Çoban Umut’tan, Davutoğlu’na Siyaset Dersleri

0

Mutluluğun resmini değil ama “Bana Türk sağcısının karikatürünü yap Abidin” desem muhtemelen tereddütsüz ilk sırayı; Hollanda’yı protesto için portakal bıçaklayıp, akabinde arka camına padişah tuğrası nakşedilmiş İtalyan malı Doblo’suna binip eve giden bir figür alır.

Abidin Dino ve Nazım Hikmet teşbihimi mazur görsün. Kabirlerinde rahat olmalarını dilerim. Türk sağının son 25 yıldır ülkeyi fasılasız idare eden versiyonunun; iktisadi alandaki başarısızlığını kat be kat aşan bir başarısızlığı var ise, bu da dış politika alanıdır. Buradaki kat be kat ifadesi boşa değildir.

Çünkü; Akparti cenahının en fazla ve en tereddütsüz oynadığı bir kart var ise, bu da eski Osmanlı coğrafyasında at koşturan bir tarzı siyasettir. En az Mehmet Şimşek ekonomiden ne kadar anlıyorsa dış politikadan o kadar anlayan Ahmet Davutoğlu’nun; Stratejik Derinlik ile bünyelere zerk ettiği bu siyaset son hadiseler zincirinde bir kez daha ağır hezimetini teyit etti.

Ne Suriye’den, ne de Rus uçağının düşürülmesinden söz edeceğim. Bunlar ağır abilerin işi. Mesela Hürriyet’in kelli ferli yazarları bunları yazsın.

Benim derdim daha basit.

Türkiye kadim coğrafyasının bir zamanlar tek ülke olarak kucakladığı Yunanistan ve Ermenistan ile sınırlarında yolunu şaşırıp derdest olan insanları konuşuyor son aylarda. Son olarak 16 yaşında bir çoban delikanlı zor bela geri dönüş yolunu buldu. Ne Sağcıların ne de Solcuların beğenmediği Ufuk Uras’ın da çok katkısı oldu bu kurtuluşta. Elleri dert görmesin.

[-Ki Ufuk Uras’ın konuyla ilgili beni bilgilendirdiği mesajı gün yoğunluğundan okumaya bile fırsat bulamamıştım, Ermenistan’daki tanıdık vekillerden Petrosyan Vardan – Aragats Akhoyan ve dünyaca ünlü müzisyen arkadaşım Suren Asaduryan’dan yardım isteyebilirdim. Bu da benim kusurum oldu.]

Bugün cebinizde bir Avrupa Birliği ülke kimliği varsa Bulgaristan’dan yürüye yürüye Kutuplara kadar gidersiniz de, bir Allah’ın kulu size “nereye birader?” demez.

Biz ise stratejik derinliğin diplerinde ne aradı isek; komşularımıza kapılarda düşman muamelesi yapar, onların sınırında da düşman muamelesi görürüz.

Osmanlı hayalleri gören, bu hayalleri çakma tuğralarla gavur malı arabalara nakşeden/nakşettiren akıl komşularla bir serbest dolaşımı dahi hayata geçirememiştir. Vizesiz Avrupadan vazgeçtim ama dibimizdeki komşulara gidip gelmek bu kadar mı zor olur?

Hele ki kendini Osmanlı vizyonu ile donatmış bir iktidarın döneminde yaşanan bunca sınır kavga gürültüsü ile olsa olsa Avrupa ülkelerine mizahi malzeme çıkar bundan.

Birleşmiş Milletler’e Filistin sorunu konusunda barış önerisi yapan ülkenin iki komşusu arasında tarafgir olması inandırıcı gelir mi kimseye? Azerbaycan ve Ermenistan’ın arasında köprü olamayacaksa Türkiye dünyaya politik ağırlığını nasıl kanıtlayacak?

Türkiye Cumhuriyeti Edirne’de Balkanlar, Gaziantep’te Lübnan, Kars’ta Erivan, Doğubeyazıt’ta İran ile kovalent bağlarla bağlıdır.

Türk sağı afaki bir Pax-Ottoman hayali ile bu bağları kurmaktan kaçmış, tam tersi bağları etrafa alev saçan kısa devrelere tabi kılmıştır.

Türk sağının bu hali iktisadi, içtimai ve siyasi hayatı çürüten bir hastalık halini almıştır.

Türkiye’deki yapısal yoksulluğu istismar konusundaki sınır tanımazlık, Süleyman Demirel’in taban fiyat rekabetinde – ne verirlerse 1 fazlası ! – noktasından bugünün sosyal yardım sarmalına taşınmıştır.

Türk sağı Demirel’in şapkasını ya da bir aralar moda olan ergen işi beyaz beresini artık önüne koymalıdır.

Tarihi siyasete meze yapmanın da dönemi geçmiştir.

Dönem sınırları açabilecek cüret ve kabiliyete ulaşabilmenin dönemidir.

YORUM YAZ

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz