“Demokrasinin yolu Diyarbakır’dan geçer” tartışması..

0

CHP Sözcüsü Faik Öztrak, MYK toplantısı sonrası basın toplantısı düzenledi. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun “Demokrasinin yolu Diyarbakır’dan geçer” şeklindeki açıklamasına İYİ Parti Genel Başkan Yardımcısı Yavuz Ağırailoğlu’nun tepki göstermesini değerlendiren Öztrak, “Önce Sayın Genel Başkanımız söylediği cümleyi herkes doğru okumalıdır. Bir demokrasi sorunundan bahsetmiştir. Bugün ülkemizin en önde gelen sorunu demokrasi sorunudur. Ankara’nın göbeğinde de vardır. Sorunların çözüm adresinin TBMM olduğunun müellifi de Genel Başkanımız Sayın Kılıçdaroğlu’dur. Kimse kafaları bulandırmamalıdır. Sorun demokrasi sorunudur. Kimse şu kış gününde buluttan nem kapmasın.” dedi.

Eski Başbakanlardan Mesut Yılmaz da 16 Aralık 1999 tarihinde Diyarbakır’da yaptığı konuşmada “Geçmişe artık sadece yanlışlarımızdan ders almak için bakmalıyız ve aynı yanlışları tekrarlamamalıyız. Avrupa Birliği’ne üyeliğimize giden yolun Diyarbakır’dan geçtiğine inanıyorum.” demişti.

“Ülkemiz; gence düşman, kadına düşman, sanata ve sanatçıya düşman, tabiata düşman, sevgiye saygıya düşman, adalete ve hukuka düşman, hoşgörüye düşman, eleştiriye düşman, şarkı sözlerine, ata sözlerine düşman, milletini dilini kopartmakla tehdit edecek kadar gözü dönmüş bir ucube yönetimin elinde savrulup duruyor.” diyen Öztrak, şunları söyledi:

“Ülkemizde korku duvarları çoktan yıkıldı. Bu tek kişilik ucube rejim, düşmansız var olamıyor. ‘Korkulur olmak, sevilir olmaktan daha güvenlidir’ taktiğinden medet uman bu meflûç yönetim, kendinden olmayanı düşmanlaştırarak, kin ve nefret tohumları ekerek, kendi beceriksizliğini, kendi kifayetsizliğini örtebilirim sanıyor. Bunun için milleti birbirine düşmanlaştırmaya, milleti tehdit etmeye, korkutmaya oynuyor. Bu beceriksiz yönetim; televizyoncunun haber yorumuna karışarak, sanatçının sahne kostümüne takarak, şarkı sözünden nem kaparak, vatandaşa yaşattığı zulmü gizlerim zannediyor. Bir sanatçıyı, hem de yüce Allah’ın mabedinde, dilini kopartmakla tehdit edecek kadar gözü dönebiliyor.  Bir gazeteciyi kendine hakaret ettiği gerekçesiyle, hukuk dinlemeden, gecenin yarısı tutuklayarak, millete gözdağı vermeye kalkıyor. Elinde sadece çekiç olan, gördüğü her şeyi çivi sanırmış. Ama dediğimiz gibi bu ülkede korku duvarları çoktan yıkıldı. Milletimiz o sınırları çoktan aştı.

En son bir gazeteci, hak etmediği bir makama getirilen, o makamın değerini de düşürür anlamına gelen, bir atasözünü dillendirdi diye; beyefendi ‘vay cumhurbaşkanına hakaret ettin’ diyerek, bilindik zırhına arkasına yine saklandı. Gece yarısı hukuka aykırı olarak, cumhurbaşkanına hakaret iddiasıyla gazeteciyi gözaltına aldırdı. Yetmedi, tutuklattı.  Bunla da doymadı, vesayeti altındaki Adalet Bakanı’na, yargıç cübbesi giydirerek, gazeteci hakkında hüküm verip, infazı gerçekleştirdi. Alenen ülkede hak, hukuk, usul ayaklar altına alındı. Bunlar da yetmedi. Saray muhafızı RTÜK alelacele devreye sokuldu. TELE 1 ve FOX TV gibi kanallara en ağır cezalar salındı. Yargısız infaz yapıldı. Ama hepsinden daha vahimi, daha ağırı, bu yetkilerle o koltuğa oturan Cumhurbaşkanı, AK Parti Genel Başkanı külahını giyip, bir caminin mihrabına çıkıp, savunmasız bir sanatçıyı, milletin bir evladını, dilini kopartmakla tehdit etti. Nefretini kustu. O kutsal mabedi, kiniyle kirletti. Ama bu tehdide bu nefret söylemine yargının çıtı çıkmadı. Nerede bu ülkede milletin hakkı, hukuku? Nerede adalet? Peki, şimdi o kadar mürekkep döktüğünüz, AB’den fonlar aldığınız, İnsan Hakları Eylem Planları, Strateji Belgeleri ne oldu? Hepsi çöpe gitti.

Cumhurbaşkanlığı koltuğunda oturan, AK Parti Genel Başkanı 160 bin 169 kişi hakkında, cumhurbaşkanına hakaret iddiasıyla soruşturma başlatmış. 12 bin 881 yurttaşımızı da mahkûm ettirmiş. Hukukumuzda temel prensiptir: ‘Bir hakkın açıkça kötüye kullanılmasını, hukuk düzeni korumaz.’ Ancak Partili Cumhurbaşkanı, tarafsız cumhurbaşkanlığı için getirilmiş bir hükmü, alabildiğine istismar ederek, muhalefeti ve milleti susturmaya çalışıyor. Bugün bu ülkede en önemli açığın; Anayasa’ya, hukukun üstünlüğüne, demokrasiye, Atatürk ilke ve inkılaplarına, laik cumhuriyet ilkesine bağlı, milletin huzur ve refahı için çalışan, üzerine aldığı görevi tarafsızlıkla yerine getireceğine, namusu ve şerefi üzerine ettiği yemine sadık, bir cumhurbaşkanı olduğunu artık herkes biliyor. Emaneti ehline vermenin, layık olanı, layık olduğu makama getirmenin önemini, sadece atasözlerimiz ifade etmiyor. Peygamberimizin de ‘iş layık olmayana verildiği zaman kıyameti bekle’ diyen açık bir hadis-i şerifi var. Bugün, ne yazık ki, yaşadığımız her krizle, bunu çok acı şekilde tecrübe ediyoruz.”  

İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun “CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun Fetullah Gülen ile görüştüğü” iddiası hakkında Öztrak, “Süleyman Soylu bu işleri bıraksın. Yüreği yetiyorsa Yurtta Sulh Konseyi’nin üyeleri kimlermiş, açıklasın, görelim” dedi.  

İstanbul’da yoğun kar yağışı karşısında belediyelerin yetersiz kaldığı eleştirilerinin hatırlatılması üzerine ise Öztrak, şöyle konuştu: “Ülkemizde sanayi tesislerine üç gün elektrik verilemiyor, doğal gaz kesilmiş, üretim durmuş, yeteri doğal gaz stoklanmadığı için bu durum ortaya çıkmış. İstanbul Havalimanı’nda seferler durmuş. Buraları herhalde CHP yönetmiyor. Kara yollarını da CHP yönetmiyor. Elbette İstanbul’da vatandaşlarımızın yaşadığı sıkıntıdan üzüntü duyuyoruz. Tüm belediyelerimiz çalışmaya devam ediyor. Özellikle Bolu Düzce’de mahsur kalan tırların İstanbul’a yığılmasıyla bazı hatlar tıkanmıştı, şimdi büyük ölçüde gideriliyor. Detaylı açıklamaları İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanımız bu sabah yaptı. Metro altyapısının ne kadar önemi olduğu bir kez daha ortaya çıktı. Metro hatlarının olduğu yerlerde büyük sıkıntılar yaşanmadı. Bugün planlanmış metrolar hayata geçmiş olsaydı, sıkıntılar bu boyutta yaşanmazdı.

İstanbul Havalimanında yerde yatmak zorunda kalan ailelerimizin görüntüleri hepimizi derinden üzmüştür. İstanbul Havalimanı konusunda birçok uyarı yapılmıştır. Hava hareketlerine açık olduğu söylenmiştir. Kamu özel iş birliği modeli finansman modeli değildir amaç bu projeyi yapan müteahhitlerin inşaat aşamalarında ilerde bu projeyi kendilerinin de işleteceğini düşünerek gerekli hassasiyeti göstermeleridir. Bu model etkinliği sağlamak için geliştirilmiştir ama bugün bakıyoruz çevre yolu kapanıyor, pisler işlemez hale geliyor. Bu nasıl bir sorumluluk paylaşımı? Milletten para ödetiyorsunuz ama asıl amaç olan etkinliği sağlayamıyorsunuz. İstanbul Havalimanı kapanıyor, sarayın uçakları Atatürk Havalimanına iniyor.”