Dış Borçlar ve Enflasyon Sorunu

0
Latest posts by Süleyman Karagülle (see all)

Türkiye’nin çözmesi gereken en önemli sorunu dış borçlardır. Osmanlı İmparatorluğu dış borçlarla yıkılmıştır. Millî bekanın ilk sorunu dış borçlardır. Sayın Bahçeli doğru teşhis koymuştur ama tedaviye gelince tam tersini yapmıştır. 

Şimdi millî mutabakat içinde, büyük ittifak içinde iki sorunun hemen çözülmesi gerekir. Bunlardan biri dış borçtur, diğeri de enflasyondur. Bunlar fiilen ülkemizi uçuruma doğru götürür. Diğer sorunları bir müddet görmesek ve çözmesek de olur.

Akevler, Adil Düzen çalışmaları ve Millî Görüş uygulamaları ile dış borcun nasıl çözüleceğini bilmektedir. Ülkemizin var olan varlığı bu sorunu çok kolaylıkla çözebilir. Yeter ki partiler olarak ittifak yapalım ve birlikte hareket etmeye başlayalım.

Devletimiz yıkıldıktan, milletimiz yok olduktan sonra partimiz ne işe yarar? Dindarmışız yahut milliyetçiymişiz; Kürt’müşüz yahut Türk’müşüz ne işe yarar? 

Ülkemiz ve insanlık “ORTAKLIK DÜZENİ”nin doğum şancılarını yaşıyor. 

Zor günler geçiriyoruz. Beka sorunu yalnız Türkiye’nin sorunu değildir. Tüm dünyada hemen her ülke ve herkes beka sorununu yaşıyor. 

DIŞ BORÇLARI ÖDEMEMİZ İÇİN NELER YAPMALIYIZ? 

1- DIŞ BORCU İÇ BORCA ÇEVİRECEĞİZ  

Ülkemizin TÜSİAD firmaları ile anlaşacağız. Biz onlara faizsiz altın kredisini vereceğiz. Onlar dış alacaklılarla anlaşacak ve Dolar borçlarını onlar ödeyeceklerdir. Biz faizden ve kurdan kurtulmuş olacağız. Bunda herkes kârlıdır. Türkiye’yi yıkmak isteyenler dışında hiç kimse bundan rahatsız olmaz. TÜSİAD firmaları altın değeri ile faizsiz aldıkları TL ile üretim yapıp ihraç eder ve elde ettikleri Dolar ile borçları taksit taksit kapatırlar.

2- NAKİT BORCUNU MAL BORCUNA ÇEVİRECEĞİZ

Bugünkü Dolar borcumuzu faizle birlikte hesaplatacağız ve alacaklıya ülkenin üretim mallarından taksit taksit ödeyeceğiz. Yani anaparayı Dolar olarak değil de anlaştığımız fiyatla mal olarak ödeyeceğiz. Alacaklı bu malları bizden ucuz alacağından bu anlaşmaya girenler kâr etmiş olur. Biz de malımızı vermiş oluruz. Dolar borçlu olunca esir oluyoruz, devletimiz yıkılıyor. Mal olunca zarar etsek de yıkılmıyoruz. 

3- BORCU İŞTİRAKE ÇEVİREREK BORCU KAPATIYORUZ 

Yap-işlet-devret anlaşmaları ortaklık anlaşmalarına çevrilir. Katkıları nispetinde gelirler paylaşılır. Hep ortak kalabiliriz yahut cari değerleri ile payları alıp satabiliriz. Bunda yatırımcı firmaların kazançları vardır. Paylarını şimdi dünya piyasalarında halka satarlar ve yeni yatırımlara girerler, uzun zaman beklemekten kurtulurlar.

4- SERMAYE’YE BORCU HALKA BORCA ÇEVİRİYORUZ 

Kredileşme ilkesinde halktan borçlanırız ve onlara öderiz. Biz Sermaye’ye değil de tüm dünyadaki halka ‘pay senedi’ ile borçlu duruma geçeriz.

Bunu sağlamak için Diyanet camiasını dünyaya göndeririz. Oralardaki inanmışları bizi faizden kurtarmalarına ve kendilerinin de kâr etmelerine davet ederiz. Faize karşı olan Müslümanlar ile Hıristiyanlar faizsiz kazanç elde edeceklerinden bizim şirketlerimizin pay senetlerini alacaklardır.

İKİNCİ SORUNUMUZ İSE ENFLASYONDUR 

Enflasyon geçmişteki yap-işlet modelinin sonucu olarak oluşmuştur. Enflasyon halkı rahat yaşatma sorunu olarak gelmiştir. Onu durdurmamız mümkün değildir. Ne var ki enflasyonun etkisini sıfırlayabiliriz. Bunu da ‘Altın Bono’ ile çözeriz. Günlük ödemeleri Türk Lirası ile yaparız. Böylece faizli düzende iş yapma imkânını buluruz. Borçlanmaları ise Altın Bonosu ile yaparız. Böylece enflasyonun kötü tesirlerinden ekonomimizi koruruz.

Belediyeler sakinlerinin tanzim ettikleri bonolara kefil olurlar. Bonosunu belediyelerin kuracağı kooperatifler öderler, sonra borçluya rücu ederler. Böylece hem nakit sıkıntısı kalmaz hem de faiz yükü olmaz. 

Bugün sıkıntıya giren firmaların borç sıkıntılarını da şöyle çözeriz: Tüm borçlular kooperatiflere borçlanırlar, tüm alacaklılar da kooperatiflerden alacaklı olurlar. Dış borçlar tasfiye edildiği için ülkede borçlar ve alacaklar eşit olacağı için devlet yük yüklenmemiş olur.

Borçlarını ödeyemeyenlerden varsa varlıklarını devlet satın alarak borçlarını kapatır. Aldığı mal veya yerleri satışa arz eder. Ödenen meblağlar kadar arz edilen mallar olduğu için buradaki işlemler enflasyona sebep olmaz.

Bir işletme nakit sıkıntısı çekiyor. Mal varlığı borçlu değil yani alacakları borçlarından fazla. Onun taşınmazlarına kooperatifler ortak olur, kira paylarını alırlar. İşletmeler de nakit sıkıntılarını gidermiş olurlar. Devlet kooperatiflere kredileşme ilkesi içinde borç vermiş olur.

Sorunları sistemler çözer. 

Falan veya filanın şu veya bu göreve getirilmesi sorunları çözmez. 

Bünyamin Demir ve Ekrem İmamoğlu bunu iyi kavramalıdırlar. Kiloları veya boyları sorunları çözmez. Sorunları ilim çözer. Her görüşe kulak verecekler, bu arada Akevler’e de kulak verecekler, sonra akıllarına yatanı uygulayacaklar. Doğruyu uygulamaktan çekinmeyecekler. Doğru, kimsenin hatırı için değişmez. 

İkinci Yazı:

MEHMED ŞEVKET EYGİ VE ERDOĞAN 

Mehmed Şevket Eygi ile yedek subay iken tanışmıştık. 

Kendisi Türkiye’ye ilk modern İslamî basını getiren kişidir. 

Günlük BUGÜN Gazetesini çıkarırdı ve tüm Türkiye’ye hitap ederdi. 

Aydın’da 1969 yılı seçimlerinde bağımsız milletvekili adaylığımı koyduğumda benim seçim konuşmalarımı yayınlamış idi. O konuşmaları sonra Fehmi Koru bir kitapçık olarak hazırlayıp basmış idi. Hala ilgiyle okunur. 

*

Eygi’nin gazetesi 1969 yılında son anda bir oyun oynadı. 

Akevler Kredi ve Yardımlaşma Kooperatifi’mizin kurucularından olan İzmir Sanayi Bölge Müdürü Ömer Faruk Yeğin, 1969 seçimlerinde İstanbul bağımsız adayı idi. Seçim sırasında BUGÜN Gazetesi onu da tanıttı. Seçimden bir gün önce gazete bağımsızların oy pusulasına mühür basılacak diye yazdı ve bundan dolayı yani mühür basılmaması gereken yere mühür basıldığı için binlerce oy iptal edildi. 

Bundan dolayı Ömer Faruk Yeğin yeterli oy aldığı halde seçilemedi. 

*

Bize karşı oynanan oyunlar o tarihte başladı. 

Elbette bu oyunlar Mehmed Şevket Eygi’nin bilgisi dâhilinde olmadı. 

Maalesef şimdi de AK Parti’de aynı oyunlar oynanmaktadır.

*

O zamanki gazete, dergi ve kooperatif yayın bültenlerimizde yayınlananlar medrese hocalarını rahatsız etmişti. 

Yaşlı medrese âlimi Ahmet Davutoğlu benim aleyhimde yazı yazdı. 

Mehmed Şevket Eygi de onun yanında, onun tarafında yer aldı. 

Reşat N. Erol aracılığı ile ikisini açık oturuma davet ettik… 

Mehmed Şevket Eygi “Benim böyle bir sorunum yok” dedi! 

Her ikisi de davetimizi kabul etmediler ve gelmediler.

O tarihten sonra Mehmed Şevket Eygi Akevler’in ve Adil Düzen çalışmalarımızın ne lehine ne de aleyhine bir şey yazdı.

*

Osmanlı geleneğini Ehli Sünnet olarak kabul etti ve ölünceye kadar savundu. 

Samimiyeti ve kendi takdir ettiği yolundaki sebatı takdir edilir. 

Bize göre görüşlerinde eksiklikler vardır ama iman dolu bir insan olarak daima hürmetle yâd eder, cennette birlikte olma arzusu ve duasıyla kendisini ahirete uğurlarım.

*

İyi insanlar öldükleri zaman hayra vesile olurlar. 

Cumhurbaşkanı, parti başkanları ve kalabalık bir cemaat cenazesine geldi. 

Mehmed Şevket Eygi onlarca yıldan beri Millî Gazete yazarı idi ama kimsenin aleyhinde yazmadığı için herkesin sevgisini kazanmıştı. 

Cenazesine gelmesi Erdoğan’ın Millî Görüşçü olduğunu kanıtlamaktadır. 

Bunun açıklanmasına vesile olduğu için M. Şevket Eygi’nin makamı âli olmuştur.

Erdoğan, Mehmed Şevket Eygi defnedildikten sonra, yürüyerek Necmettin Erbakan’ın mezarını da ziyaret etti. Böylece Erdoğan resmen yerini belli etti. Artık Millî Görüş çizgisinde ve Adil Düzen anlayışında yürüyeceğini açıklamış oluyor. 

Mehmed Şevket Eygi ahirete giderken bu hayrı da yapmıştır.

Bunlar önemli hadiselerdir.

Bunların tevilini bilmek gerekir. 

YORUM YAZ

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz