Çavuşoğlu: Hiçbir çözüm modelini dışlamıyoruz

0

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC) Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı ve Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, KKTC Cumhurbaşkanlığında ortak basın toplantısı düzenledi.

Çavuşoğlu, Cumhurbaşkanı Akıncı ile görüşmesinin yanı sıra KKTC Cumhuriyet Meclisinde temsil edilen siyasi partilerin genel başkanları ile de toplantı yaptıklarını belirterek, bu toplantılarda Kıbrıs meselesini ve Doğu Akdeniz’deki hidrokarbon faaliyetleriyle ilgili gelişmeleri değerlendirdiklerini, gelecek dönemde atılacak adımları ele aldıklarını söyledi.

Türkiye’nin, Kıbrıs’ta çözüm arayışlarına tüm samimiyetini ortaya koyduğunu ve bu uzun yolda her zaman çözüm yönünde güçlü bir irade sergilediğini ifade eden Çavuşoğlu, Rum tarafında ise bu iradenin hiç olmadığını kaydetti.

Çavuşoğlu, müzakere sürecinin 2017’de başarısızlıkla sona erdiğini hatırlatarak, Rum tarafının yönetim ve refahı Türk tarafıyla siyasi eşitlik temelinde paylaşmak istemediğini vurguladı.

BM Genel Sekreteri Antonio Guterres’in Kıbrıs sorunu için görevlendirdiği geçici özel danışmanı Jane Holl Lute’un geçen haftaki temaslarını yakından takip ettiklerini dile getiren Çavuşoğlu, “Ne yazık ki Kıbrıs Türk halkının siyasi eşitliğinin kabulü yönünde Rum tarafında bir zihniyet değişikliği olduğuna ikna olmadık.” dedi.

Çavuşoğlu, Türkiye’nin, Kıbrıs Türkü’nün siyasi eşitliğini sağlayan ve güvenlik endişelerine yanıt veren her türlü seçeneği görüşmeye hazır olduğuna vurgu yaparak, “Hiçbir çözüm modelini dışlamıyoruz. Herhangi bir çözüm modelinin dayatılmasına da karşıyız ancak meselenin özü, Rum tarafının Kıbrıs Türkü’nün siyasi eşitliğini tüm unsurlarıyla önceden kabul etmesidir yani burada siyasi eşitlik tüm unsurlarıyla önceden kabul edilmelidir.” diye konuştu.

Müzakerelerin artık bu tartışmadan çıkarılması gerektiğini söyleyen Çavuşoğlu, “Müzakereler hele bir başlasın bundan sonra bakarız demek artık olmaz. Bunu 50 yıl denedik ama sonuç alamadık.” ifadesini kullandı.

Çavuşoğlu, Rum lider Nikos Anastasiadis’in “iki devletli çözüm, gevşek federasyon, federasyon veya ademimerkeziyetçi çözüm” gibi fikirlerine atıfta bulunarak, “Sayın Anastasiadis farklı kişilere farklı şeyler söylemekte mahirdir. O nedenle beşli bir gayriresmi toplantıda bunlar netliğe kavuşsun dedik yani neyi müzakere edeceğimizi birlikte kararlaştırmamız lazım.” değerlendirmesinde bulundu.

“Referans belgesi olmadan müzakere başlamayacak”

Çavuşoğlu, Birleşmiş Milletlerin (BM) de olduğu bir ortamda yapılacak beşli toplantıda “neyin müzakere edileceğinin belirlenmesini” önerdiklerini anımsatarak, şunları söyledi:

“İşte o belirlendikten sonra da biraz önce Sayın Cumhurbaşkanının (Akıncı) da açıkladığı gibi bir referans belgesinin detayları o zaman netliğe kavuşur yani neyi müzakere edeceğimizi net bir şekilde görürüz. Ondan sonra referans belgesi de tabii ki detaylarıyla beraber netleşecektir. Ondan sonra müzakere başlar. Referans belgesi olmadan müzakerenin başlamayacağını biz Türkiye ve KKTC tarafı olarak görüyoruz. Rum tarafı gerçekten Türk tarafıyla iktidar ve refahı siyasi eşitlik temelinde paylaşmak istiyorsa bunun ilkeleri üzerinde önceden anlaşılır ve sonra müzakereler başlar.”

Çavuşoğlu, Rum tarafının bunu kabul etmemesi halinde siyasi eşitlik temelinde değil egemen eşitlik temelinde bir ortaklık kurulmaya çalışılmış olacağına işaret ederek, “Türkiye de Kıbrıs Türk halkı da azınlık statüsünü kabul etmez.” dedi.

Siyasi eşitliğin kağıt üzerinde kalmadan uygulanması ve çerçevenin net olarak çizilmesi gerektiğinin altını çizen Çavuşoğlu, “Bu vizyon ve güvence olmadan bir müzakere sürecine girilmesi defalarca söylediğimiz gibi bir zaman kaybıdır. Kıbrıs Türk halkının aldatılması ve boşuna umutlandırılması anlamına gelir. O nedenle Kıbrıs Türk halkının, KKTC’nin siyasi eşitliğinden ödün verilmesi mümkün değildir.” yorumunu yaptı.

Çavuşoğlu, Doğu Akdeniz’deki enerji kaynaklarının adada barış ve istikrarın tesis edilmesinde fırsat olarak kullanılması gerektiğine de dikkati çekti. “Uyarılarımızın dikkate alınmaması üzerine Doğu Akdeniz’de hem kendimizin hem Kıbrıs Türkü’nün hak ve çıkarlarını koruyacağımızı ve bu konuda gereken adımları atmaktan çekinmeyeceğimizi her vesileyle vurguladık ve gösterdik.” diyen Çavuşoğlu, Fatih, Barbaros, Oruç Reis ile Yavuz gemilerinin Doğu Akdeniz’de sondaj ve sismik araştırma faaliyetlerini sürdürdüğünü hatırlattı.

Çavuşoğlu, şöyle devam etti: “Doğu Akdeniz’de tek taraflı eylemlerle oldubittiler yaratma peşindeki Rum tarafı adanın doğal kaynaklarını paylaşma niyetinde değildir. Rum yönetimi, 2011 ve 2012’de yaptığı gibi Kıbrıs Türk tarafının 13 Temmuz tarihli hidrokarbon iş birliği önerisini de hemen tereddütsüz reddetmiştir ancak bu öneri halen masadadır. Uluslararası toplumla bunu da görüşüyoruz ve KKTC’nin Sayın Cumhurbaşkanı, hükümet ve biz de bunu masada tutuyoruz. Rum tarafı Kıbrıs Türkü’nü adanın asli unsuru ve ortak sahibi olarak kabul ediyorsa bu öneriyi çok geç olmadan hemen dikkate alması, kabul etmesi gerekiyor. Sayın Cumhurbaşkanının yaptığı bu öneri Kıbrıs Türk halkının adanın etrafındaki zenginlikleri Rum tarafıyla paylaşmaya hazır olduğunun bir göstergesidir. Bu yönde bir adım atılmazsa yani Rum tarafı Türk tarafının bu önerisini kabul etmezse Türkiye Petrolleri sizin verdiğiniz ruhsat sahalarında çalışmalarını kararlılıkla sürdürecektir. Rum liderin Cumhurbaşkanı Akıncı’ya getirdiği ve birçok koşula bağlanan sözde öneri ise bize göre ciddiyetten uzaktır, gerçekçi ve kabul edilebilir hiçbir yanı yoktur.”

Çavuşoğlu, Kıbrıs Türkü’nün adada barış ve güvenlik içinde yaşamasının Türkiye için öncelik olduğunu vurgulayarak, Türkiye’nin Kıbrıs Türk halkının yanında olmayı sürdüreceğini sözlerine ekledi.

“Doğal gaz konusunun bir barış köprüsü olmasını temenni ettik”

KKTC Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı, Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu ile yaptıkları görüşmelerin ardından KKTC Cumhurbaşkanlığında ortak basın toplantısı düzenledi.

Bakan Çavuşoğlu ile önce heyetler arası sonra da KKTC Cumhuriyet Meclisi’ndeki hükümet ve muhalefete mensup partilerin genel başkanlarıyla uzun sayılabilecek toplantılar gerçekleştirdiklerini söyleyen Akıncı, ana gündemlerinden birinin doğal gaz konusunu olduğunu söyledi.

Cumhurbaşkanı Akıncı, bu konu üzerinde etraflıca durduğunu ifade ederek, sonrasında Kıbrıs meselesini enine boyuna değerlendirme fırsatı bulduklarını aktardı.

Doğu Akdeniz’deki zenginliklerin ve doğal kaynakların, bölgede iş birliğine, barışa ve istikrara katkıda bulunmasını her zaman arzuladıklarını dile getiren Akıncı, şöyle devam etti:

“Her zaman bunun altını çizdik, bu doğrultuda öneriler yaptık. Doğal gaz konusunun bir gerginlik alanı değil, bir barış köprüsü olmasını temenni ettik. Bu doğrultuda da ortak komite önerisinde bulunduk. Aslında ortak komite önerisi 2011’den beri masada bulunuyor. 2015’te göreve başladığım zaman bunu tekrar tekrar gündeme getirdik. Sonrasında da 13 Temmuz’da bu öneri daha da ayrıntılı bir hale getirilerek, yinelendi. Ne yazık ki Rum tarafının hemen kategorik reddetmesiyle karşılaştık. Bunun karşılığında bize iletilen öneri, kabul edilmesi mümkün olmayan, ortaklaşa bir şey yapılması fikrini dışlayan, sadece Kıbrıs Türk tarafına bilgi vermeyi içeren ve bu bilgiyi verirken de Türkiye ile Rum yönetimini bir masa etrafında bir araya gelmesini ve münhasır ekonomik alanların belirlenmesini içeren bir öneriyle karşılaştık.”

Cumhurbaşkanı Akıncı, son dönemde basına yansıyan ve Rum tarafının doğal gazdan Türk tarafına yüzde 30’luk bir pay vereceği yönündeki iddiaları düzeltmek durumunda olduğunu belirterek, Rum tarafının sunduğu öneride nüfus bazında bir gelir paylaşımından bahsedildiğini söyledi.

Akıncı, “Öneri, ‘Eğer Türkiye, Rum yönetimini tanır ve münhasır ekonomik alan konusunda uzlaşırsa ve buradan da gemilerini çeker, araştırma ve sondaj çalışmalarını sonlandırırsa, o zaman bu nüfus bazındaki yardımdan Kıbrıslı Türkler de yararlanabilir. O konuda toplanacak paradan nüfus bazında Kıbrıs Türk tarafı da yararlanabilir.’ ifadelerini içeriyordu.” diye konuştu.

“Eli kolu bağlı beklemeyeceğimizin de bilinmesini istiyoruz”

Doğal gaz konusuyla ilgili yapılması gerekenlerin belli olduğuna dikkati çeken Akıncı, ya Kıbrıs’ta bir çözüm oluncaya kadar tüm tarafların bu çalışmalardan uzak durma seçeneğini değerlendirebileceğini ya da kendilerinin önerdiği ortak komite fikrinde mutabakat sağlayıp, bu konuda iş birliği yapılabileceğini aktardı.

Akıncı, bu iki yaklaşım da olmuyorsa iki tarafın ayrı ayrı yoluna devam etmek durumunda kalacağını ve nitekim bugün de bunun olduğunu vurguladı.

Önerilerinin hala geçerli olduğunu kaydeden Akıncı, bazı Avrupa Birliği (AB) üyesi ülkelerden bu konuda olumlu dönüşler aldıklarını, Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreteri Antonio Guterres’in kendilerine gönderdiği mektupta, ima yoluyla da olsa bu öneriden duyduğu memnuniyeti bir şekilde ifade ettiğini aktardı.

Akıncı, ortak davranıştan yana tutumlarını sürdüreceklerini kaydederek, “Türkiye ile iş birliği içerisinde bu konuda eli kolu bağlı beklemeyeceğimizin de bilinmesini istiyoruz. Mademki ortak fikir etrafında birleşemiyoruz, o zaman bu aramalar ayrı ayrı devam edecek. Eğer önerimize sıcak bakma noktasında bir gelişme olursa gerek KKTC gerekse Türkiye Cumhuriyeti bu konuda olayı olumlu olarak değerlendirmeye hazır olacaktır.” diye konuştu.

“Siyasi eşitlik, etkin katılımla birlikte anılırsa ancak anlamlı olur”

Görüşmelerde Kıbrıs konusundaki son gelişmeleri de ele aldıklarını aktaran Akıncı, Guterres’in Kıbrıs meselesi için görevlendirdiği geçici özel danışmanı Jane Holl Lute’un 1 yılı aşkın bir süredir Kıbrıs’a gelip gittiğini ancak Lute’un biraz daha uzun süre Ada’da kaldığını söyledi.

Akıncı, Lute’a geldiği ilk günden itibaren kendisine söylediklerinin değişmediğini vurguladı ve şöyle devam etti:

“Biz Lute’un BM Genel Sekreteri’yle yapmaya çalıştığı, bir başlangıç noktası oluşturacak referans kavramlarının oluşabilmesi için önemli gördüğümüz prensipleri kendisiyle paylaştık. Bizim için olmazsa olmaz olan siyasi eşitlik kavramı var. Siyasi eşitlik, etkin katılımla birlikte anılırsa ancak anlamlı olur. Siyasi eşitlikten kastımız içi boş bir kavram değil. Kararlara iki tarafın da etkin katılımı önemlidir diye değerlendiriyoruz. Bunlar zaten geçmiş mutabakatların ve belgelerin de bir parçasıdır diye anımsatmak istiyoruz. Bunun yanında 11 Şubat 2014 Belgesi, geçmiş mutabakatlar ve Sayın Guterres’in 30 Haziran tarihinde sunduğu belge, üzerinde durduğumuz konular olmuştur. 30 Haziran’ın içerdiği önemli unsurlar var. Son 1 yılda bunların da değerlendirilmesinin gerekli olduğunu vurguladım. Lute ile yaptığımız temaslarda bunları değerlendirme fırsatı bulduk. Geçmiş mutabakatlar da dipnotlarıyla birlikte önemlidir. Geçmiş mutabakatlardan sadece bunu kabul ederim, ötekini kabul etmem yaklaşımı olamaz. Eğer kabul edilecekse bunlar bir bütün olarak kabul edilmesi gerekir.”

“Alınmış bir mesafe vardır ancak bitmiş bir konu da yoktur”

Bu sürecin yeni bir süreç olacağını hep vurguladıklarını ifade eden Akıncı, bir daha ucu açık, sonuç odaklı olmayan ve kendilerini yine yıllarca sonuç müzakerelerle oyalayacak bir sürece girmeyeceklerinin de hep altını çizdiklerini söyledi. Akıncı, “Lute ile bu konuyu konuştuk. BM Genel Sekreteri’nin söylemlerine ve raporlarına da girmiş bu konu. Bizim önem verdiğimiz, konulardan başlıcalarından biridir. ‘Ucu açık süreçler geleceğe dair değil, artık geçmişe ait süreçlerdir.’ görüşünde BM raporları vardır.” dedi.

Cumhurbaşkanı Akıncı, 5’li bir gayrı resmi buluşma önerisinin ihmal edilmemesi gerektiğini belirterek bu görüşün zamanında Türkiye tarafından ortaya konduğunu ve buna kendilerinin soğuk bakmadığını, BM’nin de soğuk bakmayacağını anlattı.

Bunun zamanlamasının Guterres’le konuşulması gerektiğini aktaran Akıncı, “Guterres beni birkaç hafta önce aradığında referans kavramlarıyla ilgili sürecin ilerletilmesini beklediğini söyledi. Lute’u bu çerçevede göndereceğini söyledi. Biz de onunla konuşarak, bu çerçevede hareket ettik ve bugünkü noktaya geldik. Şu an itibariyle alınmış bir mesafe vardır ancak bitmiş bir konu da yoktur.” diye konuştu.

YORUM YAZ

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz