İncil

0
Mehmet Gündoğdu
Latest posts by Mehmet Gündoğdu (see all)

İslam aleminde özellikle sosyal medya ve sanal dünyada, Hıristiyanlık propagandası ve misyonerlik faaliyetlerinin yaygınlaşması üzerine;  Müslümanlara yönelik olarak Kur’an ve Sünnet’te Hz. İsa’ya İslamın bakış açısını yazmıştık bir önceki yazımızda.

Şimdi de İncil’i,  kısa bir tanım ve tarihçeden sonra İslamın bakış açısını ifade etmek için ayet ve hadisler ışığında değerlendirdik.

Tanım

İncil kelimesinin aslı “iyi haber, müjde” anlamında Yunanca euaggelion (euangelion) kelimesinden alınmıştır.

İncil (euaggelion) kelimesini, Ahd-i Cedîd külliyatı içinde hıristiyanî anlamda ilk defa Pavlus “Îsâ tarafından öğretilen yeni doktrin” anlamında kullanmıştır.

Hıristiyanlara göre Ahd-i Cedîd’de İncil, yazılı bir metni değil Mesîh ve havârilerin bildirdiği mesajı ve müjdeyi, şifahî tebliği ifade eder.

İncil kelimesi, havâriler sonrası dönemde II. yüzyıldan itibaren kilise dilinde kurtuluş müjdesiyle Îsâ Mesîh’in doktrinini içeren, havârilerin bizzat görgü tanığı oldukları yazıları, Hz. Îsâ’nın hayat ve öğretisine dair havârilere ait dinî bilgileri ihtiva eden kitapları ifade etmeye başladı.

Tarihçe

Hıristiyan inancına göre Hz. Îsâ yaşadığı dönemde İncil’i yazılmamış, kendisi sadece tebliğ etmiş ve havârilerden onu tebliğ etmelerini istemiştir. Nitekim İncil yazıya geçirilmeden önce şifahen nakledilmiştir.

Hz. Îsâ Filistin’i dolaşarak İncil’i tebliğ etmiş (Matta, 4/23; 9/35; Markos, 1/14), mesajının bütün dünyaya yayılacağını bildirmiş (Matta, 24/14; 26/13; Markos, 13/10; 14/9), onu yayma görevini havârilerine vermiş (Markos, 16/15), havâriler de Hz. Îsâ’dan sonra İncil’i sözlü olarak tebliğ etmeye başlamışlardır.

Nihayet Hz. Îsâ’yı bizzat görenlerin sayısı azalmaya ve Hıristiyanlık yayılmaya başlayınca İncil’in yazıya aktarılması zarureti doğmuştur.

Hz Îsâ’dan sonraki kırk yıl boyunca şifahî rivayet ve gelenekler teşekkül etmiş, bunlar vaaz, ibadet, ilmihal ve diğer yollarla korunup nakledilmiştir. İncil yazarları da bu verilerden hareketle İnciller’ini yazmaya başlamışlardır.

Ancak bunlar İnciller’ini kaleme alırken şifahî rivayetlerden kendilerine ulaşanlarla yetinmemişler, kendi bakış açılarına göre hitap ettikleri cemaatlerin problemlerini de göz önünde bulundurmuşlardır.

Meselâ Matta, kendi İncil’ini muhtemelen Suriye veya Antakya’daki Yahudilik’ten gelen hıristiyanlara;

Markos Roma’da ve putperest iken hıristiyan olanlara yazmış;

Luka da eserini birtakım araştırmalar ve daha önce yazılanları değerlendirme sonucunda meydana getirmiştir.

Luka’nın da belirttiği gibi (1/1) pek çok kişi Hz. Îsâ ve onun mesajıyla ilgili gördüklerini ve duyduklarını, özel araştırmaları sonucu ulaştıkları bilgileri yazıya geçirmiş ve ortaya çok sayıda İncil çıkmıştır.

Kur’an’ı Kerim’de İncil

Kur’an’ı Kerim’de Hz. Îsâ’ya hidayet, nur ve öğüt olmak üzere önündeki Tevrat’ı tasdik eden İncil’in verildiği doğrudan ifade edilirken (el-Mâide 5/46; el-Hadîd 57/27) diğer bazı âyetlerde Allah’ın Îsâ’ya kitabı, hikmeti, Tevrat’ı ve İncil’i öğrettiği açıklanır (Âl-i İmrân 3/48; el-Mâide 5/110). Buna göre Hz. Îsâ’dan hidayet ve irşad hayatında İncil’in yanında Tevrat’tan da faydalanması istenmiştir.

Kur’ân-ı Kerîm’de Îsâ’ya verilen tek İncil’den söz edildiği halde bugün hıristiyanlarca kabul edilen dört İncil ve Ahd-i Cedîd’in diğer bölümleri zikredilmez. İnciller’in çokluğu ve farklılığı, muhtemelen çeşitli âyetlerde önceki mukaddes kitapların tahrifine yapılan vurgunun sebeplerinden biridir.

Çünkü İslâm’a göre Hz. Îsâ’ya adı İncil olan tek bir kutsal kitap vahyedilmişken mevcut hıristiyan kutsal kitapları birden fazladır.

Ayrıca Kur’an’daki bazı açıklamalardan İncil’in muhtevasının değiştiği de anlaşılmaktadır.

Zira mevcut İnciller’de belirtilenin aksine Hz. Îsâ’nın sadece bir peygamber olduğu (es-Saf 61/6) ve çarmıha gerilmediği (en-Nisâ 4/157) bildirilmektedir.

Yine asıl İncil’de ümmî bir resulün geleceği yazılı olduğu (el-A‘râf 7/157), ayrıca kendisinden sonra Ahmed isminde bir rasulün geleceğini (el-Saff,61/6) haber verdiği halde mevcut İncil metinlerde bu çok önemli husus açıkça beyan edilmemiştir.

Hz. Îsâ peygamberliği gereği kendisine vahyedilenleri bildirmiş (el-Mâide 5/117), bu hususta bir ihmali olmamıştır. O kavmini sadece Allah’ı rab olarak kabule ve O’na kulluk etmeye çağırmış (Âl-i İmrân 3/51; Meryem 19/36; ez-Zuhruf 43/64), O’na ortak koşulmamasını istemiştir (el-Mâide 5/72-73).

Hıristiyanları “ehlü’l-İncîl” olarak niteleyecek kadar İncil’e önem atfeden Kur’ân-ı Kerîm ayrıca kitabın muhtevasına işaret etmekte ve içindeki hükümlere uyulması konusunda onları uyarmaktadır (el-Mâide 5/47).

Kur’an, hıristiyanların Allah’tan gelen kitaplara uymaları durumunda büyük nimetlere kavuşacaklarını, aksi takdirde doğru yoldan sapmış olacaklarını (el-Mâide 5/66, 68), kendisine İncil gönderilen Îsâ’ya tâbi olanların kalplerinde şefkat ve merhametin oluşacağını da (el-Hadîd 57/27) haber vermiştir.

Öte yandan bütün dinlerde ortak prensiplerin Allah’a ve âhiret gününe inanmak ve iyi davranışlarda bulunmaktan ibaret olduğuna ve Îsâ’nın da Allah’a ortak koşanlara cennetin haram kılınacağını bildirdiğine işaret eden âyetler de İncil’in muhtevası hakkında fikir vermektedir (el-Mâide 5/69, 72).

Ayrıca Allah yolunda can ve malın feda edilmesi karşılığında Allah’ın cenneti vaad ettiği hususunun Tevrat, İncil ve Kur’an’da yer aldığı kaydedilmektedir (et-Tevbe 9/111).

İman esaslarının dışında ibadetler ve ahkâmla ilgili olarak hıristiyanların nelerden sorumlu tutulduğu konusunda Kur’an’da bazı bilgilerin yer aldığı görülür.

Hz. Îsâ’nın Mûsâ’ya indirilen Tevrat’ı tasdik etmek, bununla beraber öncekilere ceza olarak konan bazı haramları kaldırmak üzere gönderildiği (Âl-i İmrân 3/50) ve İncil’de bildirilen emirlere uyulması istendiği (el-Mâide 5/47) dikkate alınırsa hıristiyanlara dinî hükümlerin de tebliğ edildiği anlaşılır.

Ancak Kur’an’da bunlarla ilgili ayrıntılı bilgi verilmemekte, yalnızca Hz. Îsâ’nın namaz ve zekâtla sorumlu tutulduğu (Meryem 19/31) ve genel olarak Ehl-i kitaba orucun farz kılındığı (el-Bakara 2/183) bildirilmektedir.

Bazı âyetlerde hıristiyanların kendilerine vahyedilenden farklı şeyler söyledikleri (en-Nisâ 4/171), verilen öğütleri veya kitabın önemli bir bölümünü unuttukları (el-Mâide 5/14) ve ondaki pek çok şeyi gizledikleri (el-Mâide 5/15) belirtilir.

Bu âyetlerin dışında Ehl-i kitabın kendilerine gönderilen mukaddes kitapları tahrif ettiklerine dair âyetler de vardır (el-Bakara 2/75, 79, 85; Âl-i İmrân 3/78). Söz konusu âyetler bir bütünlük içinde incelendiğinde bunlarla hıristiyanlardan çok yahudilerin hedef alındığı söylenebilir.

Bununla birlikte Ehl-i kitabın, insanlara açıklamak ve içinden hiçbir şey gizlememek üzere kendilerine verilen kitabı az bir dünyalık karşılığında sattıkları yolundaki eleştiriye (Âl-i İmrân 3/77, 187) hıristiyan din adamları da dahildir.

Her ne kadar hıristiyanların bizzat kutsal kitaplarını tahrif ettikleri yönünde Kur’an’da açık bir beyan yoksa da yanlış inanç ve uygulamalarıyla ilgili ağır ifadelere bakılarak onların da dolaylı bir biçimde tahrifte bulunduklarını söylemek mümkündür.

Hadislerde İncil

Çeşitli hadislerde Hz. Îsâ’nın etrafındakilere Allah’ı anmalarını, aksi takdirde kalplerinin katılaşacağını ve Allah’tan uzaklaşacaklarını söylediği, ayrıca kendilerini rab yerine koyarak başkalarının günahları hakkında konuşmamalarını, yalnızca kendi durumlarıyla ilgilenmelerini, zorda bulunanlara yardımcı olmalarını ve âfiyette iken Allah’a şükretmelerini tavsiye ettiği nakledilir (el-Muvaṭṭaʾ, “Kelâm”, 8; “Ṣıfatü’n-nebî”, 27).

Öte yandan bazı hadislerde Hz. Peygamber’in nübüvvetinin Hz. Îsâ tarafından müjdelendiği (Saff,61/6)  gerçeğine yer verilir (Müsned, IV, 127-128; V, 262; Buhârî, “Tefsîr”, 61/1; Ebû Dâvûd, “Cenâʾiz”, 58).

Çeşitli rivayetlerde, yahudi-hıristiyan ayırımına gidilmeden Ehl-i kitabın peygamberleri aracılığıyla kendilerine gönderilen kitapları tahrif ettikleri, onları değiştirip kendi yazdıkları metinleri Allah katından gelmiş gibi gösterdikleri (Buhârî, “Şehâdât”, 29; “İʿtiṣâm”, 25), bir hadiste de Hz. Îsâ’dan sonra İncil’in tahrif edildiği belirtilir (Nesâî, “Âdâbü’l-ḳuḍât”, 12).

Sonuç itibarı ile Hıristiyanların elindeki  kutsal saydıkları İnciller,  Hz İsa’ya vahy edilen  İncil değildir. Çünkü Hz İsa’ya indirilen İncil bir tane ve yazıya  geçirilmiş  değildi.

Kur’an da sadece İncil değil, diğer kutsal semavi kitapların da (Tevrat, Zebur ve Sahifeler) hükümlerini muhtevi, Yüce Allah tarafından son defa formatlanmış ilahi kitaptır.

Vesselam

(Bkz. T.D.V, İslam Ansiklopedisi, ‘Hırtiyanlık’ ve ‘İncil ’maddeleri)

YORUM YAZ

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz