Elimizden Gelenin En İyisini Yapmak Artık Yeterli Değil, İmkansız Görüneni Yapmalıyız

0

“Artık kurallara göre oynayarak dünyayı kurtaramayız, çünkü kurallar değişmek zorunda kaldı.

Bireysel değişim yerine sistemin değişmesine ihtiyacımız var.

Ama biri olmadan diğerini elde edemezsiniz.

Bu yüzden sizden uyanmanızı ve gerekli olan değişiklikleri yapmanızı  rica ediyorum.

Elinizden gelenin en iyisini yapmak artık yeterli değil.

İmkansız görüneni yapmalıyız. 

Her şey değişmek zorunda ve bu şimdi başlamak zorunda.”

Greta Thunberg’in bu sözleri geçenlerde Birleşmiş Milletler Genel Merkezi duvarına yansıtılmış. Aslında bu sözleri TBMM duvarından başlayarak akıllarımıza ve kalplerimize yansıtmalıyız.

Bizde kural şöyle işliyor: Bir parti iktidara geliyor. Bütün devlet kurumlarını kendi taraftarları ile değiştiriyor. İhaleler, arpalıklar hep o partinin adamları tarafından paylaşılıyor. Birileri devlet kesesinden zengin oluyor. Ama bu peşkeş çekilen paraların vebalini halk ve çoğunluk daha da fakirleşerek, işsiz kalarak, gerileyerek çekiyor. Haklar, hukuk, hatta diyanet, kısacası her şey bu partiye göre dizayn ediliyor.

Sonra o parti gidip yerine başka bir parti geliyor. Ve sistem bu sefer yeni partinin çıkarları, anlayışı doğrultusunda yeniden dizayn ediliyor. Yeni parti zamanla şiddetle eleştirdiği tüm kurumları, artık başta kendi adamları olduğu için muhafaza etmeye çalışıyor. Çünkü artık bu kurumlar eski partiye değil yeni partiye çalışmaya başlamışlardır. Yeni parti kendi yararına olacak her şeyin etinden, sütünden sonuna kadar istifade etmeye çalışıyor. 

Yeni parti eleştirdiği her şeyi yaparak eski partinin durumuna düştüğünü ve kendisini iktidara taşıyan argümanları unutuyor. Ve kısa bir süre sonra yeni parti eski parti haline dönüşüyor.

Yeni partinin gözünü kör eden en önemli nokta, “Artık devletin her kademesine yerleştik, artık devlet biziz ve ne istersek yaparız” anlayışıdır. 

Halbuki yeni parti, bir zamanların devlet biziz diyen ANAP’ların, DYP’lerin, DSP’lerin tarih sahnesinden nasıl olup silindiğini göremiyor.

Devlete sahip olduğunu düşünen yeni parti aslında bu haliyle kendi sonunu hazırlıyor. 

Greta Thunberg’in söylediği gibi artık eski kuralları devam ettirecek, birilerini yollayıp kendi adamlarını tepelere yerleştirecek bir anlayışın sonu gelmiştir. İnsanlar hırsız bir X partilinin gidip, hırsız bir Y partilinin gelmesini istemiyorlar artık. Bozuk bir düzende kimin başta olduğunun ne önemi var?

Bazı AKP’li belediye başkanları belediyeleri  oğlu, karısı, baldızı vs. vs. ile doldurdu. Bundan herkes şikayet ediyordu. Sonra yeni seçilen bazı CHP, MHP vd. de ilk iş belediyelere akrabalarını doldurmak oldu. Demek problem şunun veya bunun iktidara gelmesi değil, bir sistem meselesi.

Evet insanları değiştirmeden sistemi değiştiremeyiz. Ama sistemi değiştiremeden insanları hiçbir şekilde değiştiremeyeceğiz.

Bugün artık ülkenin kaynakları tükeniyor, milyonlarca işsiz yığılmış, yüzbinlerce üniversite mezununun işsizlikten psikolojileri bozulmuş. Asgari ücretle çalışan milyonlar var. 12/15 saat 1000 tl ye çalışan kayıtdışılar var. Öyle özel okullar var ki öğretmeninin hesabına 2500 yatırıp 1000 lirasını elden geri alıyor. Bir belediye şehre troleybüs getireceğim diye trilyonlar harcıyor, sonra da “Kusura bakmayın şehrin yolları troleybüse uygun değilmiş” diyor ve ortadan kaybolan trilyonların hesabını kimse vermiyor. Eğitim yerlerde sürünüyor vs. vs. vs…

Bütün bunlar ve daha niceleri şu parti bu parti, şu lider bu lider meselesi değil artık. Avrupa’da hiçbir şekilde sorun olmayan yüzlerce konu bizim karşımıza dağlar gibi çıkıyor.

Almanya’da 3 milyon üniversite öğrencisi var. Bizde 8 milyon. Acaba ülkemizde kaç genç imkan olsa Almanya’da yaşamak istemez?

Greta Thunberg’in söylediği gibi “Elinizden gelenin en iyisini yapmak artık yeterli değil. İmkansız görüneni yapmalıyız. Herşey değişmek zorunda ve bu şimdi başlamak zorunda.”

Bizi ancak imkansız görünen radikal bir sistem değişimi kurtarabilir.

Önceki İçerikSuriye anayasa komitesi oluşturuldu..
Sonraki İçerikHDP: Siyasi intikam amacıyla saray direktifiyle atılmış bir adımdır
(Özgeçmiş ve özgelecek) İzmir'in yokuşlu sokaklarında doğdu. Kuşadası'nın denizlerinde sonsuzluğun lezzetini tattı. İstanbul'da okudu. Ordu, Zonguldak, İstanbul, Şanlıurfa'da dersler yaptı. Hayatı, edebiyatı, Kur'an ve Risale (okumayı değil) çalışmayı önemsiyor. Bunların monotonlaştırılmalarına,sıradanlaştırılmalarına, dünyevileştirilmelerine karşı çıkıyor. Artık okuyarak değil, okuduklarımız üzerinde çalışarak, kafamızı çatlatırcasına düşünerek, tahkik ederek bir şeyler öğrenebileceğine inanıyor. Cenneti de cehennemi de önce bu dünyada görüyor. Varlığı, insaniyetini, duygularını ve düşünceyi önemsiyor. Artık nutuk, vaaz, ben en iyi bilirim zamanlarının bittiğine inanıyor. Hakikati eşit bir ilişki içinde; beraber, arayarak, bir masa etrafındaki çalışma grupları ile yakalayabileceğine, en azından hissedebileceğine inanıyor. Hayatı, dünyayı, varlığı, insaniyeti vs. anlamaya, anlamlandırmaya çalışıyor. Allah'ı, âlem-i gaybı ve ölümden sonrasını çok özlüyor ve merak ediyor.

YORUM YAZ

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz