi.

 

Rusya Çarlık döneminden beri sıcak denizlere inmeyi istemiştir. Özellikle Arap-İsrail savaşlarıyla birlikte nasıl Amerikan Altıncı Filosu Akdeniz’e geldiyse oldukça güçlü bir Sovyet filosu da Akdeniz’de daima var olmuştur. Başka ülkelerde de istemesine rağmen Rusya sadece Suriye’de üsler temin edebilmiştir. Suriye, Rusya için her zaman Akdeniz’de dayanak noktası olmuştur. Şimdi de son hadiselerden sonra bir hava üssü kurmuştur Suriye’de biliyorsunuz. Dolayısıyla sadece Nusayri azınlığının kuracağı bir devletle idare edeceğini sanmak doğru olmazdı.

 

RUSYA TÜRKİYE’NİN KÜRT KORİDORUNU ENGELLEMESİNE ONAY VERDİ

 

– Batı PYD’ye pragmatik bir çerçeveden bakıyor ve IŞİD’le savaşta en etkin yerel ortağı olduğu için siyasi sonuçlarına çok takılmadan bugün onlara verdiği destekte ısrarlı. Suriyeli Kürtler ve PYD Rusya için ne ifade ediyor?

 

Her devlet birtakım girişimlerinde bazı unsurları kullanır. Bizim de vaktiyle yaptığımız gibi. Batı Suriye’deki rejimi yıkmak, Rusya da Suriye’deki rejimi korumak açısından PYD ile ve diğer yan unsurlarla zaman zaman işbirliği yaptılar. Batı’nın bu pozisyonu devam ediyor. Eğer uçak düşürme hadisesinden sonra Rusya ile anlaşma olmasaydı Türkiye kolay kolay El Bab’a doğru hareket edemezdi. Türkiye El Bab’a’e giderken IŞİD’den bir başka hedefi daha vardı; Kürt koridorunun engellenmesi. Dolayısıyla Rusya yardımcı olmasa bile buna göz yumuyor çünkü çıkarları onu gerektiriyor. Ruslar Suriye’de Türkiye’nin de Moskova bildirisine uyan süreç içinde olmasının kendi çıkarlarına uygun olduğunu düşünüyor.

 

– Tarihsel olarak Rusya’nın Kürtlere bakışı nedir?

 

Rus politikası tarih boyunca Kürtleri zaman zaman kullanmıştır ama Rusya’nın Irak Kürtleri olsun, İran Kürtleri olsun ilişkilerinde bir yeknesaklık olduğunu söylemek mümkün değil. Zamana ve konjonktüre göre değişmiştir. Mesela Kurtuluş Savaşı sırasında Kürtleri Türkiye aleyhine kullanmamıştır. Bugün de Türkiye ile ilişkilerini feda etmek uğruna oraya PYD’ye desteğini fazla devam ettirmez. O nedenle de Suriye’de Türk kuvvetlerinin Kürt koridorunu engellemesine göz yumdu, hatta belki buna destek verdi.

 

RUSYA GÜLEN OKULLARINI ARKASINDA ABD VAR ENDİŞESİYLE KAPATTI

 

– Fetullah Gülen okullarını dünyada ilk kapatan ülkelerin başında Putin’in Rusya’sı vardı. Hatta bunu AK Parti hükümetinin elçiliklerine Gülen okullarına destek talimatı verdiği bir dönemde yaptı -ki siz de o sırada Moskova’da büyükelçi idiniz-. Rusya’nın bunu yaparken motivasyonu neydi?

 

Dediğiniz gibi Rusya 2005’te yavaş yavaş çevreden merkeze doğru okulları kapatmaya başladı. 2007 yılında sadece Moskova’da bir okul kaldı, Tataristan’da ise 8 okul kaldı. 2008 yılında onlar da kapatıldı, dönüştürüldü. Sanıyorum Rus yetkililerin kafasını en fazla meşgul eden husus Türklerin kendi hassas bölgelerinde bu kadar faal olmasıydı. İkincisi de bu yapının arkasında Amerika’nın olabileceği endişesiyle hareket ettikleri kanaatindeyim. Dincilikten ziyade burada ne işleri var ve bunların arkasında Amerika var mıdır sorularını sordular. Ve herhalde ‘vardır’ endişesini de doğrulayacak şeyler var ki ellerinde 2008 yılında tamamen okullar kapatıldı ve Rus sistemine uygun okullar haline dönüştürüldü.

 

ANKARA REJİM DEĞİŞİKLİKLERİYLE İLGİLENMEMELİ

 

– ABD’nin yeni Başkanı Trump’ın Putin’in Rusya’sı ile alıştığımızın ötesinde yakın ilişki kurma hedefi var. Yeni dönemde yeniden tanımlanacak olan Washington-Moskova ilişkilerinden Türkiye nasıl etkilenir?

 

Türkiye’nin bir tarafa fazla yanaşıp diğer tarafa düşmanca davranması doğru olmaz. İki taraf arasında dengeli bir politika izlemelidir. Menfaatler neyi gerektiriyorsa o istikamette. Türkiye’nin Rusya ile ilişkilerinde geldiği noktanın ülkemizin geleneksel dış politika prensipleriyle uyumlu olduğu kanaatindeyim. Türkiye rejim değişiklikleriyle ilgilenmemeli. Amerika’nın Irak’ta, Libya’da yaptıkları malum. Şimdi Irak daha iyi durumda mı? Birtakım rejimlerin yanlışlarının düzeltilmesini iç dinamiklere bırakmakta ve en azından silahlı müdahaleden kaçınmakta fayda var.

 

KİMDİR?

Kurtuluş Taşkent 1967’de Ankara Siyasal Bilgiler Fakültesi’nden mezuniyetinin ardından Dışişleri Bakanlığı’na girdi. 40 yıllık Hariciye kariyerine pek çok önemli görev sığdırdı. 1995-1999 yılları arasında Astana büyükelçisi, 1999-2000 yıllarında Dışişleri Bakanlığı müşaviri, 2000-2002 yıllarında ABD ile ilişkilerden sorumlu müsteşar yardımcısı olarak görev yaptı. 2002-2008 yılları arasında Türkiye’nin Moskova’da en uzun görev yapan büyükelçilerinden biri oldu. 2008’de Türkiye’ye dönüşünde Dış Politika Danışma Kurulu üyesi olarak atandı, ertesi sene emekli oldu.
Kaynak: Hürriyet

24Soylu: PKK mart başından itibaren bu ülke ile oyun olmayacağını görecek (2)

BAKAN SOYLU KANAAT ÖNDERLERİYLE BİR ARAYA GELDİ
İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, Bitlis ziyareti kapsamında kanaat önderleriyle bir araya geldi. Ekonomik olarak Türkiye’nin çok iyi bir durumda olduğunu belirten Bakan Soylu, “Eğer, 80’lerden hemen sonra 90’ların başındaki gibi yüksek enflasyon ile yakalanmış olsaydık, biz elini açıp emekli maaşını veremeyen ülke konumda olsaydık, kendi bütçesinin yarısından fazlasının faize harcandığı durumda olsaydık, bugün çok zor durumda kalan bir ülke konumunda idik. Şunu söylemek istiyorum önemli bir dönemdeyiz. Son 300 yılın en önemli dönemindeyiz. Geriye doğru dönüp bakalım. Benzin kuyruklarından, lastik ayakkabılara kadar. Havalimanlarından alınacak bir biletin bir aylık maaştan fazla olduğu günlere kadar. Veya ‘senin oğlun İmam Hatip Lisesine gidemez’ diye zihni bir kelepçelenme ruhu içerisinde olduğumuz dönem. Sıkıntılarımız var mı? Var. Hedeflerimiz var mı? Var. Bunu engellemek isteyenler var mı? Var. 81 ilimizde 190’ın üzerinde üniversite açtık” dedi.
“ARTIK BOYUN EĞEN BİR TÜRKİYE YOK”
Bakan Soylu, Türkiye’nin öz güvenin geldiğini belirterek,”14 yıldır Türkiye’nin özgüveni önemli ölçüde kendine gelmiştir. Güçlü bir Türkiye’nin bayrağını sallamaya devam edeceğiz. Burada hepimize çok iş düşüyor. Çok gayret edip, az yiyip, az uyuyup çok çalışmak zorundayız. İyilikleri anlatacağız. Kötülüklerden sakınacağız. İşte bir FETÖ meselesi neredeyse bir milleti çaresiz bıraktı. Bunu öyle kullanıyorlar ki, öyle bir karşılık almaya çalışıyorlar ki bunu hep birlikte görüyoruz. Bu eksikliklerimizi görmeliyiz. Biz bu coğrafyada istesek de ayrılamayız. Bunu sağlamaya çalışanlar bunu iyi biliyorlar. Sadece bize güç kaybettirmek için nefislerimizi okşayarak bizi güçsüz ve zayıflatmaya çalışıyorlar. Bugün ayakları üzerinde duran 2071’i kendine hedef koyan bir tablo ile karşı karşıyayız. Büyük bir mücadelenin içersindeyiz. Tek amacımız insanlarımızı sabah uyandığında huzurla işyerlerini açmasıdır. Bizi bugüne kadar şiddetle silahla kimse korkutamadı. Türkiye’yi huzursuz etmeye çalışanlara karşı rehberimizin ne olduğunu biliyoruz. Hep birlikte bu coğrafyayı yarına büyük bir azimle taşıyacağız” dedi. Bakan Soylu, daha sora Ak parti il binasında partililerle bir araya geldi.

FOTOĞRAFLI
Kaynak: Hürriyet

23Bakan Çavuşoğlu: Çanakkale’yi savunurken 6 bin Halepli vardı

Levent YENİGÜN/KEMER (Antalya), (DHA) – DIŞİŞLERİ Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, “Çanakkale’yi savunurken, ‘Çanakkale geçilmez’ derken, orada 6 bin Halepli vardı. Oradaki Haleplilere karşı duyarsız kalırsak, tarih bizi affetmez, insanlık bizi affetmez” dedi.
Antalya Büyükşehir Belediyesi tarafından Kemer’deki bir otelde 3’üncü Muhtarlar İstişare Toplantısı düzenlendi. Toplantıya, Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı Menderes Türel ile milletvekilleri, belediye başkanları ve muhtarlar katıldı.
Toplantıda konuşan Bakan Çavuşoğlu, Türkiye’nin karşısına engeller çıkarıldığını ve güçlü Türkiye’nin kıskanıldığını söyledi. İçerde ve dışarda hainlerle mücadelenin süreceğini aktaran Bakan Çavuşoğlu, “İçerde ve dışarda hain, dinimizi istismar eden DAEŞ’li teröristleri de yok edinceye kadar mücadelemizi sürdüreceğiz. Nerede olursa olsun, sınırımızın içinde, sınırımızın dışında. Kalleş PKK ile şehir içinde de mücadele ediyoruz. Onlar mertçe polisimizin, askerimizin karşısına çıkamaz. Onlar kalleştir. FETÖ de kalleştir. İşte Rus Büyükelçisi Andrey Karlov’u arkasından vurmuştur. Tam FETÖ’ye yakışan bir davranıştır, hainliktir” dedi.
‘GEREKİRSE BİR ÇAĞI KAPATIRIZ’
Şehitlerin emaneti toprakları korumak için düşmanın her türlüsüyle mücadele etmeye devam edeceklerini kaydeden Çavuşoğlu, “Biz Peygamber efendimizin müjdesine nail olmuş, bir çağı kapatıp, bir çağı açan Fatih Sultan Mehmet’in torunlarıyız. Biz gerekirse bir çağı kapatırız, yeni bir çağ açarız ama bu vatanı, milleti böldürmeyiz” diye konuştu.
Halep’te 50 bine yakın insanın sıkışıp kaldığını vurgulayan Çavuşoğlu, şöyle devam etti:
“Halep’te abluka içinde kuşatılmış, bombalanmış, açlığa terk edilmiş, zulümle öldürülen insanlara duyarsız kalırsak o zaman müslümanlığımızdan da insanlığımızdan da utanırız. Çanakkale’yi savunurken, ‘Çanakkale geçilmez’ derken, orada 6 bin Halepli vardı Çanakkale’yi savunurken, düşmana karşı. Oradaki Haleplilere karşı duyarsız kalırsak, tarih bizi affetmez, insanlık bizi affetmez. Bu dünyada da öbür dünyada da bunun hesabını veremeyiz. 45 bin insanı kurtardık, yeniden hayata kavuşturduk. Oradaki insanları Türkiye’ye getirdik, tedavisini yapıyoruz.”
‘TÜM ENGELLER DE KALKACAKTIR’
Rusya ile ilişkileri normalleştirmek için çaba sarf ettiklerini belirten Bakan Çavuşoğlu, şunları söyledi:
“Engeller de bir bir kalkıyor. Ama ticaret yapacağız diye prensiplerimizden de hiç taviz vermedik, vermeyiz de. Ama şu süreçte, geçmişte Suriye ile ilgili Rusya’yı da eleştiririz, başka ülkeleri de hele hele oradaki rejime destek veren, oraya milisler gönderen bazı ülkeleri de eleştiririz, hakkımızdır. Ama şu son süreçte ateşkes için, insani yardım için, o insanları kurtarmak için ve bundan sonra Suriye geneline ateşkesi yaymak için yaptığımız tüm çalışmalarda Rusya sözünde durmuştur, sonuna kadar arkasında durmuştur, ihlal edenlere de gereken uyarıyı yapmıştır. Bu dönemde Rusya ve Türkiye özellikle bu stratejik konularda birbirine güvenebileceğini -Türkiye de aynı şekilde sözünde durmuştur. Biz her zaman sözümüzde duruyoruz- ve birbirine güvenebileceğini anladı. Önümüzdeki günlerde yaş sebze meyve dahil ticaretimizin önündeki tüm engeller de kalkacaktır. Bunun için de görüşmelerimizi devam ettiriyoruz. Aşama aşama hepsi kalkacak. Önümüzdeki günlerde bazı açıklamaları siz de takip edeceksiniz. Yasakları, engelleri kaldıracağız.”

FOTOĞRAFLI
Kaynak: Hürriyet

22Mehmet Şimşek: Türkiye üzerinde operasyonun yapılmasına izin vermeyiz (2)

“AB İLE ENTEGRASYONA DEVAM EDECEĞİZ”
Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek, beraberinde Gümrük ve Ticaret Bakanı Bülent Tüfenkci, TOBB Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu ile birlikte Gaziantep Sanayi Odası tarafından kentteki sanayicilere yönelik düzenlenen ‘Gaziantep’in Yıldızları Ödülleri’ törenine katıldı.
Törende konuşan Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek, Türkiye’nin çok zor bir dönemden geçtiğini yineleyerek şöyle dedi:
“4 tane basit mesajım var. Evet çok zor bir dönemden geçiyoruz. Ama asla ve asla kötümserliğe gerek yok. Neden? Çok basit; bu ülkenin geleceği aydınlık, bu ülkenin geleceği parlak ve biz bu süreçten başarıyla çıkacağız. Nedir peki benim bu argümanımı destekleyen? Ben 2007 yılının Mayıs ayında Türkiye’ye geldim. O zaman küresel ekonomimiz böyle değildi. Üç aşağı, beş yukarı hatırlıyorum. Ondan sonra da tepetaklak aşağı, bütün dünya ekonomisi. Şimdi Türkiye hangi badireleri atlattı ve bütün bu yani şoklara rağmen nasıl güçlü ayakta durdu? Bu perspektifi anlamadan, geleceği anlamak, anlatmak zordur. Bakın bir küresel kriz yaşandı, bütün dünya etkilendi. Evet biz de etkilendik. Ama küresel kriz sonrası çok güçlü bir çıkış yaşadık. Hatırlıyorsunuz 2009’un başlarında, 2008’in son çeyreğinde ortalık toz dumandı. Evet karabulutlar vardı. Ben hatırlıyorum o günkü tartışmaları, konuşmaları. Bugünden daha kötümser bir hava pompalanıyordu.”
Türkiye’nin geçmiş dönemlerde ve şuanda içinde bulunduğu konumu ve duruma değinen Şimşek, devletin sanayicilerin yanında olduğunu ifade ederek, şöyle devam etti:
“Avrupa borç krizi Türkiye için büyük bir şok. Sonra işte Ortadoğu’daki kargaşa devam ediyor, evet bir kaos var kabul edelim. Yanı başımızda bir ateş var savaş var. Bunun getirdiği yakıcı, yıkıcı etkiler var. Bunu görelim. Bu üç felaket, üç büyük krize rağmen Türkiye ayakta. 2013’te Türkiye zirveye doğru devam ederken yolunda işte biliyorsunuz Gezi provokasyonu, ardından 17-25 Aralık sürecini yaşadık. O da asıldan o gün anlatılması zor ama bugün itibariyle geriye doğru baktığımızda 2010’da başlayan bir sürecin devamı. Yargıyı ele geçiren bir ihanet şebekesi bütün bunlarda parmağı var. Siz de biliyorsunuz yargılamalar bugün devam ediyor. Sonra 2 senede 4 seçim. Tam seçimler bitiyor, bitecek Türkiye düze çıkacak bu defa terörün her türlüsü bir koalisyon halinde FETÖ’den, bölücü terör örgütünden, DEAŞ’tan bütün diğerlerine kadar. Çünkü bu yakın coğrafyadaki maalesef sorunlar bunu bir fırsat olarak gördü. Şimdi bütün bunları ve en son 15 Temmuz’da hain darbe girişimini, bu ülkenin ekonomisi, bu millet, bu devlet atlatmıştır, ayaktadır ve güçlüdür. Peki yani bu nedenle kötümser olabilirsiniz. En kötü şokların hepsini Türkiye yaşadı, geride kaldı. Dolayısıyla Türkiye ekonomisi 2002-2015 döneminde yüzde 5,4 büyümüş. Dünya ekonomisinin neredeyse 1 buçuk katı. Küresel kriz döneminde de yüzde 5 büyümüş. Bütün bu şoklara rağmen kötümser olamayız. Türkiye ekonomisi dirençlidir, temelleri sağlamdır. Dolayısıyla kötümserliğe yer yok. Bu birinci mesajım. İkinci mesajım; evet belki önümüzdeki aylara ve yıla baktığımız zaman önümüzü görmekte zorlanıyor olabilirsiniz. Tehditlerin bir kısmı devam ediyor diyebilirsiniz. Yani hakikaten de bu sıkıntılı dönem, etkili itibariyle, belirsizlikleri itibariyle kısmen devam ediyor ama bunlarla baş edecek, milletin desteğini arkasında hisseden, gören, güçlü, bir milli iradeye dayalı güçlü bir irade var, siyasi istikrar var. Bunu küçümsemeyin bu çok önemlidir. Hızlı tepki verme sorunları çözme yeteneği var. Geçmişte yaşanan olaylarda eninde sonunda doğruyu yapıp ülkeyi düzlüğe çıkartan bir ekip, bir hükümet var. Bugün belki terörle mücadele ön palanda, yanı başımızdaki savaşın Türkiye’ye etkilerini sınırlamak için sınırı geçmek zorunda kalan bir Türkiye var. Ama şunu not edin; Türkiye’nin, sorunlarını iyi bilen, çözümlerini iyi bilen, reform yapma kabiliyetini kanıtlayan güçlü bir hükümet var. O nedenle kötümser olamazsınız. Mümkün değil. Neden? Çünkü biz yanınızdayız. Bu hükümet özel sektörün, sizlerin yanında. Biz sizlerin yanındayız.”
Ülkenin bir seferberlik ruhuna ihtiyacı olduğunu anlatan Şimşek, “Üçüncü mesajım evet bir seferberlik ruhuna ihtiyacımız var. Cumhurbaşkanımız da söyledi. Kimse sizden sefere çıkmanızı falan istemiyor. Bizim bir ihracat seferberliğine ihtiyacımız var arkadaşlar. Evet yüz yıl önceki tehditlere benzer tehditler var. Allah’a şükürler olsun biz onları bertaraf ederiz. Ama bizim sanayicimizin artık tali bir iş olarak görmemesi lazım. İhracat, üretim yapıyorsa o üretimin bir uzantısı olmalı. Dolayısıyla birinci seferberlik arzumuz, ihracat seferberliği. Yolunu bulu, bir şekilde araştırın pazarları. Ne istiyorsanız size destek verelim. İkinci seferberlik katma değer zincirini yukarı çıkarmamız lazım. Yani ne yapıyorsanız yapın biraz daha iyisini yapın” diye konuştu.
Anayasa’nın bir an önce değiştirilmesi gerektiğini de anlatan Şimşek, Türkiye’nin Avrupa Birliği ile entegrasyonu sürdüreceğini de ifade ederek, şöyle konuştu:
“Daha çok demokrasi, daha çok hak ve özgürlük ve demokratik istikrar açısından bence Anayasa değişikliği. Keşke bütün partiler bir araya gelse ve keşke şu Anayasa’nın uluslar arası en iyi normlarda sıfırdan yazabilsek ama bu mümkün olmadı. 2007’de komisyonlar kuruldu olmadı, 2011’de kuruldu olmadı. Aslında tamamen icranın nasıl yapılacağına ilişkin bir düzenleme, bir reform. Yani millet Cumhurbaşkanı’nı seçecek, millet meclisi seçecek. Dünyada üç aşağı, beş yukarı uygulamaları baz alan bir düzenleme. Ama bu düzenlemenin ne faydası olacak biliyor musunuz? Artık 70’li, 90’lı yıllarda olduğu gibi bir koalisyon dönemi yaşanmayacak. Son olarak, son mesajım ortalıkta zaman zaman bir dedikodu dolaşır. İstanbul’da, Londra’da, başka taraflarda. Çok basit, net mesajım var; biz piyasa ekonomisi normlarını uygulamaya devam edeceğiz. Biz küresel normlara uymaya devam edeceğiz. Biz Avrupa Birliği ile entegrasyona devam edeceğiz. İnanmıyorsanız Gümrük Birliği’nin accept (kabul) edilmesine ilişkin müzakereler 2017’de inşallah başlayacak. Çünkü Avrupa Komisyonu oy birliyle Türkiye’de Gümrük Birliği’nin genişletilmesine, derinleştirilmesine, Türkiye’nin, Avrupa’nın tek pazara neredeyse üye olacak statüye getirilmesini, eski, 80’li, 90’lı yıllardaki Avrupa Birliği tam üyeliğini içeren, öneren teklifi oy birliğiyle kabul etti.”
BAKAN TÜFENKCİ: ÜLKEMİZİN ÖNÜ AÇIK
Gümrük ve Ticaret Bakanı Bülent Tüfenkci ise Türkiye’nin bölünme riski, ülkenin koalisyonlarla yönetilemez hale getirilmesini önlemek amacıyla Cumhurbaşkanlığı sistemiyle ilgili düzenlemeyi gündeme getirdiklerini ifade ederek, şunları söyledi:
“Türkiye’nin bölünmesi riskini, koalisyonlarla ülkenin yönetilmez hale getirilmesini önlemek adına Cumhurbaşkanlığı sistemiyle ilgili düzenlemeyi gündeme getirdik. MHP ile de anlaştık. Güçlü bir Türkiye istiyorsanız, bu coğrafyayı en iyi Gaziantepliler bilir. Yanı başımızda Suriye’de, Irak’ta hangi oyunların oynandığını en iyi sizler biliyorsunuz. Onun için bu ülkenin bekasına sahip çıkma adına, güçlü Türkiye olma adına, adım atmalıyız. Hızlı kararlar hızlı hareket etme adına inşallah Cumhurbaşkanlığı sistemine sahip çıkarsanız, Anayasa değişikliğine sahip çıkarsanız, bunu kısa zamanda gerçekleştirdikten sonra ülkemizin önü açık. Bu ülkeye inanarak çalışanlarla beraber daha iyi yerlere geleceğiz.”
HİSARCIKLIOĞLU: TERÖRLE MÜCADELEDE DEVLETİN YANINDAYIZ
TOBB Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu ise sanayiciye ülkedeki birlik ve beraberliği kimsenin bozamayacağına dikkat çekerek, terörle mücadelede sonuna kadar devletin yanında olduklarını vurgulayarak, “İçinden geçtiğimiz süreçte ülkemiz üzerinde yine oyun oynanıyor. Terör örgütleri Türkiye’ye karşı savaş açmış durumdadır. Biz bin yıldır bu topraklarda bütün hainlerin hesabını gördük, birliğimizi kimse bozamaz. Biz terörle mücadelede sonuna kadar devletimizin yanındayız. Başarılı firmalarımızı ödüllendiren bu tören Gaziantep’te geleneksel hale geldi” diye konuştu.
Gaziantep Sanayi Odası Başkanı Adil Konukoğlu da, dayanışma içinde olmaya ve şehitlere sahip çıkmaya devam ettiklerini kaydetti. Konukoğlu, Başbakanlık tarafından başlatılan kampanyaya sanayiciler olarak, 21 milyon 635 bin lira bağışta bulunduklarını hatırlatarak, şöyle dedi:
“Şunu özellikle vurgulamak isterim ki; özel sektör yatırımlarıyla büyüyen, istihdam deposu olan ve aynı zamanda 450 bin Suriyeliyi misafir eden Gaziantep, bölge ekonomisi ve sosyal barışın en önemli teminatıdır. Ancak, Ortadoğu krizinden en çok etkilenen şehir olarak, şimdi bir de ekonomi gazisiyiz. Hükümetimizden, bu dönemi sorunsuz geçirebilmemiz için Gaziantep’e özel destek vermesini, şehrimizdeki şirketlerin sigorta primleri ve vergilerinin en az 1 yıl boyunca devletimiz tarafından karşılanmasını istiyoruz. Ayrıca, şehrimizde işsizlerin faydalanacağı Mesleki Eğitim Merkezi’nin hizmet binasını inşallah kısa zamanda açacağız. Suriyelilere de eğitim verilecek bu merkezin faaliyetlerinin desteklenmesini özellikle talep ediyoruz.”
Konuşmaların ardından 9 kategoride başarılı olan 73 sanayiciye ödülleri verildi.

FOTOĞRAFLI
Kaynak: Hürriyet

21KOSGEB sıfır faizli kredi sonuçları açıklandı mı?

KOSGEB 50 bin TL sıfır faizli kredi sonuçları için geri sayım başladı. Sıfır faizli KOSGEB kredi sonuçlarının ne zaman açıklanacağını merak eden KOBİ’ler, yapılacak son dakika açıklamasını yakından takip ediyor. Konuyla ilgili açıklama yapan Bakan Özlü, tarih hakkında bilgi verdi. Peki KOSGEB 50 bin TL sıfır faizli kredi sonuçları ne zaman açıklanacak?

BAKAN ÖZLÜ KREDİ SONUÇLARI İLE İLGİLİ DETAYLI BİLGİ VERDİ

Türkiye genelinde işletme sahipleri tarafından büyük rağbet gören faizsiz KOSGEB kredisi, sonuçları ile merak edilemeye başlandı. Konuyla ilgili açıklama yapan Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Faruk Özlü, Türkiye genelinde toplam 15 bin KOBİ’nin yararlanabileceği kredi sonuçlarıyla en net bilgiyi verdi. Toplam 244 bin 980 işletme sahibinin müracaatta bulunduğu KOSGEB fazisiz kredi desteğinin 2016 bitmeden açıklanacağını duyuran Özlü, detayların en kısa sürede neticeleneceği ifadesinde bulundu.

İşte Bakan Özlü’nün konuşmasından bazı ara başlıkları;

Bakan Özlü, AA muhabirine, KOSGEB’in 50 bin liralık “Sıfır Faizli İşletme Kredisi Faiz Desteği” başvurularına ilişkin açıklamalarda bulundu.

“Faiz desteği, 2016 bütçesinden kullandırılacağı için süre uzatımına gidilmedi, ancak KOSGEB veri tabanına kayıt yaptıran ve beyanname güncelleyen KOBİ’ler, 2017 desteklerinden daha rahat ve hızlı bir şekilde faydalanabilecek” – “Başvuruda bulunan işletmelerin sıralaması, yazılımla otomatik yapılacak. Her il için TÜİK verilerine göre il kotası belirlenecek. İşletmeler ölçeklerine göre ‘mikro, küçük, orta’ olarak sıralanacak”

“Pazartesi başlayan başvurulara yönelik olarak, 10 Aralık’tan itibaren 471 bin 993 KOBİ, KOSGEB veri tabanına yeni kayıt ve beyanname güncellemesi yaptı”

KOSGEB’in 50 bin liralık faizsiz desteğinin, 12 ayı ödemesiz, geri kalanı 3’er aylık taksitler halinde ödemeli ve toplam 36 ay vadeli olarak KOBİ’lere sunulacağını belirten Özlü, böylece programdan yararlanma hakkı kazanan işletmelerin önünün kısa zamanda açılacağını söyledi.

Söz konusu desteğe başvuruların, 21 Aralık Çarşamba günü saat 09.00’da sona erdiğini anımsatan Özlü, destek programına “rekor” oranda talep geldiğine dikkati çekti.  Özlü, 19 Aralık Pazartesi saat 09.00’da başlayan başvurular kapsamında, 10 Aralık’tan itibaren 471 bin 993 KOBİ’nin KOSGEB veri tabanında yeni kayıt ve beyanname güncellemesi yaptığını ifade etti.

Kredi alamayanlar için ikinci başvuru şansı olacak

Bakan Özlü, kredi almaya hak kazanamayan ya da başvuru süresini kaçıran adaylar için müjdeyi verdi. 2017 yılı içerisinde ikini bir uygulama daha yapılacağını duyuran Özlü, “50 bin liralık Sıfır Faizli İşletme Kredisi Faiz Desteğini almaya hak kazananlara, ödemeleri belirtilen bankalar aracılığıyla 2016 bütçesinden yapılacak. Yani KOBİ’lerimiz yıl bitmeden 50 bin liralık desteklerini alabilecekler. Destek programına başvuramayan ya da başvurup yararlanma hakkını elde edemeyenler de üzülmesin, 2017 yılı bütçesinden KOBİ’lerimize yönelik benzer bir uygulama yapılacak.” ifadesinde bulundu.

“Sıralama, yazılımla otomatik yapılacak”

Bakan Özlü, başvuru rakamlarına ilişkin, “İl kotalarına göre 15 bin KOBİ’nin 50 bin liralık faizsiz kredi alabileceği destek programına, 3 gün içinde toplamda 244 bin 980 kredi faiz başvurusu yapıldı. Söz konusu 50 bin lira kredi faiz desteği, 2016 bütçesinden kullandırılacağı için süre uzatımına gidilmedi, ancak KOSGEB veri tabanına kayıt yaptıran ve beyanname güncelleyen KOBİ’ler, 2017 desteklerinden daha rahat ve hızlı bir şekilde faydalanabilecek.” dedi.

Başvuruların alınmasının ardından değerlendirme sürecinin başladığını belirten Özlü, değerlendirmelerin nasıl yapılacağıyla ilgili olarak da “Başvuruda bulanan işletmelerin sıralaması, yazılımla otomatik yapılacak. Her il için Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre il kotası belirlenecek. İşletmeler ölçeklerine göre ‘mikro, küçük, orta’ olarak sıralanacak.” ifadesini kullandı.

“Kredinin çıkmasında yıllık iş birimi sayısı önem arz edecek”
İşletmelerin ölçeğine göre yapılan değerlendirmede, KOBİ’ler arası sıralamanın eşit olması halinde nasıl bir yol izleneceğini de anlatan Özlü, “KOBİ bilgi beyannamesinde yer alan yıllık iş birimi sayısı fazla olan işletmeler, bu veriye göre yıllık iş birimi sayısının eşit olması halinde de KOBİ bilgi beyannamesinde yer alan net satış hasılatı yüksek olan işletmeler lehine sıralama yapılacak. Büyük ölçüde mikro işletmeler desteklenecek. Puanlama kriterlerine göre, üretime ve istihdama katkı sağlayan işletmelere öncelik verilecek.” değerlendirmesinde bulundu.

Hafta başında krediler kullanılabilecek
Özlü, KOBİ’lerin Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) ile bağlantılı olup olmadığının belirleneceğine ve 50 bin liralık krediyi güvenlik soruşturmasından geçen işletmelerin alabileceğine işaret etti.  Söz konusu desteğin işletmelere ve ekonomiye güç katacağını vurgulayan Özlü, desteği almaya hak kazanan KOBİ’lerin, hafta başında anlaşmalı bankalardan kredilerini kullanmaya başlayabilecekleri müjdesini verdi.

Bakan Özlü, KOBİ’lerin söz konusu desteği Akbank, Denizbank, Garanti Bankası, Halk Bank, İş Bankası, QNB Finansbank, Vakıfbank, Ziraat Bankası, Yapı Kredi Bankası ile Kredi Garanti Fonu üzerinden alabileceğini de sözlerine ekledi.

BAŞVURULAR UZATILMADI

Hürriyet’e bilgi veren KOSGEB yetkilileri, sistemin başvuru sayısındaki yoğunluktan zaman zaman durma noktasına geldiğini belirttiler. Yetkililer, “Bir yılda yaptığımız işlemi bir günde yaptık. Bir günde 450 bin kayıt yenileme ve güncelleme işlemi yaptık. Kredi başvurusunda bulunan firma sayısı 150 bini aştı. Yarın geceye kadar bu sayının 300 bini geçeceğini tahmin ediyoruz” dediler.

KOSGEB yetkilileri kredi başvurusunda bulunan firmalara bir de önemli uyarıda bulunuyor: “Bu süreçte fırsatçılar türedi. Cep telefonu mesajı gönderip, krediniz hazır, gelin alın, diyorlar. Herkes bilmeli ki biz hiçbir zaman KOSGEB destekleri için telefon mesajı göndermiyoruz. Aracı kullanmıyoruz. Kullanıcı adı ve şifrelerini kimseye vermesinler. Kredi başvurusu olumlu olan firmaları ilan edeceğiz, bilgilerini ilgili bankalara göndereceğiz.”

HANGİ BANKALARDAN ÇEKİLEBİLECEK?

Destek başvurularının ardından onay alınması halinde, aşağıda yer alan bankalardan talep edilen meblağlar alınabilecek. KOSGEB başvuruları onaylasa dahi, bankalar kredi verip vermeme ve onaylanan kredi miktarlarını değiştirme konusunda kendi inisiyatiflerini kullanma hakkında sahiptir. İşte programda yer alan bankalar;

*Akbank T.A.Ş.
*Denizbank A.Ş.
*Garanti Bankası A.Ş.
*İş Bankası A.Ş.
*QNB Finansbank A.Ş.
*Halk Bankası
*Vakıflar Bankası T.A.O
*Yapı Kredi Bankası A.Ş.
*KGF (Kredi Garanti Fonu)
Kaynak: Hürriyet

20Adil Öksüz’ün kuzeni tutuklandı

İzmir Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yürütülen FETÖ soruşturması kapsamında hazırlanan iddianamede örgütün ’TSK imamı’ olduğu belirtilen Adil Öksüz’ün, yurt dışına kaçmak isterken Adnan Menderes Havalimanı’nda yakalanan kuzeni Zübeyir Öksüz’ün emniyetteki işlemleri tamamlandı. Zübeyir Öksüz ’Silahlı terör örgütü üyesi olduğu’ ve örgütün şifreli haberleşme programı ’ByLock’u kullandığı’ iddiasıyla çıkarıldığı nöbetçi mahkeme tarafından tutuklandı.
Kaynak: Hürriyet

19‘Casusluk kumpasında’ hapis yatmıştı, El Bab’ta yaralandı

FETÖ/PDY’nin kumpası sonucu askeri casusluk davasında 2 yıl hapis yatan Yarbay Merdin Kışkan (43), beraat ettikten sonra görevlendirildiği El Bab’da vatan için canını hiçe saydı.

El Bab’da geçen çarşamba 16 askerin şehit düştüğü çatışmalarda yaralanan tabur komutanı Kışkan, kendisini ziyaret eden emekli kurmay Albay Mustafa Önsel’e “Moralim çok iyi. Bir an önce El Bab’a gidip, arkadaşlarımın yanında yer almak istiyorum” dedi.

Çatışma gününü anlatan Kışkan “DEAŞ, Suriye’nin diğer kentlerinden püskürtülmesinden sonra tüm Rakka ve El Bab’a yığınak yaptı. Bu iki şehirde tüneller, bombalı tuzaklar ve mayınlarla şehrin tamamını korumaya almışlar. Akil Dağı’nı ele geçirmek El Bab için kritik bir yerdi. Üs olarak kullandıkları hastane çevresinde yoğun çatışmalar yaşandı. Bir an önce ayağa kalkıp, tekrar cepheye arkadaşlarımla birlikte DEAŞ’ın bölgeden temizlenmesi için mücadele etmek istiyorum” diye konuştu. Sabah
Kaynak: Hürriyet

18Ev sahibini FETÖ’den atmışlar

Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nca yürütülen soruşturma dosyasına giren Mali Suçlar Araştırma Kurulu raporunda, Mevlüt Mert Altıntaş’ın yakın akrabaları ile emniyetteki bağlantılarının çoğunun FETÖ ile ilişkili olduğu ileri sürüldü.

Rapora göre Altıntaş’ın gözaltında bulunan avukat S.Ö.’nün yanına taşınmadan önce polis memuru S.B. ile oturduğu evin, FETÖ soruşturmasında meslekten ihraç edilen emniyet amiri M.F.’ye ait olduğu belirlendi.

Altıntaş’ın, aynı dönemde polis olan ancak daha sonra meslekten ihraç edilen arkadaşı H.T.’ye ait Bank Asya hesabına para transferi yaptığı da belirlendi. Bank Asya’daki hesaplarını kapatan H.T.’nin, FETÖ’ye bağlı şirketlerde çalıştığı, bu şirketlerin de ABD merkezli FETÖ bağlantılı bir şirkete para aktardığı iddia edildi. Altıntaş’ın Instagram’da mesajlaştığı 30 emniyetçinin 10’nun FETÖ soruşturmasından ihraç edildiği de belirlendi.
Kaynak: Hürriyet

17ByLock’suz tarama

Polis Mevlüt Mert Altıntaş’ın suikastından önce başlayan tarama, kritik görevlerdekiler üzerinde yoğunlaştırıldı. İstihbarat birimleri, bu kez kripto FETÖ’cülerin ortaya çıkarılmasıyla ilgili bir çalışma başlattı.

İlk tarama kritik görevlerdeki isimler üzerinden sürüyor. Son yıllarda hızla yükselen ancak FETÖ’cülerin okul, banka veya ByLock gibi sistemlerini kullanmayan, istihbarat, asker, emniyet ve bakanlıklarda üst düzey görevleri olan, özellikle de özel kalem, koruma, üst düzey bürokratların geriye doğru çapraz taranması yapılıyor. Bir hükümet yetkilisi, “Kriptoları ortaya çıkarmak için kullandığımız farklı teknikler var. Çok uzak ve dolaylı bağlantılı ilişkilerine de bakılıyor” dedi.

GEÇMİŞLERİ ARAŞTIRILIYOR
Bu kişilerin en az 10-15 yıllık geçmişleri, aile, akraba, arkadaş ilişkileri, kullandığı mekânlar mercek altına alındı. Bunun dışında yapılan diğer kripto incelemesinin de şüpheli isimler üzerinden gittiği belirtiliyor. Genel taramanın dışında, hakkında ihbar olan veya istihbarat birimlerinin özel olarak incelenmesini istediği kişilerin araştırıldığı ifade ediliyor. Ancak ihbar olmaması durumunda, suikastçı polis Altıntaş gibi sistemin en altında olan ve dikkat çekmeyen isimlere ulaşmanın güçlüğü de vurgulanıyor.

Büyükelçi Karlov suikastında, hareket noktasının bir ay önce Fetullah Gülen’in örgüt mensuplarının gerekirse ölümü bile göze almalarına ilişkin mesajlarının etkili olduğu öne sürülüyor. Altıntaş’a talimatı kimin veya kimlerin verdiği araştırılıyor. Hükümet, bu tür eylem yapan kişilerin, talimat almadan da gelen mesajla eyleme geçme olasılığı da göz önünde bulunduruluyor.
Kaynak: Hürriyet

16Mallara el koymak hukuksuz

Aralarında Hilmi Yavuz, Şahin Alpay, Mümtaz’er Türköne, Ali Bulaç, Ahmet Turan Alkan, Nuriye Ural (Akman), Sevgi Akarçeşme, Lale Sarıibrahimoğlu’nun da bulunduğu gazetecilerle ilgili kararın gerekçesinde, “Terör örgütüne finansman desteği sağladıkları yahut terör örgütü üyesi olmalarının verdiği avantajla mal varlığı elde ettikleri” ifadeleri kullanıldı.

Avukat Turgut Kazan kararla ilgili, “İçinde yaşadığımız koşullarda karşı karşıya kaldığımız örneklerin hiçbirinde hukukun zerresi yok. Hem çok çarpıcı tutuklama kararları için hem de özellikle insanların mal varlıklarına el konulması olabilecek bir şey değil” dedi.

EVİM YOK KİRADAYIM
Mal varlığına el konulan şair-yazar Hilmi Yavuz kararla ilgili şunları söyledi: “Yazılarımın karşılığında sadece telif ücreti aldım. İş Bankası’ndaki hesabıma ATM’den girdiğimde, ‘Bu kartın ait olduğu hesap kapanmıştır. Teşekkür ederiz’ yazısı belirip kartım iade ediliyor. Devletten aldığım 3 bin TL’nin altında bir emekli maaşımdan başka hiçbir gelirim yok.

Evim, arsam, taşınmaz mülküm yok. Kirada oturuyorum. Hocalık maaşımdan biriktirdiğim para, Ziraat Bankası’nda. Ayda 2 bin TL faiz gelirim vardı. Mahkeme kararından sonra buna da el kondu. 18 yıl boyunca Zaman gazetesindeki yazılarımda Fetullah Gülen’in adı bir kez bile geçmedi.”
Kaynak: Hürriyet

15Avcılar’da teröre karşı ortak tepki

İSTANBUL, (DHA) – İSTANBUL Avcılar’da terör ve terör örgütlerine tepki amacıyla protesto yürüyüşü düzenlendi, belediye tarafından yılbaşı için planlanan müzik ve eğlence etkinliklerinin iptal edildiği açıklandı.
Bu akşam saatlerinde trafiğe kapalı Marmara Caddesi’nde başlayan ve Belediye Havuz Meydanı’na kadar süren yürüyüşe ilçedeki çeşitli dernek ve sivil toplum kuruluşlarının temsilcileri de katıldı. ‘Şehitler ölmez vatan bölünmez/ Devlet millet elele terörle mücadeleye’ yazılı pankartın açıldığı yürüyüşe, Avcılar Belediye Başkanı Handan Toprak Benli, Avcılar Atatürkçü Düşünce Derneği, Kent Konseyi, Muharip Gaziler ve birçok sivil toplum kuruluşu temsilcisi katıldı. Ellerinde Türk bayrakları bulunan kalabalık, yürüyüş sırasında teröre karşı slogan attı. Avcılar Belediye Başkanı Handan Toprak Benli yaptığı konuşmada, vatanı için bütün şehit olanları saygı ve milletle anmak için toplandıklarını belirtti, “Yılbaşında düzenleyeceğimiz müzik ve eğlenceye yönelik etkinlikleri iptal ettiğimizi belirtiyor; şehit haberleri almadığımız ve terörün son bulduğu yeni bir yıl diliyoruz” dedi.
Yapılan diğer konuşmalarda da PKK, PYD, DEAŞ, FETÖ terör örgütlerine tepki gösterildi, birlik mesajları verildi.

FOTOĞRAFLI
Kaynak: Hürriyet

14Malazgirt savcısı, FETÖ’den tutuklandı

Yusuf Özgür BÜLBÜL/MUŞ, (DHA) – MUŞ’un Malazgirt İlçesi Cumhuriyet Savcısı, FETÖ/PDY soruşturması kapsamında tutuklandı.
Muş Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü ekipleri, FETÖ/PDY soruşturması kapsamında düzenlenen operasyonda, İl Jandarma Komutanlığı’nda görevli 2 askeri personel, Malazgirt Cumhuriyet Savcısı, Muş Cezaevi’nde görevli 2 personel ve Muş Emniyet Müdürlüğü’nde görevli bir emniyet personelini gözaltına aldı. Emniyete götürülen şüphelilerden işlemleri tamamlanan Malazgirt Cumhuriyet Savcısı, sevk edildiği adliyede çıkarıldığı mahkemece tutuklandı.
Diğer 5 şüphelinin işlemlerinin ise devam ettiği belirtildi.
Kaynak: Hürriyet

13Telefon dolandırıcısının 2 kuryesini polis Bolu’da yakaladı

Tezcan SOLMAZ/DÜZCE, (DHA) – DÜZCE’de, telefonla arayıp kendisini polis olarak tanıttığı iki kadını dolandıran kişinin paraları almak için kullandığı 2 kurye polis operasyonuyla yakalandı.
Düzce’de oturan 66 yaşındaki S.K. adlı kadını arayıp kendisini polis olarak tanıtan kimliği belirsiz kişi, iddiaya göre adının FETÖ örgütü operasyonlarında geçtiğini, bundan kurtulması için operasyon yapacaklarını söyleyerek para istedi. Paniğe kapılan S.K., evinde bulunan 52 bin lirayı ve 30 bin lira değerindeki ziynet eşyasını poşete koyarak eve gelen Ömer O. adlı kuryeye teslim etti.
Ardından 57 yaşındaki R.Ö. adlı kadını arayan aynı kişi, eşinin adının kuyumcu soygununa karıştırıldığını, kurtarmak için aynı şekilde para istedi. R.Ö., 2 bin 600 lira para ve 30 bin liralık ziynet eşyasını poşete koyup dolandırıcının söylediği Aziziye Mahallesi’nde bir aracın altına bıraktı. Yine dolandırıcının kuryesi Ömer O., buradan poşeti alarak uzaklaştı.
İki kadının dolandırıldıklarını anlayarak polise başvurması üzerine çalışma başlatıldı. Güvenlik kamerası görüntüleri incelenerek eşkali belirlenen Ömer O., Bolu’da saklandığı evde polis operasyonuyla yakalandı. Evde yapılan aramada para ve ziynet eşyaları bulundu. Evde ruhsatsız pompalı tüfek de ele geçirildi.
Ömer O.’nun ifadesi doğrultusunda, parayı kendisinden alıp Şanlıurfa’da yaşadığı belirlenen telefon dolandırıcısına ulaştıran Suriye uyruklu Y.Ş. adlı kadın da Şanlıurfa’dan Bolu’ya gelen yolcu otobüsünde yakalandı. Gözaltına alınan kuryeler Ömer O. ve Y.Ş., emniyetteki işlemleri ardından adliyeye sevk edildi.

FOTOĞRAFLI
Kaynak: Hürriyet

12Simavlılar terörü lanetledi

KÜTAHYA’nın Simav İlçesi’nde düzenlenen mitingte, son günlerde ülkede düzenlenen terör saldırıları protesto edildi.
Simav Eynal Mehteran Takımı öncülüğünde ilçede miting düzenlendi. Terör saldırılarını lanetleyen Simavlılar, tepkilerini göstermek için bugün saat 14.30’da Cumhuriyet Meydanı’nda bir araya geldi. ‘Şehitler ölmez vatan bölünmez, terörü lanetliyoruz’ ifadelerinin yer aldığı pankart ve dövizler taşındı. Eynal Mehteran Takımı, gösteri sundu. Halk, birlik ve beraberlik mesajları verdi.
Mitingin açılış konuşmasını yapan mehtaranbaşı Murat Özen, son dönemde artan terörün öncelikle istikrarı, huzuru, büyüme hızımızı ve Türkiye’nin duruşunu hedef aldığını ifade etti. Özen, “Simav’dan tüm terör örgütlerine sesleniyoruz. Türkiye üzerinde oynadığınız oyunları eskisinden daha fazla bir araya gelerek birlik ve beraberlik içerisinde bozacağız. Ülkemizi bölüp parçalayamayacaksınız. Buna izin vermeyeceğiz” dedi.
Törende kısa bir konuşma yapan Simav Belediye Başkanı AK Partili Süleyman Özkan ise, “Son günlerde artan terör eylemleri canımızı yakıyor, ancak kimse heveslenmesin. Biz ülkemizi böldürmeyeceğiz. Simav olarak buna izin vermeyeceğiz. Huzura, barışa ve kardeşliğe her zamankinden daha fazla ihtiyaç duyduğumuz bir dönemdeyiz. Ülkemiz kanlı ve sinsi bir kuşatmanın hedefindedir. FETÖ’sünden PKK’sına varıncaya kadar tüm terör örgütleri bizleri yani aziz milletimizi hedef alıyor. Bizleri korkutarak, yıldırarak hedeflerimizden vazgeçirmeye çalışan bu hainler bilsinler ki, asla amaçlarına ulaşamayacaklar” dedi.
Mehteran takımının kahramanlık müzikleriyle coşan vatandaşlar sık sık “Şehitler ölmez vatan bölünmez, Kahrolsun PKK” sloganı attı. Mitingi düzenleyen Simav Eynal Mehteran Takımı daha sonra kahramanlık türkülerinden oluşan mini bir konser verdi.

Mehmet YENEN / SİMAV (Kütahya), (DHA)
FOTOĞRAF

 
Kaynak: Hürriyet

11Rus Büyükelçi cinayetinde son dakika açıklaması! Süleyman Soylu açıkladı

Rus Büyükelçi cinayetinde son dakika açıklamaları gelmeye devam ediyor. Cinayete yönelik son açıklama İçişişleri Bakanı Süleyman Soylu’dan geldi. Sabah saatlerinde özel uçakla Batman Hava Limanı’na inen İçişleri Bakan Süleyman Soylu, AK Parti Genel Başkan Yardımcısı ve Siirt Milletvekili Yasin Aktay, Emniyet Genel Müdürü Selami Altınok, Jandarma Genel Komutanı Orgeneral Yaşar Güler ile sıkı güvenlik önlemleri altında karayoluyla Siirt’e geldi. İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, Siirt Valiliği’ni ziyaret ederek, Vali Mustafa Tutulmaz ile görüştü.

RUS BÜYÜKELÇİ CİNAYETİ

Daha sonra açıklamarda bulunan Soylu, “Sayın Büyükelçi’nin uğradığı hain saldırı, aslında Ortadoğu’daki barışın önüne geçmek isteyen bir zihniyetin, ortaya koyduğu karanlık bir senaryonun uzantısıdır. Ancak her iki ülke de bu tuzağa düşmeyecek kadar köklü bir siyasi birikime ve güçlü bir liderliğe sahiptir. Halihazırda gördüğümüz irade de bu yöndedir. Bu da geleceğe dair umut vericidir.  Ben bu vesileyle komşumuz Rusya’ya tekrar başsağlığı diliyorum” dedi.

Büyükelçi Karlov’un bir terör eylemi sonucu katledilmesi olayının soruşturmasının devam ettiğini bildiren Soylu, “Çok ayrıntılı, önemli bilgilere ulaşıldığını sizlerle paylaşmak isterim. Soruşturma çok yönlü devam ediyor.” ifadelerini kullandı. Rusya Federasyonu’nun gönderdiği görevlilerle emniyet mensuplarının, savcıların gerekli çalışmaları bütün titizlikle ortaya koyduğunu kaydeden Soylu, sorumlu bir işbirliği gerçekleştirildiğine işaret etti.

FETÖ BAĞLANTISI ÇOK NET

Bakan Soylu, gelinen noktayla ilgili çok ayrıntılı bir değerlendirme yapmak, gerek soruşturmanın selameti açısından gerek soruşturmanın ulaşacağı nokta açısından çok faydalı olmadığını anlatarak, konuşmasını şöyle sürdürdü: “Hem ülke için hem de ülke dışı bağlantılarına ulaşılmaya çalışıldığını kamuoyuyla da paylaşmak istiyorum. Bir nokta çok net, teröristin FETÖ terör örgütüyle ilişkisi açık olarak görülüyor. Teröristin çocukluğu anından itibaren, görev aldığı yer itibariyle nasıl bir hayat ilişkisi ortaya koyduğu açık ve net. Son 1,5 yıldaki farklı bağlantılar oluşturma hedefi ve birtakım saptırma gayretleri yapılan soruşturmada açık bir şekilde belirlenmektedir. Hedef saptırma konusunda ortaya koymaya çalıştıkları aslında ne kadar da eğreti duyduğu çok nettir. Şahsi etkinlikten ziyade teröristin bir akıl kurgusu sonucu orada olduğu da nettir.”

Bakan Soylu ve beraberindekiler daha sonra DEAŞ ile mücadelede görevlendirilen ve önümüzdeki günlerde Suriye’nin El Bab Bölgesi’ne gidecek 3’üncü Komando Tugay Komutanlığı’na geçti. El Bab Bölgesi’ne gidecek askerlerle birlikte öğlen yemeği yiyen Bakan Soylu, onlarla sohbet ederek sorunlarını ve isteklerini dinledi.
Kaynak: Hürriyet

10İsmail Saymaz’dan laiklik vurgusu

Hilmi DUYAR- Coşkun YAMAN/BALIKESİR, (DHA) – BALIKESİR’de bir söyleşiye katılan gazeteci İsmail Saymaz, “Laiklik ilkesinin horlanması, aşağılanması, ayaklar altına alınmasının sonucu; içeride 15 Temmuz’dur, dışarıda IŞİD’dir” dedi.
Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği (ÇYDD) Balıkesir Şubesi ve Balıkesir Serbest Muhasebeciler Mali Müşavirler Odası’nın birlikte düzenlediği ‘OHAL’de biz’ konulu söyleşi, bugün Hürriyet Gazetesi muhabiri İsmail Saymaz’ın katılımıyla gerçekleştirildi. ÇYDD Şube Başkanı İsmail Erten, açılış konuşmasında Rize’de Atatürk heykelinin kaldırılmasını anımsatırken, Saymaz’ın da Rizeli olduğunu vurguladı. Saymaz ise, “Rizeliliği şerefle taşıyoruz, her ne kadar belediye başkanımız taşımayı pek beceremese de” deyince salondan alkış aldı.
“TÜRKAN SAYLAN’IN HEYKELİ DİKİLİR”
ÇYDD’nin kurucu genel başkanı Türkan Saylan’ın “Ergenekoncu” diye gözaltına alındığını anımsatan Saymaz, “O günlerde bazı gazeteciler Türkan Saylan’ın evini bastıran savcı için ‘heykeli dikilecek’ demişti. Yiyorsa dikin. Zekeriya Öz’ün bu ülkede mezar taşı bile olur mu emin değilim. Ama Türkan Saylan’ın her yere heykeli dikilir” diye konuştu.
“15 TEMMUZ’UN HEDEFİ LAİKLİKTİ”
15 Temmuz darbe girişiminin laik, demokratik hukuk sistemini hedef aldığını vurgulayan Saymaz, sözlerini şöyle sürdürdü:
“15 Temmuz darbe girişiminin özünde Adalet ve Kalkınma Partisi’ni hedef aldığı doğrudur. Ama laik, demokratik, hukuk sistemini hedef almıştır. Laikliğe kasteden örgütlü bir darbe teşebbüsü ve aynı zamanda Cumhuriyet tarihinin gördüğü en önemli terör eylemlerinden biridir. 241 yurttaşımızı öldürdüler. Hiçbir darbe teşebbüsü bu kadar namussuzca işlenmemiştir. Meclisimizi bombaladılar, köprüde darbeyi protesto eden yurttaşlarımızın üzerine ateş açtılar. Ve fark ettik ki bu askerilerin organize ettiği bir darbe girişimi değilmiş, bu sivillerin planladığı ve askerlerin oynattırıldığı bir darbe süreciymiş. Yoksa Adil Öksüz denilen kim olduğu belirsiz adamın karargahta ne işi var? Hangi asker haysiyetine yakıştırıp, Gülen cemaatinin aparatı olan bir kişiden emir alıp, hareket eder? Türkiye’nin son 20-30 yılında özelde son 15 yılında Ergenekon, Balyoz ve benzeri davalarla çökertilmiş askeri hiyerarşisi, cemaat ve benzeri referanslarla doldurulmuştur. Ve onlar ağabeylerinden gelen talimatın gereğini yerine getirmiş ve darbeye kalkışmışlardır.”
“FETÖ TASFİYE EDİLMELİ”
FETÖ’nün yönetici ya da aktif üyesi olan herkesin tasfiye edilmesi gerektiğini vurgulayan Saymaz, bu süreçte adil olmanın da önemine dikkat çekerek, şunları söyledi:
“15 Temmuz’dan sonra ilan edilen olağanüstü hal ve kanun hükmünde kararnamelerle birlikte ilkin Fethullah Gülen yapılanmasıyla bağlantılı kişi ve kurumlara yönelik tasfiye başladı. Ben bu örgütün yöneticisi olmuş, aktif üyesi olmuş, emir almış, emir vermiş kim varsa tasfiye edilmesi gerektiğini düşünüyorum. Ama darphanenin para bastırdığı, cumhurbaşkanının buradan oraya selam söylediği, eski başbakanın ailesiyle kahvaltıya gittiği, Pensilvanya’ya gitmeyenin terfi edemediği Türkiye’de, Zaman gazetesi alan adamı da tartaklamanın anlamı yok. Bazı gazeteciler FETÖ bankasından aldığı krediyle yalıda otururken, bazı insanları ‘Vay efendim sen bin lira kredi çekmişsin’ diye memurluktan etme hakkınız yok. Bazı belediye başkanları parsel parsel verirken, ‘Vay sen dershaneye gittin’ demenin anlamı yok. Adil olmak gerekiyor.”
“LAİKLİKLE OYNAMANIN SONUCU YAŞADIĞIMIZ TAHRİBATTIR”
Laik, demokratik, hukuk devletinin önemine dikkat çeken Saymaz, “Laiklik ilkesinin horlanması, aşağılanması, ayaklar altına alınmasının sonucu içeride 15 Temmuz’dur, dışarıda IŞİD’dir. Laiklikle oynadığınızda içeride bir çete devletimizi ele geçirir, dışarıda bizim çocuklarımızı bir terör örgütü, onları bize bir canlı bomba olarak iade edip, insanlarımızı öldürür. Demokratik, laik, hukuk devletinin ilkesiyle oynanmasının sonucu budur, yaşadığımız tahribattır” dedi.
İsmail Saymaz söyleşinin ardından Tivoli Kitabevi’nde kitaplarını imzaladı. Son dönemde ‘Hanefi Yoldaş’, ‘Ali İsmail-Emri kim verdi’, ‘Sözde terörist’, ‘Postmodern Cihad’, ‘Esas duruşta cinayet’ gibi kitaplar yazan Saymaz, imza gününde büyük ilgi gördü.

FOTOĞRAFLI
Kaynak: Hürriyet

9TSK: Azaz-Cerablus arasında bin 860 kilometrekarelik alan kontrol altına alındı

ANKARA, (DHA) – TÜRK Silahlı Kuvvetleri (TSK), Fırat Kalkanı harekatı kapsamında 15-22 Aralık tarihleri arasında, Azaz-Cerablus arasında bulunan toplam 225 meskun mahal ve bin 860 kilometrekarelik alanın kontrol altına alındığını bildirdi. TSK’dan yapılan açıklamada, ayrıca Türk Silahlı Kuvvetleri’nin milletin emrinde olduğu vurgulanarak, kendisine verilen tüm görevleri geçmişte olduğu gibi bugün de yerine getirme azim ve kararlılığında olduğu belirtildi.

TSK tarafından yapılan haftalık bilgilendirme açıklamasında, teröristle mücadele harekatı kapsamında, 15-22 Aralık tarihleri arasında, bölücü terör örgütünün kış tertiplenmesini kısıtlamak amacıyla başlatılan operasyonlara aralıksız devam edildiği bildirildi. Bu kapsamda; Hakkari Çukurca Güven ve Hisar Dağı Bölgesi, Şırnak, Beytüşşebap, Uludere, Mardin, Nusaybin, Diyarbakır Hani ve Bitlis, Tatvan bölgelerinde orta ve büyük çaplı operasyonların gerçekleştirildiği belirtildi. Operasyonlar kapsamında, 11 teröristin etkisiz hale getirildiği açıklandı. Operasyonlarda, 3 EYP, 30 piyade tüfeği, 5 tabanca, 509 av tüfeği, 150 kilo amonyum nitrat, çok miktarda değişik çap ve cinste mühimmat ile EYP yapımında kullanılan kablo, fünye ve patlayıcı madde ele geçirildiği belirtilirken, kaçakçılıkla mücadeleye yönelik hudut hattında alınan tedbirler sonucunda 14 bin 369 gram esrar, 839 bin 240 paket kaçak sigara ve 5 bin 356 kilo tütün ele geçirildiği kaydedildi. Gerçekleştirilen hudut denetim ve kontrolleri sonucunda ise sınırlardan yasa dışı yollardan geçmeye çalışan 4 bin 989 kişinin yakalandığı belirtildi.

225 MESKUN MAHAL, BİN 860 KİLOMETREKARELİK ALAN KONTROL ALTINA ALINDI

TSK’nın açıklamasında, Fırat Kalkanı harekatı kapsamında, Azaz-Cerablus arasında bulunan toplam 225 meskun mahal ve bin 860 kilometrekarelik alanın kontrol altına alındığı belirtildi. Açıklamada, 9 Aralık günü başlayan Bab Harekatı’nda batıdan ve kuzeyden Bab şehri dış mahallelerine ulaşıldığı ifade edilirken, DEAŞ’ın bölgeden temizlenmesine yönelik harekatın doğu batı, kuzey güney istikametlerinde devam ettiği bildirildi. PKK/PYD terörist unsurlarının Afrin’den doğuya, Münbiç’ten batıya doğru olabilecek saldırılarını durdurmaya yönelik alınan tedbirlerin ise uygulanmasına hassasiyetle devam edildiği vurgulandı.

TSK’nın açıklamasında, ayrıca terör örgütleriyle mücadelede kararlılık vurgusu yapılarak, “Türk Silahlı Kuvvetleri, Türkiye Cumhuriyeti devletinin hak ve menfaatlerini korumak ve vatandaşlarının can güvenliğini sağlamak maksadıyla başta PKK/PYD terör örgütü olmak üzere FETÖ/PDY, DEAŞ ve diğer terör örgütleriyle mücadelesini önümüzdeki dönemde de kararlılıkla sürdürecektir. Gerek terörle mücadele harekatı gerekse Suriye kuzeyinde icra edilen Fırat Kalkanı Harekâtı kapsamında Türk Silahlı Kuvvetleri, bölgede yaşayan sivil halkın zarar görmemesi için her türlü tedbiri almakta ve bu konuda azami hassasiyeti göstermektedir. Türk Silahlı Kuvvetleri yüksek bir tempo ve kararlılıkla, milletimizin emrinde, kendisine tevdi edilen tüm görevleri, geçmişte olduğu gibi bugün de yerine getirme azim ve kararlılığındadır” denildi.
Kaynak: Hürriyet

8Baykal: Gazi meclis, yetim meclis olacak

Levent YENİGÜN/KEMER (Antalya), (DHA) – CHP eski Genel Başkanı, Antalya Milletvekili Deniz Baykal, başkanlık sistemine ilişkin, “Bu kanun çıkarsa o gazi meclis, yetim meclis olacak. Herkes de bunun farkında” dedi.
CHP eski Genel Başkanı, Antalya Milletvekili Deniz Baykal Kemer’e bağlı Göynük Mahallesi’nde bir partilinin ailesine taziye ziyareti yaptı, daha sonra da partililerle buluştu. Burada gündeme ilişkin konuşan Baykal, Suriye’de yanlış bir politikayla başlangıç yapıldığını ve o dönemde desteklenen grupların şu an Türkiye’ye karşı savaştığını söyledi. Baykal, “Suriye’de duruma hakim olan otoriteyi tahrip ettik, yani Esad’ı. Esad’ın gücü ortadan kalkınca bir sürü güç merkezi çıktı ve bunlar bize başladılar saldırılara. ‘Biz onları destekleyelim, onlar başarıya ulaşsın’ diye ABD ile kavga ettik, Rusya ile kavga ettik, Suriye ile Esad ile kavga ediyoruz, İran ile kavga ediyoruz. Böyle bir şeyin içerisine girdik” dedi.
‘SURİYE’DEKİ TABLO ORTADA’
Bunun Türkiye’ye yakışmayan bir tutarsızlık olduğunu kaydeden Baykal, “Türkiye boş laf etmez. Bir şey söyledi mi arkasında durur. FETÖ’yü geliştiren sensin. PKK’yı himaye edip Güneydoğu’da bu kadar kökleşmesine sebep olan sensin. Bütün bunların sonucu değil mi bunlar? Hendekler öyle kazılmadı mı? Kazarlarken sen neredeydin? O silahlar yerleştirilirken ne yapıyordun? PKK’dan hatalar ortada, FETÖ’den ortada. Sen baştan getirdin, götürdün, yerleştirdin. Suriye’deki tablo ortada. Yani turizmin içine girdiği tablo ortada. Senin verilecek bir hesabın yok mu? Adam diyor ki şimdi ‘Arkadaş bunların çaresini sizlere söylüyorum. Nedir çare? ‘Başkanlık rejimi’ diyor. Ya kardeşim bu kadar hata yapan adam sen bir de çıkacaksın böyle bir şey istiyorsun ve bu millet bu kadar şaşkın mı ya? Böyle bir şey olabilir mi Allah aşkına?” diye konuştu.
‘ADI ÜSTÜNDE GAZİ MECLİS’
Baykal, şöyle devam etti:
“Başkanlık rejimiyle ilgili olarak yapılacak halk oylamasında inşallah ‘hayır’ çıkacak. Milletimiz bir kere ‘hayır’ desin bakın her şey değişecektir. Mecliste bu konu konuşuluyor. Vicdan sahibi herkes biliyor ki biz haklıyız. Hiçbir siyasi konuda bu kadar haklı olunmamıştır. Bu kadar net bir yanlışla meclis karşı karşıya kalmamıştır. Yani meclise diyor ki ‘kendi kendini inkar et’ ki o meclis gazi meclis, en son gaziliği darbede kanıtladı. Daha önce milli mücadeleyi kazandı. Adı üstünde gazi meclis. Bu kanun çıkarsa o gazi meclis, yetim meclis olacak. Herkes de bunun farkında.”

FOTOĞRAFLI
Kaynak: Hürriyet

7Bahçeli: IŞİD’in elinde bulunan askerlerimizin son durumu nedir? Şüphe ve merak derhal giderilmelidir

Bahar DEMİREL / ANKARA, (DHA) – MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, “IŞİD’li alçaklar kahramanlarımıza ölüm yağdırmaktadır. Sosyal medyada dolaştırılan ve 2 askerimizin yakıldığını gösteren vahşet eğer doğruysa eğer bu canilik yapılmışsa IŞİD’in içte ve dışta tüm eli kanlı teröristleri son ferdine kadar yok edilmelidir. El Bab, şerefsiz zebanilerin tepesine yıkılmalı, alayı birden yakılmalıdır. Bu videonun gerçekle ilişkisi var mıdır? IŞİD’in elinde bulunan askerlerimizin son durumu nedir? Milli vicdanda beliren şüphe ve merak derhal giderilmelidir” dedi.

MHP Genel Başkanı Bahçeli, Siyaset ve Liderlik Okulu’nun 13’üncü dönem eğitim faaliyetlerinin tamamlanması dolayısıyla düzenlenen sertifika törenine katıldı. MHP Genel Merkezi’ndeki Gün Sazak Konferans Salonu’nda yapılan törende konuşan Bahçeli, 2016 yılının felaketlerin gölgesinde geçtiğini söyledi. Türkiye’yi karanlığa mahkum etmek isteyen odakların, terör örgütlerini Türkiye’nin üzerine saldığını savunan MHP lideri Bahçeli, “Ülkemizin içinde bulunduğu zorlu şartlar hepimizin malumudur. Buna rağmen yerimizde sayamayız. Gelişmelerin akışına kendimizi bırakamayız. Olaylara uzaktan yalnızca film gibi seyrederek, yön veremeyiz. 2016 yılının felaketlerin adeta gölgesinde, çekim alanında kaldığını belirtmek zorundayız. Türkiye’yi karanlığa mahkum etmek isteyen odaklar, terör örgütlerini üzerimize saldılar. Düşman çevreler silahlandırıp, saldırı emri verdiği katiller vasıtasıyla Türkiye’yi çembere almaya kalkıştılar. Onlar dayattı, biz direndi. Onlar bölmeye çalıştı, biz direnç gösterdik. Onlar parçalanmamızı istedi, biz milletçe karşılarına dikildik. Onlar oyun oynadı. Biz hep birlikte bozduk, bozmaya devam ediyoruz. Bir yanda FETÖ diğer yanda kanlı ikizi PKK, bir tarafta IŞİD diğer tarafta birinci dereceden eylem yoldaşı DHKP-C aralıksız birbirini tamamlar şekilde Türkiye’ye kast etmenin yarışına girdiler” diye konuştu.

“MÜTTEFİK GÖRÜNÜMLÜ ÜLKELER TERÖRİSTLERE ŞEKER DAĞITIR GİBİ BOMBA VERDİ”

Terörün, 2016 yılını parantezine aldığını dile getiren Bahçeli, “Dost ve müttefik görünümlü ülkeler, teröristlere şeker dağıtır gibi su ve ekmek verir gibi bomba verdi. Silahlanmalarını teşvik etti. Nihayetinde canlı bombalar sinemizde patladı. Bombalı araçlar vızır vızır şehirlerimizde gezip, hedef noktalarda infilak ettirildi. 2016 yılında teröristler zincirlerinden boşanmışçasına saldırdı. Türkiye’nin yıkımı ve esarete düşmesi projelendirildi” dedi.

“BÜYÜKELÇİYİ VURAN TERÖRİST TÜRKİYE’NİN GÜVENİLİRLİĞİNE DARBE VURMAK İÇİN EMİR ALMIŞTIR”

Türk milletinin, infaz ve ihanet kıskacında olduğunu savunan MHP lideri Bahçeli, şöyle konuştu: “Tablo dehşet ve korkunç boyuttadır. 20 Aralık’ta Rusya’nın Ankara Büyükelçisi’ni sırtından vuran terörist, Türkiye’nin güvenilirliğine darbe vurmak için emir almıştır. Bir gün sonra El Bab’dan gelen 16 mehmedimizin şehadet haberi hepimizin yüreğini dağlamıştır. Bin yıl önce yurt tuttuğumuz bu topraklar, bizimle ve bize emanet şekilde muhakkak yaşayacak ve yaşatılacaktır. Hiçbir hain buna engel olamayacaktır. Hiçbir alçak emel, hiçbir küresel komplo, hiçbir cani kumpas Türkiye’nin diz çöküşünü göremeyecektir. Bu millet bağımsızlığını koruma, kararan bahtını aydınlatmak için gerekirse hep birlikte şehitliğe hazırdır. Türk milleti vatanı namus görmektedir”

“İÇ SAVAŞ ÇIKARMAK İSTİYORLAR, OYUNA GELMEYELİM”

Konuşmasında birlik ve beraberlik vurgusu yapan Bahçeli, “Türkiye’yi böldürmeyeceğiz. Her taşı yakut olan vatanımıza leke sürdürmeyeceğiz. Bedelse istenen seve seve öderiz. Çileyse beklenen sonuna kadar katlanırız. Biz Türk milletiyiz. Millet olmanın en bariz vasfı, insanları zaman ve mekan içinde birleştiren ortak noktaların bulunmasıdır. Gün dargınlık günü değildir. Ayrılığa, gayrılığa set çekelim. Anlaşmazlığa, ayrımcılığa duvar örelim. Doğudan batıya, kuzeyden güneye büyük bir aile olduğumuzla övünelim. Kürt kökenli kardeşlerim, gelin Çanakkale’de olduğu gibi tek yumruk olalım. Gelin, Kurtuluş Savaşı yıllarındaki yan yana göz göze aynı gövdenin dalları gibi beraberce ülkeyi müdafaa edelim. İç savaş çıkarmak istiyorlar. Oyuna gelmeyelim. Aramızda nifak çukuru açmayı başaramayacaklar” diye konuştu.

“EL BAB’DAN ELİMİZ BOŞ DÖNERSEK ANKARA’YI TEHLİKEYE SOKARIZ”

Terörle mücadelenin, partiler üstü bir mesele olduğunu belirten Bahçeli, “Fırat Kalkanı Harekatı kesinlikle zaferle taçlanmalıdır. Ülke olarak kimsenin toprağında gözümüz yoktur. Irak ve Suriye’yi mesken tutmuş terör örgütleri, Türkiye’nin bekasını ileri düzeyde tehdit etmektedir. El Bab operasyonundan alnımızın akıyla çıkmalıyız. El Bab’dan elimiz boş dönersek Diyarbakır’ı riske atarız, Ankara’yı tehlikeye sokarız. Terör örgütlerinin yalnızca ülkemizde değil, doğup palazlandığı yerlerde imhasını şart ve kaçınılmaz görüyoruz. Türkiye terörü kaynağında yok ederken, terörizme destek veren ülkelerle çok yoğun bir diplomasi ve siyasi mücadeleye girmeyi de ihmal etmemelidir” dedi.

ABD’YE TEPKİ: SİLAH VE MÜHİMMATIN PYD-YPG’YE GİTTİĞİ NETTİR

ABD’nin PYD ve YPG’ye yönelik tutumuna tepki gösteren Bahçeli, “Ayrıca ABD’nin PYD-YPG silah yardımı kabul edilemeyecek bir husumet alametidir. Bu ülkeyle NATO şemsiyesi altında müttefik değil miyiz? ABD’nin YPG’yi silahlandırması ne anlama gelmektedir? Bu ülke, sınırlarımız boyunca bir terör koridoru açma gayesinin neye, kime hizmet olduğunun gerçekten de şuurunda mıdır? Fırat’ın doğusunun ABD tarafından terör gruplarının lojistik merkezi haline getirildiği, nakliye uçaklarıyla taşınan silah ve mühimmatın PYD-YPG’ye gittiği nettir. ABD’nin, Rakka operasyonunu önümüzdeki bahar aylarına erteleyip El Bab’a yüzlerce IŞİD’li canileri takviye ettiğine dönük iddiaların yenilir yutulur bir tarafı olamayacaktır” diye konuştu.

“BU VİDEONUN GERÇEKLE İLİŞKİSİ VAR MIDIR?”

Fırat Kalkanı operasyonu kapsamında yürütülen El Bab’a yönelik harekata değinen MHP lideri Bahçeli, şöyle konuştu:

“Bu IŞİD’li alçaklar kahramanlarımıza ölüm yağdırmaktadır. Daha vahimi sosyal medyada dolaştırılan ve 2 askerimizin yakıldığını gösteren vahşet eğer doğruysa eğer bu canilik yapılmışsa IŞİD’in içte ve dışta tüm eli kanlı teröristleri son ferdine kadar yok edilmelidir. El Bab, şerefsiz zebanilerin tepesine yıkılmalı, alayı birden yakılmalıdır. Bu videonun gerçekle ilişkisi var mıdır? IŞİD’in elinde bulunan askerlerimizin son durumu nedir? Milli vicdanda beliren şüphe ve merak derhal giderilmelidir. IŞİD’i Ortadoğu’ya salan karanlık ve kalleş küresel güç merkezleri dökülen kanlardan birinci derecede mesuldür. ABD dış politikasını zannederim, yayılmacı ve kaos imalatçısı İngiliz aklı yönlendirmektedir. Ortadoğu’yu dize getirip, Kürdistan inşa etmek isteyen ABD’nin her yere düşmanlık tohumu saçtığı açık bir hakikattir. Terör örgütleriyle ittifak kurmak, medeni ve demokratik olduğunu iddia eden hiçbir ülkenin harcı olamayacaktır. ABD seçim ve tercihini geciktirmeden yapmalıdır. Ya Türkiye Cumhuriyeti ya terörizmin kanlı niyeti, ya dostluk ya da düşmanlık. Türkiye El Bab’da milli güvenliği için bulunmaktadır. Peki ABD’nin Ortadoğu’da ne işi vardır?”

MOSKOVA DEKLARASYONU AÇIKLAMASI: İZAH VE TELAFİSİ OLMAYACAK BİR YANLIŞ

Türkiye, Rusya ve İran tarafından imzalanan 8 maddelik Moskova Deklarasyonu’nu da değerlendiren Bahçeli, “Türkiye’nin 20 Aralık’ta Rusya ve İran ile Suriye kapsamında yaptığı 8 maddelik mutabakat önemli ve bundan sonrası için umut vericidir. Bu stratejik karar ABD’nin bölgesel anlamda alanını daraltmıştır. 3 ülkenin mutabakatında terör örgütleri sayılırken, PYD, YPG ve PKK’nın bulunmaması oldukça mahsurludur. Rusya karşısında büyükelçi cinayetinden dolayı mahcubiyet yaşayıp, Türkiye düşmanı bu terör örgütlerini görmezden gelmek, izah ve telafisi olmayacak bir yanlıştır. Dileğim bu yanlıştan acilen dönülmesidir” dedi.

YENİ ANAYASA AÇIKLAMASI: İLANI YAPILMAMIŞ BİR SEVR’İ YAŞAYACAKTIK

Anayasa Komisyonu’nda görüşülmeye başlanan anayasa değişiklik teklifine ilişkin açıklamalarda bulunan Bahçeli, “MHP, sözünün ardında, fikri çizgisinin yanındadır. Bizde siyasi bir kırıklık ve taviz söz konusu değildir. 15 Temmuz’da vatan kaybının sınır hattına gelmiştik. Allah muhafaza işgale uğruyorduk. İç savaşa savruluyorduk. İlanı yapılmamış bir Sevr’i hatta daha acıklısını yaşayacaktık. Devletimiz yıkılacaktı. Bir vatandan olacaktır. Maalesef Türkiye tahditlerin hedefindedir. Ülkemizi Suriye ve Irak yapıp, etnik ve mezhep temelli bölme planları dolaşımdadır. Bu maksatla cumhurbaşkanının dayanılmaz fiili sorunlara neden olan uygulamalarının bir anayasal düzenlemeyle sonlandırılarak, kararı milletin vermesini sağlamaktır. Yeni krizleri önlemek, gittikçe kabaran kaos dalgasını durdurabilmek için devlet yönetiminde hukuk kurallarını hakim kılmak tarihi bir görevimizdir” diye konuştu.

CHP LİDERİ’NE ANAYASA TEPKİSİ: KILIÇDAROĞLU ‘ÇARKÇIBAŞI’ ÜNVANINI KİMSEYE VERMEYE NİYETLİ GÖRÜNMEMEKTEDİR

Anayasa değişiklik teklifine yönelik CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun eleştirilerine yanıt veren MHP lideri Bahçeli, şöyle konuştu: “Tartışılan rejim değildir, olamayacaktır. Bırakalım Türk milleti nasıl ve hangi sistemle yönetileceğine karar versin. CHP bundan niye korkuyor? Neden kaçıyor? Yalan, düzmece ve asılsız isnatlarla ilk 4 maddenin kaldırılacağını, yürürlükteki rejimin son bulacağını hangi akla, hangi bilgiyle izah ediyor? İlk 4 maddenin değiştirileceğini geçmişte fütursuzca söyleyen Kılıçdaroğlu, bize ne anlatmaya çalışıyor? MHP olarak devletin çöküş sürecin olduğunu görüyoruz. Geleceği yeniden planlamak, devleti hukuki tamiratla ayağa kaldırmak varken, akılsızlığa niye kurban gidelim? Aziz millete hazırlığı yapılan anayasal düzenlemeyle ilgili fikrini sormanın neresi hatalıdır? Adana’da FETÖ’cüleri övüp, kalabalıklara alkışlatan CHP mi rejimin bekçisidir? Bu CHP değil midir 2007’deki 367 garabetinin mimarı? Bu CHP değil midir, TBMM’de cumhurbaşkanı seçtirmemenin faili? Hakkari’ye gidip, özerklik vaadinde bulunan Sayın Kılıçdaroğlu, hazırlanan anayasa teklifinin eyalet sistemini getireceğini yüzsüzce söyleyebiliyor. Derlerdi de inanmazdık, meğer doğruymuş. Sayın Kılıçdaroğlu, sabah akşam başka. Pot üstüne pot kırarken, ‘çarkçıbaşı’ ünvanını kimseye vermeye niyetli de görünmemektedir”

“DAMARLARINDA PKK, HDP KANI AKAN PARTİ YÖNETİCİLERİNİN YAKALARINDAN TUTSUNLAR”

MHP Genel Başkanı Bahçeli, “Bazı CHP milletvekilleri ismini utanmadan, sıkılmadan İmralı canisiyle yan yana anmaktadır. Bu şuursuzlara şimdilik tavsiyem şudur. Gitsinler; damarlarında PKK, HDP kanı akan, bölücülüğü göklere çıkartıp, teröristlere övgüler düzen kendi vekil ve parti yöneticilerinin yakalarından tutsunlar” dedi.

“SİYASETİN FİİLİ DURUM TARAFINDAN ŞEKİLLENDİRİLMESİNE SON VERMEK ARZUSUNDAYIZ”

Anayasa değişikliği tartışmasına ilişkin ‘filli durum’ hatırlatması yapan Bahçeli, “Milli iradeye sadakat duyduğumuzdan milletimizin kararını duymaktan rahatsız olmayız. Aslında 140 yıldır fiili sorunla boğuşuyoruz. Bu durum kökleri eskiye dayanan bir açmaza işaret etmektedir. Türkiye’nin gündemini var olan değil, yapılacak, yapılması dikte edilen anayasanın işgal etmesi bitsin istiyoruz. Siyasetin toplumsal sözleşme yerine fiili durum tarafından şekillendirilmesine son vermek arzusundayız. Yenisi yazılarak veya yapılarak tüm sorunların çözüleceğine inanılan anayasal tartışmaların mutabakata dayalı çözüme kavuşturulması emelindeyiz. On yıllardır, işin özünde yürürlükteki anayasa siyaset paradigmasına etki ve nüfuz edememektedir. Bunun nedeni, siyasetin anayasadan veya sistemin ana normlarından değil güç ilişkilerinden beslenmesidir. İşte bu filli durumdur. Türkiye, Cumhurbaşkanı’nın millet tarafından seçildiği andan itibaren farklı bir faza, başka bir evreye geçmiştir”

“ŞAHISLARIN EGEMENLİĞİ YERİNE TOPLUMSAL SÖZLEŞMEYİ GEÇİRMELİ”

MHP lideri Bahçeli, konuşmasını şu sözlerle tamamladı: “Güç temelli fiili durum Türk siyasetinin en kapsamlı ve kanayan sorunlarından birisidir. Bunu telafi etmek, normalleşip gerçeklerle yüzleşmek, sonra da gerekirse hesaplaşmak lazımdır. Toplumsal sözleşme ve sistemin ana kuralları tarafından yönü ve çapı belirlenmiş bir siyasete süratle geçilmelidir. Milliyetçiliği, harekete geçirmiş ve varlığını yegane olarak millete borçlu olan MHP, emanetin sahibine gitmekten asla kaçınmayacaktır. Biz siyasal alanda tekel yaratılıp politik alternatiflerin sıfıra çekilmesine engel olmalıyız. Demokratik ve siyasi teamülleri güçlendirmeliyiz. Ve de şahısların egemenliği, tek belirleyiciliği yerine toplumsal sözleşmeyi geçirmeli, hukukun kurumsallaşıp derinleşmesini sağlayacak bir sorumluluk ahlakına ruh vermeliyiz”
Kaynak: Hürriyet

6FETÖ’den yargılanan 11 askerden bot komutanı yüzbaşı: Gürültü maksatlı atış emri aldık

Durmuş SEVİNDİK/ZONGULDAK, (DHA)- ZONGULDAK’ta, FETÖ/PDY davasında tutuklu yargılanan Sahil Güvenlik Komutanlığı’nda Bot Komutanı Yüzbaşı Oskay M., 15 Temmuz darbe girişimi gecesi, ‘Cephanenin yüzde 10’ununu kullanarak gürültü maksatlı atış yapın’ emri aldığını fakat uygulamadıklarını söyledi. Mahkeme, bottaki 11 personelden 3’ünün tutuksuz yargılandığı davada, diğer 8 tutuklu sanıktan 4’ünü daha tahliye etti.
Sahil Güvenlik Amasra Grup Komutanlığı’na bağlı olarak Zonguldak Limanı’nda görev yapan TCSG-86 botunda görevli 2’si subay, 6’sı astsubay ve 3’ü uzman erbaş olmak üzere 11 kişi, 15 Temmuz darbe girişimine ilişkin yürütülen FETÖ/PDY soruşturması kapsamında açılan davada ilk kez hakim karşısına çıktı.
2’nci Ağır Ceza Mahkemesi’nde, ‘Anayasal düzeni ortadan kaldırmak’, ‘Silahlı terör örgütüne üye olmak’ ve ‘Türkiye Cumhuriyeti’ni ortadan kaldırmaya veya görevini yapmasını engellemeye teşebbüs etmek’ suçlarından 2’şer kez ağırlaştırılmış ömür boyu hapis istemiyle yargılanan 8’i tutuklu, 3’ü tutuksuz tüm sanıklar duruşmada hazır bulundu.
‘YASAL EMİRLERİ UYGULADIM’
Bot komutanı yüzbaşı Oskay M. savunmasında, 15 Temmuz gecesi evinde eşiyle dizi izlediği sırada Sahil Güvenlik Amasra Grup Komutanlığı bağlıları olarak grup komutanının da içinde bulunduğu whatsApp mesaj grubunda, bot komutanlarına bütün personeli gemilerde toplaması emri verildiğini söyleyerek şöyle dedi:
“Liman önünde devriye gezerek olağan dışı hareketlilik olması halinde tekne giriş çıkışı ve şehirde olanlar hakkında rapor etmemiz emredildi. Ayrıntılı emirlerin daha sonra verileceği söylendi. Bana gelen yasal emirleri uyguladım. Farklı bir kanaldan emir almadım. Ben Sahil Güvenlik Komutanlığı’nın İçişleri Bakanlığı’na bağlı olduğunu biliyorum. İçişleri Bakanlığı tarafından Sahil Güvenlik Komutanlığı’na böyle bir görev verilmiş olabileceğini, denize kıyısı olan şehirlerde bir takım hareketlenmenin denizden dahi iyi gözlenebileceğini, aynı zamanda birlik emniyetinin de liman dışı seyir halinde daha iyi sağlanabileceğini düşündüğümden emri uyguladım. Herhangi bir terör örgütü üyeliği iddiasını kabul etmiyorum.”
‘GÜRÜLTÜ MAKSATLI ATIŞ EMRİ ALDIK’
Saat 01.30 sıralarında gemide bulunan ‘Sahmus’ adlı mesajlaşma sistemine Ankara Sahil Güvenlik Komutanlığı’ndan sıkıyönetim direktifi adı altında yazılı emir mesajı geldiğini anlatan Oskay M., şöyle devam etti:
“Emrin bizi suça sürükleyebileceğini, darbe girişiminin yanındaymış gibi gösterilebileceğini düşünerek limanı kapatmak gibi şeyler yapmanın sıkıntılı olabileceğini düşündüm. En iyisinin limana giderek emniyeti almanın mantıklı olabileceğini söyledik. Ben limana dönüş yaptığım sırada 02.00 sıralarında bütün komutanların limanlara dönmesi yönünde emir verildi. Bu arada resmi görev telefonumla Ankara’dan arandım. Grup Komutanı Ankara’dan bazı rütbelilerin çeşitli bot komutanlarının arandığını söylemişti. Bu emirlere kesinlikle uyulmaması gerektiğini söylemişti. Binbaşı olduğunu söyleyen kişi, ‘Cephanenin yüzde 10’ununu kullanarak gürültü maksatlı atış yapın’ diye söyledi. Kendisine kim olduğunu sordum. Ankara’da Sahil Güvenlik Komutanlığı’nda vardiyada görevli olduğunu, bu atışı yapmamı emretti. Bir şey söylemeden telefonu kapattım. Bu görüşmeden grup komutanımı arayarak bilgi verdim. Sabah 05.00’e kadar subay salonunda televizyon izledim. Sonrasında istirahat için kamarama çekildim. Üzerime atılı suçları kabul etmiyorum. Olay başarılı olsaydı yine yargılanacaktım. Kanunsuz emirleri kabul etmedim. Kanuna uygun emirleri yaptım.”
4 TAHLİYE
Diğer tutuklu sanıklar Üsteğmen Oğuzhan Ö., astsubaylar Engin B., Görkem Ö., Haşim K., Samet B., Burak K., uzman erbaş Özkan B. ile tutuksuz sanıklar astsubay Özcan K., uzman erbaşlar Ayhan P. ve Ali Can D. de verilen emre göre hareket ettiklerini söyleyerek suçlamaları kabul etmedi. Mahkeme, tutuklu sanıklardan uzman erbaş Özkan B., astsubaylar Engin B., Haşim K. ve Burak K.’nın adli kontrol ve yurt dışı çıkış yasağı şartıyla tahliyesine, diğer 4 sanığın ise tutukluluk hallerinin devamına karar vererek duruşmayı erteledi.

FOTOĞRAFLI
Kaynak: Hürriyet

5Kınık’ta FETÖ’den 2 öğretmene tutuklama

İZMİR’in Kınık İlçesi’nde, FETÖ/PDY soruşturması kapsamında gözaltına alınan 4 öğretmenden 2’si, sevk edildiği adliyede tutuklandı.
FETÖ/PDY soruşturması kapsamında geçen salı günü, Kınık merkezli Bergama, Bornava ve Menemen ilçelerinde eş zamanlı operasyon düzenlendi. Operasyonda örgütle bağlantısı bulunduğu gerekçesiyle kapatılan Aktif- Sen sendikasına üye oldukları için meslekten ihraç edilen 4 öğretmen gözaltına alındı. Kınık İlçe Emniyet Müdürlüğü’nde işlemleri tamamlanan 4 şüpheli, adliyeye sevk edildi. Nöbetçi sulh ceza hakimliği, şüphelilerden 2’sini tutukladı, diğerleri ise adli kontrol şartıyla serbest kaldı.

Cevdet ŞEN / KINIK (İzmir), (DHA)

FOTOĞRAF
Kaynak: Hürriyet

4‘Ben bir şakirtle evlenmek istiyorum’ FETÖ’cü itirafçının “evlilik oyunu”

AA muhabirinin edindiği bilgiye göre, Aydın Cumhuriyet Başsavcılığının FETÖ/PDY’ye yönelik soruşturmaları devam ediyor. Bir dönem FETÖ’ye ait kapatılan okulda görev yapan ve soruşturma kapsamında gözaltına alındıktan sonra itirafçı olan öğretmen de örgütteki evlilik sisteminin işleyişini ve flört ettiği eşiyle nasıl evlendiğini anlattı.

Eşiyle, öğretmenliğe başladığı yıl tanıştığını belirten itirafçı, “Eşim o dönem yurt dışında öğrenciydi. Cemaate katılmadığı takdirde evlenemeyeceğimizi bildiğim için hissettirmeden semt ablasına kendisini kazanmaları için fırsat vermelerini, deyim yerindeyse semt ablasının kapsama alanına girmesini istedim. Nitekim eşimle ilgilenmeye başladılar. Eşim cemaat evlerine gidip geldi ancak onların yanında kalmadı.” dedi.

Eşinin bir süre sonra CV’sini verdiği semt ablasına, “Ben bir şakirtle evlenmek istiyorum, yoksa babam benim hizmette kalmama izin vermez, okuldan bile alabilir” dediğini kaydeden itirafçı öğretmen, bu kişinin de daha sonra durumu evlilikten sorumlu müdür yardımcısına ilettiğini vurguladı.

Daha sonra kendisinin söz konusu müdür yardımcısına giderek evlenmek istediğini söylediğini belirten itirafçı, şunları anlattı:

“Bana (örgütün evlilik sorumlusu), evlenmek istediğim kişilerin özelliklerini sordu. Ben de ‘Siz ne derseniz o olur’ dedim. Bir süre sonra bana ‘öğrenci olabilir mi’ dedi. Müdür yardımcısı, eşimle önceden anlaştığımı bilmeden onun CV’sini bana gösterdi, ben de fotoğrafını görmeden kabul ettim. Eşimle bu şekilde evlendik. Çünkü eşimle önceden tanıştığımızı ve flört ettiğimizi bilseler evliliğimize engel olabilirlerdi. Buna rağmen evlenseydik okuldan da atabilirlerdi. Bu nedenle eşimle anlaşmalı böyle bir yol izledik.”

İtirafçı öğretmen, bu şekilde evliliği kabul ettiği için örgüt içerisinde itibarının arttığını kaydetti.
Kaynak: Hürriyet

310 ilde FETÖ operasyonu

Polis ekipleri yaptığı teknik takibin ardından 14’ü çeşitli rütbelerde subay, 6’sı ise örgüt içerisinde ‘abi’ olarak adlandırılan 20 kişiyi belirledi. Ekipler sabah saatlerinde şüphelileri yakalamak için İstanbul merkezli Bursa, Diyarbakır, Ankara, Gaziantep, Iğdır, Muğla, Antalya, Edirne ve Şırnak’ta eş zamanlı operasyon başlattı. Polis ekiplerinin adreslerdeki çalışmaları devam ediyor.
Kaynak: Hürriyet

210 ilde FETÖ/PDY operasyonu

Çağatay KENARLI/İSTANBUL,(DHA) İstanbul Kaçakçılık Suçlarıyla Mücadele Şube Müdürlüğü ekipleri yapılan FETÖ/PDY operasyonları kapsamında ‘etkin pişmanlıktan’ faydalanan rütbeli askerlerin verdiği ifadelerde geçen isimler doğrultusunda çalışma başlattı. Polis ekipleri yaptığı teknik takibin ardından 14’ü çeşitli rütbelerde subay, 6’sı ise örgüt içerisinde ‘abi’ olarak adlandırılan 20 kişiyi belirledi. Ekipler sabah saatlerinde şüphelileri yakalamak için İstanbul merkezli Bursa, Diyarbakır, Ankara, Gaziantep, Iğdır, Muğla, Antalya, Edirne ve Şırnak’ta eş zamanlı operasyon başlattı. Polis ekiplerinin adreslerdeki çalışmaları devam ediyor.

Kaynak: Hürriyet

1‘İnternetteki görüntüler yüreğimizi yakıyor cevap bekliyorum’

TERÖR örgütü DEAŞ’ın önceki akşam Türk olduklarını öne sürdüğü iki askeri infaz ettiğine ilişkin görüntülerin yer aldığı video, büyük bir infiale yol açtı. Sosyal medyada hızla yayılan videodaki görüntülerin gerçek olup olmadığı, montaj yapılıp yapılmadığı Jandarma Kriminal Dairesi tarafından en ince ayrıntısına kadar incelenmeye başlandı. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, görüntü iddiaları ile ilgili olarak, “Yüreğimiz yanıyor, hükümetten cevap bekliyoruz” dedi.

2015’TE KAÇIRILMIŞTI
Videonun yayınlanmasından sonra Genelkurmay Başkanlığı’nda bir dizi toplantı yapıldı. Görüntülerdeki askerlerden birinin geçen yıl DEAŞ tarafından sınır hattında kaçırılan Sefter Taş isimli asker olduğu değerlendiriliyor. DEAŞ bağlantılı kaçakçılar ile Kilis’in Merkez Yavuzlu köyü sınırındaki Şehit Mehmet Piyade Hudut Karakol Komutanlığı’na bağlı devriye görevi yapan askerler arasında 1 Eylül 2015’te çıkan çatışmada er Yusuf Beylam şehit olurken, Sefter Taş DEAŞ tarafından kaçırılmıştı. Ayağından yaralanan Taş’ın Rakka’da bir cezaevine konulduğu tespit edilmişti. Videodaki diğer askeri kıyafetli kişinin ise 3 yıl önce askerliğini tamamladığı öne sürülen Fethi Şahin olduğu iddia ediliyor.

‘BİR DE IŞİD BELASI ÇIKTI’
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu dün Uşak’ta Atatürk Spor Salonu’nda ‘Halkla Buluşma’ etkinliğinde söz konusu görüntüleri hatırlatarak, hükümetten cevap beklediğini söyledi. Kılıçdaroğlu özetle şunları söyledi: “İnternette yayınlanan görüntüler var. İzleyemiyoruz. Yüreğimiz yanıyor. Askerlerimizin diri diri yakıldığı görüntüler var. Başlarına kurşun sıkıldığı görüntüleri var. Hükümetten cevap bekliyoruz. ‘Olayı inceliyoruz’ diyorlar, inceleyin ama ben cevap bekliyorum. Suriye’yi başımıza bela ettin, hesabını da vereceksin. Şimdi interneti yasaklamışlar, kimse görmesin o görüntüleri; kendi günahlarını, kendi ayıplarını kimse görmesin diye. Göndereceğin her silah, gelir bir gün seni vurur dedik. Eskiden bir PKK belası vardı. Şimdi bir de IŞİD belası çıktı, El Nusra belası çıktı. Bu IŞİD belası Musul Konsolosluğumuzu bastı. 49 vatandaşımızı rehin aldı. Ağızlarını açıp, ‘Bunlar terör örgütüdür’ bile diyemediler. İdeolojik akrabalıkları var onların, ben gayet iyi biliyorum. Terör, ister PKK ister FETÖ ister DHKP – C, ister IŞİD, ister El Nusra. Nereden gelirse gelsin hep birlikte karşı çıkacağız. Karşı çıkmayıp, bu ülkenin başına bela edenlerden de hesabını soracağız.

‘DEVLETİ YÖNETEMİYORLAR’
Ne oldu? Emevi Camii’ne gidip, namaz kılacaklardı. Süleyman Şah Türbesi’ni kaçırmak zorunda kaldılar. Diyorlardı ki ‘Biz Ortadoğu’da oyun kurucuyuz. Dünyaya nizam veriyoruz biz.’ Büyük lokma yutabilirsin, ama büyük laf etmeyeceksin. Şimdi Ortadoğu’nun oyuncağı oldular. Her gelenin şamar vurduğu bir iktidar oldular. 3 milyon Suriyeli Türkiye’de. Sorumlusu kim? 14 yıldır bu ülkeyi kim yönetiyor? Terörün sorumlusu sen değil misin? Bütün dünyayı bize düşman ettin, sorumlusu sen değil misin? Söylüyorum, şimdi Ortadoğu bataklığında çıkamayacaklar. Çıkamazlar da zaten. Çünkü devleti yönetemiyorlar. Şu anda Türkiye Cumhuriyeti yönetilmiyor. Kim yönetiyor Türkiye’yi? Hükümet var mı bu ülkede, bakanlar var mı bu ülkede? Her şeyi allak bullak ettiler.

‘KİMLER GÖZ YUMDU’
Terörle elbette mücadele yapacağız. Bu konuda ortak payda oluşturmak zorundayız. Terör, kimden gelirse gelsin, amacı ne olursa olsun hep beraber karşı çıkmak zorundayız. Soru şu: 2002’de Türkiye’de terör belası yokken, PKK terörü yokken, 14 yılda nasıl azdı? Şehirler silah deposuna döndürülürken, kim talimat veriyordu valilere, ‘Bunlara dokunmayın’ diye? Bombalar yerleştirilirken, kimler göz yumuyordu? Bütün bu şehitlerin sorumluları, bugün iktidar sahipleridir.”

‘GÖRÜNTÜLER GERÇEK Mİ’
CHP, DEAŞ’ın Türk askerlerini infaz ettiği iddiasını Meclis gündemine taşıdı. CHP Grup Başkanvekili Özgür Özel, bir ilke de imza attı ve  olayın toplumda yarattığı infiali de dikkate alarak soru önergesini acilen yanıtlanması istemiyle Başbakanlık’la birlikte Genelkurmay Başkanlığı ve Milli Savunma Bakanlığı Özel Kalem müdürlüklerine faksladı. Özel, önergesinde özetle şöyle dedi: “22 Aralık Perşembe gecesi ‘IŞİD, Türk askerlerini yaktı’ iddiası ile yayılan 19 dakikalık video sosyal medyada ve kamuoyunda infial yaratmıştır. IŞİD’in Türk askerlerini yaktığı iddiasıyla yayılan video ile ilgili inceleme başlatılmış mıdır? Söz konusu videodaki görüntüler doğru mudur? Doğru ise öldürülen askerlerimizin ailelerine bilgi verilmiş midir? Bu görüntüler doğru ise söz konusu askerler hangi tarihte kim/kimler tarafından kaçırılmıştır? Kaçırılan askerlerin kurtarılması için hükümetiniz tarafından ne gibi çalışmalar yapılmış, hangi girişimlerde bulunulmuştur? Askerlerimizin serbest bırakılması için kaçıranlarla görüşme yapılmış mıdır? Yapılmış ise ne zaman görüşmeler yapılmıştır? Görüşmeler sırasında askerlerin serbest bırakılmasına karşılık herhangi bir talep iletişmiş midir? İletilmiş ise bu talep nedir?” / Turan YILMAZ – ANKARA

‘GERÇEK Mİ BİLMİYORUZ’
KALKINMA Bakanı Lütfi Elvan, internette sosyal medyada yayılan DEAŞ’ın iki Türk askerini infaz ettiği iddialarıyla ilgili, “Benim detaylı bir bilgim yok. Gerçek olup olmadığını da bilmiyoruz. Biliyorsunuz özellikle sanal dünyada çok değişik manipülasyonlar yapılabiliyor. Bunu görmeden hem Silahlı Kuvvetlerimiz, hem Savunma Bakanımız, konuşmadan bu konuya bir beyanat vermek doğru olmaz” dedi.

Fırat Kalkanı Harekâtı’nda El Bab’da şehit düşen Piyade Uzman Çavuş Burak Boz’un cenaze törenine katılan Bakan Elvan şunları söyledi: “Teröre destek vererek, terörle mücadele edilmez. Terörle mücadele topyekün bir mücadeledir. Terör örgütü ne olursa olsun. İster PKK olsun, ister DEAŞ olsun, isterse DHKP-C olsun, bu terör örgütlerine karşı topyekun mücadele edilir. Ama bakıyorsunuz bazı uluslararası güçler, bazı ülkeler, 2 terör örgütü varsa, gidiyor o terör örgütüyle işbirliği yapıyor. Bir ülke gidip, o terör örgütüyle işbirliği yapmaz. Böyle bir anlayışı kabul etmek mümkün değildir. Hata yaptıklarını bu ülkeler mutlaka anlayacaklardır. Bundan zarar da göreceklerdir. Onun için terörle mücadele konusunda topyekun bir mücadele şart.”

MİLLİ SAVUNMA BAKANI IŞIK: 3 ASKERİMİZ DEAŞ’IN ELİNDE
MİLLİ Savunma Bakanı Fikri Işık, AK Parti Kocaeli İl Başkanlığınca İzmit’te bir restoranda düzenlenen 95. Daraltılmış İl Danışma Meclisi ve Mahalle Başkanları Toplantısı’nda konuştu: “Şu ana kadar 3 askerimizin DEAŞ’ın elinde olduğuna yönelik bilgimiz var. Evet, 3 askerimizin DEAŞ’ın elinde olduğunu değerlendiriyoruz ancak bundan öteki tüm yorumlar teyit edilmiş bilgi değildir. Şu anda Özgür Suriye Ordusu ile birlikte Allah’a hamdolsun El Bab’ın en kritik yeri olan Hastane Tepesi’ni DEAŞ’tan temizledik. En kritik nokta ele geçirildi ama önümüzde daha yapacak işlerimiz var.”

O görüntüler dünya basınında

O askerin babası konuştu: Bize bilgi verin

Kaynak: Hürriyet

YORUM YAZ

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz