Erdoğan: Seçim 2023’te yapılacak, öne almak söz konusu değil

0

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, seçimin 2023 yılının haziran ayında yapılacağını belirterek “Onu öne almak söz konusu değildir. Dünyanın hangi gelişmiş ülkesinde belirlenen zamanın dışında bir seçime gidilir? Bunlar, kabile devletlerinin yaptığı iştir.” dedi.

Beştepe Millet Kongre ve Kültür Merkezi’nde “2020-2021 Yükseköğretim Akademik Yılı Açılış Töreni”nde konuşan Erdoğan, şunları ifade etti: “YÖK Anadolu Projesi, Anadolu’daki yeni gelişen üniversiteleri daha gelişmiş üniversitelerle eşleştirerek eksiklerin giderilmesini hedefliyor. Bu programı bu akademik yılın ikinci döneminden itibaren hayata geçiriyoruz.

YÖK Sanal Laboratuvar Projesi ile genel kimya ve fizik laboratuvarı dersleri sanal ortamda verilebilecek. En kısa sürede diğer eğitim öğretim kademelerinde olduğu gibi yükseköğretimde de yüz yüze eğitim öğretimi başlatmayı hedefliyoruz. Milletten alamadığı gücü başka yerlerden devşirmeye çalışanların heveslerini kursaklarında bırakacağız. Yargı, ilk derece mahkemelerinden en yüksek organlarına kadar tüm unsurlarıyla adaletin tesisine hizmet ediyor.”

Üniversitelerin yeni akademik yılının, hayırlara vesile olmasını dileyen Erdoğan, koronavirüs salgını sebebiyle bir hayli zor şartlarda yürütülüyor olsa da akademik eğitimin kesintisiz devam etmesinin önemini vurguladı.

Uzaktan eğitim tecrübesinin değerli olduğunu ancak örgün eğitimin yerini tutmayacağını belirten Erdoğan, “İnşallah mümkün olan en kısa sürede, diğer eğitim öğretim kademelerinde olduğu gibi yükseköğretimde de yüz yüze eğitim öğretimi başlatmayı hedefliyoruz.” diye konuştu.

Yeni akademik yılda, hocalara ve öğrencilere başarılar dileyen Erdoğan, Yükseköğretim Kurulunun 2020 üstün başarı ödüllerinin takdim edileceği, akademisyenler Melikşah Arslan, Ece Ekşin ve Ayşe Nur Oktay ile Atatürk, Ankara ve İstanbul Teknik üniversitelerini de tebrik etti.

“Sözümüzü tuttuk”

Türkiye’nin, uzun yıllar boyunca, eğitimin her kademesiyle birlikte, yükseköğretimde de sıkıntılar yaşadığını aktaran Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Gençlerimiz ve aileleri, sadece belli şehirlerimizde bulunan üniversitelere ulaşabilmek için gerçekten büyük fedakarlıklara katlanıyorlardı. Halbuki ülkemizin potansiyeli ve ihtiyacı, mevcut kapasitenin çok üzerindeydi. Buna rağmen, belki gafletten, belki kasıttan kaynaklanan sebeplerle, üniversitelerin yaygınlaştırılmasına, gençlerimizin yükseköğretime erişiminin kolaylaştırılmasına engel olunuyordu. Hatta mesleki eğitimin önü kesilerek, bu çarpıklık daha aşağı kademelere doğru genişletiliyordu. Hükümete geldiğimizde, ülkemizin her şehrinde üniversite kurma sözü verdik. Bu adımı attığımızda, birilerinin nasıl tepki gösterdiğini, nasıl telaşlandığını dün gibi hatırlıyorum. Milletimizin desteği ve Meclisimizin gayretiyle, sözümüzü tuttuk ve Türkiye’nin 81 ilinin tamamında üniversite kurulmasını sağladık.”

Bugün ülkede faaliyet gösteren toplam 207 kamu ve vakıf üniversitesinin, 176 bin akademik personeliyle, 8 milyon 267 bin öğrenciye eğitim-öğretim verdiğini bildiren Erdoğan, üniversitelerin kontenjanlarının artmasının, giriş sınavlarındaki yığılmanın önüne geçtiğini dile getirdi. Bunun yanında, kendi nesli dahil ülkede çok uzun yıllar boyunca gençlerin en büyük itiraz konusu olan harçları da kaldırdıklarını anlatan Erdoğan, ücretsiz eğitim hayalini gerçeğe dönüştürdüklerinin altını çizdi. 

Erdoğan, “Türkiye, kamunun tamamen ücretsiz yükseköğretim hizmeti verdiği dünyadaki nadir ülkeler arasındadır.” ifadesini kullandı.

Hiçbir öğrencinin maddi imkansızlıklar sebebiyle yükseköğretimden mahrum kalmaması için yurtların kapasitesini artırmakta geç kalmadıklarını ve isteyen herkese burs veya kredi vermeye kadar pek çok yeniliğe imza attıklarını vurgulayan Erdoğan, bugün yurtların kapasitesinin 700 bine, burs ve kredi alan öğrenci sayısının da 1 milyon 600 bine yaklaştığını belirtti. 

Daha önce aylık 45 lira olan lisans öğrencisi burs veya kredi ödemesini aylık 550 liraya çıkardıklarını, bu rakamın yüksek lisans öğrencilerinde 1100 lira, doktora öğrencilerinde ise 1650 lira olduğunu aktaran Erdoğan, şöyle devam etti:

“Artık rekabet, herhangi bir üniversiteye girmekte değil, hedeflenen üniversiteye girmekte yaşanıyor. Bu rekabet dünyanın her yerinde vardır ve olması da gayet tabiidir. Burada asıl üzerinde durulması gereken husus, isteyen her gencimize yükseköğretim yolunun açılmış olmasıdır. Kendi şehrinde ve evine en yakın yerdeki üniversiteye girebilen gençlerimizden, gayreti ve kabiliyeti olanların önü, yatay ve dikey geçişlerle zaten açıktır. Bu konuda hem Yükseköğretim Kurulumuz, hem de üniversitelerimiz her türlü kolaylığı gösteriyor. Kemiyet meselesini böylece çözdükten sonra, tüm gücümüzü ve imkanlarımızı keyfiyet noktasına hasrettik. İhtisaslaşma başta olmak üzere, üniversitelerimizi belirli alanlarda marka yapmaya yönelik çok sayıda programı hayata geçirdik. En büyük özlemimiz de bu.”

“Üniversitelerimizin akademik cazibesini artıracak çalışmaları hızlandırıyoruz”

Üniversiteleri, araştırma üniversiteleri, bölgesel kalkınma odaklı üniversiteler, mesleki uygulama ağırlıklı üniversiteler gibi farklı misyonlar üstlenen yapılar halinde geliştirmeye çalıştıklarına dikkati çeken Cumhurbaşkanı Erdoğan, böylece, illerdeki üniversitelerin, tek tip eğitim yapmak yerine, şehirlerinin, bölgelerinin ve ülkenin ihtiyacına göre farklı alanlarda gelişen bir yapıya kavuşma yolunda ilerlemeye başladığını söyledi. 

Erdoğan, bugün 2006’dan sonra kurulmuş üniversiteler arasında, dünyada ilk 800 arasına girmeyi başaranlar olduğunu belirterek, “Demek ki doğru stratejilerle doğru adımlar atıldığında, bırakınız Türkiye’yi, dünya çapında neticeler elde edilebiliyor. Dünyanın pek çok yerinde yabancı öğrenci sayısı azalırken, ülkemizde bu rakamın şu an itibarıyla 200 bini aşmış olması, Türkiye’ye duyulan güvenin ifadesidir. Biz de bundan gerçekten mutluluk duyuyoruz. Bu güveni boşa çıkarmamak için üniversitelerimizin akademik cazibesini artıracak çalışmaları hızlandırıyoruz. Özellikle Anadolu’nun dört bir yanında, birer gurur abidesi olarak yükselen üniversitelerimizin gelişimine daha çok önem veriyoruz.” değerlendirmesinde bulundu.

Bu çerçevede Yükseköğretim Kurulu tarafından hazırlanan yeni bir projenin müjdesini paylaşmak istediğini ifade eden Erdoğan, “YÖK Anadolu Projesi adıyla başlatılan bu çalışma, Anadolu’daki yeni gelişen üniversiteleri nispeten daha gelişmiş üniversitelerle eşleştirerek, eksiklerin hızla giderilmesini hedefliyor. Böylece, gelişmiş üniversitelerimizin altyapısı, yetişmiş akademik kadrosu ve birikimi, Anadolu’daki henüz yolun başında olan üniversitelerimizin istifadesine açılmış olacaktır. Aynı şekilde, eşleşme yapılan üniversitenin öğrencileri diğer üniversitenin programlarına iştirak edebilecektir. İnşallah bu programı, bu akademik yılın ikinci döneminden itibaren hayata geçiriyoruz.” diye konuştu.

Salgın döneminde kıymeti daha iyi anlaşılan bir başka önemli adımın da “YÖK Sanal Laboratuvar Projesi” olduğunu vurgulayan Recep Tayyip Erdoğan, şunları kaydetti:

“Bu projeyle fen, mühendislik, eczacılık gibi fakültelerin programlarında yer alan genel kimya ve fizik laboratuvarı dersleri sanal ortamda verilebilecektir. İlk olarak Dijital Dönüşüm Projesinde yer alan 24 üniversitede başlayacak bu çalışmadan 15 bin öğrenci faydalanabilecek. Tüm bu yeniliklerin şimdiden ülkemize, milletimize, özellikle de üniversitelerimize hayırlı olmasını diliyorum.”

“Hep birlikte seferberlik anlayışıyla çalışmamız gerekiyor”

Erdoğan, Türkiye’nin 20 yıl önceki ülke olmadığını, siyasetten ekonomiye, altyapıdan güvenliğe kadar her alanda küresel bir güç haline gelen veya gelme yolunda emin adımlarla ilerleyen bir Türkiye gerçeği olduğuna işaret etti. 

Türkiye’nin en büyük ihtiyacının her alanda yetişmiş insan gücü olduğuna dikkati çeken Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Özellikle kalkınmamızda kritik öneme sahip teknolojilerin geliştirilmesi ve kullanılması kabiliyetine sahip insan kaynağında ciddi açığımız bulunuyor.” diye konuştu.

Üniversiteler başta olmak üzere, çeşitli kurumların bu doğrultudaki gayretlerini yakından takip ve takdir ettiğini söyleyen Erdoğan, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı, Gençlik ve Spor Bakanlığı ile Milli Eğitim Bakanlığının bu doğrultuda çeşitli çalışmaları bulunduğunu belirtti. Tüm bunlara rağmen henüz arzu ettikleri yere gelemediklerini belirten Erdoğan, şöyle devam etti:

“Çocuklarımızın ve gençlerimizin becerilerini, zekalarını, heyecanlarını, heveslerini doğru mecralara yönlendirmemiz şarttır. Hangi evladımızın hangi alanda yürümesi gerektiğini kademe kademe tespit ederek, kendisine gereken imkanı ve desteği sağlamalıyız. Bunun için de üniversitelerden liselere, ortaokullara, ilkokullara, hatta ana sınıflarına kadar inen sağlam, etkin, işler bir sistem kurmalıyız. Geleceğimizi güvenle emanet edeceğimiz nesiller yetiştirmek için toplum olarak hep birlikte seferberlik anlayışıyla çalışmamız gerekiyor.”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, tam bu noktada gözden asla kaçırmamaları gereken hayati bir husus bulunduğuna işaret ederek, “Tüm dikkatimizi, vaktimizi, çocuklarımızı geleceğe en iyi şekilde hazırlamak için verirken onların gönül dünyalarını zenginleştirmeyi de ihmal etmemeliyiz. Sadece maddi bilgilerle donanmış, manevi değerlerden yoksun bir nesil milletçe en büyük felaketimiz olur.” ifadelerini kullandı.

Dünyada maddi zenginlikte çok ileriye gittiği halde manevi çöküş sebebiyle geleceğinden ümidi kesmek üzere olan toplumların bulunduğunu dile getiren Erdoğan, Türkiye’yi böyle bir tehlikeyle yüz yüze bırakmayacaklarını kaydetti.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: “İnsanlık tarihinin en kadim topraklarında yaşayan bir millet olarak maziden atiye kurduğumuz köprünün zenginliklerinin tamamına sahip çıkacak böyle bir nesiller silsilesi yetiştirmek istiyoruz. Bu topraklarda doğup büyüyen her evladımız medeniyetini, tarihini, kültürünü, bizi biz yapan değerleri en iyi şekilde bilmeli ve hayatına uygulamalıdır. Bu toprakları ve üzerinde kurduğumuz medeniyeti tıpkı Malazgirt’te, Niğbolu’da, Mercidabık’ta, Çanakkale’de, İstiklal Harbi’nde, 15 Temmuz’da olduğu gibi gerektiğinde canı pahasına savunacak şuurda nesillere sahip olmadıkça geleceğimize güvenle bakamayız.

Hedeflerimize ancak bilimin ve teknolojinin tüm dallarında en ileri seviyeye ulaşmak için çalışan ama aynı zamanda inancının, tarihinin ve kültürünün temel bilgilerine vakıf nesillerle ulaşabiliriz. İnsan maddi birikimi ve manevi zenginliği ile bir bütündür. Ruhsuz bir beden ceset, manevi zenginlikten yoksun bir zihin de robot hükmündedir. Biz robot değil insan, daha doğrusu insan-ı kamil yetiştirmenin peşinde olmalıyız. Bunun yolu da bizatihi kendi varlığından başlayarak her şeyi sorgulayan, araştıran, tefekkür ve tezekkür ederek en doğruyu bulmaya çalışan nesiller yetiştirmekten geçiyor.”

“Onlar vagon biz lokomotif önde gideceğiz”

Hem aile eğitimi hem de mektep eğitimi bağlamında bu konuda ciddi eksikliklerin olduğuna inandığını söyleyen Erdoğan, “Önümüzdeki dönemde öncelikle ele almamız ve süratle çözmemiz gereken yolumuz, yollarımız, gereken bütün bu konuların başında işte bu husus geliyor. Üniversitelerimizden bu hususta da öncülük ve destek bekliyoruz. Onun için başta rektörlerimize çok büyük görev düşüyor, dekanlarımıza, hocalarımıza çok büyük görevler düşüyor. Sizler, adeta Mimar Sinan neyse, siz de bütün bu gençlerimizin ruhlarını dokuyacak Mimar Sinanlarısınız. Öyle yetiştirecek, öyle dokuyacaksınız ki bu nesli inşallah biz Batıyla yarışta geri değil, onlar vagon biz lokomotif önde gideceğiz.” değerlendirmesinde bulundu.

Türkiye Cumhuriyeti’nin uzun bir demokrasi ve kalkınma mücadelesinin ardından bugün bulunduğu yere geldiğini dile getiren Erdoğan, şunları kaydetti:

“Sahip olduğumuz her kazanımın gerisinde çok büyük acılar, çok büyük mücadeleler, çok büyük bedeller vardır. İstiklal Harbi’mizin ardından kurduğumuz Cumhuriyetimizi yaşatmak ve büyütmek için attığımız her adımda içeride ve dışarıda ayakları olan engellerle karşılaştık. Özellikle son yıllarda ardı ardına yaşadığımız saldırıların her biri aynı senaryonun farklı aktörlerle sahnelenen bölümlerinden ibarettir. Meseleye bu şekilde baktığımızda en büyük gücümüzün devlet ve millet olarak kendi içimizde birliğimizi, beraberliğimizi sağlam tutmamız olduğunu görüyoruz.”

Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ne geçişin Cumhuriyetin kuruluşunun ardından doğrudan milletimizin iradesiyle gerçekleştirilen en büyük yönetim reformu olduğuna vurgu yapan Erdoğan, “Demokrasimiz ve kalkınmamız bakımından ağır maliyetleri olan uzun darbe ve vesayet dönemlerinin ardından böyle bir değişimi tamamlamış olmamız çok büyük bir başarıdır. Ülkemizdeki her kişi ve kurumun bu kıymetli kazanıma sahip çıkması gerekiyor.” dedi.

Türkiye’yi yeniden siyasi ve kurumsal iç mücadeleler bataklığına sürüklemek isteyenlere bekledikleri fırsatı vermeyeceklerini söyleyen Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Bütün bunlara rağmen ülkemizi rayından çıkartamamış olmanın hırsıyla yeni arayışlara girenlere göz kırpmak için çırpınanlar olduğunu görüyoruz. Bugüne kadar hep yaptığımız gibi milletten alamadığı gücü başka yerlerden devşirmeye çalışanların heveslerini kursaklarında bırakacağız. Hamdolsun ülkemizde şeksiz, şüphesiz bir şekilde milletin iradesini temsil eden bir Meclise sahibiz. Aynı şekilde yine hiçbir tereddüde mahal bırakmayacak şekilde milletin desteğiyle işbaşına gelmiş bir cumhurbaşkanı ve onun kurduğu hükümet ülkeyi yönetiyor. Güçler ayrılığı erkinin üçüncü ayağı olan yargı, ilk derece mahkemelerinden en yüksek organlarına kadar tüm unsurlarıyla adaletin tesisine hizmet ediyor. Geçmişte adı darbelerle ve cuntalarla anılan ordumuz, sınırlarımız boyunca ve sınırlarımız ötesinde destanlar yazıyor. Kurumlarımızın her biri kendi alanında Cumhuriyet tarihinde yapılanların tamamını 5’e, 10’a katlayan icraatlar gerçekleştiriyor.”

‘Nerede bir zulüm varsa biz oradayız’

Nerede bir zulüm varsa Türkiye’nin orada olduğunu belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bize bazıları akıl da veriyor, onu da söyleyeyim. Ne diyorlar? ‘Bu kadar yayılmayın.’ diyorlar. Zulüm var. Bir tarafta Libya’da zulüm var, sessiz kalamayız. Suriye’de, 910 kilometre sınırımız boyu zulüm var. Ne yapalım? Sessiz mi kalalım? Öbür tarafta Somali’de zulüm var, seyir mi edelim? Azerbaycan’da bakıyorsunuz Ermenilerin zulmü var. Bunlar bizim kardeşlerimiz, seyir mi edelim? Biz duramayız, tarih boyunca ecdadımızın bize yıktığı bir mesuliyet var. Onun için biz durmaz ve oralarda da görevimizi yerine getirmenin gayreti içerisinde oluruz.” ifadelerini kullandı.

Erdoğan, Türkiye’nin bölgesel ve küresel düzeyde hak ettiği yere gelmenin gayreti içinde olduğuna işaret ederek “Bu iklimde devletin çalışma ahengini, milletin huzurunu bozacak hiçbir beyanı, tutumu, davranışı iyi niyetle bağdaştırmak mümkün değildir.” dedi.

CHP Genel Bakanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun erken seçim talebine de değinen Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle devam etti:

“Çıkıyorlar, ‘Erken seçim.’ Ne erken seçimi? Dünyanın hangi gelişmiş ülkesinde belirlenen zamanın dışında bir seçime gidilir? Bunlar kabile devletlerinin yaptığı iştir. Bakarsanız 3 ayda bir, 6 ayda bir, senede bir seçime giderler. Gelişmiş bir ülkede, gelişmekte olan bir ülkede böyle bir şey göremezsiniz. Amerika’da, Batı’da böyle bir şeyi görür müsünüz? Hayır. Türkiye artık eski Türkiye değil, yeni Türkiye’de belirlenen zaman neyse ilan edilen zaman neyse şimdi de 2023’ün Haziranı’dır ve 2023’ün Haziranı’nda seçim yapılacaktır. Onu öne almak söz konusu değildir. Bunu bilmeleri lazım. Siyasi ve ekonomik bakımdan küresel bir yeniden yapılanma sürecinde bulunduğumuz şu dönemde hep birlikte gücümüzün, enerjimizin, vaktimizin tamamını hedeflerimize ulaşmak için kullanmalıyız. Dönem ne bireysel ne kurumsal taassup dönemi değildir. Hele hele siyaset dışı aktörlerin, siyaseti yönlendirme gayretine girişmeleri gibi eski devir alışkanlıklarına milletimizin hiç tahammülü yoktur.”

“Önümüze bakmaya devam edeceğiz” 

Erdoğan, son günlerde bu çerçevede ortaya çıkan tatsız tartışmaları üzüntüyle karşıladığını ifade ederek “Ülkemizin sorunlarının çözümüne, milletimizin beklentilerinin karşılanmasına hiçbir katkısı olmayan bu tür çıkışları ve polemiklerin takdirini milletimize bırakıyorum. Biz önümüze bakmaya, taahhütlerimizi yerine getirmeye, hedeflerimize ulaşmak için adım adım ilerlemeye, mücadeleyi kararlılıkla sürdürmeye devam edeceğiz.” dedi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları kaydetti: “İnşallah 2023 yılında büyük ve güçlü Türkiye’nin inşası yolunda önemli bir aşamayı da geride bırakmış olacağız. Bir taraftan sismik araştırmalar yapıyoruz, bir taraftan sondaj çalışmalarını yapıyoruz. İnşallah cumartesi günü sondaj gemimiz de yapılan çalışmaları bizzat gemide ilgili arkadaşlarımla beraber takip edeceğim. Temenni ederim ki yeni müjdeler oradan tespit eder ve açıklarız. Türkiye demokraside ve ekonomide ilerledikçe bu tür meseleler giderek küçülecek nihayetinde tümüyle gündeminizden çıkacaktır. Rabb’im bu kutlu ve tarihi mücadelede hepimizin yar ve yardımcısı olsun diyorum.”

YÖK 2020 Üstün Başarı Ödülleri sahiplerini buldu

Üniversitelerdeki bilimsel araştırma ile gerçekleştirilen çalışma, proje, tez ve topluma hizmet faaliyetlerini teşvik etmek amacıyla Yükseköğretim Kurulu (YÖK) tarafından 2017-2018 eğitim-öğretim yılında ilk kez hayata geçirilen ve bu yıl dördüncüsü verilen “YÖK Üstün Başarı Ödülleri” sahiplerini buldu.

Ödüller, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi Beştepe Kongre ve Kültür Merkezi’nde düzenlenen “2020-2021 Yükseköğretim Akademik Yılı Açılış Töreni”nde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından, bireysel ve kurumsal olmak üzere iki kategoride verildi.

“Bireysel Ödüller” kapsamında, “Yılın Doktora Tez” ödüllerini almaya hak kazanan akademisyenler, “hoca-talebe ilişkisine” dikkati çekmek, bu konuya önem verildiğini göstermek amacıyla, “danışman hocalarıyla” birlikte ödüllendirildi.

“Bireysel Ödül” kategorilerinde, Sosyal ve Beşeri Bilimler kategorisinde; “Suriye ve Filistin’de Rus Mevcudiyeti ve Osmanlı Siyaseti (1847-1914)” konusunda yaptıkları doktora teziyle Dr. Öğr. Üyesi Melikşah Arslan ve tez danışmanı Doç. Dr. Saime Selenga Gökgöz ödül almaya hak kazandı.

Fen ve Mühendislik Bilimleri kategorisinde; “Biyoalgılamaya Yönelik Elektrokimyasal Sensörlerin Geliştirilmesi” konusunda yaptıkları doktora teziyle Dr. Öğr. Üyesi Ece Ekşin ve tez danışmanı Prof. Dr. Kadriye Arzum Erdem Gürsan ödül aldı.

Sağlık Bilimleri Kategorisinde; “Dermal Yolla Uygulanan Flurbiprofen Nanosüspansiyonlarının Geliştirilmesi ve In Vitro-In Vivo Değerlendirilmesi” konusunda yaptıkları doktora teziyle Dr. Öğr. Üyesi Ayşe Nur Oktay ve tez danışmanı Prof. Dr. Fatma Nevin Çelebi ödül almaya hak kazandı.

Ödül kazanan doktora öğrencisi ve danışman hocalarına ödülleri, Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından takdim edildi.

“Kurumsal Ödül” kategorilerinde: Yerel Kalkınmaya Katkı Ödülü, “Kırsalda Gezici Hayvan Sağlığı, Poliklinik ve Eğitim Hizmetlerinin Sağlanması” başlıklı başvurusu ile Atatürk Üniversitesine; Üniversite-Sanayi İşbirliği Ödülü, “BOSIET ve FOET Eğitimlerinin OPITO Akreditasyonlu ve Sertifikalı Olarak Yerlileştirilmesi” başlıklı başvurusu ile İstanbul Teknik Üniversitesine; Uluslararası İşbirliği Ödülü ise “Sürdürülebilir Tarım ve Gıda Üretimi Yüksek Eğitim ve Öğretiminde Küresel Kapasite Geliştirme Projesi” başlıklı projesi ile Ankara Üniversitesine verildi.

Kurumsal Ödüller, ödül almaya hak kazan üniversitelerin rektörlerine Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından takdim edildi. Takdim sırasında YÖK Başkanı Yekta Saraç da Cumhurbaşkanı Erdoğan’a eşlik etti.

YORUM YAZ

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz