Eski Umutlar ve Yeni Oluşumlar…

1

Devlet Bahçeli’nin dün yaptığı açıklamanın yeni oluşuma dair kısmı tek cümlelik tıbbi bir tespitten ibaret idi: “Ayrıca siyasette yeni arayış ve partileşme çabalarının ölü doğmaktan başka şansı da olmayacaktır.”

Belli ki Bahçeli siyasi deneyimi ve bu zamana kadarki bilgi ve görgüsü ile ‘doğumun kaçınılmaz, bebeğin ise ölü olacağına inanıyor’.
Bu benzetmeyi bir adım daha ileri götürürsek Türk siyaseti belli ki bir şeylere gebe desek yanlış bir şeyler söylemiş olmayız.

Tıpta ‘ölü doğum’ ne denli acı da olsa bir gerçektir. Ölü doğumun sebepleri çoğunlukla hastalıklar, genetik faktörlerdir. Bununla beraber anneye uygulanan şiddetin, ana karnında bebeği öldürmesi de söz konusu olmaktadır.

Bahçeli’nin “ölü doğuma mahkumdur” dediği yeni oluşum ve partilere bu akibeti layık görmesinin arka planında ne olabilir? Burada iki ihtimal var; ya doğacak oluşum zaten yeterli sıhhate sahip değil ya da birileri onu gün yüzü görmesin diyerek hırpalayacak.

Siyasette sıhhat eksiğini ultrasonda teşhis edemediğiniz gibi uygulanacak şiddetin de fiziksel şiddet olmamasını beklersiniz. Hoş kendini siyasetin röntgenini çekmeye adamış gurular, anchormanlar arzı endam etmiş durumda. Öteki yanda fiziksel şiddet ve fena muamele olmasa da özgürlükten mahrum etme veya bununla tehdit son derece yaygın bir siyaset aracı olmadı değil.

Yine de öne çıkan ve parti kurmaları beklenen isimlerin aşikar hale gelmiş niyetlerinin ölü doğması için, Bahçeli’nin zihninden geçen senaryoyu tahmin edebiliyoruz. Aslında ülkenin şöyle azıcık yukarıdan çekilen panoramasında hemen her alana sirayet etmiş denetimsiz keyfilik, bu ortamda doğacak her yeni oluşuma daha en başta ciddi bir dezavantaj veriyor.

Örnek mi istersiniz?
Hemen vereyim.
Geçen sene bu günlerde emeklilik hayali kuran ve bu hayalleri 1999’daki bir kanun değişikliğinin geriye yürüyen hukuk dışı içeriği ile yıkılan insanlara MHP bir seçim vaadi vermişti. Ekonomi tepe taklak giderken AKP tüm seçimleri kazandığı gibi belediye seçimlerini de kazanacağı varsayımıyla EYT konusunda geri adım atmadı. MHP başta meşhur Arzu Erdem hanım olmak üzere bir güzel geri vitese taktı bu konuda.

Şimdi ise Cumhurbaşkanının EYT için düğmeye bastığı konuşulmaya başlandı. Devleti keyfi ve gelişigüzel bir biçimde idare ederseniz, seçim kazanmada eskisi kadar mahir olmadığınız zaman çareyi bu keyfiliğinizin içinde arayabilirsiniz.

Özetle seçimi kazanmak ve size oy vermeyen kesimleri ikna etmek için her yol mübahtır.

İbn Haldun değil Makyavel’se kılavuzunuz başarıya giden yolda rakibin doğumunu zehir etmek için de her yol mübahtır.
Kendi doğrularınızı reddeder rakibin doğrularını geçici süre için ödünç alırsınız.

Bahçeli’nin kendinden bu denli emin olmasında AKP’nin ve liderinin Başkanlık sistemine olan bağımlılığının fazlasıyla öne çıktığı aşikar.
Başkanlığın akameti ittifaka, ittifak ise MHP’ye ciro edilmiş durumda.
Bu bağımlılık ilişkisinde tavanda müttefik tabanda muarız olmanın keyfini çıkaran bir MHP’den söz edebiliriz.

Hiçbir baş pehlivanlık güreşine katılmadan başaltı ve deste boyda zafer kazanarak diri kalan bir pehlivan görünümünde bir ortaktan söz ediyoruz.

İstanbul Ankara ve İzmir’de çileyi AKP çekerken, Kastamonu’dan Çorum’a, Karabük’ten Binali beyin Erzincan’ına, CHP’yi değil AKP’yi geçerek zafer kazanan MHP’den söz ediyoruz.

Böyle güzel kazanç sağlayan bir ortaklığı kim bırakır, kim zaten kendisine akan oyları yeni doğacak bir hissedarla paylaşır? Tabii ki doğumun ölü olması için senaryo baştan yazılacak ve bunun için her yol denenecektir. Bunda şaşacak bir şey yok.

Siyaseti tıbbi terimlerle tarif etmek bir bakıma faydalı olabilir. Bu terimler insanların zihninde olayları anlamak ve resmetmek için işlevseldir. Ancak bunu kuvvadan fiile çıkarmak hayırlı olmayacaktır.
Siyaseti ameliyata tabi tutmaya yeltenmek en büyük hata olacaktır.

2000’lerin başında ölen Stephen Jay Gould’un unutulmaz sözü siyasetin halkın umudunu canlı tutmak için yapıldığını ancak bunun ilkelere dayanması gerektiğini bize hatırlatmaktadır: “İnsanlar değer yargısı araçlarından yoksun ve sadece umutlarının peşinde gidiyorsa, siyasi manipülasyonun tohumları ekilmiş demektir.”

Türkiye yargılardan uzak yeterince umut ticaretinin peşinde gitti.
Bundan sonra yanlış bir tohuma harcanacak ne zaman ne de vakit var.
Ölü doğan yeterince umudu oldu ülkenin, bırakalım da doğacak oluşumların ömrünü halkın özgür iradesi belirlesin.
Zira; halka güvenmeye mecburuz.

1 Yorum

  1. Varsın hırpalasınlar. Ali Babacan’ın şahsında temsil edilen yeni oluşumda ismi gecenlerin bazılarından ve Ali Babacan’ın bizzat kendi ağzından duyduğumuz “adalet” kavramının ağızlarına tam olarak da oturmadığını, sorunlu bir adalet anlayışları olduğunu görüyorum. Hırpalanmak bir ihtimal o sorunu giderebilir. Kim bilir..

YORUM YAZ

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz