Düşmek genellikle olumsuz anlamda kullanılan bir fiil. Buna çok sayıda örnek bulmak mümkün: İktidardan düşmek, gözden düşmek, yolda düşmek, gönülden düşmek v.b. gibi. Bu konuda Hz. Mevlana‘nın bir sözü aklıma gelir: “Aşk bir uçurumdan düşmek gibidir. Bunun için sevgiliye yar denilir.”
Brezilyalı yazar Paulo Coelho ise “Yaşamanın sırrı yedi kere düşmek, sekiz kere ayağa kalkmaktır” diyerek düşmenin karşıtı olarak kalkmak fiilini de öne çıkarmış.
Bense bu düşmeleri birkaç kez yaşadım. Benim düşmelerim bir ikisi hariç yolda düşmek şeklinde oldu. En son düşmem, geçtiğimiz günlerde Karum alışveriş merkezinin önünde yürürken oldu. Traverten taşların cilalanması ile her yaştan insan için tehlikeli olan bu güzergahdan geçerken arka üstü düştüm. Düşünce ilk gördüğüm masmavi bir gökyüzü idi. O zamana kadar Karum’un önünde sırt üstü yatıp gökyüzünü seyretmek aklımın ucundan bile geçmemişti. Ama böyle tesadüfler istemeyerek de olsa sizi böyle deneyimlerin içine sokabiliyor.
Garaj girişindeki iki güvenlik görevlisi gelene kadar gökyüzüne baktım. Aslında insan bu evrende ne kadar küçük bir nokta. Genç bir kadın, ambulans isteyip istemediğimi sordu. Salgın koşullarında bunun iyi bir fikir olmayacağını içimden düşünüp birşeyim olmadığını söyledim. Ama kalkamıyordum. Bu sırada üç kişilik kurtarma ekibime bir Suriyeli orta yaşlı bir erkek katıldı. Ambalajında küçük boy çukulatayı yersem “enerji alacağımı” ifade etti ve yiyebilmem için başımı kaldırdı. Çukulatayı ısrar üzerine açıp yedim. Tüm bunlar olurken gökyüzünün maviliğine de bakıyordum. Nihayet iki genç güvenlik görevlisinin ellerine tutunarak yerden kalktım. Bu arada konulan teşhislerin arasında kalp krizi, sara nöbeti ve Suriyelinin şeker düşmesi tanıları arasında fikir teatisinde bulunurken kardeşim olay yerine geldi. Herkese yakın ilgisinden dolayı çok teşekkür ettim. Arabanın içinden el salladım. Onlar da el salladılar. Aramızda bir bağ oluşmuştu adeta. Benim onların heyecanını da yatıştırmak için daha sakin duruşum, yürürken yola sağa sola daha çok dikkat etmem gerektiğini belirtmem onların da meyilli yerlerin böyle tehlikeli olacağını ifade etmeleri durumun vehametini azalttı. Kendilerine minnettarım. Ben de her anlamda düşenin yardımına koşardım. Bu vesileyle yolda düşmenin özellikle sırt üstü düşmenin ne kadar tehlikeli olduğunu çekilen röntgen de göstermiş oldu.Üç hafta kesin istirahat ve ağrı kesiciler durumumu düzeltecekti.
Aslında kurtarma operasyonunda yitirdiğimiz 13 kahramanımız ve operasyonun ne kadar davul zurna ile yapıldığını yazacaktım. 1976‘da, İsrail‘in, İsrailli, Yahudi asıllı Alman ve Fransız 103 yolcunun bulunduğu bir uçakta rehine alınanları Afrika’ya giderek o zaman düşman oldukları Mogadişu’nun Entebbe Havaalanından nasıl kurtardıkları aklıma geldi.
On üç şehidimizin beş buçuk yıl mağaralarda hangi kötü şartlarda ama umutla yaşadıkları ve nasıl acı çektiklerini düşündüm. Bunları düşünürken kendi yasımı kendim ilan ettim. Onlara Allah’dan rahmet ve ruhlarını şad etmesini niyaz eder, değerli Ailelerine başsağlığı ve sabır dilerim.
Düşmek kolay ama ayağa kalkmak zor. Bunu başaracağımıza eminim.
Geçmiş olsun Deniz hanım. Acil şifalar diliyorum , umarım tez zamanda sağlığınıza kavuşursunuz. Şehitlerimize Rabbimden mağfiret diliyorum.Mekanlari cennet olsun. Kederli ailelerine sabrı cemil versin Rabbim
Üniversite zamanlarımda tanıştığım çok yakın bir arkadaşım, askerde Şehit düştü. (Düşmek fiilinin en güzel hali) Kütahya’ ya taziyeye gittim. Ailesini ilk defa görmüştüm.Ailenin tek çocuğuydu.Bir hafta kadar sonra şehidi rüyamda gördüm , boynuna sarıldım. Nerelerdesin kardeşim dedim. Komutanım bana bir görev verdi. Mağara gibi bir yerde saklaniyorum, vazifeme orada devam edeceğim dedi. Uyandım ve şehitlerle ilgili ayet aklıma geldi.
“Allah yolunda öldürülenlere ‘ölüler’ demeyiniz. Bilâkis onlar diridirler, lâkin siz anlayamazsınız.” (Bakara, 154)
Hayattayken mont almak için benden borç istemişti. Burs alınca ödemişti borcunu. Şehit olduktan üç hafta kadar sonra, babası ,şehidin bir arkadaşiyla montu bana göndermişti. Çok şaşırmıştım. Montu hala kullanırım.