Hasan Mesut Önder yazdı: Türkiye’nin Milli Derin Devlete İhtiyacı Var

0

2013 yılından bu yana Türkiye sistematik bir saldırı altındadır. Bu saldırıların, Türkiye’nin yanlış politik tercihleri nedeni ile oluştuğunu söyleyenler olduğu gibi, Türkiye’nin bağımsız politika izlediğinden dolayı, bu sorunlarla karşı karşıya kaldığını iddia edenler de bulunmaktadır.

İster, yanlış politik tercihlerden, ister bağımsız politikalar izlendiğinden dolayı olsun; Türkiye’nin orta vadede hem ciddi beka sorunu ile hem de ekonomik belirsizlikle yüzleşeceğini söyleyebiliriz. Bu filli durumun sebebi, ideolojik ve siyasi duruşa göre farklılık gösterse de ortaya çıkan sonuçtan Türkiye’nin daha az etkilenmesi için ülkenin savunma mekanizmasının güçlendirilmesi gerekmektedir.

Politika, bir tercihtir ve yapılan tercihlerin olumlu ve olmusuz etkileri olur.  Bu tercihlerin doğruluğu veya yanlışlığı siyasi bir tartışma konusu.. Bu siyasi tartışma konularına girmeden, tercihlerinden ötürü karşılaşacak sorunlara karşı bağışıklığımızın artırılması için neler yapılması gerektiği üzerinde durulması gerekir.

Politik kararlar, dar bir çevrede alınmasına rağmen sonuçları toplumun geniş kesimlerini etkilemektedir. Dar çevrede alınan kararların olumsuz sonuçları, bu durumdan etkilenenlerin, yöneticilere ve siyasete olan güvenini azaltmaktadır. Bundan dolayı, karar alma ve uygulama süreçlerinde, bütün kesimlerin bir şekilde katkısının olduğu bir yönetişim anlayışının sergilenmesini zorunlu kılmaktadır.

Milli seferberlik halinde, toplumun bütün katmanlarını temsil eden sivil toplum kuruluşları, dini gruplar, ekonomik örgütler, üniversiteler, medya, düşünce kuruluşları ülkenin ulusal çıkar, tehdit, fırsat tanımlamaları yaparken katkı sağlamalı, siyaset kurumu da görüşlerin özgürce açıklanmasını sağlayacak zeminler yaratarak, bu görüşlerden istifade etmelidir.  Toplumun bütün farklılıklarının bir zenginlik olarak görülüp, bu zenginliklerin ulusal hedeflere ulaşma bağlamında kullanılması, içerdeki enerjinin başka güçler tarafından istismar edilmesinin de önüne geçecektir.

Bu yönetim anlayışının sağlanması için toplumun bütün kılcal damarlarına ulaşabilecek, halkın, politik, ekonomik, kültürel vb. gibi ihtiyaçlarını tespit ederek, bu ihtiyaçlar doğrultusunda siyaset üretilmesini sağlayacak bir mekanizma kurulması elzemdir. Bunun zaten siyasi partiler aracılığı ile yapıldığı, parti örgütlerinin, toplumun içinde olduğu ve bu ihtiyacı tespit ettiği iddia edilebilir. Ama Türkiye’deki oy dağılımına baktığında parti örgütleri maksimum toplumun yüzde 52’sine ulaşabilmektedir. Geriye kalan kitlenin hassasiyetleri, ihtiyaçları muhalefet partileri tarafından dillendirilse bile kuşatıcı bir siyaset üretemeyen iktidarlar bu kitlelerin memnuniyetsizliğini giderememektedir. Böyle ortamlarda toplumun bazı kesimlerinde derinleşmiş memnuniyetsizlik, duygusal kopuş başka ülkeler tarafından kullanılmaktadır.

İç siyasi yapımızın durumu bu iken, küresel ölçekte yeni bir küresel dengenin oluşamaması uluslararası ortamın öngörülemez olmasına yol açmaktadır. Bölgemizde ise devletler çökmekte, haritalar değişmekte ve terör örgütleri güç kazanmaktadır. Bu yoğun tehditler ve saldırılarla  mücadele edebilmek için  iyi organize olmuş, risk, tehdit ve fırsatları doğru bir biçimde okuyan, buna karşı doğru politika geliştirecek stratejik akla, yani derin devlete ihtiyaç vardır.

Derin devletin fonksiyonu, yaygın olarak anlaşıldığı şekli ile hukuk dışı faaliyetlerle, kestirme sonuçlar almaya çalışmak veya hegemon küresel ve bölgesel güçlerin başkentleri ile çıkar birliği içinde ülkenin politikalarını bu başkentlere göre yönlendirmek değil,   devletin kısa, orta ve uzun vadeli politikalarının yapımında siyasi karar alıcılara projeksiyon sunmak ve liderlerin verdiği kararları eksiksiz bir biçimde uygulamaktır.

Tam bu bağlamda Türkiye’de derin devlet algısının neden sorunlu olduğunun, siyasi karar alıcılarla arasındaki doku uyuşmazlığının sebepleri üzerinde durmak gerekir.

AK Parti iktidara gelmeden önce askeri ve sivil bürokrasi, siyasetçileri yolcu, kendilerini hancı olarak görmüş ve siyaset kurumunu yönlendirmek, ideolojik ajandalarına uymayan siyasi kadroları tasfiye etmek için her yolu denemeyi mubah görmüşlerdir. Bu durum, 2016 yılından sonra AK partinin iktidarı döneminde yavaş yavaş değişmeye başlamış ama bu sözde derin devlet unsurları bu sefer direkt olarak siyaset kurumu ile kavga etmek yerine, dolaylı araçlar kullanarak liderlerin politik tercihlerini etkilemeye çalışmıştır.

15 Temmuz darbesi sonrasında FETÖ terör örgütünün hangi kurumlarda nasıl yapılandığı, siyasi karar vericileri etki altına almak için hangi yöntemleri kullandığı, muhalif siyasi ve sivil toplum kuruluşlarında ve  terör örgütlerinde nasıl yuvalanarak atılan siyasi adımları etkisizleştirmeye çalıştığı ortaya çıktı. Amerika’nın beşinci kol faaliyetini yapan ve örtülü ve saklı operasyonlarda aktif rol alan FETÖ terör örgütünün, Türkiye’de milli bir derin devlet yapılanması olsaydı, bu gücü elde edebilmesi mümkün değildi.

Derin devletin nasıl çalıştığı, ideolojisinin, organizasyon yapısının ve karar vericilerle ilişkisinin nasıl işlediği hususu üzerinde durmadan vücuda zararlı bakteri gibi nüfuz etmeye çalışan örgütlere ve fikirlere karşı nasıl savaştığı/ savaşması gerektiğini anlamak güçtür.

Yukarıda açıklandığı üzere, derin devlet, halkın oyları ile iktidara gelmiş liderlere vizyon sunan ve bu vizyonun siyasi karar vericinin kendi gündemi ile harmanlaması sonucunda alınan kararı, uygulamaya koyan bir aygıttır.  Bu tanım, istihbarat servislerinin icra ettiği fonksiyona benzemektedir. Ancak derin devleti, istihbarat servisi olarak görmek eksik bir algılamadır. Çünkü istihbarat servisleri siyaset kurumunun emrinde çalışan bir organizasyondur ve istihbarat üretimi,  siyaset kurumunun ihtiyaçları doğrultusunda şekillendiğinden dolayı, servisler, tek başına derin devlet değildir, ancak bu yapının en önemli parçasıdır.

Organizasyon anlamında derin devlet, belli ideolojik veya siyasi kalıplarla dünyayı okumayan, ülkenin stratejik, ekonomik ve ulusal güvenlik çıkarlarını korumak paydasında birleşen, farklı siyasi eğilimlere, inançlara veya ideolojilere sahip, mesleki formasyon açısından çeşitli uzmanlıklara sahip kadroların oluşturduğu bir yapıdır.

Ancak milli derin devlet için milli burjuvaziye ihtiyaç vardır. Örneğin, kendi çıkarlarını, bu ülkenin güçlenmesi ve gelişmesi ile artacağına inanmayan bir iş adamının bu yapının içinde olması mümkün değildir. Bundan dolayı kendi bireysel kaderini ülkenin kaderi ile özdeşleşen kadrolara ihtiyaç vardır. Birinci dünya savaşından sonra Ortadoğu’yu Osmanlı’nın elinden alıp kolonileştiren, İngiliz kadrolarının sayısı iki elin parmaklarını geçmemekteydi. Bu kadroları oluşturan çoğu Oxford mezunu politikacılar, tüccarlar ve casuslar, iyi bir koordinasyon ve doğru siyasal strateji ile hedeflerine ulaşmışlardır.

Bu noktada vurgulanması gereken en önemli husus, politikacısından, sahadaki istihbarat görevlisine kadar hepsinin temel gayesi sonucun nasıl alınacağına yönelik bitmek tükenmek bilmeyen gayretler ve ideolojik bagajlar olmadan sahip oldukları taktik esneklik ve görev sınırlarını aşmadan işlerini yapmasıdır. Sınırı aşmadan vazifenin icra edilmesi hususu ile ilgili Kuşçubaşı Eşref’in şu sözü önemlidir: “Hiçbir zaman filozof ya da siyasetçi olmadım ve bu işten iyi dostlar, yara izleri, kalça kırığı, birkaç madalya ve memleketim için çok iyi dövüştüğümü bilmenin verdiği tatmin dışında hiçbir şey elde etmedim.” Bu cümlenin doğru bir biçimde vurguladığı gibi uygulayıcının, belirlenen siyasi kararı uygularken, bunu eleştirmesi yerine görevinin gerekliliklerini yerine getirmesi şarttır.

Milli derin devletin, içteki işlevinin, toplum içindeki yapılanması ile toplumun ekonomik, siyasi, dini ve kültürel ihtiyaçlarının devlet yöneticileri nezdinde yankı bulmasını sağlayıp, istismar edilebilecek sorunların oluşmasını engellemek olduğu söylenebilir.

Bu mekanizmanın otoriter bir polis devleti aparatına dönebileceği iddia edilebilir. Ancak tabandan tavana, tavandan tabana, iki yönlü etkileşim olacağından dolayı, bu durum anti demokratik yönetimleri bile toplumsal talepler doğrultusunda dönüştürecektir. Tek yönlü bir etki ve denetim mekanizması ise BAAS tipi rejimin doğmasına neden olacaktır ki, bu durum uzun vadede toplumsal dip dalgaya yol açıp, istikrarsızlığa neden olur.

Milli derin devlerin dıştaki fonksiyonu, ülkede yaşayan çoğu kesimin mutabakat sağlayacağı, ulusal çıkar ve ulusal güvenlik anlayışı doğrultusunda, devletin bütün imkânlarını kullanarak bu hedeflere varmaktır. Bu amaca varmak için istihbarat servisleri, siyaset kurumu, diğer milli oyuncular arasında etkin koordinasyonun sağlanması zaruridir. Örneğin, bir ülkede Türkiye’nin ekonomik çıkarlarının maksimize edilmesi için iş adamlarının, hedef ülkede nasıl hareket etmesi gerektiği, ülkenin ekonomisi, siyaseti, kültürel yapısı ile ilgili ayrıntılı bilgileri sunarak, bölgeyi anlamasına doğru kararlar alarak, güçlenmesine ve orta vadede o ekonomik etkinliğin, hedef ülkenin siyasetini yönlendirmek için araç olarak kullanılabileceği unutulmamalıdır.

Özetle, iş dünyasından, kültürel kuruluşlara kadar ülke dışında faaliyet yürütülen bütün örgütlerin belirlenmiş stratejik hedeflerin uygulanmasında rol almaları sağlanmalıdır. Hedef bölgelerde, ekonomik, kültürel, siyasi olarak iyi yapılanmış organizasyonların kurulması,  hedef ülkenin politikalarının etki altına alınmasında ve ülkenin kılcal damarlarına nüfuz  edilmesinde etkili sonuçlar üretebilir.

Sonuç olarak, içeride yaşadığımız sorunlara karşı etkili mücadele etmek, dışarıda ise komşu ülkelerde ve uluslararası ortamda etkili olmak için ortak amaçları olan, farklı uzmanlıklara sahip milli derin devlet organizasyonuna ihtiyaç var…

YORUM YAZ

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz