Geliyor gelmekte olan

1
Latest posts by Aysun Saygı Köknar (see all)

Bir insanın kumaşının kalitesini belirleyen en önemli unsurlardan biri masumiyet karinesidir.

Mutlu hissetmiyorum… Daha on yaşına gelmeden annesi ve babasını talihsizce kaybetmiş bir çocuğun ucuz, avam ve vasatlık kokan siyasi tiyatrolara şov malzemesi yapıldığı bir ülkede mutlu hissediyorsam dünyanın en adi, en aşağılık insanı olurum.

Malumunuz olduğu üzere geçtiğimiz günlerde Cumhurbaşkanı kararnamesiyle Aile Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanı Zehra Zümrüt Selçuk görevden alınmış ve bakanlık ikiye ayrılmıştı. Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı görevine ise AKP ve MKYK üyesi olan Derya Yanık atanmıştı.

Çiçeği burnunda Bakan Yanık, daha ilk günden yaptığı gaf ile sosyal medyanın gündemine oturdu. Kötü bir başlangıç.

Derya Hanım 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı onuruna makamında ağırlamak üzere davet edilen küçük çocuğa karşı sergilemiş olduğu duyarsız tavır ile herkesin tepkisine mazhar oldu.

Bakan her sene adet olduğu üzere koltuğunu kısa süreli devrettiği küçük çocukla verilen resim sonrası, kendisini uğurlamak üzere ayağa kalktığında öyle sözler sarf etti ki insanı çileden çıkardı.

Derya Hanım küçük çocuğun omzuna elini koymuştu ama hiç de anaç ve sevgi dolu bir tablo çizmiyordu. Hanımefendi; küçük çocuğun, devletin koruması altında olan bir yetim olduğunu dile getirdikten sonra sürmekte olduğumuz ramazan dolayısıyla çikolata ikramını ertelememiz gerektiğini söylüyordu.

Böyle önemli bir görevin sorumluluğunu taşıması gereken Derya Yanık her çocuğun özel hayatının koruması gerektiğini ve kimliğinin gizliliğine riayet etmesi gerektiğini ne yazık ki atlıyor. Ayrıca her noktaya sokuşturmaya çalıştıkları dini argümanların milleti ateist deist yaptıklarını algılamakta nedense zorluk çekiyor. 

Rahmetli, ulu önder Mustafa Kemal Atatürk’üm bundan yıllar yıllar önce daha 23 Nisan 1924 tarihinde her çocuğa “Küçük hanımlar, küçük beyler… Sizler geleceğin bir gülü, bir yıldızı, bir ikbal ışığısınız. Memleketi asıl aydınlığa boğacak olan sizlersiniz” sözleri ile süsleyerek koskoca bir bayram armağan edebilecek yüce gönüllülük ve cömertlikle donanmış iken; kendisi, uzay çağını sürdüğümüz şu günlerde küçücük bir çocuğa bir lokma çikolatayı bile çok görüyor.

Aile Bakanı olarak vakıf ve hakim olması gereken çocuk pedagojisi, insan psikolojisi, sosyo kültür, gelenek göreneklere filan hiç girmeyeceğim. Sadece merak ediyorum.

Neden?

Hele de üzülen bir çocuksa iyice delleniyorum. Elcağızlarınızla başımıza ördüğünüz faşist ponponlu çorapları fırlatıp atasım, ağzımı açıp gözümü yumup raydan çıkasım, bu dünyanın anasını ağlatasım var.

İnsan kendine “Neden ben, neden biz böyleyiz?” diye sormalı. Ama sormuyorlar. Çünkü özgüven tavan.

Aslına bakarsanız, zaten Adnan Hoca’nın verdiği yemeğe katılan birinden ne beklenebilir ki!

Al birini vur ötekine demekten artık o kadar sıkıldık ki. O kadar bezdik ki sizin bu riyakârlık kokan, sığ ve materyalist bakışınızdan. Grupça her durumu ve olayı ihtilalci politikalarınız, yayılmacı kişilik yapınızla doldurduğunuz imbiklerden süzerek bize servis etmelerinizden. Sürekli din bezirgânlığı yaptığınız için milleti dinden imandan çıkarmanızdan.

Farkında değil misiniz? Yanlış icraatlarınız ve yersiz cümlelerinizle hem kendi partinize hem İslamiyet’e hem de toplumun inançlarına verdiğiniz zararın haddi hesabı yok.

Battık, daha ne kadar dibe batarız bunu sınıyorsanız bilesiniz hepimizi derinlik sarhoşu yaptınız gitti. Ay ramazan ramazan “sarhoş” dedim. Sorry. Çok yaramazım. Dilimi eşek arısı soksun benim.

Üzüntüden üzüntü beğenmekten kafası iyice gidik bu insanların size ödeteceği bir bedel var. Şimdi mi alırsınız, yoksa bekletir sandıkta mı yersiniz. Ne emredersiniz? Ne vereyim tontiş bebişlerime? Devleti babasının çiftliğine çeviren, elinde tespihi şakırdatarak çeviren yumurta topuk, badem bıyık boy boy abilerime?

Bakıyorum da her yeni gün yeni birinizin patlattığı bomba ile milletin ağzına sakız olmaktan başka icraat üretemez oldunuz.

Daha Ruhsar Pekcan’ın politik ahlak normlarını ve etik kuralları hiçe saydığının yankıları sürerken şimdi de bu. Anladım “kötülük” aranızda yayılan bir huy olmalı.

Kötülüğün resmi yapılamaz deme Abidin. Yapıyorlar. Görüyoruz. Ve hayatın çizdiği tabloya bön bön bakanların arasında durup mavi göğe baksan bile bir süre sonra içinde iyimserliğinin esamisi bile okunmuyor. O nedenle;

Elimde sihirli bir değnek olsa ve dilimi şaklatıp, parmağımı şıklatıp aramızdaki tüm bu vasat insan grubundan bir çırpıda kurtulsam dünyalar benim olacak inanın.

Veyahut şu on sekiz senede devr-i âlem maceranızın en tepe noktası Ay’a atacağınız rokete bizi böyle kırıp döken sağduyudan yoksun, işi gücü önüne gelen her şeyden nemalanmak olan insanları tıksak ve uzay boşluğuna göndersek diyorum? Şimdi Ay düşünsün bize ne!

Yitik AKP’liler artık tümden hapı yutmuş olduklarını gayet net biliyorlar. Ve artık gemileri iyiden iyiye su alırken art arda hatalar yapıp gövdedeki büyük deliğe bir gedik daha açıp işi hızlandırıyorlar.

Ne âlâ!

Kendilerinin kendilerine verdiği zararı tüm muhalefet partileri el ele verip bir araya gelse yapamaz, stratejik planlar yapıp manipülasyonlar üretse işler bu derece başarılı olamaz. Hepsi birden bir hatalara silsilesine taş taşıyor ve en ağır bitiş manzumesine yıldız çakıyor. Kabahat bende sayın hâkim diyen yok. Herkes topu bir sonrakine atıyor.

Artık siz buna ilahi adaletin tecellisi mi dersiniz yoksa hikâyenin son düzlüğü mü, takdir sizde. Biz gariplere ise maalesef bu hüzünlü ve acıklı dramı kenardan izlemek kaldı.

Emin olun hepimizi kıskanan Avrupalılar ise bize yaşattığınız bu birbirinden özel duygular karşısında aşağılık kompleksine giriyorlardır. Macron tırnaklarını kemirirken, Merkel histeri atakları geçiriyor, Çipras uzoları arka arkaya devirip kafayı parlatıyordur.  Onlar da biraz acı çekip, anlasın sizinle yaşamanın ne demek olduğunu.

Acelemiz yooook, yaşıyoruz bu hayatı.

Yalnız.

Dünya üzerinde bilinen bir gerçek var ki, o da şu!

Her şey sırasıyla meydana gelir. Ve,

Ne ekersen onu biçersin.

Ne diyeyim, madem ramazan. Gel Dostum! Biz de gül şerbeti doldurduğumuz kadehlerimizi tokuşturup içelim.

Geliyor gelmekte olan.

Sağlığımıza!

1 Yorum

YORUM YAZ

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz