Gaziantep ve Şanlıurfa’da bebek ölümleri alarm veriyor!..

0

Şanlıurfa’da 2019 yılının Aralık ayında Ahmet Ç. isimli bebek rahatsızlandı ve Şanlıurfa Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ne kaldırıldı. Ahmet bebeğin göbek bağından kan geliyordu. Acil serviste tedavi gören bebek kurtarılamadı. Şanlıurfa’da Ahmet gibi yaşamını yitiren bebeklerin sayısı az değil çünkü Şanlıurfa, komşusu Gaziantep ile birlikte Türkiye ortalamasının üzerinde bebek ölüm hızına sahip iki şehirden biri.

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre bir yaşa kadar bebek ölüm hızının 2019 Türkiye ortalaması 9,1. Bu oran Gaziantep’te 16,2, Şanlıurfa’da ise 15,3. Beş yaş altı bebek ölüm hızı da Şanlıurfa ve Gaziantep’te ülke ortalamasının oldukça üstünde. Türkiye ortalaması 11,2 iken aynı oran Antep’te 19,1 ve Urfa’da 19,6 olarak seyrediyor.

Bebek ölümlerine yol açan çeşitli faktörler var. Bunlardan biri, yetersiz sağlık hizmetleri. DW Türkçe’ye konuşan Antep-Kilis Tabip Odası Başkanı Dr. Ayşegül Ateş Tarla, “Gaziantep’te 1 ay ile 1 yaş arası bebek ölümleri daha yüksek. Yani burada hizmetlerle ilgili bir sıkıntı olduğu görünüyor.” diyor.

Şanlıurfa Eğitim Araştırma Hastanesi’nde 15 yıl görev yapan çocuk sağlığı ve hastalıkları uzmanı Dr. Ömer Melik de aynı soruna dikkat çekiyor. “Uzun süre yenidoğan yoğun bakım biriminde çalıştım. Günde 80 ila 120 bebek doğmaktaydı. Yenidoğan yoğun bakım servisindeki kuvöz sayısı yeterli değildi. Çoğu bebeği özel hastanelere ya da başka illere sevk etmek durumunda kalırdık” diye anlatıyor. Urfa aynı zamanda doğurganlığın da en yüksek olduğu il. 2019’da kaba doğum hızı Türkiye’de ortalama 14,3 iken, Urfa’da 29,5 olarak gerçekleşti. Dr. Melik, buna karşın kent merkezinde tek bir eğitim-araştırma hastanesi olduğunu hatırlatıyor.

Şanlıurfa Tabip Odası Genel Sekreteri Dr. Bulut Ezer, bebek ölümlerini kronik bir sorun olarak nitelendiriyor. Sağlık hizmetlerinin yetersiz olması, yalnızca fiziksel imkanlar değil, sağlık personeli ve uzman sayısıyla da ilişkili. Dr. Ezer, “İzmir’de bir hekimin yaklaşık 22 gebesi varken Urfa’da bu 90’ı bulabiliyor. Urfa’da bir hekim 250 civarında çocuğa aşı yaparken bu sayı İzmir’de yaklaşık olarak 80” diyor.

Çocuk bakımını çocuk üstlenebiliyor

Personel sayısındaki yetersizlik iş yükünü artırıyor. “Günde 120 hastaya baktığım oluyordu” diyen Dr. Melik, iş yükünün hekimlerde tükenmişlik sendromuna yol açtığına dikkat çekiyor. Urfa’da doktorlar üzerindeki iş yükü özellikle yaz aylarında yüksek seviyelere ulaşıyor. Nedeni ise mevsimlik tarım işçileri… Türk Tabipleri Birliği, Urfa’da geçen sene “Aile Hekimliğinde Anne-Bebek Ölümleri ve Bağışıklama Çalıştayı” düzenledi. Dr. Bulut Ezer, çalıştaydan çıkan mevsimlik işçiliğin sağlık hizmetlerine yansıması konusunda çarpıcı bir örnek veriyor: “Aile hekimlerinin Mayıs-Eylül aylarında Urfa’da yaptığı performans itiraz sayısının ortalaması 1.975 iken, bu sayı İzmir’de 768. Urfa’nın nüfusu 2 milyon, İzmir’in 4 milyon ama Urfa’da hizmet verilemeyen kişi daha fazla.”

Birleşmiş Milletler Nüfus Fonu (UNFPA) Üreme Sağlığı Programları Koordinatörü Dr. Gökhan Yıldırımkaya ise mevsimlik tarım işçiliğinin bebek ölümlerindeki etkisine dikkat çekiyor. “Ebeveynler tarlada çalışınca çocukların bakımını çocuklar üstlenebiliyor, anne baba gözetim yapamıyor. Mevsimlik tarım işçisi ailelerin çocukları için aşılama gibi takiplerin zor olması da hastalık ve ölümleri etkileyebiliyor” diyor.

Geçen sene Şubat ayında, Şanlıurfa İl Sağlık Müdürlüğü Halk Sağlığı Hizmetleri Başkanlığı tarafından sağlık personeline bebek ölümlerini azaltmak için “Yenidoğan Canlandırma Eğitimi” (NRP) verildi. İl Sağlık Müdürü Doç. Dr. Emre Erkuş, NRP eğitimi ile yenidoğan ölümlerinin büyük oranda önlenebileceğini ifade etti. Ancak, “Hastane, yoğun bakım önemli ama bunlar bebek ölümlerini engellemez tek başına” diyen Dr. Ayşegül Ateş Tarla, koruyucu sağlık hizmetlerinin önemini vurguluyor.

“Mesela akraba evliliği hakkında bilgilendirme yapılmalı. Antep’te akraba evliliklerinin yüksek olduğu görülüyor. Bu da bebek ölümlerinin nedenleri arasında.”

Antep Tabip Odası Başkanı’nın dikkat çektiği bir diğer konu, aile planlaması. 2013 Türkiye Nüfus ve Sağlık Araştırması’nda (TNSA) başka çocuk sahibi olmak istemediği halde hiçbir yöntem ile korunmayan kadınların yüzdesi 6 iken bu sayı 2018’de yüzde 12’ye çıktı. Dr. Ateş Tarla, “Bu durum, istenmeyen gebelik artışına neden olabilir. İstenmeyen gebelikler de anne-bebek ölümlerini artırabiliyor” diyor. Antep özelinde ise şunları söylüyor:

“Çift, doğum kontrol hapı isteyecek ya da prezervatif alacak. Gittiği sağlık kuruluşunda bunların hiçbiri karşılanamıyor çünkü yok. Gelmiyor.”

Çok Amaçlı Toplum Merkezi’nden (ÇATOM) Nurcan Doğan’ın da bu konuda saha deneyimi var. Antep’in Şahinbey ilçesinde görev yapan Doğan, sağlık kuruluşlarına yönlendirdikleri kadınların kimi zaman bilgilendirme yapılmaksızın gönderildiğini söylüyor. “Korunma yöntemi için danışmanlık alsın diye sağlık kuruluşuna yönlendirdiğimiz bir kadın, ‘Böyle bir uygulamamız yok’ cevabını alabiliyor” diyor. Doğan, kadınlara aile planlaması eğitimleri verdiklerini ancak erkeklerin de eğitimi alması gerektiğine dikkat çekerek, “Eğitim söz konusu olunca erkekler bahane bulup gelmiyorlar” diye ekliyor.

Çocuk yaşta evliliklerin etkisi

Anne yaşı, doğum sayısı ve kısa doğum aralığı, bebek ölümlerini etkileyen faktörlerin başında geliyor. UNFPA tarafından geçen sene yayınlanan “Çocuk Yaşta, Erken ve Zorla Evliliklerin Sağlık Riskleri ve Sonuçlarına Çok Sektörlü Yaklaşım” raporunda, çocuk yaşta evliliklerin yarattığı en önemli riskin, erken, riskli veya istenmeyen gebelikler olduğu belirtiliyor. Araştırma kapsamında görüşülen bir aile hekimi, “Hem anne ölümü hem bebek ölümü birbirlerini takip edebiliyor. Çocuk küçük olduğu için sağlık kuruluşuna başvurmaya korkuyor. Oyuncak bebekle oynayacak yaşta kucağına canlı bir bebek veriliyor” diyor. Dr. Ömer Melik, Urfa Eğitim Araştırma Hastanesi’nde çalışırken çocuk yaşta yapılan doğumların birinci elden tanığı: “Nöbet tuttuğum haftalarda günde 2-3 kız çocuğu doğuma gelirdi.”

ÇATOM’dan Nurcan Doğan’a göre, kadınların sağlık kuruluşlarına gitmesini engelleyen erkek aile bireyleri de ölüme neden olan faktörler arasında. “Bir gün bir kadın geldi. Erken yaşta anne olmuş, çocuğuna bakamadığı için çocuk vefat etmiş. Bir başkası evde doğum yapmış, çocuğunu doğum sırasında kaybetmişti. Doğum evde olmuş çünkü sağlık kuruluşuna gitmesi istenmemiş.”

Kadınların kısa aralıklarla gebe kalması, çok çocuk doğurması da kırılganlık yaratan nedenlerden… Öte yandan, Dr. Ömer Melik’in dikkat çektiği üzere, gebe takibinin yapılamaması hem annenin hem de bebeğin hayatını riske atıyor. Bu durum, anomalili bebeklerin doğumuna neden olabiliyor. “Bebek anomalili doğunca ölüm kaçınılmaz oluyor” diyor.

Gaziantep ve Şanlıurfa aynı zamanda göç alan iki şehir. 2011’den bu yana Suriyeli göçü ile iki kentin de nüfusu artmış durumda. Ancak TÜİK verilerinde, Suriyeli bebek ölümleri yer almıyor. Doktorlar, il sağlık müdürlüklerine Suriyeli bebek ölümü verisi sorduklarında yanıt alamadıklarını söyledi.

Türkçe dışında sağlık hizmeti sunulmaması, yani Kürtçe ve Arapça hizmet verilmemesi de bebek ölümlerini olumsuz etkiliyor. Dr. Bulut Ezer, “Kürtçe ve Arap hizmet verebiliriz ama veremiyoruz” diyor. Önlenebilir her bebek ölümünün çocuk hak ihlali olarak kabul edilmesi gerektiğini dile getiren doktorlara göre, uzun vadeli çözüm gerekiyor. Dr. Ayşegül Ateş Tarla’nın da belirttiği gibi, aksi takdirde sorunun giderek büyümesi kaçınılmaz. Göz göre göre insanların hayatlarıyla oynamış oluyoruz.”

YORUM YAZ

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz