İşin aslı ne: Cahiliyye Dönemi ve sürü psikolojisi

4
Latest posts by Sinan Eskicioğlu (see all)

‘İslam’ı daha iyi anlayabilmek için Cahiliyye Dönemi’nin iyi bilinmesi ve çok yerinde tahlil edilmesi gerekir’ düşüncemizi ifade etmiştik. İslam’ın anlaşılmasındaki dini ve kültürel kodların okunması cahiliyyeye dayanıyor. Bunları iyi okuduğumuz zaman, İslam’ı da daha iyi okumuş olacağız. Cahiliyye Dönemi’nin tanınmaması ve yok sayılması, gençlerde ve çocuklarda çok temel bir sorunu oluşturuyor: ‘Roman ve filmlerde canlandırıldığı gibi gerçek olmayan bir anlatım’. 

İslam’ı, Hz. Peygamber’i cahiliyye Arap toplumundan bağımsız anlattığımız için, zihinlerde beliren şu: ‘Bir peygamber geldi, etrafında insanlar toplandı, hicret etti, bir toplum oluşturdu ve vefat etti’. 

Toplumda ve zihinlerde, sanki tepeden inme bir peygamber ve din algısı var. Bunu değiştirmek için cahiliyyenin ne olduğunu ve eski Arap toplumuyla birlikte İslam’ın gelişini sunmamız gerekiyor. 

Cahiliyye Dönemi’nin bir özelliği de, sürü psikolojisinin olmasıdır. Diyeceksiniz ki, bu psikoloji insanın olduğu her yerde ve her zaman olmuştur, evet haklısınız. Ancak sanayi sonrası dönemde ve sonrasında ‘birey olma’ düşüncesi daha da yaygınlaşmış ve insanların birey olma istekleri de artmıştır. 

Cahiliyye Dönemi’ndeki iki özellik sürü psikolojisini zorunlu kılıyordu: Bilgi kullanma kültürünün olmaması ve kabile asabiyeti (Irkçılık). Bunların toplumda etkin kültür olması sebebiyle insanlar ‘birey’ olmak yerine, sürü psikolojisinin hakim olduğu alt seviye topluluk anlayışını benimsemişlerdi. 

Bunun doğal sonucu olarak, aileleri, kabileleri ve toplumu ‘kanaat önderleri’ yönlendiriyorlar ve toplum adına kararlar veriyorlardı. 

Ayetlerde geçen ‘eski kavimler ve dinler’ konusuna vurgu yapılması bu yüzden çok önem taşıyordu. Çünkü İslam, sürü psikolojisinin hakim olduğu alt seviye topluluk özelliği yerine, düşünen ve karar alabilen bireylerin oluşturduğu üst seviye topluluğu tavsiye etmişti. 

Bunu nereden anlıyoruz? 

Kuran’da ‘düşünmeyi’ ifade eden ayetlerin sayısı 700’den fazladır. 

Şimdi bir kıyaslama yapalım: 

Yere göğe sığdıramadığımız ‘örtünme’ ile ilgili ayet sayısı: 2

700 defa ifade edilmesi ile 2 defa ifade edilmesi, verilen önem açısından takdir edersiniz ki farklıdır. 

Düşünme ile ilgili ayetler, akletmeyle desteklenmiş ve sonrasında da ‘Siz hiç düşünmez misiniz?’ (Ali İmran, Enam ve diğer sureler) denerek, eskilerin yaşadıklarından dersler alınarak, benzer hataların yaşanan zamana taşınmaması hedeflenmiştir. 

Hep ifade ettiğim Muaz olayı da, birey olmanın ve kendi kararları ile hükmetmenin en önemli örneğidir. 

Hz. Peygamber, Yemen’in Cened bölgesine Muaz’ı vali olarak gönderirken ‘birey’ olmanın ölçüsünü de vermişti: 

Bir sorunun çözümü için neye göre hüküm vereceksin? Kuran’a göre. 

Orada bulamazsan? Resulullah’ın sünnetine göre. 

Orada da bulamazsan neye göre? O zaman kendi görüşüme göre rey ve ictihat ederim. 

Hz. Peygamber de bu cevaptan çok memnun olmuştu’. 

Cahiliyye Dönemi’ndeki sürü psikolojisi hala daha devam etmekte mi? 

Ne yazık ki evet. Bunun sebebi de İslam’ın-Kuran’ın sunduğu tezi görmemektir. 
Cahiliyye Dönemi’nin özellikleri sebebiyle Mekke Dönemi, yani iman dediğimiz süreç 13 yıl sürmüştür. 

Düşünme, tefekkür, bilinç düzeyinin artması ve birey olmaya başlama ve Yaratıcı’yı bulma ve kalbi tatmin, işte iman dediğimiz budur. 

Bu tarz iman olduğu için, 300 kişilik grup sayıca çok fazla gruba hüküm verebilmişti.

Bu tarz iman olduğu için, inananlar her şeyi bırakıp hicret edebilmişlerdi. 

Bu tarz iman olduğu için, Medine Dönemi ve medeni ayetler sağlam şekilde bina edilmişti. 

Bu tarz iman olduğu için, insanlar ‘sürü psikolojisi’ ile değil, birey olma bilinciyle hareket etmişlerdi…

Sevgi ve Bilgiyle kalın

Önceki İçerikAB büyükelçilerinin Doğu Türkistan ziyareti zora girdi..
Sonraki İçerikAlmanya’da okullara kızamık aşısı zorunluluğu..
Sinan Eskicioğlu kimdir? 1974 İzmir’de dünyaya geldi. Agah Efendi İlkokulu’nda eğitim hayatına başladı. İzmir İmam Hatip Lisesi’ni bitirdikten sonra ÖSYM sınavlarında Dokuz Eylül Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’ni kazandı. Kelam dalında ‘Allah’ın iradesi ve Nedensellik Problemi’ isimli bitirme teziyle, gecikmeli olarak 2000 yılında üniversiteden mezun oldu. 28 Şubat sürecinin etkisiyle İlahiyat fakültesi mezunlarının öğretmen yapılmaması yüzünden 2002 yılına kadar ticaretle ilgilendi. 2002 yılında D.E.Ü. İlahiyat Fakültesi’nde Din Felsefesi dalında yüksek lisansa başladı. Aynı yıl yüksek lisans programını yarıda bırakıp Almanya’ya gitti. Almanya’da Diyanet’e bağlı çeşitli camilerde eğitmenlik ve öğretmenlik yaptı. Duisburg-Essen Üniversitesi Sosyal işler ve yöneticilik bölümünde eğitim aldı. 2007-2011 yılları arasında IGMG (Avrupa Milli Görüş)’de Düsseldorf Bölgesi Eğitim Merkezi müdürlüğü ve bölge eğitmeni olarak çalıştı. 2011-2013 yılları arasında Osnabrück Üniversitesi Protestan Mezhebi bölümünde eğitimine devam etti. 2016 yılından itibaren Ocak Medya gazetesinde köşe yazarlığı yapmaktadır. 2020 yılında gazetenin genel yayın yönetmenliğini üstlenen yazar Almanca, İngilizce bilmektedir. şimdiye kadar yayınlanmış olan yedi kitabı vardır. Yok Edin İnsanın İnsana Kulluğunu- Kişiselleştirilmiş İslam, Zeytin Ağacı (Roman), Katar istanbul, Müslüman Kardeşlerden Ak Parti’ye İslamcılık., Tarihteki Dindar Zalimler. İbn Sina, İbn Haldun

4 YORUMLAR

  1. bir zamanlar yaşlı bir adam (köy enstitüsünde yetişmiş, at üstünde köylere hizmet etmek için giderek bu ülke insanı için çalışmış biri) bu siyasetçiler içinde 10 tane filan kişi (çok değerli birini göstererek) gibi olsa..
    şeklinde bir konuşma yapmıştı. ben hemen 600 MV (o zaman 450) ‘ni düşünmüştüm! demekki 10 adamla bile yönetilebilir miş ha! demiştim.
    600-10=590*24000=14.160.000 (her ay).
    vekillerin sayısının çok olmasına da kızıyoruz, CB yönetim kadrosunun az olduğuna da..
    din-inanç eğitiminin tam verilemediğine de dem vuruyoruz, diyanetin bütçesinin kurumlar içinde en yüksek olmasına da..
    insanların ”birey” olmasını, sürü psikolojiyle hareket etmesinin doğru olmadığını söylüyoruz,
    fakat birileri çıkıp arkasına yüzlerce kişiyi topluyor, kandırıyor, ülkeyi ele geçirmek için kendi insanının üzerine bmba atıyor!
    bir diğeri, çoluk çocuğunu senin düşmanınla birlik olsun, ülkesine düşman olsun, kendini koruyan askerine silah sıksın diye can atıyor!
    peki bu nasıl oluyor?balık hafızası 1500 yıl önceden beri mi bulaşıcı acaba? hiç mi ders çıkarılmıyor?
    her birimden 10 akıllı filozof çıkaramıyor mu bu koca ülke? hadi cahilliye döneminde cahildiler; bu yüzyılda atomu parçalamaya aday onca genç, dinamik, zeki insanımızı kimler ülkemizde değerlendirecek?
    dolar, faiz, işsizlik, enflasyon, asgari ücret, ev kirası, elektrik parası, okul taksiti, zam..
    yada, cennet, huzur, emeğinin karşılığını almak, çoluk çocuğunla karnın tok, sırtın pek rahat yaşamak, yüksek gelir elde edebilmek, sınırlı saat çalışmak, işine yorulmadan kısa sürede gidip gelebilmek, ailenle daha fazla vakit geçirebilmek, ibadete daha fazla zaman ayırabilmek..
    sizce hangisi?

  2. Sayin Dua
    Insan hep ayni insan, eskiden de simdi de. Modernlesme olsa da, ucaklar kullanilsa da, bütün bunlari yapan gene eskiklikleri ve hirslari olan ayni insan.
    Sevgi ve Bilgiyle kalin

  3. Değerli Sinan Bey, bütün yazarları ve bütün yazıları önyargısız okumaya çalışırım, herkesin her sözüne katılmasam da bana kattıkları bir şeyler olduğunu fark ediyorum. Yazınızdan; günümüz insanının, özelde bizim Müslüman toplumun aynı cahiliyye toplumu gibi sürü psikolojisiyle düşünmeden hareket ettiğini, özetle anadan, babadan ve atadan duyduklarını veya nakil yoluyla gelen her şeyi akletmeden kabul ettiklerini böylece bilinç seviyesinin artmadığını, kısır döngüler içinde kaldıklarını ve önem derecesine göre konularla ilgilenmediğini anlatmaya çalıştığınızı anladım.
    Tespitleriniz doğru, eleştirileriniz gayet yapıcı, benim merak ettiğim soru şu ; Bırakın Kuran ayetlerine bakmayı, bir yaratıcının olmadığını savunan ve bunları bilim adı altında bizlere sunan büyük, etkin ve yetkin bir zümre var, bunlara birey olarak cevap veremiyoruz, Kuran’ı anlamıyla okuduğumuz halde, onların sorularına tatmin edici cevaplar bulamıyoruz, bu sefer de inanç zafiyeti yaşadığımızı düşünüyoruz. Yani anlayacağınız birey olarak yetersiz kalıyoruz. Bu konularla ilgili mantıklı açıklamalar yapan birilerini gördüğümüzde ona can simidi gibi sarılıyoruz. Tabiki okuyup anlamaya çalışacağız ama herkesin anlama, idrak etme ve yorumlama seviyesi aynı değildir. Sizce ne yapmalıyız? Saygılarımla

  4. Sayin Demir Han.
    …… kısır döngüler içinde kaldıklarını ve önem derecesine göre konularla ilgilenmediğini anlatmaya çalıştığınızı anladım.” cümleniz sizin acinizdan öyle görünüyor gibi olabilir ama ben isin acikcasi özellikle bugünle benzerlikler kurayim derdinde degilim. Cahiliyye Dönemi özellikleri “insan hep ayni insan” prensibinden dolayi bugünlü de benzesmektedir.
    “Bırakın Kuran ayetlerine bakmayı, bir yaratıcının olmadığını savunan ve bunları bilim adı altında bizlere sunan büyük, etkin ve yetkin bir zümre var, bunlara birey olarak cevap veremiyoruz, Kuran’ı anlamıyla okuduğumuz halde, onların sorularına tatmin edici cevaplar bulamıyoruz…”
    Cok önemli bir soru yöneltmissiniz, tesekkür ederim.
    Biz Islam a ne olarak bakiyoruz ve Islam bizim icin ne?
    Insanlara cevaplar sunarak, onlarla Yaratici nin varligi/yoklugu yarisinda okkali cevaplar bulmak icin mi Islam i benimsiyoruz, yoksa bir din olarak yasam bicimi kabul ettigimiz icin mi.
    Asil sorulmasi gereken soru bu bence
    Sevgi ve Bilgiyle kalin

YORUM YAZ

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz