“Dizilerle Ülke Nasıl Yönetilir?” AKP’den Öğreniyoruz

1

Libya tezkeresinin meclisten sorgusuz sualsiz geçmesi beklenmeyen bir hadise değildi. Asıl beklemediğimiz bir devlet adamı olduğunu sandığımız Cumhurbaşkanı yardımcısı ve danışmanından gelen yorumlardı.

Dün tezkere öncesinde “kahramanlar sonunu düşünmez” diyerek duruma uygun yorum getiren Sn. Başkan Yardımcısı ‘bu feyzi dizilerden mi alıyor?’ diye kendi kendime sormadan edemedim. ‘Mehdi peşindeki danışmanın dizisi hangisi olabilir?’ diye de düşündüm.

Sadece birkaç saniye gözüme çarpan “Kuruluş Osman” dizisinin Osmanlı Devletinin adından ötürü devletin kuruluş döneminde geçtiğini tahmin ediyorum. Son bölümünde Bizans hakkında konuşuyorlardı. Çok ileri görüşlü olmalılar ki Doğu Roma İmparatorluğu’na ilk defa Bizans dendiğinde takvimler 18. Yüzyılı göstermesine rağmen bu konuda önceden bilgi almışlar(!)

‘Dizilerin senaryolarını kim yazıyor?’ meçhul ama tarihten pek anlamayan bu senaristlerin yazdıklarına itibar eden iktidar çevrelerinin, daha önce de Abdülhamit’in tokat akşettiği Britanya elçisinin aslında varolmadığından da haberdar olmadıklarını düşünüyorum.
Her ne kadar Sn. Süleyman Soylu çok kızdığını ifade etse de, bildiği detaylara bakıldığında favori izleyicisi olduğu zannı uyandıran Çukur dizisini ayrı bir kategoriye koyuyorum.
İyi ve yararlı diziler Payitaht Abdülhamit, Diriliş Ertuğrul, Kuruluş Osman\ duruma göre Kurtlar Vadisi.
Kötüler Çukur vb.

Bir de basın var…
İktidarın havuzunda boğulan Güneş ve Star için gazete değil diye twit atmıştım. Sonra haksızlık ettiğimi düşündüm. Her iki gazete de zamanında iktidarın havuzuna sokulmadan gayet güzel iş yapan ticari başarıyı haizdiler.
Star Uzanların, Güneş Karamehmetlerin idi. Her ikisi de kendi alanlarında gayet başarılı ticari girişimler olmuşlardı. Star gazetesi özellikle infial yaratan haberlerin, Güneş ise spor gazeteciliğinin örneklerini veriyordu.
Bu gazeteler geçmişte onlara ticari içerik ve kalite katan her ne ise ondan kopuk olarak tarihte yerlerini aldılar.

Havuzun boğduğu bu iki isim bir zamanlar bankacılık alanında yaşanan batışları anımsattı. Bir zamanlar Pamukbank, Osmanlı Bankası, Töbank vardı. Bu bankalar nasıl tarih oldu ise, gazeteler de tarih oluyor.
İster banka ister gazete, kapanan her kurum bir tür iflas demektir. Havuzun içinde kendine yer bulan bu gazetelerin yok olması nedeniyle kimse ağıt yakmayacak.

Aynı anda 10 değil 8 gazete aynı manşeti atacak diye üzülecek değiliz.
Biz daha ziyade danışmanı Mehdi arayan, yardımcısı sonunu düşünmeden kahramanlık üzerine kelam eden bir iktidarın, ülke yönetmesinden muzdaribiz.

Yazık ki bu konularda da objektif bir habercilik için muteber bir kaynak bulunmuyor. İktidar kendi haberlerini kendi yazıyor.

Kan değerlerini hastalığın seyrine göre değil hastanın moraline göre saptayan bir laboratuvar gibi.
8 şiddetinde bir depremle yıkılmış bir kasabanın aslında hafif bir şekilde sarsıldığını iddia eden bir deprem uzmanı gibi. Rakip ceza sahasına bir kez girememiş takımın futbol dersi verdiğini, ikinci raundda nakavt olan boksörün rakibi patakladığını, yarışta birincinin 10 tur bindirdiği atletin en önde olduğunu yazmaktan çok da farklı bir işlevi yok bu basın kadrosunun.

Türkiye kuvvetler ayrılığına veda ederek; aslında suyu tersine akıtan iktidarın 4. kuvvet olan basını da etkisizleştirmesinin acı sonuçlarını her geçen gün daha da fazla deneyimliyor.

Libya’ya asker göndermek için gösterilen gayretin, güce dayalı politikanın bir nişanesi olduğuna şüphemiz yok. Ancak bu politika ne kadar başarılı olur, fiili bir iç savaşın eşiğinde değil bizatihi içinde olan bir ülkede taraf olmak ne denli akılcıdır tartışmaya açık.

Beni burada siyasi hamlelerden ziyade dizilerde kurgulanan sanal gerçeklik tedirgin ediyor.
Sanat hayatı taklit eder.
Varolmayan bir tarihin, hiçbir zaman tahakkuk etmemiş sahte bir geçmiş algısının ortaya döküldüğü bu piyeslerin iktidarı bir taraftan ayakta tuttuğunu, bir taraftan onu tasvir ettiğini düşünüyorum.

Fatih hiçbir zaman Bizans’ı fethetmedi.
Onun fethettiği Doğu Roma’nın Başkenti idi.
Fatih’e ‘Bizans’ deseniz, size ‘ne diyorsun?’ derdi. Tutup daha Osmanlı’nın tohum attığı çağda “Bizans” derseniz, sizin yazdığınız senaryoya ancak kendinizi ikna edersiniz.

Tarihi çarpıtabilirsiniz ama hayatı asla.
Büktüğünüz tarih gerildiği o uç noktadan aynı şiddetle size gerçekleri iade ettiğinde ve o gerçek suratınızda patladığında şaşırmayın.
Çünkü anlatılan sizin hikayeniz olacaktır.

1 Yorum

  1. ne diriliş ertuğrul ne kuruluş osman ne de payitaht abdülhamit dizileri ilgi alanıma girmedi.
    osmanlı devletinin kuruluşunu anlatan senaryosunu tarık buğranın yazdığı yönermenliğini yücel çakmaklının başrolünü cihan ünalın oynadığı osmancık dizisi her zaman favorimdir.
    çekim teknikleri ve aksiyon sahneleri bakımından çok zayıftır. buna rağmen insanı sarıp sarmalayan bir havası vardı.
    hele cihan ünalın inegöl tekfuruna inegöl sendemidir dediği sahne favorimdi.
    4.murat,küçük ağa,hacı arif bey,acımak,çalıkuşu vb.
    akp iktidarı hiç bir belge ve belgeye dayanmayan senaryolarla osmanlıyı kitlelere sevdirmeyi ve oy devşirmeyi düşünüyorsa çok yanılıyor.
    hele hele rayting raporlarında bu gibi dizilerin 1.olmalarına hiç inanasım gelmiyor.

YORUM YAZ

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz