Dr Levent Bilgi biraz da eğlenesiniz diye yazdı: Âyinesi lâftır kişinin işe bakılmaz..

1

 

Komşunun oğlu TEOG’a hazırlanıyor. Sık sık, ‘bir problem varsa, konuşalım, sor’ diyorum. Geçen gün yolda karşılaşınca ciddi bir tavırla kafasına takılan soruyu sordu:

-Hocam ne olacak bizim şu Trabzonspor’un hali?

Geçenlerde İktisat Fakültesi’nden bir arkadaşımız arayıp, ‘çok zeki, çalışkan bir öğrencimin bazı soruları varmış, sana gönderiyorum’ dedi. Ben de bayağı sevindim. Ne de olsa zeki, çalışkan ve soru soran bir öğrenci. Bu üçünün bir araya geldiği pek nadirdir bizim ülkemizde. Genç arkadaşımız geldi, biraz muhabbetten sonra kafasına takılan o önemli soruyu sordu:

-Hocam Peygamber efendimiz kaç hanımla evlenmiştir, neden?

Böyle hayati sorular için iyi ki önceden hazır cevaplarım var:

1.     Sana ne, bize ne?

2.     Peygamber 10 kişiyle evlenince daha az, 1 kişiyle evlenince daha çok mu inancan?

3.     Peygamberin hanımlarına, saçına, sakalına, yakışıklılığına, elbisesine inanıyorsan, bu konuları detaylarıyla bilen İlahiyatçılarımız var, seni İlahiyat Fakültesine göndereyim.

Bu arada itiraf edeyim. Bir İlahiyatçı görünce içim burkuluyor. Sanki gökten her soruya cevap vermeleri gerekiyormuş gibi emir almışlar. Başka dinlerde de böyle mi bilmiyorum ama, maşallah bizimkilerin bilmedikleri hiçbir şey yok. Tek bilmedikleri “bilmiyorum” kelimesi. Onlar her konuda uzmanlar. Hele o televizyondakiler:

-Hocam, televizyon seyretmek caiz mi? (Kardeşim televizyondan milyonlar kazanan bir hocaya, hem de televizyonda canlı yayında soruyorsun bu soruyu, ne desin adam?)

-Hocam, namaz kılarken yangın çıkarsa namazımı bozmak caiz mi? (Adam öyle bir dünyadan kopuyor ki namaz kılarken, gözlerim yaşardı doğrusu.)

-Hocam, ölünce bayanları bayanlar, erkekleri erkekler yıkıyorlar. Peki ortadakileri kimler yıkamalı? (Vay be! Bu soru benim aklıma şimdiye kadar nasıl gelmedi diye, kendimi acayip aptal hissediyorum.)

Yurdumun insanının soru sorma kapasitesine bayılıyorum. Yani böyle bir zenginlik dünyada yok başka yerde. Resmen mucizevi şeyler buluyoruz. Geçenlerde tacizcinin mağdurla evlendirilmesi tartışıldı ya. Hemen sorular başladı:

-Hocam, tacize uğrayan kızlarla tacizciler evlendirilecek ya, tacize uğrayan erkeklere de bir formül bulunabilir mi?

-Hocam, tacize uğrayan hayvanları da tacizcileriyle evlendirsek caiz olur mu? (Ne güzel, damadın yanında gelinlikli bir kedi.)

Doğrusu bu hayati sorular beni aşıyor. İyi ki her şeyi bilen, her şeyin uzmanı İlahiyatçı hocalarımız var. Bu önemli soruları direkt onlara gönderiyorum. E tabi aydınlansın halkımız, gençlerimiz.

“Havadan sudan konuşma” tabirimize de bayılıyorum. Tam da bizi anlatıyor.

-Eeee orada havalar nasıl?

1. Sana ne?

2. Nasıl olacak abi Aralığa giriyoz. Denize girecek halimiz yok ya. Her yerde aynı işte.

3. Abi bu akıllı telefonlar ne işe yarıyor? O kadar merak ediyorsan bakıver bir zahmet.

Ama yok, ille de soracak:

-Eeee havalar nasıl, burada soğudu da.

-Burada aylardan daha Temmuz. Bir türlü ilerleyemiyor. Kısa kollularla dolaşıyoruz. Kardeşim takmışız bu havalar. Ya kendi ruhdurumumuzu havadurumu kadar merak etsek, ilgilensek, süper insanlar oluruz hepimiz.

Bir de su durumu var, “Havadan sudan konuşma” tabirimizde. Bak bunu hiç anlayabilmiş değilim. Eskiden havalarla beraber suları da mı soruyorlardı acaba?

-Eeee orada sular nasıl?

-Burada sular çok soğudu abi, banyo bile yapamıyoruz artık.

-Vah vahhh! Burada sular çok sıcak. Her gün denize giriyoruz biz.

Gerçi bunca yıl okuduğum halde anlayamadığım herşeyi yazsam bu yazı bitmez:

Gecekonduda yaşayan arkadaş soruyor: Hocam, ne güzel değil mi, şehrimiz gelişiyor, 15/20 katlı binalar, rezidanslar yapılıyor?

İşsiz genç soruyor: Hocam, dolar yıl sonuna ne kadar olur?

Bakkal Ahmet amca soruyor: Hocam, Trump CIA’nin başına kimi getirecek acaba?

Bekar bayan soruyor: Hocam, tüpbebek caiz mi?

Genç kızlarımız soruyor: Brad Pitt ile Angelina Jolie neden boşanıyorlar?

Bir de ben sorayım: Sahi Cem Yılmaz’ın özel uçağı var mı?

Böyle önemli, hayati sorularla karşılaşınca kendimi acayip işe yaramaz ve aptal hissediyorum.

“Âyinesi iştir kişinin lafa bakılmaz

Şahsın görünür rütbe-i aklı eserinde”

diyen Ziya Paşa işte burada yanılmış. Yok Paşa’m, artık esere filan gerek kalmadı. Şimdilerde;

“Âyinesi laftır kişinin işe bakılmaz

Şahsın görünür rütbe-i aklı sorularında”

1 Yorum

YORUM YAZ

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz