Karanlıktaki Aydınlık : İyi ve Erdemli İnsanların Birlikteliği.. Sen de var mısın?

2
Latest posts by Sinan Eskicioğlu (see all)

Uzun zamandan beri ifade ettiğimiz bir cümledir: ‘İyi ve erdemli insanların bir araya gelmesi ve birlik olması, dünyanın kurtuluşu olacaktır’.

Son günlerde yaşanan olaylar da bunun ispatı oldu.

Trump’ın yedi ülke vatandaşlarına uyguladığı yasağı protesto eden iyi ve erdemli insanlar, farklı din ve inanışlarda olmalarına rağmen tepkilerini ortaya koydular. Bu çok güzel ve yerinde davranıştı.

Daha önceki ‘Susmayı bırakın erdemli insanlar’ yazımda da ifade etmiştim: İyi ve erdemli insanların susması, dünyayı daha kötüye götürmekte ve bunun değişmesi için susmamak gerekiyor. Susmayan bu dünya vatandaşlarını tebrik ediyorum ve bu güzel davranış için teşekkür ediyorum.

Trump’ın seçilmesi ve bu yanlış düşünce ile davranması, bunun için çok güzel bir fırsat aslında. Onun akıldan uzak ve saçma icraatları iyi insanların birlikte olmaları için imkan sağlayacak.

Türkiye’deki referandum telaşı yüzünden çok da algılandığı kanaatinde değilim, ancak başta Almanya olmak üzere Avrupa’nın çeşitli ülkelerinde ciddi manada tepkiler dile getirildi.

Bu, çok sevindirici bir olay. Umarım ki, ülkemizde de resmi dil ile de bu durum yeteri kadar protesto edilir.

Küçük hesaplar, kısır politikalar yüzünden gösterilmeyen meşru tepkiler kelebek etkisiyle büyüyerek, küçük hesapları yapan kişilere zarar verir. Ortadoğu’da etkin olmak için, yeniden Osmanlıyı kuracağız mantığıyla yapılan davranışlar ve politikalar, hem ülkemize hem de dünyaya zarar verecektir. Bunu çok iyi algılamak gerek.

Şöyle yanlış bir düşünce var ki, insan anlamakta zorluk çekiyor:

Gelişmiş ülkelerin seviyesine geldik, silahımızı üretiyoruz, savunma sanayiini geliştiriyoruz demek, o ülkeleri geçtik geride bıraktık demek değildir.

Bir zamanlar o ülkelerin yaptıklarına bugün itibariyle ulaşan ülkemiz, hemen plan kuran devletiz söylemiyle, emeklerken koşmaya çalışıyor görünümü arz ediyor. Başka ülkeler savaşla meşgul diye, biz de bunu yapmak zorunda değiliz, öyle değil mi?

Osmanlı topraklarında yeniden egemenlik söylemleri de, sanki tarihte kalmış bir isteğin, olmadık bir zamanda ve şartlarda ortaya çıkması gibi. Artık dünya farklı şekilde çalışıyor ve yönetiliyor.

Esas önemli olan dünyaya yeni bir vizyon sunabilmektir.

Bu yeni vizyon da; Batı dünyasının ilmi/bilimi ile, Doğu/İslam dünyasının dini/insan düşüncesini, bir bakıma sosyal bilimlerdeki tezlerini birleştirmek ve bütün insanlığa sunmaktır. Bunu yapabilecek olan tek ülke de Türkiye’dir.

Bunu yaparken de, dini bağnazlıktan uzak olmak, bilimsel yöntemlerle ve bütün insanların mutluluğunu düşünmek gerekir.

Bizim derdimiz de, işte tam budur. Bunu başka bir yazımda sizlere, geniş çaplı olarak anlatmak isterim.

Ancak bugün ülkemizdeki ‘evet’-‘hayır’ yarışı, ekonominin bir inat uğruna kötüye gitmesi, fetö adı verilen yapay kavga ile oluşan terör ortamı ile değil; dünyaya açılmış, özgürlüklerin kısıtlanmadığı, insanların haksızca hapislere atılmadığı, konuşma ve fikir hürriyetinin gerçekten olduğu ve yaşandığı, olaylara ve gelişmelere tek taraflı değil, ‘olayların bir kristal gibi birçok yönü vardır ve öyle bakılmalıdır’, inancı ve davranışı ile gerçekleşecektir.

İnsan gerçekten şaşkınlıkla izliyor.

Yapılan yanlışları eleştirel gözle ele alıp, yazıp-çizenlere yapılan davranışlar ve hatta fütursuzca söylenen ‘küstah, kimin yanındasın yada vatana ihanet etmek’ gibi ifadeleri hangi mantıkla dile getirir insan.

Şöyle düşünelim: İnsan sevdiği, önem verdiği kişi yada olaylar için yorum yapar ve hatta yanlışlık varsa eleştirir. Eğer yapılan yanlışlar hiç ilgilendirmezse; insan ne düşünür, ne de önem verip bir şeyler yazar.

Eleştirip makale kaleme alanlar demek ki, bu ülkeyi seviyorlar ve kötüye gitmesini istemiyorlar. Mesele bu kadar basit.

Ama ne acıdır ki; din-ahlak ve ülkeye ait değer yargıları insanları değiştirmiş, gruplaştırmış, kavgadan enerji alan kişiler haline getirmiş.

Normalde böyle olması mı gerekiyor?

Kesinlikle hayır.

Bunu nerden biliyorsunuz derseniz.

Hz. Peygamberin veda hutbesinden…

Ülkemizdeki dışlamacı, ötekileştirici, hain damgacılığı, fetö çekmeceliği, yedi düvele karşı savaşır davranışçılığını işte bu yüzden anlamıyor insan.

Hz. Peygamber, veda hutbesinde ‘nida’ şeklinde hitap kelimeleri ile cümlelerine başlamıştır.

Bu, muhatap aldığı kişileri gösteren hitap şeklidir.

Bu nida kelimeleri toplamda on iki tanedir.

Ashabına seslenişi üç defa, müminlere seslenişi iki defadır.

İnsanlara seslenişi ise tam yedi defadır.

Bu yedi defa insanlara, insanlığa seslenmesi bizim için bir ölçüt ve delildir.

Biz de Hz. Peygamber gibi, bütün insanlara, insanlığa seslenmemiz, bütün insanlık için düşünmemiz ve dünya için çözümler üretmemiz gerekmektedir.

İfade ettiğim ‘küçük hesaplar’, ‘kısır politikalar’ bu yüzden ne dine, ne de Hz. Peygamberin yöntemine uyar.

İşte bu yüzden; din, dil, milliyet farklılıklarına bakmadan dünyadaki bütün iyi ve erdemli insanların bir araya gelerek, birlikte hareket etmesi gerekiyor.

Buradan sesleniyorum: İyi ve erdemli müslümanlar, iyi ve erdemli hristiyanlar, iyi ve erdemli yahudiler, iyi ve erdemli ateistler, iyi ve erdemli agnostikler, iyi ve erdemli Avrupalılar, iyi ve erdemli Amerikalılar, kısaca iyi ve erdemli insanlar!

‘Dünyada barışın, huzurun, adaletin ve hukukun inşası ve iyileştirilmesi için bir araya gelip; fikirler üretmek, çözümler bulmak ve projeler hazırlamak gerekiyor. Bunun için de din, dil ve milliyet farkına bakmaksızın ‘iyi ve erdemli insanlar’ dernekleri, düşünce kulüpleri ve sivil toplum kuruluşları kurulması gereklidir’

İşte bunun için video çekmek ve sosyal medyada paylaşmak gerek: ‘Sen de var mısın?’ diye

‘Ben varım, ya siz?’

Sevgi ve bilgiyle kalın…

Önceki İçerikGezici anketi: Referandum çantada keklik değil..
Sonraki İçerik2 uluslararası dergi kapağıyla verilen mesajlar..
Sinan Eskicioğlu kimdir? 1974 İzmir’de dünyaya geldi. Agah Efendi İlkokulu’nda eğitim hayatına başladı. İzmir İmam Hatip Lisesi’ni bitirdikten sonra ÖSYM sınavlarında Dokuz Eylül Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’ni kazandı. Kelam dalında ‘Allah’ın iradesi ve Nedensellik Problemi’ isimli bitirme teziyle, gecikmeli olarak 2000 yılında üniversiteden mezun oldu. 28 Şubat sürecinin etkisiyle İlahiyat fakültesi mezunlarının öğretmen yapılmaması yüzünden 2002 yılına kadar ticaretle ilgilendi. 2002 yılında D.E.Ü. İlahiyat Fakültesi’nde Din Felsefesi dalında yüksek lisansa başladı. Aynı yıl yüksek lisans programını yarıda bırakıp Almanya’ya gitti. Almanya’da Diyanet’e bağlı çeşitli camilerde eğitmenlik ve öğretmenlik yaptı. Duisburg-Essen Üniversitesi Sosyal işler ve yöneticilik bölümünde eğitim aldı. 2007-2011 yılları arasında IGMG (Avrupa Milli Görüş)’de Düsseldorf Bölgesi Eğitim Merkezi müdürlüğü ve bölge eğitmeni olarak çalıştı. 2011-2013 yılları arasında Osnabrück Üniversitesi Protestan Mezhebi bölümünde eğitimine devam etti. 2016 yılından itibaren Ocak Medya gazetesinde köşe yazarlığı yapmaktadır. 2020 yılında gazetenin genel yayın yönetmenliğini üstlenen yazar Almanca, İngilizce bilmektedir. şimdiye kadar yayınlanmış olan yedi kitabı vardır. Yok Edin İnsanın İnsana Kulluğunu- Kişiselleştirilmiş İslam, Zeytin Ağacı (Roman), Katar istanbul, Müslüman Kardeşlerden Ak Parti’ye İslamcılık., Tarihteki Dindar Zalimler. İbn Sina, İbn Haldun

2 YORUMLAR

  1. Turkiye”nin sorunu “saflari siklastiralim, yoksa guc elimizden gider” mantigidir. Bir de tabii genel donanimsizlik var entellektuel anlamda ama bence ilk unsur asil asmamiz gereken engel.

YORUM YAZ

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz