Davutoğlu’ndan Reza Zarrab açıklaması.. Kendisine destek veren işbirlikçilerine ihanet etti

0

Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu, partisinin genel merkezinde basın kuruluşlarının Ankara Temsilcileri ile bir araya geldi. “Türkiye’de herkesle konuşur, mesele bazlı herkesle işbirliği yaparız. Ben ve dışarıdan biri de dahil kimseyi cumhurbaşkanı seçtirmek gibi bir görevimiz yok. Gelecek Partisi’nin bir cumhurbaşkanı adayı olacak. Türkiye’de artık bir siyasi değişim zaruridir.” diyen Davutoğlu, şunları söyledi:

Siyasi partiler, boşlukta doğmaz ve yaşamı imkânı bulamaz. Ulusal ve uluslararası küresel konjonktür bir siyasi partinin çıkmasını uygun buluyorsa ortaya çıkar. Bugüne kadar hep böyle oldu. Son yüzyılın en büyük teknolojik dönüşümleri yaşanıyor. Bunun getirdiği bir siyasal dönüşüm var. Covid’in getirdiği şartlar var. Bu uluslararası konjonktürle birlikte konuşmanın bile ağır suç teşkil ettiği bir dönemden geçiyoruz. Demokrasiler büyük bir kriz geçiriyorlar. Lider krizi, kurumsal kriz, içselleştirme krizi yaşanıyor. Türkiye’de 300 yıllık tecrübeye dayalı bütün kurumlar, neredeyse iç boşaltılmış şekilde bir dönüşüm var. Vatandaşlarımız benim adıma birileri konuşsun diye feryat ediyorlar. Siyasi partileri ortaya çıkaran psikolojik faktörler var.

Biz konuşamıyoruz, siz konuşun” diyen kesimlerin nefesi, siyasi partilere can verir. Bedeli neyse bunu öderiz demezseniz başarılı olamazsınız. Ne suç işledim? Bu ülkeye Dışişleri Bakanı, Akademisyen, Başbakan olarak hizmet ettim. Bazı kanallar adamızı anmaktan kaçınıyorlar. Arkadaşlarıma diyorum ki, “Hiç üzülmeyin. Bugün yaşadıklarımız bir sonraki seçimde bizim iktidar olacağımızın işaretidir.” Bazıları diyor ki, “AK Parti’yi bölmek için parti kuruyor.” Ben bıraktığımda AK Parti’nin oy oranı yüzde 49’du. Bir sonraki seçimde yüzde 38’e düşmüştü. Demek ki yüzde 13-14’lük kesim AK Parti’den ayrılmış. Psikolojik olarak yeni bir ses, yasaklara karşı net bir sese ihtiyaç var. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ne alternatif bir sisteme ihtiyaç var. Ekonomik olarak olağanüstü yoksullaşma var. Bunu düzeltmeye ihtiyaç var.

Türkiye, hiçbir zaman bu kadar yalnız kalmadı ve içe kapanmadı. Ancak hiç olmadığı kadar hamaset var. Ankara’da Dışişleri Bakanlığı var mı? Bilemiyorum. Yunanistan’la tatbikat, GKRY ile anlaşma yapıldığında ABD Büyükelçisi’ni çağırıp niye sormaz; anlamış değilim. Ankara, Brüksel ve NATO’da aynı anda büyükelçiler çağrılıp sorulmalıydı bu konu. Trump’ın Cumhurbaşkanına yazdığı mektup… Kimse, Cumhurbaşkanı’na öyle bir mektup yazamaz. Ben o mektubu getiren Büyükelçi’yi görevden alırdım. Dışişleri Bakanı’nı görevden alırdım. “Mektubu takdim ettim” diyor. Mektup ya teati edilir, ya kabul edilir ya da aynen iade edilir. Takdim edilmez; hamaset yapılmaz.

Önce Türkiye ile Mısır arasında münhasır ekonomik bölge anlaşması yapmak gerekirdi. İsrail meselesine gelince İsrail bizden özür diledi. Makul bir çizgide bizimle işbirliğine gelebilirdi ama olmadı. Biz, 2013’te ne yapmak istediysek şimdi bize karşı bunlar yapılıyor. Mısır’la Doğu Akdeniz denkleminde çıkarlarını maksimize eden tek formül buydu: Türkiye ile Münhasır Ekonomik Bölgeler Anlaşması. Doğu Akdeniz’de çıkarları birbirine en yakın iki ülke Türkiye ile Mısır’dır. Zaten hükümetin İsrail ile her türlü ilişkisi var. Kudüs başkent yapıldığında doğru dürüst tepki mi verildi? Normalleşme; şeffaf, açık, Türkiye’nin eli güçlüyken yapılmalıydı. Türkiye dış politikada perspektifini, vizyonunu, üslubunu gözden geçirmeli. Sert güç ile ince güç arasındaki uyumsuzluk göze çarpıyor. Edilgen bir diplomasi uygulanıyor. Şimdi Cumhurbaşkanı için, “sert dilden anlayan korkunç lider” tanımlaması yapılıyor. Erdoğan aynı Erdoğan ama fark, kurumsallığı yok. Yanında ehil ve milli kadrolar yok. Türkiye’nin diplomatik çabaları, haklı davasında yetersiz kalmıştır. Türkiye, baskıyla karar alan bir ülke durumuna düşürülemez.

Yolsuzlukla mücadele, imar yasası ve siyasi etik düzenlemesi benim ihtilaf ettiğim konulardır. Ben sayın Cumhurbaşkanı ile bu hukuku hep korudum ama Cumhurbaşkanı hiçbir zaman bu hukuku korumadı. Benim, eşimin konferanslarını iptal ettiler. Trol çetelerini üzerimize saldılar. “Rus uçağını düşürdü” diye iftira ettiler. Danışmanlarımı lise düzeyinde danışman seviyesine indirdiler ki aralarında profesörler var. 13 Eylül’de AK Parti’den ihraç edildik. Muharrem İnce parti-hareket başlattı ama CHP’den ihraç edilmedi. Bizim ise adımız bütün parti tarihinden silinmeye çalışılıyor. Şimdi o defteri kapattık. Eğer AK Parti’nin düzeleceğine dair en ufak bir umut besleseydik, yeni parti kurmazdık. 70 ilde örgütlendik. Bir ay içinde 81 ilde örgütlenmemizi tamamlayacağız. 45 ilde kongre yaptık. Büyük kongremizi Ekim sonu Kasım başı yapacağız. Çok büyük baskılarla karşılaştık.

Parasal genişleme gerekliyse yapılabilir ancak şunu önerdik: 100 milyar TL tahvil çıkarıyorsunuz. Şirket kurun, Merkez Bankası tahvilleri alsın. Şirket bunların harcama kalemlerini şeffaf şekilde yayımlasın. Bu parayı covid için sektörleri desteklemekte kullanın. İşsizliği giderme, esnaf ve çiftçilere hibe yoluyla verin dedik. Bizim öngörülerimize göre; Türkiye çok büyük kredi krizleriyle karşı karşıya kalacak. Gerçek işsizlik Türkiye’de yüzde 30’dur ve bu daha da artacak. “Bütçeyi revize edin ve bu harcama kalemlerini içine koyun ancak denetlenebilir olsun” dedik. Sağlık, eğitim, tarım dışında bütün harcama kalemlerini durdurun dedik. Kontrolsüz ve denetimsiz şekilde bu parayı dağıttılar ve bu para vergiyle toplanan para değil. Türkiye, bu otokrasi ile bir yere gidemez. Biz bu partiyi kendimiz için değil; gelecek nesiller için kurduk.

İttifaklar tartışmasına girmeyi doğru bulmuyorum. Önce Ekim-Kasım gibi seçime girme yeterliliğimizi kazanacağız. İddiası olmayan kişilerin parti kurmaması lazım. Ana hedefimiz tek başına iktidarın ana yollarını döşemektir. İttifaklar son derece tehlikelidir. Her partinin dengesini bozar. Cumhur İttifakı’nın bir protokolü var mı? Cumhur İttifakı’nın yapısı, AK Parti’nin doğasını bozmuştur; MHP’nin de bozmuştur. Ayakta kalabilmeleri birbirlerine bağlı. Önce siyasi kendi doğasına döndürmek lazım. Bir seçim empoze edilse, ekim-kasım gibi hazır oluruz. Türkiye’de bundan sonra sağ-sol siyaset olmayacak. liberal-devletçi ayrımı da olmayacak. İdeolojik, kutuplaştırıcı değil; kapsayıcı-kuşatıcı, kurumsallığı olan, Türkiye’yi içe kapatan değil, dünyaya açan bir siyaset anlayışı olacak. Fay kırıkları olmayacak. Bu denklem içinde bizim yerimiz belli. Kim bu kategoride ise onlarla işbirliği yaparız.

Biz, Türkiye’de herkesle konuşuruz. Hiç kimseden çekinmeyiz. Önümüzdeki günlerde de konuşuruz. Mesele bazlı da işbirliği yaparız. Seçim sandığı ortaya konulursa tek başımıza iktidar olmayı hedefleriz. Hiç kimseye eklemlenmek, kimseyi cumhurbaşkanı seçtirmek gibi derdimiz olmaz ama şartlar gerektirirse işbirliği yaparız. Gelecek Partisi, Parlamento’nun çoğunluğuna, Cumhurbaşkanlığı makamına taliptir. Bunu gerçekleştirme idealimiz olmasa yola çıkmazdık. Şartlar gerektirir, siyasi konjonktür uygun olursa her partiyle görüşürüz. Gelecek Partisi’nin kendi cumhurbaşkanı adayı olacak. Ben de dahil, dışarıdan biri de dahil, birini cumhurbaşkanı yapmak için partiyi kurmadık.

ABD’de tutuklandığında şunu söyledik: Bu dava Türkiye’de görülmeli. Makamınız ne olursa olsun yargılamalar burada olmalı. Böyle bir dosyanın Türkiye’ye karşı şantaj olarak kullanılmasına izin verilmemelidir. Adalet Bakanlığı demelidir ki Reza Zarrab’ı biz Türkiye’de yargılayacağız. Zarrab, bugün, geçmişte kendisine destek veren işbirlikçilerine de ihanet etti. 4 bakanla ilgili komisyon kuran sayın Cumhurbaşkanı idi; ben değildim. Kendi parasıyla yapmamışsa; kamu binalarına, çeşitli kamu yatırımlarına yaşayan birinin adını vermek de prestij yolsuzluğudur. Siyasi etik yasası süratle çıkarılmalı.

Ne zaman ki bir iktidar, seçim yasalarını gündeme getirmişse, ne zaman ki seçim tarihi ile ilgili spekülasyonlar gündeme gelmişse, bilin ki; o iktidarın son demleridir. Ne zaman seçim yasaları değiştirilmişse, süreç değiştirenlerin aleyhine işlemiştir. Türkiye’de artık bir siyasi değişim zaruridir.

Kaynak: Habertürk

YORUM YAZ

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz