Hasan Neden (Hasan)Keyifsiz ? Ülkedeki Tüm Aynaları Kırmadan Barajı Tamamlamayalım…

0

Bazıları tarihi derinliklerde arar bulur çıkarır, bazıları tarihi ellerindeyken derinlere gömer boğar uzaklaştırır.

Bu ülkenin bir tarafında nükleer santral yapıp diğer tarafta aman su boşa akmasın diye tarihin emanetini tarihe karıştırmak akıl almaz bir çelişki olarak zihinlerde yer ediyor.

Tahmin edeceğiniz üzere Hasankeyf’deyim ve tahmin edeceğiniz üzere “Hasan” hiç de keyifli değil. Hasan keyifsiz. Çünkü Hasan; Hasankeyf’in henüz doğmamış torununun aklı erdiğinde ve bu barajın miadı dolduğunda tekrar günyüzüne çıkana değin suyun içinde kaderine terk edileceğini iyi biliyor.

Doğmamış torununun ona gelecekten şöyle seslendiğini duyuyor:
‘Hasan dede, Hasan dede, hiç mi için sızlamadı bu emaneti su boğarken sesin çıkmadığına..?’

Hasan kim diye sorarsanız. Hasan Hasankeyf’in sıradan bir esnafı. Canı ta derinden yananlardan. Dünyanın dört tarafından kopup gelen 7 iklim yolcuları Hasankeyf’e veda telaşında ve Hasan ekmeğini bu insanlardan kazanıyor.

Hasankeyf’i su boğduğunda turistler için o sıkıcı ve ülkeye yeterince dert açmış TOKİ mimarisi beton blokların ne cazibesi olacak ki, ta buralara gelsinler.

Ülkede sanki elektrikten mahrumuz ve elektrik üretecek kaynak tükenmiş de Hasankeyf’in tarihi şehrinin göllüğe dönmesine muhtacız.

Rüzgâr esmese, güneş yakmasa diyeceğiz haktır revadır. 780 bin km2 ülkenin derdi gariban Hasankeyf’in keyfini kaçırdı. Değer mi değmez mi rüzgarı güneş gani ülkede arkaik eski Türkiye işi barajlar kralı olarak anılmaya…

19. yüzyılın vahşi kapitalist çağında olsak deriz ki haklısınız. Boğun Hasankeyf’i. Paris’i sıfırdan yaratan Hausmann’a kim kızabilir? Cetvelle çizilmiş yolları eskileri yıkıp yaratırken kimseye sormaya, kimseden akıl almaya ihtiyaç duymamıştı. Ama bu tam 150 seneden çok önce idi. Hoş bugünün Paris’i de güzel. Ama şimdi elleyin de Fransa’da bir tarihsel mirası, görün bakalım Hanya ve Konya neredeymiş…

Bilişim çağında endüstri 4.0 eşiğindeyiz…

Belki 3 vakte oksijenden, tahtadan, kumdan, buluttan elektrik üretilecek. Belki elektrik bile demode olacak. Ama hiçbir endüstri 4.0 bize olduğu gibi bir Hasankeyf getirmeyecek. Hasankeyf’i Hasankeyf yapan insanlardan hiçbiri artık yok. Biz sadece onlardan bir güzellik miras aldık ve şimdi sadece teknolojimiz var diye onu yok etmeye kendimizde güç ve kudret görüyoruz.

Bu mantık ve zihinsel öngörü ile Kapadokya’ya da baraj yapılabilir, Efes’e de, Sultanahmet meydanına da. Teknolojinin sağladığı imkanlar artık öylesine çok ki dünya tarihinde kimsenin aklına dahi getirmediği fantezileri hayata geçirebilirsiniz.

Dünyanın en yüksek binasını teorik olarak yapabilirsiniz. Ama bunu dünyanın en kadim şehrine yaptığınızda elinizde dünyanın en koca binası ve mahvolmuş bir kadim şehir kalacaktır.

Hasankeyf mahzun..

Örnekleri çoğaltmak mümkün, lakin Hasankeyf’i boğan müstemleke memleketi olsa ve tarihinde ilk defa kendini ifade etse belki hoş görülür. Ama biz burada bin yıldır varız. Neredeyse 1000 yıldır buraların tapusu bizde. Bizden başka kimsenin bu tarlada izi, bu çorbada tuzu yok.
Öyleyse aslında: “biraz da değil bizatihi geçmişimizi kendimizi gömmekteyiz.”

Başka bir yol, başka bir çözüm, başka bir yöntem olmalı diye düşünmeden edemiyorsunuz. Çünkü kaybolan, yok olan öylesine kıymetli ki. Burada zararın neresinden dönülse kar sözü gerçekliğini buluyor.

Bir tarafta koca iş makinaları ve kamyonların acele içinde telaşlı koşturmaları, diğer tarafta esnafın pasif direnişi. Bu hatadan bir şekilde dönülür umudu yüreklerde.

Hasankeyf’in Hasan’ın keyfini kaçırmadan da yapılacak barajdan sağlanacak faydayı bizlere sunacağına inansak aslında yolun yarısını geçmiş olacağız. Baraj yaparak aydınlatacağımız sıradan TOKİ konutlarının griliği ile kimseyi buralara davet edemeyeceğiz. Oysa Hasankeyf’in sonsuza kadar varolması, buraların bölge ile bütünlük içinde dünyanın dört yanından insanı ateşe koşan kelebek gibi çekmesine vesile olacak.

Göbeklitepe’yi ortaya çıkarmak için harcadığımız çabaya bakarak Hasankeyf’i olduğu gibi korumak için harcayacağımız çabanın neredeyse sıfır olduğu size de tuhaf gelmiyor mu?

Güneydoğu’nun makus talihinin ebedi bir barışa evrilmesi ile beraber bu bölgenin tablosunu tamamlayacak olan tüm dünya yurttaşlarına yapay bir su değil doğal ve tarihi bir mirası sunmalıyız. Bunun faydası giderek azalan bir baraj değil sürekli artan bir tarihsel ortak payda olması gerekirdi.

Doğaya ve coğrafyaya saygı duyan kadim halklar bize Hasankeyf’i bıraktı. Biz Hasankeyf’i bizden sonrasına bırakamıyoruz.

Ülkedeki bütün aynaları kıramayacağımıza göre bundan sonra yüzümüzdeki o kırmızı izi hep göreceğiz demektir.


YORUM YAZ

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz