Kaderin Adaleti

0
Latest posts by Emrullah Bayrak (see all)

Adalet, adil olmak.

Günümüzün en çok aranan iki kavramı.

Beşerin ortaya koyduğu adalet mekanizmaları, dünyaya yıkım dışında bir şey getirmedi. Yeryüzü, adaletsizliğin, haksızlığın, hukuksuzluğun, zalimliğin zulmünü yaşıyor.

Adaletin yerine ‘tek adam’ geçmiş. Diktatörler hüküm sürüyor.

Adaletten uzaklaşan yöneticilerin dünyaya bıraktığı miras ise kaos, acı ve gözyaşı.

Bugün herkes ilahi adalete muhtaç.

Peygamber Efendimiz (s.a.v) şöyle buyurmaktadır: 

“Devlet otoritesi en büyük hamidir (koruyucudur). Haksızlıklarla onun vasıtasıyla (yani hukuk yoluyla) mücadele edilir ve onun vasıtasıyla (tehlikelerden) korunulur. Şayet bu otoriteyi kullananlar, Allah’tan sakınmayı emreder ve adaletle hükmederlerse bu yaptıklarından sevap kazanırlar. Bunun aksine davranırlarsa (vebalini) çekerler.” (Müslim, İmare,43)

“Yönettikleri insanlara, ailelerine ve sorumlu oldukları kişilere karşı adaletli davrananlar, Allah katında, Rahman’ın yanında nurdan minberler üzerinde ağırlanacaklardır.” (Nesai, Adabu’l-kudat, 1)

Amerikan Adli Tıp Derneğinin 1994’te San Diego’da tertiplenen ödül yemeğinde dernek başkanı Don Harper Mils, aktardığı acayip bir ölüm olayındaki adli komplikasyonlarla dinleyicilerini şaşkına çevirmişti.

Kaderin adaletine dair ince bir nükte taşıyan bu yaşanmış öykü, sizleri de hayrete sevk edecektir.

23 Mart 1994’te Ronald Opus’un cesedini inceleyen adli tabip, onun kafasından yediği kurşunla öldüğü sonucuna vardı. Müteveffa, on katlı bir binanın tepesinden, intihar niyetiyle aşağıya atlamıştı.

Umutsuzluğunu, geride bıraktığı bir notta açıklıyordu.

Ancak, dokuzuncu katın önünden geçerken pencereden gelen bir kurşun başına isabet etmiş, hayatı bu kurşunla sona ermişti.

Apartmanın sekizinci kat penceresi düzeyinde cam silicileri korumak için konulmuş bir ağ vardı; ama bu ağın varlığını ne silahı çeken ne de mütevaffa biliyordu.

Açıkçası, kurşun olmasaydı, Opus’un intihar girişimi başarılı olamayacak; zemine çakılmadan, sekizinci kattaki ağa takılıp kalacaktı.

Bu durumu anlattıktan sonra “normal olarak” diye devam etti Dr. Mills, “İntihar etmeye karar veren biri, mekanizma tasarladığı gibi olmasa da bunu eninde sonunda başarır.”

Opus’un dokuz kat aşağıda yere çakılmayıp da dokuzuncu kattan düşüyor olduğu anda başına gelen kurşunla vurulmuş olması, muhtemelen, onun ölüm modunu intihardan cinayete çevirmeyecekti. Fakat Opus’un intihar girişiminin başarılı olmayışı, savcıyı elinde bir cinayet vakası olduğu düşüncesine itti.

Silahın patladığı dokuzuncu kattaki odada yaşlı bir adam ve karısı yaşıyordu. Tartışıyorlardı ve adam kadını silahla tehdit ediyordu. Öyle sinirlenmişti ki, tetiği çekti; fakat mermi kadını ıskalayarak pencereden dışarı yöneldi ve Opus’a isabet etti.

Bir insan A şahsını öldürmeye teşebbüs eder, fakat B şahsını öldürürse, o B şahsını öldürmekten suçlu sayılmalıydı.

Savcının ulaştığı sonuç buydu.

Dolayısıyla, dokuzuncu kattaki yaşlı adam, cinayetten suçluydu. Bu suçlamayla karşı karşıya kaldığında, adam da karısı da çok şaşırdılar. Çünkü tetiği çekerken adam da karısı da silahın dolu olmadığından kesinlikle emindiler.

Yaşlı adam uzunca bir süreden beri boş silahla karısını korkutmayı alışkanlık haline getirmişti. Bunu karısı da bilir, o yüzden adamın tehdidine pek aldırmazdı. Kısacası, adamın karısını öldürme kastı yoktu; silahın dolu olduğunu dahi bilmiyordu.

Böylece, Opus’un öldürülmesi bir kaza oluyordu; silah kazara doldurulmuştu.

Araştırmalara devam edilirse, ölümcül kazadan yaklaşık altı hafta önce yaşlı çiftin oğlunu silahı doldururken gören bir tanık ortaya çıktı. Anlaşıldığına göre, yaşlı kadın oğlundan mali desteğini çekmişti ve babasının annesini silahla korkutma temayülünü bilen oğul, annesini cezalandırma kastıyla, babasının annesini vuracağını umarak gizlice silahı doldurmuştu.

Annesi ölecek, baba cinayetten suçlanacak, mallar oğula kalacaktı. Artık olay yaşlı çiftin oğlunun Ronald Opus cinayetinden sorumlu olduğu noktasına gelmişti.

Tam bu sırada savcının karşısına yeni bir viraj çıktı.

Araştırmalara devam edilince, geçen altı hafta içinde anneyle babasının silahla tehdide varan bir tartışma yaşamamaları, dolayısıyla annesinin ölümünü bir türlü başaramayışı nedeniyle, oğlun umutsuzluğunun arttığı anlaşıldı. Bu, onu 23 Mart’ta on katlı binanın tepesinden atlayarak intihar etmeye itmişti.

Ancak, ölümü planladığı gibi olmamıştı; dokuzuncu katın önünden geçerken babasının boş zannettiği silahı tetiklemesiyle annesine isabet etmeyip pencereye seken kurşunun kafasına isabet etmesi nedeniyle, Ronald Opus’un hayatı sona ermişti.

Dosya intihar olarak kapatıldı.

YORUM YAZ

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz