Hangi ATATÜRK [6]

0
Latest posts by Emin Keşmer (see all)

B-BAŞTA İNGİLİZLER OLMAK ÜZERE BATI DÜŞMANLIĞI

Bu başlığın Atatürkçülükle bağını kuramayanlar olur mu bilemiyorum.

Ama bu ‘Ben de din, dil, ırk ayrımına karşıyım arkadaş!’ diye inkar ederken bile kendimizi kurtaramadığımız IRKÇI refleksimizin devamıdır aslında.

-Bir söylem tutturuyoruz veya uyduruyoruz ve onu o kadar çok tekrar ediyoruz ki zamanla ona, hiç araştırıp sorgulamadan, ayrıntılarını incelemeden kendimiz de büyük bir imanla inanıyoruz.

-Herkes biliyor ki Batı denen ülkelerin birçoğu sömürgeci, saldırgan, acımasız, katil, amiyane söyleyişle de hırsız. Bunların başında da açık ara İngilizler gelir. Tarihte yaptıkları canavarlıkların haddi hesabı yoktur.

-Ama bu böyledir diye oturup ağlamanın, sabahtan akşama Batıya lanetler okumanın da çok getirisi yok; mantığı da yok herhalde.

-Ama bilmek lazımdır ki tek bir Batı yoktur. İnsanlık tarihinin en büyük buluşlarına, en hayret verici icatlarına, en insanî ve yararlı üretimlerine imza atanlar da onlardan çıkmıştır sonuç olarak.

Yani bir yanda hukuksuzluk, zorbalık, sömürü; bir yanda da insanlığın tekamülü, gelişimi, değişimi, olgunlaşması temrinleri.

-Eee? O zaman ne yapacağız?

-Öyleyse topyekûn ve devamlı bir düşmanlık, kindarca bir reddediş de yanlıştır; her şeyleri kusursuzmuş gibi hiç eleştirmeden, karşı çıkmadan övgü-sevgi duygularıyla Batıyı kucaklamak, ona teslim olmak da yanlıştır.

-O dünyanın en sinsi, en azgın-arsız, en acımasız devleti İngilizler, mesela eğri oturup doğru konuşmalıdır ki biz Türkleri zaman zaman çok büyük badirelerden kurtarmışlardır.

Bunları da doğruluk yapıp görmek lazım değil midir?

(Üç misal vereceğim):

a-)19. yüzyılın ilk yarısında Mısır Hidivi Kavalalı Mehmet Ali Paşa isyan ettiği zaman Osmanlı Devleti’nin ne işe yarar bir ordusu ne de donanması bulunmaktadır.

Mısır orduları Suriye üzerinden Anadolu’ya girmiş, Hums ve Belen’de Osmanlı ordularını mağlup etmiş Halep, Şam ve Adana’yı ele geçirip hiçbir mukavemet görmeden Konya’yı da elde etmişlerdir.

21 Aralık 1832’de Konya’da yapılan savaşta Osmanlı Serdar-ı Ekremi Reşit Mehmet Paşa’nın esir düşmesi ile Osmanlı kuvvetleri bozulup Kütahya’ya çekilme neticesinde Konya Muharebesi de kaybedilmiştir.

-Eee? Sonuç?

-Sonuç şu ki İngilizler, Rusların araya girmesini sonuçsuz bırakıp Kavalalı’yı tehdit de ederek arayı buldular (1833) ve Osmanlı’ya çok kayıp verdirmemiş oldular.

İngilizler bu güzelliği yine Mısır meselesinde İKİNCİ kere tekrar yaptılar (1841). Onu da tarihi kaynaklardan lütfen okuyucumuz incelesin.

b-)Üçüncü de şu:

93 Harbi olarak bilinen (1877-1878) Osmanlı-Rus Savaşı sonunda Rus ordusu Osmanlı’yı yendi ve İstanbul Yeşilköy’e (eski adı Ayastefanos) gelip oturdu. Bunu herkes biliyor sanırım?

Sonuç ne oldu? Osmanlı onları savaşarak mı geri gönderdi sanıyoruz?

Bilen parmak kaldırsın?

İngilizler yetişti imdada tabii.

Haa, bizi çok sevdikleri, kara kaşımıza, kahve gözümüze sevdalandıkları için değil tabii, o zamanın dünya dengeleri açısından Rusların çok fazla kazançlı çıkmaması gerekiyordu. Nitekim İngilizler’in dayatması ile Ayastefanos Antlaşmasına da itiraz edilip Berlin Antlaşmasına zorladılar Rusya’yı.

c-)Osmanlı I. ve II. Balkan Savaşları sonunda ciddi toprak kaybetti.

Lakin Kurtuluş Savaşı sonunda İngiliz etkisini iyi tahlil etmek gerekir kanaatindeyim.

Dürüst konuşacaksak yöresel olarak daha çok Fransızlarla Antep Maraş civarında çetin çarpışmalar olmuşsa da Misak-ı Milli hudutlarında İtilaf Devletlerini oluşturan İtalyanlarla ve İngilizlerle savaşmadık, onları da yurttan savaşarak söküp atmadık.

Doğrudur ki İngilizler Yunan’ı İzmir’e çıkardı ama 1917 Büyük Ekim Devrimi sonucu Rusların, Sırplarla Yunanın da Ortodoks olmaları sebebiyle toplumsal din bağını ve Sosyalizm tehlikesini düşünen Batı (İngilizler ve bağlaşıkları), Yunan kozundan vazgeçti ve Boğazların bekçiliğini, korumasını Türklerde bırakma kararı aldılar.

Yıllar önce birinci elden çok ilginç bir hatıratta okumuştum; bizim Lozan’a giden heyet ’Boğazlardan berisini kurtarırsak büyük başarı olur’ duygusu ve beklentisi içinde gitmişler oraya.

Lord Curson ’ Müslüman Türk yurdu diyorsunuz; Edirne de Türk yurdu değil mi, benim bildiğim Selimiye Camii orada mesela…’ diye bizim heyete pas atmıştı diye ifade edilir.

Burada da İngilizler bizi çok severdi filan değil mesele ama Boğazlar’ın Dünya dengeleri bakımından ifade ettiği stratejik bir önem ve ağırlık var sonuçta.

SONUÇ:

Mustafa Kemal karşısındaki düşmanı da olsa kuracağı ilişkiyi müthiş bir akılla yönetiyor, o çok yönlü esnekliği derinlemesine seziyor ve beceriyordu şüphesiz, çok yetenekli bir siyaset adamı idi.

Ne Rusları karşısına aldı, ne İtilaf Devletlerini, ne de Yunanistan’ı.

Bana göre hepsiyle de temasını kesmedi, hepsinden de yararlandı.

Onlara düşmanlarımız diye kin kusan, lanetler okuyan, ‘’Eyyy!’’ diye seslenen, ders vermeye kalkan demeçlerine ve söylemine rastlamazsınız mesela.

Hatta o felaketlerle dolu günlerde der ki mealen:

”Biz bugün İngilizlerle savaşıyorsak, onların asıl milletlerine asla bir düşmanlığımız, kinimiz, nefretimiz yoktur.’’

Bu söz Batı basınında tabii ki anında yer alıyor ve onların kamuoylarına müthiş mesajlar gönderiyor.

Yine Çanakkale’de savaşan Anzak askerleri için söylediği sözü kaç muharip asker, komutan çıkıp da söyleyebilirdi ki?

‘’Ey evlatlarını bizim topraklarımıza gönderen acılı analar… Onlar burada toprağa düşerek artık bizim evlatlarımız olmuşlardır…’’ diye açıklayabileceğimiz o muhteşem ifadeyi.

Bizim koyu Atatürkçülerimizin diliyle, söylemiyle bu geçmişi akılcı bir yöntemle tahlil etmek mümkün müdür acaba?

Hiç sanmıyorum.

Ha denecek ki:

Batı düşmanı bir dil kullanılsa ne olur; kime ne zararı var?

Bu kindar ve bilgelik dışı ifadeler bizi daima körleştiriyor farkında değil miyiz?

Ve sonuçta yoksul köylü ve işçi çocuklarını aynı vicdansızlıkla, insafsız oyunlarla ya ‘iç düşman’ bahanesiyle ya da büyük devletlerin oyunlarına alet olarak tıpkı Çanakkale’de olduğu gibi, Galiçya’da, Sarıkamış’ta olduğu gibi fütursuzca cephelere sürüyoruz ve on binlerce ocağı söndürürken zinhar tereddüt göstermiyoruz!

Sonuçta da hiçbirinin hesabını soramadan ardımıza baka baka çark edip, tornistan vaziyeti sineye çekiyoruz!

Bu ilkesiz ataklarımızın, bu iç politikaya, insanlarımızı MİLLİ BEKAMIZ laflarıyla uyutmaya ve sömürmeye matuf maceralarımızın sonucunda yüz milyarlarca dolar hazinemiz borçlanmış, insanlarımız işsiz ve aç kalmış, ülkenin geleceği uluslararası tekellere, finans şirketlerine ipotek edilmiş!

Kimin umurunda?

Bunlar bizim vicdanımızı asla rahatsız etmiyor.

Ama ne yapıyoruz?

Şehitlerimiz, aslanlarımız, vatanımızın bekası, dış mihraklar, ezelî düşmanlarımız… söylemleri ile yeri göğü inletiyoruz, kıyametleri koparıyoruz!

Alışmışız ya bir kere… Bu da bize yetiyor?

(Bu meseleye dair bir anımı naklederek devam edeceğim)

Önceki İçerikSöz Sırası Bana Gelince
Sonraki İçerikKazakistan’da ne olmalıydı?
Eğitimci, Oyun Yazarı ve Yönetmen ÖZGEÇMİŞ: 1954 Tirebolu doğumlu Eskişehir Anadolu Üniversitesi Türk Dili Edebiyatı Bölümünü ve İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ni bitirdi. 34 yıl çeşitli liselerde Edebiyat Öğretmenliği ve Müdürlük yaptı. 4 yıl Kültür Üniversitesi’nde Öğretim Görevlisi olarak çalıştı. ESERLERİ: Bir Poşet İstanbul Toprağı (Roman, 2012 Yunus Emre’yi Kim Öldürdü (Roman dosyası) Devlet Tiyatroları Repertuarına Alınan Oyunları (2012): Vah Güzel İstanbul Yunus Emre’yi Kim Öldürdü? Yaşamın Kıyısında Zirzop Kral Aldığı Ödüller: BASÜBADELMEVT oyunu Kör Sema Oyun Yazma Yarışması, Birincilik Ödülü NUH’UN AĞRISI oyunu Aydın Üstüntaş Jüri Özel Ödülü Yazdığı Diğer Oyunlar: Mutluluk Tarifleri, Kulüp Paragöz/ Anatolia Yolu / Yurdun Seni Çağırıyor Nazım/ Son Oidipus/ Savaş Devam Ediyor/ İyi Aileler İyi Çocuklar/ Bir Ateş Ver (Kahır Yolcusu Bir Zamane Dervişi: Ruhi Su), Melekut, Girdap Nasrettin Hoca’nın Biri Bir Gün (Çocuk Oyunu) Kuşlar Cumhuriyeti (Çocuk Oyunu) Gençlik Tiyatroları Festivallerinde kendi yazıp yönettiği oyunlarla ödüller almış; Yunanistan ve İsviçre’de bu oyunlarıyla turneler yapmıştır. Oyunları ülkenin birçok şehrinde amatör veya yarı amatör topluluklarca; üniversite-lise, ilköğretim tiyatro topluluklarınca oynanmıştır. 2013’ten beri Amerika’da yaşamaktadır.

YORUM YAZ

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz