CHP Kumpasını Hangi Baron Kurguluyor?

4

Sözcü baş yazarı Rahmi Turan  Beştepe’ye giden CHP’linin Muharrem İnce ve haber kaynağının da gazeteci Talat Atilla olduğunu açıkladıktan sonra siyaset gündemi iyiden iyiye ısındı. Herkes, bunun bir kumpas olduğunda hemfikir ama bu olayın kimin kumpası olabileceğine yönelik net bir fikir yok.

Eğer bu Beştepe mahreçli bir organizasyon ise Beştepe’ye yakın bir kaynak addedilen Talat Atilla tarafından neden sızdırıldı? En önemlisi devletin bütün kurumları emrinde olan bir makamın böyle bir görüşmeyi sızıntı olmadan yürütememesi akla uygun gelmiyor. Eğer Beştepe böyle bir organizasyonun içinde olsaydı, bu görüşmeler çok farklı şekillerde yapılır  ve sızıntının olmaması için önlem alınırdı.

Eğer, CHP genel merkezinin, kurultayda rakip olabilecek Muharrem İnce’yi etkisizleştirmek ve yıpratmak için yaptığı bir organizasyon ise bu, kamuoyunda ortaya çıkan tepkiler göz önüne alındığında, hedeflenen sonucu vermediği açıktır.

Basına yansıyan iki odağın da bu işlerden karlı çıkmayacağı açıktır. Çünkü, ne Beştepe yatırım yaptığı ve oyuncu olarak sahaya sürdüğü bir politik figürü açık edecek kadar amatör davranır, ne de CHP genel merkezinin attığı taşın ürküttüğü kurbağaya değmeyecek bir faaliyetin içerisine gireceğini düşünmek doğru olur.

Bu olayda, siyaseti dizayn etmek isteyen üçüncü bir gücün olduğunu söylemek mümkün. Bu olay, dış mahreçli bir aktörden ziyade ülke içi aktörlerin marifeti gibi duruyor. Bu konuyu detaylı ele almadan önce Türkiye’deki sermayenin yapısını ortaya koyan, Yurt Bank olayında Ali Balkaner’in söylediği iddia edilen bir anekdotu aktarmakta yarar var : “Bizler 18 büyük aileyiz. Hepimizin bağlı olduğu bir başkanımız var. 18 büyük aile bir havuz oluşturduk. Tüm ekonomi bunların elinde toplanıyor. İstanbul Menkul Kıymetler Borsası’nı manipüle eden kişi, bizim bağlı olduğumuz başkanımızdır. Tokyo Borsası’nda 800 milyon dolar kaybetti, bana mısın demedi.”

Ali Balkener’in İstanbul sermayesinin yapısını gözler önüne serdiği bu fotoğraf ciddi anlamda önemli… Böylesine koordineli hareket eden bir sermaye grubunun siyaseti pasif bir gözlemci olarak izlediğini düşünmek saflık olur.   

Gazete arşivleri, araştırmacılar, gazeteciler ve istihbaratçılar için gerçek bir hazine … Bundan tam dokuz yıl önce, yani 2011 yılında, seçim yarışları ile ilgili önemli bir haber gazetelere yansımıştı:

“Başbakan Erdoğan, Cumhuriyet Gazetesi yazarlarından Cüneyt Arcayürek’in “İnan Kıraç CHP’nin birinci parti çıkacağı yönünde bahse girdi” iddiası üzerine, ünlü işadamını eleştirmişti. Başbakan, “Ben doğrusu İnan Kıraç’ı bu işlerin içinde görmek istemem. Bu işlere bulaştığını duymak da istemem. Bu beni ciddi anlamda rahatsız eder ve yakıştıramam da. Ama hakikaten, yazılanlar söylenenler doğruysa, bu tabii geleceğe yönelik herhalde kendisi de bazı riskleri üstlenmiş demektir” açıklamasını yapmıştı. Erdoğan, Kıraç’la ilgili olarak şunları söylemişti: “Bundan önce ben davetlerine katıldım. Ama şimdi aksini beyan etmedikçe ben bundan sonra açılışına gitmem.”

İnan Kıraç isminin CHP sevgisi ve ilgisi biraz daha araştırıldığında şöyle bir veri de karşımıza çıkıyor: “Deniz Baykal’a düzenlenen kaset komplosundan üç ay önce işadamı İnan Kıraç, Baykal’la genel merkezde bir saat baş başa görüştü. ‘İyi gidiyorsunuz, CHP-MHP koalisyonu görünüyor, ancak Önder Sav, Mustafa Özyürek ve Onur Öymen’i aday göstermeyin’ dedi.”

Bu görüşmeden üç ay sonra, Deniz Baykal kaset komplosu ile genel başkanlıktan ayrılmak zorunda kaldı. Siyaseti dizayn etmeye meraklı  bir işadamı olur mu? İşadamı her iktidarla çalışan, ekonomik kazancını maksimize etmeye bakan pragmatik bir figürdür. Siyasete bu denli karışmak, şekillendirmeye çalışmak ekonomik kazanımları korumanın ötesinde yıllardan gelen iktidar gücünü sürdürme gayreti ile açıklanabilir.

Peki, sermaye ve bürokrasi ile iç içe geçmiş bu güç nedir? Bu gücün Türk siyasetindeki etkisi detaylı araştırma ve uzunca okumalar sonucunda ulaşılabilecek bir konudur. Ancak bu gücün ne olduğu, nasıl çalıştığı hususu ile ilgili yakında röportajlarımız olacak…

Gelelim bu son operasyonun amacına…

Yukarıda dediğimiz gibi kamuoyuna yansıyan hiçbir odağın, yani Beştepe ve CHP genel merkezinin, bu olaydan yarar sağlaması mümkün değildir. Çünkü böyle bir operasyonda gerçek odak kendini her zaman saklar. Hiçbir güç menşei belli olan bir operasyona imza atmaz. Bu operasyonda iki taraf da zararlı çıkıyorsa, bu sızdırma hadisesinden kim karlı çıkıyor?

Sizin de aklınıza aynı isim geliyor değil mi? İstanbul seçimleri ile bir başarı elde etmiş Ekrem İmamoğlu’na alan açma operasyonu olabilir mi bu? Hemen demokratik yarıştı, halk oy verdi kazandı, böyle bir komplo teorisi kurmaya kimsenin hakkı yok diye kızmayın bana…  Rahmetli Mahir Kaynak Hoca’nın şu sözü: ”Halk bir dağ gibidir, oraya gönderilen ses yankılanır. Aslında duyduğunuz dağın (halkın) sesi değil medya yolu ile sizin halka söylediklerinizdir.“

Okuyup, dinlediklerimiz ışığında kanaat oluşturuyoruz ve ne okuyup ne dinleyeceğimizi yine iktidar sahipleri belirliyor. Böyle bir sistemde bağımsız seslere ihtiyaç var. Ben bu olaylardan bunu çıkarıyorum. Yanlış düşünüyor olsam da olaya bu pencereden de bakılAmaz mı?..

4 YORUMLAR

  1. İyi de Ekrem bey ile Kılıçdaroğlu arasında devasa fark yokki, ortak özellikleri olan siyasetçiler. CHP’nin başından Kemal beyi alıp İmamoğlu’nu koyunca ne değişecek, kimin işine yarayacak? İstanbul Belediye başkanından bir çıkar sağlayamayan İnan Kıraç CHP başkanından ne elde edecek?

  2. İstanbul seçimlerinde başarı elde etmiş bir isim olan İmamoğlu cumhurbaşkanlığı seçimlerinde bir umut olabilir görüşü olabilir . Türkiye’nin macronu olabilecek , farklı kesimlerden oy alabilen bir aday Cumhurbaşkanlığı seçimlerindeki denklemde belirleyici olabilir . Bütün bu süreç , İmamoğlu’nun Cumhurbaşkanı adayı yapılması konusunda CHP deki güç dengelerini ikna etmeye yönelik bir çalışma olabilir . Tabi kısıtlı verilerle değerlendirme yaptığımız için yanılabiliriz ama olayların seyri bu yöne doğru gidiyor görünüyor

  3. Hasan bey bence mücadele Abdullah gülün muhalefetin ortak adayı olmasını engellemekle ilgili. 2018 seçimlerinden önce bu hamle iyip ve chp içindeki muhalefet yüzünden kılıçdaroğlu tarafından yapılamadı. Bence erdoğan karşısındaki en güçlü rakip abdullah gül kılıçdaroğlu da bu tarafta. Erdoğan ince ittifakı şu anki mevcut durumu korumak için en uygun seçenek gibi duruyor bu yüzden de akp tarafından destekleniyor. Abdulah gülün aday olabilmesi için chp ve iyip içindeki muhalefetin etkisiz hale getirilmesine çalışılacak gibi dururken erdoğan da tam aksini destekleyecek gibi gözüküyor

  4. Abdullah Gül bey hakkındaki tespitlerinize katılıyorum . Zaten amaç bana göre Ekrem İmamoğlunun aday yapılarak çatı veya ortak aday arayışlarını suya düşürmek . Ama bu Beştepe kaynaklı olduğunu düşünmüyorum . Çünkü eğer bir operasyon yapılsaydı daha profesyonelce yapılır ve kendi aktörlerini açık etmezlerdi . Burada operasyonu çeken grup CHP genel merkezi ve beştepenin niyetlerini görüp bunun önünü aldı . Bana göre hem CHP genel merkezindeki karar alma mekanizmalarına hemde beştepeye bir operasyon var .

YORUM YAZ

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz