- Yanılsama! - 18 Mart 2022
- “Umut Tohumları” Yeniden Yeşerme Meylinde! - 13 Şubat 2022
- Mutlakiyet mi? Cumhuriyet mi? - 1 Şubat 2022
Zaman zaman yazılarımda da değiniyorum.
Hatta kaç kere benzer başlıklarla siyasi hayata dair hastalık olarak benzettiğim “algı” ama “gerçek sonuç” ile seçim sonuçlarını, kişiselleştirilmeye çalışılsa da “toplumsal travma”, “öğretilmiş tercih” veya çoğaltılabilir isimlerle yönlendirme amaçlı siyasi gündem çabalarını, şahsi düşüncelerimle yoğurmaya ve okurlarla paylaşmaya çalışıyorum.
Bazen Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin kurucu iradesinin siyasi partisi Cumhuriyet Halk Partisine (CHP), bazen de siyaset sahnesinde mücadele(!) içinde olan parti ve yetkililerine..
Hatta seçmenleri, destekçileri ve gönüldaşlarına da.
Mesela, MHP kurultayı delegelerinin iradelerine de konulan ipoteklerle(!), MHP Genel Başkanı adayı olmasına konulan engeller sonrasında, Merak Akşener ve arkadaşlarının İYİ Parti’yi kurma sürecinin başlangıcını hatırlayın!
Partiyi kur(a)maması için AK Parti destekli MHP tarafından da verilen mücadeleyi hatırlayın!
İYİ Parti kuruluşundan sonra seçime sokulmama mücadelesini hatırlayın!
CHP’nin ve lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun demokratik yaşama omuz veren, hayat katan, bugünlerin umudu, alternatif tercih edilebilir partisi olması yönünde Meral Akşener ve arkadaşları ile İYİ Parti’ye verdiği desteğini de hatırlayın!
Milletvekili transferi ile seçime sokulmaması önündeki engelleri yıkıp atmasını hatırlayın!
“Böl – parçala – yönet” yöntemi ile siyasi yaşam sürmeleri hatırlayın…
Nereye getireceksin konuyu diyorsunuzdur şimdi.
Malumunuz önümüzdeki seçim, ülkemiz yönetim sisteminin de tekrardan seçimi olacak.
“Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi” adı verilen yönetim şeklinin, geçen sürede kişiye göre bir seçim olduğunu yaşayarak görüyor bu ülke.
Hatta dünya ülkeleri de..!
İç politikamızın “öğretilmiş algı” yönetimleri gereği; Türkiye seçmeni “sol” partilere oy vermezdi..!
2019 seçimleri sadece 11 büyükşehir ve 10 il belediye başkanlığını, “Millet İttifakı” ile de olsa kazanan CHP’ni test etmiş oldu.
Demek ki seçmen “sol” partiye de oy verebiliyormuş…
Çeyrek yüzyıllık İstanbul ve Ankara gibi iktidar gücünün belirleyicisi olan şehirleri “sağ” parti(ler) kaybetti…
Hem de vermez denilen seçmenin verdiği oylarla kaybetti…
Bu mağlubiyetin mimarları Kemal Kılıçdaroğlu ve Merak Akşener başta olmak üzere, diğer ittifak partileri.
Şimdi daha büyük bir sınavla karşı karşıyayız.
Önümüzdeki “Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi” seçimi.
Bu seçim ve bundan sonra da devam etmesi halinde yapılacak her seçim, malum olduğumuz üzere ”ittifaklar seçimi” olacak.
Çünkü, “%50 + 1” seçim sonucuyla bir siyasi partinin tek başına başarılı olması, iktidara gelmesi, devletimizi yönetmesi, yakın zamanda mümkün görünmediği kanaatindeyim.
Dolayısıyla da “zorunlu ittifaklar”, “zorunlu demokrasi” leri de bize öğretecektir…
Kısaca, yıllardır belli kesimlerin kötülediği “koalisyon dönemleri”, şimdilik kalıcı ve zorunlu hale getirilerek ismi de “ittifak” olarak yürürlüğe sokuldu.
Bilerek, bilmeyerek, isteyerek veya istemeyerek de olsa!
13.Cumhurbaşkanımız kim olacak?
Bugünün gerçeklerine göre, kimin olacağını belirleyecek olan “Millet İttifakı” bileşenleri..!
Tabii önce adaylarını belirlemeleri, yarışa hazırlamaları, toplumu da ikna etmeleri gerekecek.
Daha önce birkaç yazımda belirttiğim gibi, ikna sürecinde “siyaset psikolojisi” ile de hareket edilmesi gerektiğini biz kez daha dile getirmiş, önermiş olayım…
Çünkü topluma alıştırılan(!), öğretilen(!), sol partiyi iktidara taşımama çabaları, önümüzdeki seçim sürecinde de millet ittifakı ile de olsa ön planda tutulacağını söyleyebiliriz.
Onun için de daha şimdiden sadece isimler üzerinden gündem oluşturuluyor.
Kemal Kılıçdaroğlu, Ekrem İmamoğlu ve Mansur Yavaş şimdilik topluma sürülen isimler.
Her üç isimin de CHP bünyesi olması dışında “mikro milliyetçiler” nazarında farklılıkları da var.
Kemal Kılıçdaroğlu’nun “inancı” üzerinden…
Ekrem İmamoğlu’nun “karadenizliliği” üzerinden…
Mansur Yavaş’ın da “ülkücü” kökenli olması nedeniyle ve HDP tabanının da tepkisi hesaba katılarak siyaset ve söylem üretiliyor ve de üretilecektir!
Halbuki yeni sistemde “zorunlu ittifaklar” ile birlikte “zorunlu demokrasi”ön planda olacak ve olmalı!
Ve bu zorunluluklar, “Siyasi Yönetişim” sürecinin de ülkemiz için daha faydalı, daha güçlü olarak toplumun her katmanına hizmet üretme fırsatı da olabilir.
Bu fırsatı özellikle de Sayın Meral Akşener’in göz ardı etmemesini, şahsı ve partisi adına demokrasi yönünde adımlar atan, kararlar veren, uygulayan bir CHP ve Sayın kemal Kılıçdaroğlu’nun yanında, daha da doğrusu “Daha Demokratik Bir Türkiye” yönünde bulunmasının daha doğru olacağını değerlendiriyorum…
Kısacası; Demokrasiye omuz verme sırası Akşener’de..!


NOT: Lütfen üşenmeyin ve Ek’li pdf dosyasındaki Cumhuriyetimizin kuruluşundan bugüne görev yapan hükümetleri ve partilerini bir inceleyin. Belli kesimlerin “biz biliriz CHP zihniyetini” söylemini doğrulayan/yalanlayan ne kadar sürelerde iktidar olmuş bir CHP ya da “Sol Siyasi Parti” görebileceksiniz..
Pdf’e buradan ulaşabilirsiniz:
https://tr.wikipedia.org/wiki/T%C3%BCrkiye_h%C3%BCk%C3%BBmetleri_listesi












