Hayat MHP’ye Güzel

0

Ortalama bir demokraside siyaset, iktidar ve muhalefetten oluşur. İktidarın gücü tek başına yönetmeye yetmezse, yanına koalisyon ortağını alır.
Koalisyon ortağı parti iktidara dışarıdan destek verebilir. Bu durumda da aslında iktidara ortak olur. Neticede iktidar o parti olmasa ayakta kalamaz.

Dün Sn. Bahçeli’nin grup konuşmasını dinlerken, Türkiye’nin hiç de ‘ortalama bir demokrasi’ olmadığını (aslında bir kez daha) anlamış olduk.

Bahçeli partisinin iktidara verdiği desteği, ittifak tanımı ile (ittifak koalisyonun Türkçesidir) tarif etmekteydi. Aynı konuşmanın Ozan Ceyhun’un Viyana Büyükelçisi olmasına dair bölümündeyse, ittifak yok olmuştu. İktidarın icraatlerinin keyfiliğini dinledik.

Aynı konuşmanın bir yerinde sonsuza kadar ittifaktan söz edip başka tarafında işine gelmeyen bir uygulama için sorumluluk almayan bir tavırla muhatap olduk.

Yanlış anlaşılmasın Ozan Ceyhun’un 42 sene önceki bir cinayetin altında ezilmesinden yana değilim. Buna dair görüşlerimi daha önce ifade ettim. İster zamanaşımı nedeniyle isterse delil yetersizliği olsun Askeri Darbe döneminin yargısının bugünlere parmak ısırttığını ifade etmeliyim.

Bahçeli’nin 42 sene önceyi dün gibi yaşayarak Ülkücü gencin ölümünden suçlanan Ozan Ceyhun’un, solcu CV’sine tiksintiyle atıf yapması belli ki bu atamadan haz etmediğine delalet ediyor. Ancak mantık sınırlarını zorlayan fiili durumda ittifakın ilelebet süreceğini anlamaktayız ki, bu durumda söz konusu tayinin olumsuz neticelerinin de müsebbibi bizatihi MHP ve lideri olmaktadır. Akıl yürütme bize bunu vaz eder.

AKP’li Adalet Bakanının yine aynı yıllarda bu defa solcu değil Ülkücü kurşunu ile hayata veda eden Metin Yüksel’i anması ise, Bahçeli’nin konuşmasında değinilmeyen bir vakıa oldu. En azından tevafukan dahi olsa müsebbipleri arasında aktif MHP’li siyasetçiler gösterilen bu cinayetin de belirsizliği ile bir kıyas yapılabilirdi.

Lakin Ozan Ceyhun (en azından geçmişte) solcuydu. Ve bu geçmiş Bahçeli’nin gözünde lanetleniyordu. Oysa Ozan Ceyhun’un solculuğu kadar eski olmayan daha yakın geçmişte de Cumhur İttifakının iki lideri arasında da ağır ithamlar, saldırılar, eleştiriler mevcuttu.

Belli ki geçmişin siyasette kullanımı, sınırlı, sorumlu ve keyfi olmakta…

Solcular geçmişlerinin ağır yükünü kaplumbağa misali taşımak zorundayken, sağcılar gerektiğinde onu bir eldiven gibi kenara koyar ve herşeye yeniden başlayabilir.
Çifte standart bizde milli bir etkinliktir. Yerli ve millilik iddiasıyla öne çıkan partiden yansıyan bu standarta ise şaşmamalıyız.

HDP’yi Mithat Sancar’ın “Toplumsal sorunların şiddetle çözülemeyeceğini biliyoruz“ ifadesini duymazdan gelerek, kongreyi savcılara ihbar eden Bahçeli için söylenen sözün itibari değerinin bulunmadığını bir kez daha gördük.

Mithat Sancar’ı görevinden dolayı kutlamadan yapılan bu grup konuşmasının, HDP’nin dönüşüm sürecine gözlerin kapatılması için de işaret fişeği olacağını anlamak zor değil.

Baştan sona keyfilik ve bana görelik içeren bu grup konuşması, tarihsel bir belge olarak kayda geçti. Antagonistik yani uzlaşmaz çelişki içeren bu söylevin, bize gösterdiği gerçeklik ise, MHP’nin iktidarın icraatlerini onaylamadan destek veren bir parti olduğu.
İktidarın edimini hem reddedip, hem destek vermek nasıl mümkün olur?

‘Biz destek verdik ama onay vermedik’ denilerek kurgulanan bu tuhaf ittifaka açılan sonsuz kredinin, arka planında hangi kaygılar olabilir?

İktidar olmaktan vazgeçmiş, kendine denge denetim rolü biçen bir partinin; ne dengeleyecek sıkleti, ne de denetleyip iptal edecek yeteneği bulunuyor.
Siyasi bir partinin kendini tamamen edilgen bir konuma düşürmesinin de, aslında ortalama değil asgari demokrasi ile bile bağdaşır yanı olamaz.

Türk demokrasisi AKP ile MHP’nin kurduğu bu özgün ittifakın varacağı neticeyi bekliyor olmalı.
Bu neticenin geleceği gün Perşembe ve bugün günlerden Çarşamba…

YORUM YAZ

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz