CHP iktidara mı gidiyor? Acaba!

28

Kemal Kılıçdaroğlu, Şubat 2018 kongresinden sonra yeniden genel başkan seçildi ve partide arzu ettiği değişimlerin önemli bir kısmını gerçekleştirebildi. Son İstanbul seçimlerine de, bir yönüyle, bu değişimin meyvelerini veren önemli göstergelerden biri gibi bakmak gerek.

Ben, CHP ve Kılıçdaroğlu’na ayrı ayrı bakıyorum. Kılıçdaroğlu, iç dünyasında, Türkiye toplumunun her kesimini yerli yerine oturtmuş ve bütün katmanlarla barışık. Bu onun topluma yaklaşımını da pozitif etkiliyor. Ve attığı adımlarda da onu başarılı kılıyor.

CHP ise, henüz Kılıçdaroğlu’ndan çok uzakta. Baykal gibi hizipçilerin yanında; devletçi, ulusalcı, mezhepçi, Kürtlere negatif bakan, neredeyse Perinçek ekolüne yakın, bir yığın küçük küçük gruplar var ve etkileri önemsenecek düzeyde.

Kılıçdaroğlu; temelini “demokrasi ve özgürlükler” olarak tanımlayabileceğimiz, üç alanda önemli açılımlar gerçekleştirdi. Kürt seçmene, muhafazakar seçmene ve merkez soldan daha ötedeki sol seçmene “güven” vermeyi başardı. “Haydi” denildiğinde bu alanlardan ciddi oy akıyor CHP’ye. Tabanda da bu gruplar arasında uzlaşı gözüküyor.

İYİ P’nin kurulmasından sonra, % 20-21 bandına sıkışan CHP’nin, neredeyse, ulusalcıların operasyonu ile genel başkanlığı Muharrem İnce’ye kaptırmasına ramak kalmıştı, oysa.

Son genel başkanlık kurultayında ben de bir yazı yazmıştım. Ocak Medya’da. Kılıçdaroğlu’nun CHP’de dönüşüm yapabilmesi için “son şansı” diye.

Sözü uzatmayalım. Kılıçdaroğlu; “adalet yürüyüşü”, “özgürlükler vurgusu”, “otokratik rejime karşı çıkışı” ve “muhafazakar değerlere vurgusu” ile, oldukça yumuşak bir geçiş süreci sonrası, CHP’yi “halka doğru” hareket ettirmeye muvaffak oldu. Hem de “Muharrem İnce’nin” kim olduğunu; hem CHP seçmenine, hem de memlekete göstermiş ve de defterini de dürmüş oldu.

Türkiye toplumuna; attığı stratejik adımlarla da önemli ölçüde umut aşılayabildi Kılıçdaroğlu. İYİ P’nin meclise girişini garanti eden stratejik adımı, Saadet Partisi’nin değerli genel başkanı Temel Karamollaoğlu ile kurduğu nefis ilişki, HDP ile “demokrasi” zemininde buluşabilmesi, İstanbul seçimlerinde CHP’nin oylarına, Ekrem İmamoğlu şahsında, “zirve” yaptırdı.

Kılıçdaroğlu’nun yaptığı dönüşüme, isim bazında örnekleme yaparsak; Ekrem İmamoğlu ve Canan Kaftancıoğlu birlikteliğinin, Muharrem İnce-Atatürk’ün askerleriyiz ekibine tercih edilmesidir, diyebiliriz. Sokak hareketinden gelen bir il başkanı, muhafazakar özellikleri güçlü bir belediye başkanı. Bu kombinasyon Kılıçdaroğlu’na ait bir başarıdır.

Son anketler, CHP oylarının % 32-33’lere ulaştığını gösteriyor. Hatta AKP oylarından daha önde olduğunu gösteren ciddiye alınması gereken, anket sonuçları da var.

Hatırlarsanız, ben de Zamanın Ruhu, bu defa “sol” mu diyor? diye bir yazı yazmıştım. Arzu ederseniz o yazıma da bakabilirsiniz. 

Kılıçdaroğlu’nun, gerçekleştirmeye çalıştığı, “demokratik zemini genişletmek ve Türkiye’deki duygusal kopuşu ortadan kaldırmak gayretleri”, oldukça tehlikeli “mayınlı sahada” ilerliyor. Özellikle CHP’nin HDP ile ilişkileri, birçok boyuttan, “kirletilmeye- engellenmeye” çalışılıyor. Bildiğiniz; “terörle işbirliği yapmak”, “şehitlere saygısızlık” gibi, toplumun hassas noktaları hayli “ajite” ediliyor. İşin tuhaf tarafı HDP’nin siyaset içine çekilmesi, silahın etkisinden uzaklaştırılması “Türkiye’nin menfaatine” iken, böyle bakmayan bir ekibin, tam tersi kanaate sahip olması ve bu fikirlerin de iktidar tarafından benimsenmesi, toplumun kafasının netleşmesini önlüyor.

Kılıçdaroğlu’nun önünde, bir kaç güçlük var. 

Birincisi, parti henüz Kılıçdaroğlu’nun fikirleri ile tam mutabık değil. Yerel seçimlerdeki bu başarılara rağmen, “demokrasi çizgisini” içine sindirememiş dikkate alınması gereken bir kesim var. Bu kesim, demokrasi ve özgürlükler açılımlarını “tehlikeli” buluyor. Bu grup partiden bir parça koparabilir veya partinin gücünü azaltıcı girişimlerde bulunabilir. Bir gün önce Muharrem İnce’nin “yeniden CB’lığına aday olacağım” çıkışını yapması gibi. Bu grup, son noktada, Kılıçdaroğlu’nu “teröre destek veriyor” diyerek suçlayıp partiden ayrılır ve ulusalcı-Kemalist çizgide yeni bir parti kurabilir.

İkincisi, zamanın ruhunun “sola doğru hareket etmekte olması ve bunun CHP’ye iktidar şansı vermesi” avantajının CHP kadroları tarafından, “sürdürülebilir bir iktidara dönüştürülmesi” ne ölçüde mümkün olabilecek, bu soru işareti. CHP kadroları ve genel olarak entelektüel tabanı; Türkiye’nin stratejik açılımlarını yönetebilecek yeterlilikte değil. Şüphesiz çok iyi yetişmiş “teknik” kapasiteli kadroları var, ancak benim işaret etmeye çalıştığım konu, bu kadroların, Türkiye’nin uluslararası alandaki yerini ve rolünü belirlemedeki “ufkunun” yeterli olup olamayacağı meselesi. Bizim Balkanlarda; ne MHP’nin, ne de CHP’nin çalışma ve kadroları yok. Halbuki Balkanlarda 1,5 milyon “Bektaşi meşrep” nüfus bile, en azından, CHP’nin Balkan coğrafyasına ilgi duymasını gerektirmekte. İşte işaret etmeye çalıştığım, bu ufuk “kısırlığı” meselesi. Yoksa sol entelektüel oldukça kapasiteli. Bu ufuk noksanlığı, CHP iktidarını “sürdürülebilir olmaktan” çıkarabilir. Bu nedenle; Türk dünyası, İslam alemi gibi,CHP’nin uzak olduğu alanlarda, iyi yetişmiş kadroların Kılıçdaroğlu tarafından kazanılması, bu eksikliği belirli ölçüde giderebilecektir. Demek istediğim, CHP’nin “sürdürülebilir uzun vadeli iktidarı” için hayli eksikleri olduğudur.

Üçüncüsü, Türkiye’nin sosyo-kültürel ve etnik yapısının, bölge ülkeleri ile iç içe geçmişliğinin, CHP’nin “demokrasi ve barış” konsepti ile ne ölçüde kavranabileceği meselesidir. Sözgelimi, Kürt meselesinin hem Irak’ta ve belki de bir müddet sonra Suriye’de kazandığı-kazanabileceği “otonomi”, CHP tarafından nasıl yönetilecektir? Ayrıca oluşmuş bu yapının Irak ve Suriye’de “Arap etnisitesini” yakından ilgilendirmesi, “topyekün” CHP tarafından nasıl “kavranabilecek” ve “nasıl bir konsept içinde” yönetilecek? CHP’nin bölgesel ülkelerle bir “işbirliği yapısı oluşturulması” teklifi, parça parça olmuş İslam alemi içinde ve “sünni-şia rekabetinin” yakıcılığı da dikkate alındığında, nasıl yönetilebileceği ciddi “sual” altındadır.

Bölgesel gelişmelerle süratle hareketlenebilecek Türkiye toplumsal yapısı ve bu olaylara müdahil olacak uluslararası güçlerin varlığı da, CHP’nin farklı bir kombinasyonla yapısını güçlendirmesi ihtiyacını ortaya çıkartmaktadır.

Ayrıca, CHP tabanındaki “anti Amerikancı” yaklaşım, “ideolojik saplantı”, yönetilebilecek midir?

Bütün bunlar, muhtemel bir CHP iktidarının “güçlü ve sürdürülebilir” olmasında, ciddi engeller olarak karşımıza çıkmaktadır.

Ayrıca, oluşmuş tahribatın, tek bir siyasi anlayış tarafından kaldırabilmesi mümkün görülmemekte, erozyona uğratılmış kurumların hale yola sokulması, geniş bir konsensüsü gerektirmektedir.

Bu nedenlerle; CHP’nin birkaç yıldır başardığı ve seçimlerde “demokrasi parametresinde” buluşturabilme yeteneğinin, iktidar süreci içinde de bir şablon olarak kullanılmasının, “doğru bir yaklaşım” olacağı dikkate alınmalıdır. 

Geniş yelpazeli “yönetim ortaklığı”; hem iktidarın toplumsal gücünü artıracak, hem toplumun değişik katmanlarının sinerjisinin yönetime dahil edilmesini sağlayacak, hem de olabilecek yıkıcı etkileri karşılamada dirençli bir yapı oluşmasını temin edecektir.

Benim kanaatim, AKP sonrası kurulacak iktidarın, tek başına bir iktidar anlayışı için uygun olmayacağı, hatta “tehlikeli” olabileceği yönündedir. Bu nedenle, “tek başına iktidar” yerine “onarıcı bir koalisyonun” gerekli olduğu kanaatindeyim. Demokrasiden yana partilerin, özellikle bu süreci “birlikte göğüsleme konseptini” benimseyen bir seçim ve koalisyon stratejisi uygulamaları memleket açısından daha makul olacaktır.  

Bu anlamda; özellikle, Ali Babacan ekibi tarafından kurulacak siyasi yapının ve Saadet Partisi’nin çok önemli katkıları olacaktır.

İYİ P’nin için ise; “devletçi-milliyetçi” tercihi nedeniyle, “demokrasi” şablonuna ne kadar uyabileceği konusunda endişelerim var.

Abdullah Gül’ün, bu sürecin “sakin gücü” olarak, cumhurbaşkanlığını üslenmesi ise, kurulacak onarım koalisyonunun “denge kontrol” mekanizmasının emin ellerde olacağı anlamı taşıyacaktır.

En önemli yük ise Kılıçdaroğlu’nun üzerine düşmekte. “Kader”, bu zamanda onu gerekli kılıyor gözüküyor.