Erdoğan: Yeni anayasa en güzel 2023 hediyesi olacaktır

0

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Meclis’in 27’nci Dönem 5’inci Yasama Yılı’nın açılışı dolayısıyla TBMM Genel Kurulu’nda milletvekillerine hitap etti.

Meclis’in yeni yasama yılının, Türkiye’ye ve millete hayırlı olmasını dileyerek sözlerine başlayan Erdoğan, Milli Mücadele’nin öncüsü ve bilfiil yürütücüsü Meclis’in kuruluşundan itibaren milletvekili sıfatıyla ülkeye hizmet eden tüm mensuplarını tazimle yad etti.

Bir asrı geride bırakan Meclis’te görev yapan milletvekillerinden vefat edenlere Allah’tan rahmet, hayatta olanlara sağlık ve afiyet dileyen Erdoğan, “Bu vesileyle bugün hayatını kaybeden, geçmişte 5 dönem milletvekilliği yanında çeşitli bakanlık görevlerinde bulunmuş, önemli siyasi sorumluluklar üstlenmiş ağabeyim, kıymetli dost Oğuzhan Asiltürk’e de Allah’tan rahmet, ailesine ve sevenlerine başsağlığı diliyorum.” diye konuştu.

TBMM’nin ilk Başkanı ve Cumhuriyetin banisi Gazi Mustafa Kemal Atatürk başta olmak üzere, Türkiye’nin istiklal ve istikbal davasını sahiplenmiş herkese şükranlarını sunan Erdoğan, “Malazgirt Zaferi’nden beri vatanımız olarak dört elle sarıldığımız bu topraklardaki varlığımızın ilelebet sürmesi için canları pahasına mücadele veren aziz şehitlerimizi ve gazilerimizi rahmetle, minnetle yad ediyorum. Aynı anlayışla vazife başında olan askerlerimize ve güvenlik güçlerimize, ‘Rabb’im hepsini muhafaza ve muzaffer eylesin’ temennisiyle başarılar diliyorum.” ifadelerini kullandı.

Meclis’in, iki kez gazilik unvanıyla müşerref olan, şartlar ne olursa olsun ülkesine ve milletine hizmet yolundan ayrılmayan müstesna bir kurum olduğunu vurgulayan Erdoğan, “Tıpkı milli mücadele döneminde olduğu gibi 15 Temmuz’da da Meclisimiz, kirli ellerin bu mübarek ülkeye, bu kutlu çatıya değmesine izin vermemiştir. Her biri diğerinden yoğun geçen yasama yıllarında gece gündüz çalışarak ülkelerine hizmet eden siz kıymetli milletvekillerimizin fedakarlıkları ve gayretleri, hiç şüphesiz tarihe takdirle kaydedilmiştir. Artık milletimiz şunu biliyor: Türkiye Büyük Millet Meclisinin ışıkları yanıyorsa, Meclis çalışıyorsa, milletvekillerimiz görevleri başındaysa, Allah’ın izniyle, bu ülkenin sırtı yere gelmez.” değerlendirmesini yaptı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Meclis kürsüsünde ifade edilen her beyanın, milletin çıkarı gayesiyle dile getirildiğini söyleyerek “Milletiyle ve vekilleriyle yürüttüğümüz her mücadele gibi büyük ve güçlü Türkiye’nin inşası hedefimize de inşallah birlikte ulaşacağımıza inanıyorum. Son yıllarda üretkenliği daha da artan Meclis’imizin, 2023 hedeflerimize ulaşma ve 2053 vizyonumuzu hayata geçirme konusunda üzerine düşen sorumlulukları layıkıyla yerine getireceğinden şüphe duymuyorum.” dedi.

Yeni anayasaya ilişkin ise Erdoğan, “Bir süre önce gündeme getirdiğimiz, ülkemize, tarihimizde ilk defa doğrudan milli iradenin eliyle yeni bir Anayasa kazandırma teklifimizin de Meclis’imiz tarafından başarıyla hayata geçirileceğini ümit ediyorum. Meclis’imizin mümkün olursa tamamının uzlaşmasıyla hazırlanacak bir yeni Anayasa, milletimize vereceğimiz en güzel 2023 hediyesi olacaktır. Bunun için Türkiye Büyük Millet Meclisinde grubu bulunan partilerin yeni Anayasa tekliflerini en kısa sürede kamuoyuyla paylaşmalarını bekliyoruz. Biz, seferle mükellef olduğumuz inancıyla bu girişimi başlattık, hazırlıklarımızı yapıyoruz, neticede karar ve takdir yüce Meclis’indir. Ülkemize kazandırmayı hedeflediğimiz doğrudan milli irade eliyle hazırlanmış bu ilk Anayasa teklifimize destek ve katkı verecek herkese şimdiden teşekkür ediyoruz.” diye konuştu.

2020’de yeni yasama yılının açılışı için bir araya geldiklerinde, Meclis’ten, Karabağ’ı ve işgal altındaki topraklarını kurtarmak için savaşan Azerbaycanlılara desteğini ve duasını ifade ettiğini belirten Erdoğan, 44 gün süren bu zorlu mücadelenin, Azerbaycan’ın zaferiyle sonuçlandığını hatırlattı.

Böylece yaklaşık 30 yıldır işgal altındaki Azerbaycan toprakları ve Karabağ’ın yeniden özgürlüğüne kavuştuğunu, bizzat Bakü ve Şuşa’yı ziyaret ederek Azerbaycanlıların sevinçlerine ortak olduklarını belirten Erdoğan, şöyle devam etti:

“İnşallah önümüzdeki haftalarda Azerbaycanlı kardeşlerimizle yine bir araya geleceğiz. Karabağ Savaşı sırasında ve sonrasında yaşanan gelişmeler, Azerbaycanlı kardeşlerimiz kadar bizim için de adeta bir turnusol kağıdı işlevi görmüştür. İşgal altındaki topraklarını kurtarma mücadelesi veren bir ülkeye ve onu destekleyen Türkiye’ye yönelik, buram buram kin ve nefret kokan tutumları asla unutmayacağız. Yaşadığımız her tecrübeyi bir ders haline getirerek geleceğe bakacağız. Biz kardeşliğin, dostluğun, yoldaşlığın, dayanışmanın, iş birliğinin kadrini, kıymetini bilen, her adımımızı buna göre atan bir ülkeyiz.

Suriye’den Libya’ya, Balkanlar’dan Kafkasya’ya, Somali’den Afganistan’a her yerde aynı anlayışla hareket ettik, ediyoruz. Akdeniz’deki hak ve menfaatlerimizi korurken Kıbrıs Türkü kardeşlerimizin iki devletli çözüm yolunda attıkları adımlara destek olduk. Bu kapsamda, Kapalı Maraş’ın yeniden açılması başta olmak üzere, pek çok önemli adım attık, atmayı sürdüreceğiz. Batı Trakya’daki Türk ve Müslüman unsurların, hepsi de uluslararası anlaşmalara dayalı haklarının korunması için tüm platformlarda mücadeleye devam edeceğiz. Kırımlı kardeşlerimizin haklarını Ukrayna’nın toprak bütünlüğü temelinde savunurken Çin’in toprak bütünlüğü temelinde Uygur Türklerinin insan haklarından en geniş manada istifade edebilmelerinin de takipçisi olacağız. Filistin ve Kudüs’ten Keşmir’e, Rohinga Müslümanlarından Afrika’da güvenlik ve yoksulluk cenderesi altında hayatlarını sürdüren insanlara kadar herkese gönül kapımızı sonuna kadar açık tutacağız. Nerede bir mazlum, nerede bir mağdur varsa hep yanlarında olmaya gayret gösterdik, göstereceğiz. Ülke ve millet olarak, hamdolsun, geçmişimizde ne sömürgecilik utancı ne soykırım ayıbı ne haksızlık ve adaletsizlik lekesi vardır. Bunun için de her yere, alnımız ak bir şekilde göğsümüzü gererek gidiyor, tenkitlerimizi de tekliflerimizi de hasbi bir şekilde dile getiriyoruz.”

Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin çarpık yapısını eleştirmek için ortaya koyduğu, zamanla küresel sistemin tüm yanlışlarını da kapsayacak şekilde genişleyen “Dünya 5’ten büyüktür” tespitinin, benimsenmesinin nedenine işaret eden Erdoğan, “Bölgemizde ve dünyada yaşanan her gelişme, bu tespitin haklılığını ve isabetini teyit etmektedir.” dedi.

ABD’nin New York kentinde açılışını yaptığı yeni Türkevi’ne ilişkin de Erdoğan, buranın konumu ve mimarisiyle, Türkiye’nin, insanlığın tamamını kucaklayan yaklaşımının görkemli bir sembolü olarak tarihteki yerini aldığını ifade etti. Erdoğan şunları kaydetti:

“Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri başta olmak üzere çok sayıda misafirimizin katılımıyla hizmete giren yeni Türkevi’miz, kendi vatandaşlarımız ve görevlilerimizle birlikte, tüm dost ve kardeşlerimize de hizmet verecektir. Türkiye’nin uluslararası alandaki itibarını şimdiden artırdığına bizzat şahit olduğumuz böylesine görkemli bir eseri ülkemize kazandırmış olmaktan memnuniyet duyuyoruz. Bin yıl önce Anadolu’yu bize vatan yapan devletin armasında, doğuya ve batıya bakan, dolayısıyla geniş bir coğrafyayı kucaklayan çift başlı kartal vardı. Böyle bir miras üzerinde kurulan Türkiye’nin bölgesiyle olan gönül bağını koparmaya çalışmak kimsenin hakkı da haddi de değildir. Artık 10’uncu yılını geride bıraktığımız Suriye krizinde, uluslararası toplumun, hem fiili müdahale, hem insani destek, hem mülteci akınının yönetilmesi konusunda ne kadar aciz olduğunu hep birlikte gördük.”

“Avrupa’da kaybolan on binlerce mülteci çocuğun akıbeti hala meçhul”

Erdoğan, Türkiye’nin tek başına 4 milyon mazluma kollarını açarken, sınırlarına dayanan birkaç bin mülteci karşısında paniğe kapılan, hakkı ve hukuku bir kenara bırakıp insanlıktan uzak davranışlar sergileyenler olduğunu ifade etti.

Hemen her gün, ellerinde avuçlarında ne varsa alınıp üstüne bir de işkence edilerek, botları delinerek ölüme terk edilen veya zorla geri gönderilen insanlarla karşılaşıldığını belirten Erdoğan, “Bu insanlık dışı tutumun sahipleri, aynı zamanda mültecilerle ilgili Birleşmiş Milletler sözleşmesini ve kararlarını da çiğnemektedirler. Nitekim, Avrupa Birliğinin bölgedeki mülteci trafiğiyle ilgili çalışmaları denetlemek için kurduğu yapının faaliyetlerini de yavaş yavaş sonlandırmaya başladığı görülüyor.” dedi.

“Akdeniz’in karanlık sularında her yıl kaç bin kişinin umut yolculuğunda hayatını kaybettiğinin istatistiği dahi tutulamıyor.” ifadesini kullanan Erdoğan, “Avrupa’da kaybolan on binlerce mülteci çocuğun akıbeti hala meçhul. Bu konuda bizim milletvekillerimizin yaptıkları girişimler dışında, kayda değer herhangi bir gayret veya çalışma da mevcut değil. Halbuki, sadece bu hususlar bile tek başına, vicdanı, ahlakı, insana saygısı olan toplumları ayağa kaldırmaya, sorumlulardan hesap sormaya yeterli olmalıydı.” diye konuştu.

Bu ikiyüzlülüğün benzerinin Suriye’deki terör örgütleri konusunda da yaşandığını dile getiren Erdoğan, “Özellikle DEAŞ bahanesiyle bölgenin altını üstüne getirenlerin hiçbiri, bu örgütle fiilen mücadele etmemiştir. Sadece Türkiye, bu karanlık örgütle sahada karşı karşıya gelmiş ve birileri tarafından sürekli şişirilen balonu kısa sürede patlatmıştır. Ama bazıları hala Suriye’de DEAŞ bahanesiyle terör örgütlerini veya halkıyla kavgalı rejimi desteklemeyi sürdürmektedir. Tabii biz burada herkesin, terörle mücadele kılıfı altında bölgede kendi ajandasını hayata geçirme peşinde koştuğunu biliyoruz. Sırf bunun için yüzbinlerce insanın ölmesine, milyonlarca insanın evlerinden, ülkelerinden edilerek sefalete sürüklenmesine göz yumanlara, bütün bunlara karşı hakkın ve hakikatin yanında yer almak, boynumuzun borcudur.” değerlendirmesinde bulundu.

“Hiçbirimiz için başka Türkiye yok”

“Biz insani görevimizi yaptığımız için üstesinden gelemeyeceğimiz bir güvenlik veya refah krizine sürüklenmedik ama bu saikle insanlıktan çıkanlar asla huzur bulmadılar, bulamayacaklar.” diyen Erdoğan, dünyanın kendi etraflarında döndüğünü, diğer herkesin kendilerine hizmet etmekle mükellef olduğunu sananların, yaşanan her siyasi ve sosyal çalkantıyla, tabiattaki her değişimle, işin öyle olmadığını görmeye başladıklarını kaydetti.

Afrika’daki kıtlığın, sadece orada yaşayanların değil tüm insanlığın ortak sorunu olduğunun; kutuplardaki buzulların erimesinin, sadece oradaki penguenlerin değil, insanlık başta olmak üzere tüm canlıların sorunu olduğunun yakında daha iyi anlaşılacağını ifade eden Erdoğan, “Dünyanın uzak ve ücra diye bakılan köşelerindeki iç çatışmalardan kaçan insanların yaşadığı trajedilerin, aslında herkesi bekleyen bir tehlike olduğu zamanla daha iyi anlaşılacak. Velhasıl, hiç kimsenin mutlak bir güvenlik ve refah fanusu içinde yaşamadığı, herkesin nimeti ve külfetiyle bu büyük dünyanın bir parçası olduğu gerçeği daha iyi anlaşılacak.” dedi.

Türkiye’nin, işte bu fotoğraf içinde kendine, demokrasisini ve kalkınmasını güçlendirerek korumak suretiyle bölgesinde ve dünyada hak ettiği yere gelmesini sağlayacak bir vizyon belirlediğini, Cumhuriyetin 100. yılına atfen ilan edilen 2023 hedeflerinin, bu vizyonun ilk durağı olacağını belirten Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Tıpkı geçtiğimiz bir asır gibi, önümüzdeki asrın şekillenmesinde de Millet Meclisimizin eşsiz bir rolü olacağına tüm kalbimle inanıyorum. Geçtiğimiz 19 yılda eğitimden sağlığa, güvenlikten adalete, ulaşımdan enerjiye kadar devlet ve millet hayatının her alanında gerçekleştirdiğimiz büyük atılımı, bu vizyonun temel altyapısı olarak görüyoruz. Artık siyasi olmaktan çıkıp milli hedefler haline dönüşen bu vizyonu, Türkiye Büyük Millet Meclisimizden başlayarak, hiçbir ayrım gözetmeksizin, ülkemizin tüm fertleriyle hep birlikte sahiplenmeliyiz. Çünkü hiçbirimiz için başka Türkiye yok. Hiçbirimiz için başka vatan yok. Hiçbirimiz için başka devlet yok. Hiçbirimiz için başka gelecek yok. Aklımızdan asla çıkarmamalıyız ki bölünerek büyüyemeyiz. Parçalanarak güçlenemeyiz. Husumeti körükleyerek kardeşliği kökleştiremeyiz. Saplantılara sarılarak demokrasimizi ilerletemeyiz. Bizi biz yapan değerlerden vazgeçerek ufkumuzu derinleştiremeyiz. Dünyanın gittiği istikamet, farklılıklarımızı değil müştereklerimizi öne çıkararak birbirimize daha sıkı kenetlenmemiz gerektiğini gösteriyor. Bunu başaramayan toplumların ve ülkelerin başlarına gelenleri ibretle takip ediyoruz. Türkiye’yi bugüne kadar böyle bir duruma düşüremediler, inşallah bundan sonra da düşüremeyecekler. Milletimizin her bir ferdinin feraseti, dirayeti, cesareti, kahramanlığı ve çalışkanlığıyla elde ettiğimiz bu başarıda emeği olan herkese şükranlarımı sunuyorum.

Diğer yandan, ülkemize yaptığımız en büyük hizmetlerden biri de güvenlik stratejilerimizi değiştirmektir. Tehditleri kaynağında bulup yok etme esasına dayanan yeni güvenlik anlayışımız sayesinde, sınırlarımızın dibinde bir veya birkaç terör koridoru oluşturulmasının önüne geçtik. Yıllarca terör örgütleri dahil her kesim tarafından istismar edilen ve adına ‘Kürt sorunu’ denen meseleyi, hak ve özgürlüklerden kalkınmaya kadar tüm boyutlarıyla çözdük. Diyarbakır’daki vatandaşlarımıza bizzat söz verdiğimiz şekilde ret, inkar, asimilasyon politikalarını nasıl ortadan kaldırdıysak, geri kalmışlık zincirini nasıl kırdıysak bu meseleyi hala istismar konusu yapmak isteyenlerin maskelerini de aynı şekilde düşüreceğiz. Böylece Diyarbakır Annelerinin şanlı direnişleriyle terör örgütünü tir tir titretebildikleri, onların siyasi uzantılarının gerçek yüzlerini ortaya çıkardıkları bir dönemi başlattık. Bu vesileyle Diyarbakır Annelerini bir kez daha buradan selamlıyorum.”

“Merkez Bankası rezervimiz de 122 milyar dolar seviyesine ulaştı”

Erdoğan, Türkiye’nin, sanayi devrimini kaçırmış, bilgi ve teknoloji devriminin de ucundan yetişmeye çalışan bir ülke olarak bugüne geldiğini söyledi.

Dünyanın artık, tarihte pek çok örneğini gördükleri yeni ve köklü bir dönüşümün arifesinde bulunduğuna işaret eden Erdoğan, iklim değişikliğinden yapay zekaya kadar pek çok karmaşık unsurun bir arada olduğu bu yeni devrimi yakalamak için çok önemli avantajlara sahip olduklarını vurguladı.

Erdoğan, “Son 19 yılda ülkemizin demokraside ve kalkınmada katettiği mesafeye, yaklaşık 8 yıldır ardı ardına yaşadığımız çok boyutlu sınamaları da eklediğimizde, ortaya hepimiz için ümit verici bir fotoğraf çıkıyor. Sahip olduğumuz her yeni imkan ve başarıyla üstesinden geldiğimiz her kritik sınama, bizim için aydınlık bir geleceğe giden yolda katettiğimiz mesafe anlamına geliyor. Ülke ve millet olarak, inşallah küresel sistemdeki bu yeni değişimi kaçırmayacak, her alanda hedeflediğimiz seviyelere ulaşacağız.” diye konuştu.

Hiç şüphesiz bu sınamalar içinde ekonominin, hem her insanın hayatına dokunan yönü hem de diğer tüm atılımların itici gücünü oluşturması nedeniyle, ayrı bir önemi ve yeri olduğunu dile getiren Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Türkiye’nin son 19 yılda elde ettiği her kazanım gibi, ekonominin de sorumluluğu bize aittir. Ülkemizin IMF’ye olan 23,5 milyar dolarlık borcunu, 2013 yılı mayıs ayında tamamen bitirerek, hiç de hoş hatıralarla anmadığımız bir dönemi kapatmış olduk. Birilerinin sürekli nerede diye sordukları Merkez Bankası rezervimiz de 122 milyar dolar seviyesine ulaştı. Geçmişten bugüne baktığımızda ise milli gelirini üç kat artırmış, satın alma paritesine göre dünyada 11. sıraya yükselmiş; yatırımda, üretimde, ihracatta, istihdamda, büyümede rekorlar kırmış bir Türkiye görüyoruz.

Son dönemde yaşadığımız sıkıntıların da aynı resmin içinde olduğunu elbette unutmuyoruz. Ama artılar-eksiler analizi yaptığımızda, artılarımızın kıyas edilemeyecek kadar fazla olduğunun kabul edilmesini de, hak teslimi babından bekliyoruz.”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, dünyanın, son iki yıldır küresel salgının neden olduğu sorunlarla boğuştuğuna işaret ederek, geçen asırdaki dünya savaşlarının ya da bundan önce yaşanan küresel krizlerin getirdiği yüklere göre, çok daha derin, çok daha yıkıcı ve dönüştürücü bir dönemden geçtiklerini anımsattı. Erdoğan, siyasi, sosyal ve ekonomik hayatta, doğru bildikleri, alışık oldukları düzenlerin temelden sarsıldığına dikkati çekti.

Küresel ekonominin temel belirleyicisi konumundaki ürünler başta olmak üzere, emtia fiyatlarında keskin artışlar yaşandığını dile getiren Erdoğan, şunları kaydetti:

“Tedarik zincirlerindeki aksamalar, ham maddeye ve kritik bazı ürünlere erişimdeki darboğazlar halen sürüyor. İşsizlik küresel bir sorun olarak varlığını devam ettirirken, pek çok ülkede bütçe açıkları ve borçluluk oranları tarihi seviyelere ulaştı. Arz-talep dengesinin bozulduğu, enflasyon tehdidinin küresel çapta arttığı, belirsizliklerin çoğaldığı bir dönemdeyiz. IMF ve Dünya Bankası gibi dünya ekonomisine yön verme iddiasıyla inşa edilen kurumlar ise ciddi bir yönetim krizi içindeler. Bizim uzun zamandır zaten maruz kaldığımız küresel kuruluşların ekonomi analizlerinin tarafsızlığına ve şeffaflığına ilişkin soru işaretleri, artık herkesin zihnini kurcalıyor. Bir bakıma Kovid-19 virüsü, dünya genelinde yayılmış hastalıklı ve adaletsiz siyasi ve ekonomik düzeni de açığa çıkardı.”

Türkiye’nin, işte bu zorlu dönemde güçlü kalmayı başaran, hatta gücünü artıran az sayıdaki ülkeden biri olduğunu ifade eden Erdoğan, “Böylesine kritik bir dönemde, iktidarı ve muhalefetiyle bazı hakikatleri açık yüreklilikle ortaya koymak, geleceğe ilişkin yol haritamızı da buna göre belirlemek mecburiyetindeyiz. Her şeyden önce bu salgının Türkiye’de çıkmadığı ve ülkemizin tüm dünyayı sarsan bir krizin etkilerine maruz kaldığı gerçeğinin kabul edilmesi gerekiyor.” şeklinde konuştu.

Erdoğan, Türkiye’nin bu büyük sağlık krizini ve onu izleyen artçı sarsıntıları, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin sağladığı hızlı ve etkin karar alma, uygulama, dönüştürme kabiliyeti sayesinde başarılı bir şekilde yönettiğinin de, inkarı mümkün olmayan bir başka gerçek olduğunu vurguladı. Erdoğan, sağlık alanında, vatandaşlar için gereken her hizmetin, gecikmeden ve herhangi bir aksamaya meydan verilmeden sunulduğunu kaydetti.

Özellikle şehir hastanelerinin yüksek kapasitesi ve geniş imkanlarının, sisteme binen sıra dışı yükü karşılayabilmelerini sağladığını belirten Erdoğan, “Hastaneye ve doktora erişimden yoğun bakıma ve solunum cihazına, maske ve temizlik malzemelerinden aşıya kadar hiçbir konuda ülkemizde kayda değer bir eksiklik, sıkıntı, yığılma yaşanmamıştır. Çoğu gelişmiş ülkede ise zayıf sağlık sistemleri nedeniyle salgına hazırlıksız yakalandıkları, hastane ve ekipman kapasiteleri yetersiz kaldığı için gerçekten vicdanları yaralayan sahneler ortaya çıkmıştır. Ülkemizin sağlık altyapısına ve insan kaynağına yaptığımız yatırımların meyvesini, böyle küresel bir kriz döneminde tüm unsurlarıyla almış olmaktan memnuniyet duyduk.” değerlendirmesinde bulundu.

“2021’i yüzde 9’luk büyümeyle kapatmayı öngörüyoruz”

Erdoğan, son 8 yılda yaşadıkları her olumlu ve olumsuz sürecin, ekonomiye de yansımalarının olduğunu, salgınla da böyle bir dönemde karşı karşıya kaldıklarını söyledi. Milletin sağlığını korumak için her türlü önlemi alırken, işini, aşını, kurulu düzenini korumasını sağlamak amacıyla da imkanlarını seferber ettiklerini anlatan Erdoğan, şöyle devam etti:

“Türkiye ekonomisinin ayakta kalması, üretimin kesintisiz sürmesi, istihdamın korunması için tüm kesimlere yönelik önlemleri devreye aldık. İşgücü piyasasına sunduğumuz pek çok farklı destekle, vatandaşlarımızın ve firmalarımızın yanında olduk. Esnaf ve sanatkarlarımıza hibe, kira ve ciro kaybı destekleri verdik. Vergi ve sosyal güvenlik prim ödemelerine ertelemeler getirdik. Kamuya olan borçların yapılandırılmasına imkan sağladık. KDV ve kira stopajlarında indirimler yaptık.

Tüm bunlarla birlikte, toplumun en korumasız kesimlerini sosyal destek ödemeleriyle ayakta tuttuk. Bundan sonra da ihtiyaç halinde her kesimin yanında yer almaya, gereken destekleri sağlamaya devam edeceğiz. İzlediğimiz bu politika sayesinde, dünyadaki pek çok ülkeden pozitif yönde ayrışarak, geçen seneyi büyümeyle kapattık. Çok daha çarpıcı olması açısından, şöyle bir karşılaştırma da yapmak istiyorum: Ciddi bir küresel ekonomik krizin yaşandığı 2009’da hem dünya hem de Türkiye ekonomisi küçülmüştü. Geçen yıl, küresel ekonominin küçülmesi 2009’a göre çok daha şiddetli oldu ve yüzde 3’ün üzerinde bir daralma yaşandı. Buna karşılık Türkiye yüzde 1,8 büyüme başarısı gösterdi. Elbette bu başarıyı, sadece 2020’de bırakmadık. Bu yılın ilk çeyreğinde yüzde 7,2 ve ikinci çeyreğinde yüzde 21,7’lik büyüme oranlarını yakaladık.”

Yatırımlar ve net ihracatın, büyümeye oldukça yüksek katkı sağladığını belirten Erdoğan, “Böylece dengeli ve sürdürülebilir büyüme hedefimize biraz daha yaklaştık. Yılın üçüncü çeyreğindeki ekonomik gelişmeler, güçlü sanayi üretimi ve ihracat ile hizmetler sektöründeki iyileşmenin de katkısıyla canlı bir şekilde devam ediyor. İnşallah 2021’i yüzde 9’luk bir büyümeyle kapatmayı öngörüyoruz. Büyümeye istihdam artışı da eşlik ediyor.” dedi.

YORUM YAZ

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz