Kamu Malı…!

1
Mehmet Gündoğdu
Latest posts by Mehmet Gündoğdu (see all)

Toplumsal görevlerimizden birisi de, kamu mallarını ve kamunun hakkını korumak, kamu malına hıyanet etmemek, kamu hakkını ihlal edenlere seyirci kalmamaktır. Çünkü kamuya, yani toplumun bütününe ait mal ve değerler, gerek bireyler gerekse yöneticiler açısından birer emanettir.

Her birey, doğrudan ya da dolaylı olarak bu emanetlerin korunmasından ve yerli yerince kullanılmasından sorumludur.

Kur’anda Yüce Rabbimiz bizleri uyarmakta, emanet olan kamu malına hıyanetin cezasız kalmayacağına dikkatimizi çekmektedir.

“Hiçbir peygamberin emanete hıyanet etmesi düşünülemez. Kim hıyanet ederse, kıyamet günü, hıyanet ettiği şeyle birlikte gelir. Sonra da hiçbir haksızlığa uğratılmaksızın herkese kazandığının karşılığı tastamam ödenir.” (Âl-i İmran, 3/161)

Sevgili Peygamberimiz (s.a.s), devlet ve millete ait emanetlerin korunması hususunda son derece titizlik göstermiş, yöneticilerin zaruri ihtiyaçları dışında devlet malından bir şey almamalarını istemiş (Müsned, IV, 229), kendisi de her konuda olduğu gibi bu konuda da ümmeti için en güzel örneği sergilemiştir.

Birçok hadislerinde kamu malından bir şeyi zimmetine geçiren kimsenin (gulûl yapanın), kıyamet gününde o malı sırtlanmış olarak Allah’ın huzuruna çıkarılacağını haber vermiştir.

Ebû Humeyd es-Sâidî (r.a)’den rivayet edilen bir hadise göre;

Resûlullah (s.a.s) Ezd kabilesinden İbnü’l-Lütbiyye’yi zekât toplamakla görevlendirmiş, bu zatın daha sonra bazı mallarla Hz. Peygamber’e gelip;

“Şunlar size ait, bunlar da bana hediye olarak verildi” demesi üzerine Resul-i Ekrem minbere çıkıp;  “Benim –zekât toplamak için gönderdiğim bir memura ne oluyor ki, ‘Şunlar sizin, şunlar da bana hediye edildi’ diyebiliyor?

Dikkat edin, bu kişi evinde otursaydı, kendisine hediye verilir miydi? Muhammed’i kudret elinde tutan Allah’a yemin ederim ki, sizden her kim bu (bu devlet malı)ndan alırsa mutlaka onu boynunda taşır olduğu halde Kıyamet günü gelecektir…” buyurdu (Buharî, “Hiyel” 15, “Zekât” 67, “Hibe” 17, “Eymân” 3; Müslim, “İmaret” 26).

Başka bir hadislerinde ise;

 “Mal tahsili için memur tayin ettiğimiz bir kimse, bizden bir iğneyi veya ondan daha küçük bir şeyi gizlese, bu hıyanet olur ve o şeyi kıyamet günü getirir… Sizden kimi malî bir göreve tayin edersek, o malın azını da çoğunu da getirsin…” (Müslim, “İmâre”, 30) buyurmuşlardır.

Kamu malından çalmanın ya da kamu malına hıyanet etmenin vebali öylesine büyüktür ki, Hz. Peygamber bu gibi kimselerin cenaze namazlarına bile katılmamıştır.

Zeyd İbn Hâlid (r.a) anlatıyor: “Hayber Savaşı sırasında ashaptan biri öldürülmüştü. Hz. Peygamber’e haber verildi.

 “O, arkadaşınız üzerine namaz kılın!” buyurdu. Hz. Peygamber’in bu sözü üzerine, halkın çehresi değişmiş, üzerlerine bir soğukluk ve şaşkınlık çökmüştü. Bunun üzerine Hz. Peygamber olaya şöyle açıklık getirdi: “Arkadaşımız Allah için cihad sırasında ganimetten çalmıştı!” Bunun üzerine, maktulün eşyasını karıştırdık. Yahudilere ait boncuk kolyelerden iki dirhem bile etmeyen bir kolyeyi çalmış olduğunu gördük.” (Muvatta, “Cihâd”, 23; Ebu Dâvud, “Cihâd”, 14)

Bireysel çıkarlar uğruna kamunun haklarını ihlal etmek, görevi kötüye kullanmak, ihaleye fesat karıştırmak veya ihalelerden menfaat devşirmek, rüşvet alıp vermek, karaborsacılık yapmak, kamu malını zimmetine geçirmek, vergi kaçırmak, kaçak su ve elektrik kullanmak gibi olumsuzlukların her biri de kamu malına hıyanettir ve gerçek bir müminde asla bulunmaması gereken özelliklerdir.

Bu bakımdan bir Müslüman, kamu hakkını ve kamu mallarını korumalı, haksız yollarla bunları edinmemelidir. Bunların kıyamet gününde hesabının çok ağır olacağını asla unutmamalıdır.

Çünkü kamu malları, bütün topluma aittir. Kamu malına hıyanet eden kimse toplumun bütün bireylerinin hakkına girmekte ve yine toplumun bütün bireylerine karşı suç işlemiş, kul hakkına girmiş olmaktadır.

Diğer yandan, kamu malına hıyanet etmenin ağır sorumluluğu sadece bu işi yapanları değil, aynı zamanda bu gibileri koruyup gözetenleri veya göz yumanları da kapsamaktadır.

Nitekim sevgili Peygamberimiz (a.s), “Kim aşıranı/çalanı gizlerse, o da ondandır” (Ebû Dâvûd, “Cihâd”, 135) buyurarak bizleri dikkatli ve duyarlı olmaya çağırmışlardır.

Bu konuda Tevfik Fikret’in “HAN-I YAĞMA” şiirini  okumadan olmaz.

İttihat Terakki Partisinin ileri gelenleri  başta  Cemal Paşa ve Talat Paşa olmak üzere,   kamu malı hakkındaki duyarsızlıkları, Tevfik  Fikret’i oldukça rahatsız eder. Haziran 1912’de kamu malına ihaneti hicvettiği  “HAN-I YAĞMA” şiirini yazar. İşte o şiir!

Bu sofracık, efendiler – ki iltikaama muntazır,

Huzurunuzda titriyor – şu milletin hayatıdır,

Şu milletin ki mustarip, şu milletin ki muhtazır,

Fakat sakın çekinmeyin, yiyin, yutun hapır hapır…

Yiyin efendiler yiyin, bu han-ı iştiha sizin,

Doyunca, tıksırınca, çatlayıncaya kadar yiyin…

Efendiler pek açsınız, bu çehrenizde bellidir.

Yiyin, yemezseniz bugün, yarın kalır mı kim bilir.

Şu nadi-i niam, bakın kudumunuzla müftehir,

Bu hakkıdır gazanızın, evet, o hak da elde bir…

Yiyin efendiler yiyin, bu han-ı zi-safa sizin

Doyunca, tıksırınca, çatlayıncaya kadar yiyin

Bütün bu nazlı beylerin ne varsa ortalıkta say;

Haseb, neseb, şeref, oyun, düğün, konak, saray…

Bütün sizin, efendiler; konak, saray, gelin, alay.

Bütün sizin, bütün sizin, hazır hazır, kolay kolay…

Yiyin efendiler yiyin, bu han-ı iştiha sizin

Doyunca, tıksırınca, çatlayıncaya kadar yiyin

Verir zavallı memleket, verir ne varsa, malını,

Vücudunu, hayatını, ümidini, hayalini,

Bütün ferağ-ı halini, olanca şevk-i balini,

Hemen yutun düşünmeyin haramını, helalini…

Yiyin efendiler yiyin, bu han-ı iştiha sizin

Doyunca, tıksırınca, çatlayıncaya kadar yiyin

Bu harmanın gelir sonu, kapıştırın giderayak.

Yarın bakarsınız söner, bugün çıtırdayan ocak

Bugünkü mideler kavi, bugünkü çorbalar sıcak

Atıştırın, tıkıştırın, kapış kapış, çanak çanak…

Yiyin efendiler yiyin, bu han-ı pür-neva(feryat eden sofra) sizin

Doyunca, tıksırınca, çatlayıncaya kadar yiyin…

Vesselam.

1 Yorum

  1. Hocam gerçek mümin ayrımı yapmışsınız. Teoride, sahtekar mümin diye bir şey olamaz ancak pratik hayatta az değil. Tevfik Fikret o şiiri yazalı beri kamu malına tecavüzün ardı arkası kesilmedi galiba. Öbür taraftaki halleri kötü, ancak bunun farkında değiller. Zan ile nefslerini avutuyorlar. Kamu malında Allah’ın bütün kullarının eşit olarak hakkı var (2×2=4). Öyleyse, eşitlik yaratan sağlam bir sistem kurup nefsini kontrol edemeyenleri öbür tarafa bırakmadan bu dünyada kontrol etmek, haksızlıkları gidermek Allah’ın verdiği bir haktır. Bu da aklı en iyi şekilde kullanmakla olur…. Yani sistematik düşünceyle ve tabiki bilimsel olarak… Bizler daha iyisini yapmakla mükellef iken, bu şekilde zenginlik üreten Batı bunu önemli ölçüde başardı…

YORUM YAZ

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz