‘Kadın’ konusunda yazmaya çekiniyor muyuz?

3
Latest posts by Sinan Eskicioğlu (see all)

Kadın ve kadınlar konusu sanki tabu.

Çoğunluk için değil belki ama temkinli olmak isteyenler için ve benim için de tabuvari.

Rastgele, ulu orta konuşup yazanlar çok rahatlar. Sözlerinin ve cümlelerinin nereye varacağını düşünmeden davranmak büyük rahatlık. Bu rahatlığın verdiği pişkinlik de cabası.

Evet, pişkinlik diyorum çünkü bu konuda fikir beyan eden iki kesim de pişkinlik içindeler.

Bir kesim kadını ilahlaştırırken, diğer kesim de yerin dibine sokuyor.

‘Kardeşim bunun ortası yok mu?’ demeden edemiyor insan.

Hangi konuda ‘işin ortası var ki?’ diyenleri de duyar gibiyim.

Sizler de haklsınız.

Kadın’ın yaradılış hikayesi bile erkeğe endeksli olarak sunuldu ve sunulmakta. Kadın’ın varlığı erkeğin kaburga kemiğine indirgenince, diğer kesimin ilahlaştırma söylemi de yerini buluyor.

Erkeğin kaburga kemiğine indirgenen yaradılış, ontolojik açıdan kadını erkeğe mecbur bırakıyor.

Hadislerde geçen ‘kaburga kemiği’ konusunu Nisa suresine dayandırmak açıkca söylemek gerekirse ilmi değil. Çünkü ‘nefs’ olarak tek yaratılmış olmak, beden olarak yaradılış değil. Ama Müslümanlar inatla böyle anlamak istemişler ve anlamaya da devam ediyorlar.

Ancak İslam’daki anlayışa tavır almak da sanki biraz haksızlık gibi de geliyor bana. Çünkü sadece İslam değil, aynı zamanda diğer dinler de bu konuda kusurlu.

Belki Yahudilik’i ayrı tutmak gerekir, çünkü Yahudilik’te pratik işleyiş konusunda kadına verilen önem çok farklıdır. Bu yüzden de zaten, kişinin Yahudi olup-olmadığı annesinin Yahudi olmasıyla bağlantılı.

Demem o ki, Romalı hukukçular özel mülkyeti bile anneden ziyade babaya atfetmişlerdi.

Patria potestas

Bütün güç babada..

Kadının ikinci derecede cinsiyet olması Hristiyanlık’ta çok daha yaygındı ve hala da öyle.

Bugünün Avrupa’sı kadına karşı daha önem atfeder gibi gözükse de, hala daha ücretlendirmede erkekleri kayırmaya devam ediyor.

Kadının konumu eski kültürlerde farklıydı evet, peki nasıldı?

Bugünkü gibi olmadığı kesin.

Çünkü bugün kadını erkekle yarıştırma çabasındayız.

Erkek çalışıyorsa, kadın da çalışmalı.

Erkek spor yapıp, vücut geliştirme yapıyorsa; kadın da yapmalı.

Erkek psikopatlık yapıp, saldırıyorsa; kadın da psikopat olmalı.

‘Erkekler ne yapıyorlarsa, bizler de aynılarını yapabiliriz ve yaparız’ düşüncesi, doğruyu söylemek gerekirse bana çok saçma geliyor.

Eski kültürlerde kadının konumu ve etkisi çok daha fazlaydı. Ama bu erkeklerle yarışarak değil, onları doğru işlere kanalize ederek olmaktaydı. Erkekleri doğru işlere kanalize etme cümlem yanlış anlaşılmasın, erkekleri ikinci sınıfa indirgiyor değilim. Erkekler kadınların bu yönetiminden memnunlardı ve kadınlar da ‘erkekler gibi ego tatmini’ yaparak kendilerini kutsamıyorlardı.

‘Bu durumun değişmesinde etken güç neydi?’diye bir soru akıllara gelebilir.

Bence bu etken dindi.

Dinler, erkeklere hak etmedikleri güç ve yetki verdiler.

Belki dinler bunu vermedi ama dinle ilgilenen ‘din adamları’ kendilerine bu yetkiyi hediye ettiler.

Kültürün ve dinlerin konumlarıyla bu kadar rahat oynayabildikleri ‘kadın’ kavramı hakkında yazmaya çekinmek, takdir edersiniz ki çok normal.

Çünkü ne deseniz, ne yazsanız bir yere ters geliyor.

Önemli olan tabu konusu olup ters gelmesi değil aslında, daha da önemlisi ‘kadınlarımızın’ kendileri hakkında kendilerinin karar vermesi.

Dinlerin ya da etkin güçlerin söz sahibi olmalarının önüne geçmeleri…

Sevgi ve Bilgiyle kalın

Önceki İçerikAlmanlar (Klopapier) tuvalet kağıdı, Fransızlar şarap ve kondom
Sonraki İçerikHalk anayasanın yeniden yazılmasını istedi..
Sinan Eskicioğlu kimdir? 1974 İzmir’de dünyaya geldi. Agah Efendi İlkokulu’nda eğitim hayatına başladı. İzmir İmam Hatip Lisesi’ni bitirdikten sonra ÖSYM sınavlarında Dokuz Eylül Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’ni kazandı. Kelam dalında ‘Allah’ın iradesi ve Nedensellik Problemi’ isimli bitirme teziyle, gecikmeli olarak 2000 yılında üniversiteden mezun oldu. 28 Şubat sürecinin etkisiyle İlahiyat fakültesi mezunlarının öğretmen yapılmaması yüzünden 2002 yılına kadar ticaretle ilgilendi. 2002 yılında D.E.Ü. İlahiyat Fakültesi’nde Din Felsefesi dalında yüksek lisansa başladı. Aynı yıl yüksek lisans programını yarıda bırakıp Almanya’ya gitti. Almanya’da Diyanet’e bağlı çeşitli camilerde eğitmenlik ve öğretmenlik yaptı. Duisburg-Essen Üniversitesi Sosyal işler ve yöneticilik bölümünde eğitim aldı. 2007-2011 yılları arasında IGMG (Avrupa Milli Görüş)’de Düsseldorf Bölgesi Eğitim Merkezi müdürlüğü ve bölge eğitmeni olarak çalıştı. 2011-2013 yılları arasında Osnabrück Üniversitesi Protestan Mezhebi bölümünde eğitimine devam etti. 2016 yılından itibaren Ocak Medya gazetesinde köşe yazarlığı yapmaktadır. 2020 yılında gazetenin genel yayın yönetmenliğini üstlenen yazar Almanca, İngilizce bilmektedir. şimdiye kadar yayınlanmış olan yedi kitabı vardır. Yok Edin İnsanın İnsana Kulluğunu- Kişiselleştirilmiş İslam, Zeytin Ağacı (Roman), Katar istanbul, Müslüman Kardeşlerden Ak Parti’ye İslamcılık., Tarihteki Dindar Zalimler. İbn Sina, İbn Haldun

3 YORUMLAR

  1. Bağzı şeyler vardır ki, din ile siyaset kanallarıyla yada bir kişinin inisiyatifiyle çözümlenemez.
    Kadını koruyorum zannıyla erkeği nafaka kelimesinin zindanlarında esir etmek,
    Yada kadını sığınacağı zannedilen rezidans kıvamında sığamayacağı mücevher kutusuna yerleştirmek.
    Oğul anasını saraya getirmiş, ana illede evim demiş. Demem o ki, kadın çocuk yaşlı bakıma muhtaç gelin çocuklar damda büyüyen yavrular üvey babalar ikinci baharlar,
    Bütün bunları tren katarları gibi sıra sıra dizsek te,
    Çözdüm! Diyecek ne güç var bende ne kudret.
    Üzgünüm.

  2. Sinan Bey “Allah’ım şükürler olsun ki sen beni kadın yaratmadın” diyen Yahudi kültüründe her sabah yapılan bir ritüel var. Yahudilerin bu hususta defterleri temiz değildir.

  3. “Gerçekten Allah katında sizin en değerliniz, O’ndan en çok takva üzere olanınızdır” (Vahdi, s: 280-281).
    Kadın erkek demiyor, takva üzerine diyor.

YORUM YAZ

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz