Carpe Diem veya Derviş

4

Milattan yirmi üç yıl önce Horatius tarafından söylenmiş. Demek bugün insanın problemi neyse o gün de benzerdi. Değişen çok da bir şey yok sanki.

Günü yakala.

Anı yaşa

Zamanı, hayatı ıskalama

Bunu bazıları gününü gün et anlamında anlıyor olabilir. Ama günü yakalamanın daha bir felsefi anlamı olsa gerek.

Yarını düşünmeden, kayıtsız, umursamaz, hazcı bir anlayış yok bu anlamda.

Günü yakala, yarına güvenme diyor şair.

Yarına da geleceğe de güvenme. Çünkü geçmiş zaten geçip gitti, geleceğin de geleceği veya neleri değiştirerek geleceği meçhul.

Öyle bir zamanda yaşıyoruz ki “şimdi”yi yaşamamıza fırsat yok. Hep gelecek güzel günler için şimdiyi feda ediyoruz. Ve nedense o gelecek güzel günler hiç gelmiyor. Biri gelse öteki gidiyor.

Şu şairler de olmasa ne kadar ruhsuz ve neşesiz kalacağız:

Ne içindeyim zamanın,

Ne de büsbütün dışında;

Yekpare, geniş bir anın

Parçalanmaz akışında.

Zamanın içinde ve dışında olmamak. Ama tam da geniş bir anın ortasında olmak. O anın hem içinde hem de üstünde olarak hayata bakmak. Ana bile takılıp kalmamak. Kendimizi akışa bırakmak ama anları ıskalamadan yaşamak. Her anı ruhumuzda fotoğraflanması gereken bir manzara olarak yakalamaya çalışmak. Kaçırmadan yaşamak.

Bir garip rüya rengiyle

Uyuşmuş gibi her şekil,

Rüzgarda uçan tüy bile

Benim kadar hafif değil.

Eşya bir rüya gibi. Varla yok arasında. Bugün var diye yapıştıklarımız yarın elimizden kayıp gidiyor. Şu an peşinden koştuklarımız bir sonraki zamanda kayboluyor. Ve bir gün elimizde hiçbir şey kalmayacak. Varlık, eşya, dostlarımız, sahip olduğumuz ne varsa. Ne ki sahip olduk bir gün bırakıp gideceğiz. Onun içindir bu dünyada uçan tüy gibi hafif olmalı, hafif yaşamalıyız.

Başım sükutu öğüten

Uçsuz bucaksız değirmen;

İçim muradına ermiş

Abasız, postsuz bir derviş

Başlarımız karmaşığın, kaosun, kavganın değil sükutun yeri olmalı. Akıllarımız iki tür çalışır. Ya huzurun, bilginin, tefekkürün kaynağıdır. Veya azap verici bir alettir. Ortası yok. Düşünmek, anlamak, huzur için zaman gerekir. Abasız postsuz bir derviş gibi ufuklara, sonsuzluğa dalıp gitmeli insan. Postunu, malını mülkünü düşünen, sadece onların derdine düşen huzuru bulamaz bu hayatta. Muradımıza ermek bir kuş sesine, bir çiçeğe, güneşe uzanmakla mümkün. Her yerde ama hiçbir yerde olmakla bizi bulamayız. Bu gün, bu an, tüm benliğimizle burada olmalıyız.

Kökü bende bir sarmaşık

Olmuş dünya sezmekteyim,

Mavi, masmavi bir ışık

Ortasında yüzmekteyim

Dünya kökü ruhumuzda, tüm benliğimizde olan bir sarmaşık gibidir. Bir çok insanla geçici ve sığ ilişkiler kurmak yerine içimizdeki duyguları keşfetsek. Kim ve ne olduğumuzu bilsek.

Bilmek, anlamak için zamana ihtiyacımız var. Sevmek için zaman ayırmalıyız. Güzelliği ancak durup düşünerek keşfedebiliriz. Zamanla olgunlaşır, kendimizi, varlığı, kainatı keşfederiz. 

Hayat biz planlar yaparken başımıza gelenlerdir. Hayat bir çizgi değildir. Işık tanecikleridir. Birbiri ardınca gelen şimdilerdir.

Hayat ritmimizi aklımızla, gönlümüzle, ruhumuzla ayarlayabilirsek o ışık tanecikleri içinde süzülerek yaşarız. 

Çok malumat, çok bilgi, çok insan, çok eşya, çok uyarıcı değil.

Eşyanın ve medeniyetin zamanı ile zihnimizin, duygularımızın zaman aralığını daraltmalıyız.

Mavi masmavi bir ışık ortasında yüzmenin en güzel yolu Carpe Diem

Önceki İçerikRus askeri heyeti ile toplantı 10 Mart’ta..
Sonraki İçerikSuikast girişiminden yara almadan kurtuldu..
(Özgeçmiş ve özgelecek) İzmir'in yokuşlu sokaklarında doğdu. Kuşadası'nın denizlerinde sonsuzluğun lezzetini tattı. İstanbul'da okudu. Ordu, Zonguldak, İstanbul, Şanlıurfa'da dersler yaptı. Hayatı, edebiyatı, Kur'an ve Risale (okumayı değil) çalışmayı önemsiyor. Bunların monotonlaştırılmalarına,sıradanlaştırılmalarına, dünyevileştirilmelerine karşı çıkıyor. Artık okuyarak değil, okuduklarımız üzerinde çalışarak, kafamızı çatlatırcasına düşünerek, tahkik ederek bir şeyler öğrenebileceğine inanıyor. Cenneti de cehennemi de önce bu dünyada görüyor. Varlığı, insaniyetini, duygularını ve düşünceyi önemsiyor. Artık nutuk, vaaz, ben en iyi bilirim zamanlarının bittiğine inanıyor. Hakikati eşit bir ilişki içinde; beraber, arayarak, bir masa etrafındaki çalışma grupları ile yakalayabileceğine, en azından hissedebileceğine inanıyor. Hayatı, dünyayı, varlığı, insaniyeti vs. anlamaya, anlamlandırmaya çalışıyor. Allah'ı, âlem-i gaybı ve ölümden sonrasını çok özlüyor ve merak ediyor.

4 YORUMLAR

  1. İlk dörtlük kiminse biraz mantıksız olmuş! yüzyıl önceki “an” binbir parçaya bölünmüş durumda ve her biri de ölçülebiliyor. Daha da önemli sorular var, şöyle ki:

    ….
    Hep içindeyiz zamanın,
    Hayat var mı ki dışında?
    Su gibi geçen her anın,
    Acaba kimler farkında?
    ….

YORUM YAZ

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz