İşin aslı: Yalancı peygamberler ve İsyan

0
Latest posts by Sinan Eskicioğlu (see all)

Yalancı peygamberler ve İsyan

Ebu Bekir halife olduktan sonra zor bir görevi üstlendiğini biliyordu.

Beytül Mal’i kurdu.

Mal evi, yani hazine. Yani Maliye ve Ekonomi işleri.

Hazine’ye gelecek gelirler de belliydi. Bunları daha sonra etraflıca ele alırız.

Ama burada vurgulanması gereken konu şudur: ‘Ebu Bekir zamanında oluşturulan ve sonra Halife Ömer zamanında daha da kurumsal statü kazanan Beytül Mal’in gelirleri, İslam’ın belirlediği kalemlerden toplanıyordu. Zekat, Öşür, Ganimet, Harac, Cizye ve diğerleri’. Burada önemli olan konu, İslam’ın ekonomi alanında belirlediği prensiplerin gün yüzüne çıkmasıdır.

Hz. Peygamber’in vefatından sonra iki farklı insan grubu ortaya çıkmış oldu.

  1. Kişiye yani Peygamber’e tabi olanlar.
  2. Sisteme tabi olanlar.

Kişiye tabi olanları daha evvel de söylemiştik. Buna en güzel örnek Ömer b. Hattab’ın tepkisiydi.

‘Muhammed ölmemiştir’ tepkisi.

Sonrasında da, ‘nasıl olsa Hz. Muhammed vefat etti, bizim de artık Müslüman olmamızın bir hükmü kalmamıştır’ diyenler de fazlaydı.

Kendi açılarından haklıydılar.

Bu değerlendirmemden rahatsız olan Müslümanlar olacaktır. Ama hiç olmasınlar, çünkü kendileri de aynısını yapmaktalar.

Kişiye bağlılık hem dinde ve hem de siyasette çok ama çok yaygın.

Halife Ebu Bekir döneminde hem bu kişilerle mücadele edildi ve hem de ‘Yalancı peygamberler’le.

Önce şu tanımlamayı mantıklı hale getirelim.

‘Yalancı peygamber’ yoktur.

Peygamber olduğunu iddia eden yalancılar vardır.

Bunların en etkin ve meşhuru da Müseylime idi.

Onun peygamberlik iddiasının Ebu Bekir döneminde ortaya çıktığı ve bölücülük yaptığı için üzerine ordu gönderildiği yazılır, çizilir.

Bu, tam doğru değil.

Müseylime, daha Hz. Peygamber hayatta iken bu iddiada bulunmuştu.

Hatta Hz. Peygamber’le mektuplaşıyordu. Yaklaşık 10 tane mektup yazdığı ve Hz. Peygamber’in de bunlara cevap verdiği kaynaklarda mevcuttur.

Müseylime, Hz. Peygamber’le mektuplaşırken, kendisine şunu da yazmıştı:

‘Ben de senin gibi peygamberim. Allah, yeryüzünün yarısını benim kabileme, diğer yarısını da Kureyş’e tahsis etti’.

Hz. Peygamber mektubunda kendisine çok yalancı anlamına gelen kezzab ifadesini kullanmıştır. Bu yüzden de kaynaklarda Müseylimetül Kezzab olarak geçer.

Sosyolojik açıdan aslında onun bu iddiası çok da mantıksız değildir.

Neden mi?
Çünkü bir peygamber gelmiştir. Düşünce ve fikirden yoksun olan halkın nazarında başka bir peygamber de gelebilir. O da bu düşünceyi çok güzel kullanmıştır.

Hz. Peygamber, Habib b. Zeyd’i ona elçi olarak gönderdi. İddiasından vazgeçmesini istedi.

Bu arada Hz. Muhammed vefat etmişti.

Müseylime de gelen bu elçi öldürttü.

İşte sorun da böylece alevlendi.

Gelen elçinin öldürülmesi savaş sebebiydi.

Ebu Bekir halife olduğunda Ebu Cehil’in oğlu İkrime’yi büyük bir orduyla Müseylime’ye gönderdi.

Ama Müseylime de boş durmamıştı ve onun da ordusu vardı.

Bunu üzerine İkrime’ye destek birlikler gönderildi.

Ama bu mücadelede İkrime mağlub olarak geri döndü. Bu yüzden de Müseylime daha da güçlendi.

Sonrasında Halid b. Velid komutasında başka bir ordu tekrar gönderildi.

Savaş sonrasında Müseylime öldürüldü.

Bazı kaynaklarda Müseylime’nin Hz. Muhammed’den de önce peygamberlik iddiasında bulunduğu yazmaktadır.

Rahmanul Yemame adıyla anıldığı kaynaklarda mevcut.

İbn Hişam’ın bazı aktarımlarında bu bilgilere rastlanmış.

Çok çeşitli rivayetler var.

Bu kadar farklı rivayetlerin olması garibinize gidebilir.

Ancak şurası var ki, güçlü olup kazananlar bir tarih yazarlar; kaybedip geri çekilenler başka bir tarih.

Güçlü olup yönetimde olanlar, istedikleri bilgilerle dolu tarihi yazdırmakta daha etkindirler.

Bu yüzden de aktarılan bilgilerin hangisinin doğru olduğunu karşılaştırmalı incelemelerle ortaya çıkarabiliriz.

Sevgi ve Bilgiyle kalın

Önceki İçerikİstihbarat çelmeleri
Sonraki İçerikAdını marka olarak tescil edebilecek..
Sinan Eskicioğlu kimdir? 1974 İzmir’de dünyaya geldi. Agah Efendi İlkokulu’nda eğitim hayatına başladı. İzmir İmam Hatip Lisesi’ni bitirdikten sonra ÖSYM sınavlarında Dokuz Eylül Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’ni kazandı. Kelam dalında ‘Allah’ın iradesi ve Nedensellik Problemi’ isimli bitirme teziyle, gecikmeli olarak 2000 yılında üniversiteden mezun oldu. 28 Şubat sürecinin etkisiyle İlahiyat fakültesi mezunlarının öğretmen yapılmaması yüzünden 2002 yılına kadar ticaretle ilgilendi. 2002 yılında D.E.Ü. İlahiyat Fakültesi’nde Din Felsefesi dalında yüksek lisansa başladı. Aynı yıl yüksek lisans programını yarıda bırakıp Almanya’ya gitti. Almanya’da Diyanet’e bağlı çeşitli camilerde eğitmenlik ve öğretmenlik yaptı. Duisburg-Essen Üniversitesi Sosyal işler ve yöneticilik bölümünde eğitim aldı. 2007-2011 yılları arasında IGMG (Avrupa Milli Görüş)’de Düsseldorf Bölgesi Eğitim Merkezi müdürlüğü ve bölge eğitmeni olarak çalıştı. 2011-2013 yılları arasında Osnabrück Üniversitesi Protestan Mezhebi bölümünde eğitimine devam etti. 2016 yılından itibaren Ocak Medya gazetesinde köşe yazarlığı yapmaktadır. 2020 yılında gazetenin genel yayın yönetmenliğini üstlenen yazar Almanca, İngilizce bilmektedir. şimdiye kadar yayınlanmış olan yedi kitabı vardır. Yok Edin İnsanın İnsana Kulluğunu- Kişiselleştirilmiş İslam, Zeytin Ağacı (Roman), Katar istanbul, Müslüman Kardeşlerden Ak Parti’ye İslamcılık., Tarihteki Dindar Zalimler. İbn Sina, İbn Haldun

YORUM YAZ

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz