Kılıçdaroğlu: Erdoğan, böyle bir şeyi onaylamayı sakın aklından bile geçirme

0

CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, elektrik faturalarına yansıtılacak olası zam konusunda sosyal medya hesabı üzerinden açıklama yaptı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’a seslenen ve halka, elektrik zammı yerine destek verilmesi gerektiğini vurgulayan Kılıçdaroğlu’nun açıklaması şöyle: “Duyuyoruz ki elektrik şirketleri Saray’dan yeni zam oranı için onay istemişler. Erdoğan, böyle bir şeyi onaylamayı sakın aklından bile geçirme, sakın! Bırakın zammı, iktidarın elektrik faturasında halka destek vermesi gerekir. Ya fatura inmeli ya halka destek verilmeli! Eğer bu soygun devam ederse biz halkımızla birlikte kararımızı verip, bu şirketlere ve faturalarına karşı adımlarımızı atacağız.”

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, partisinin 11 büyükşehir belediye başkanı ile birlikte 2. Orman Yangınları Çalıştayı’na katıldı. “Küllerimizden doğuyoruz” sloganıyla yapılan çalıştay, saygı duruşu ve İstiklal Marşı’nın okunmasıyla başladı. Çalıştayın açılış konuşmasını yapan Muğla Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Gürün, daha önce de Muğla’da çıkan yangının ardından çalıştay yaptıklarını ve ilgili kurumları yangın konusunda uyardıklarını dile getirerek “Acaba yangından ders çıkardık mı?” diye sordu.

Gürün, ilk çalıştayda yaptığı konuşmanın videosunu salondakilere izleterek; “Bu konuşmayı şu anda da aynen tekrarlayabilirim. Gerekli tedbirler alınmadı. Halen aynı şekilde helikopter, uçak gerekli gereksiz; kurumların alması gereken tedbirleri aldık, almadık. Halen aynı şeyi 2021’de geçirdiğimiz yangında da konuşuyoruz. Biz yaşadığımız acı tecrübelerden ders alamıyoruz, yeni olacak olan acı olaylara hazırlanamıyoruz” dedi.

Gürün, yangından önce ikazlarda bulunulduğunu, ne yapılması gerektiği konusunda net bilgiler ortaya konulduğunu hatırlatarak, şunları söyledi:

“Helikopterin çok önemli olduğunu, yangının erken tespit ve müdahale ile söndürülebileceğini uzmanlarımız söyledi. Orman köylüsü, kendi ormanını yaşadığı ormanın içinde yangına müdahale edebilen hazır ekip; onların eğitilmesi ve donatılması, ekipler gelinceye kadar onların vasıtasıyla müdahale edilmesi gerektiği söylendi. Bu yangında orman köylülerimiz yangına sokulmadı. ‘Hayır sen bilmezsin oraya değil buraya’ denildi. Karşı yangınların yerini ve zamanını da orman köylüsü biliyor ve öneriyor olmasına rağmen yerine getirilmedi ve o acıyı yaşadık.”

Gürün, yangının ilk gününde sadece 2 helikopterleri olduğunu dile getirerek, yangına havadan müdahalede geç kalındığını ve havadan müdahalenin yetersiz olduğunu anlattı. Gürün, yangının dayanışma örneğini canlandırdığını söyleyerek, şöyle konuştu:

“Her şerde bir hayır vardır, her kötü şeyin sonunda belli değerler konusunda artı değer elde ederiz. Yangınlar konusunda bütün Türkiye, elinde ne varsa katkı yapmaya çalıştı. En önemli katkıyı da belediyelerimiz yaptı. İstanbul, Ankara, İzmir, Aydın, Hatay, Mersin, Adana büyükşehir belediyemiz ve diğer büyükşehir belediyelerimiz. 18 büyükşehir belediyesi ve 80 ilçe belediyesi ellerindeki arazözlerle burada sefere çıktılar. Sonra gelen TOMA’lar ve diğer askeri birliklerle mümkün olduğu kadar az zarar ile atlatmaya çalıştık. Adete seferberlikti.”

Gürün koordinasyonda sorun yaşandığını ifade ederek, “Orman yangın ekibinin ve sayının yetersiz olduğu kesin. 8 bin civarında yangın ekibinin olduğu söyleniyor. Sayı azdı. Yangın ekibine alınan arkadaşların eğitilmesi gerekiyor. Bununla ilgili de eksiklik var” dedi.

“ORMANIN PARTİSİ OLUR MU?”

Gürün’ün ardından konuşan CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, orman yangınlarına karşı alınması gereken önlemlerle ilgili 5 soru sordu ve sorduğu soruların cevaplarını verdi. Kılıçdaroğlu, şunları söyledi:

“Bir yangın var, doğru; birden fazla yerde çıkıyor o da doğru, herkes mücadele etmek istiyor doğru. Koordinasyon içinde mücadele gerekiyor ama koordinasyonun olmadığını görüyoruz. Büyükşehir belediye başkanımız diyor ki; koordinasyon içinde yangınları söndürelim, ama bu gerçekleşmiyor.

Kafamızda kocaman soru işareti doğuyor, ‘Neden olmuyor?’ Ben, yangınları söndürmek için katkı veren bütün belediye başkanlarına teşekkür mektubu yazdım. Ormanın, denizdeki balığın, akarsuyun partisi olur mu? Varsa bir yanlışlık, hep beraber düzeltmeliyiz. Orman bizim ormanımız, suyu bizim suyumuz, ormanda yaşayan canlılar bizim canlılarımız.

Kısır çekişmeler, tartışmalar kimseye fayda getirmez. Biz büyük bir sorumluluk içinde hareket ediyoruz. Bunlar yapılırken koordinasyon olması lazım. Yasa diyor, ilin valisi koordine edecek diyor. Ama bunlar kısır tartışmalar nedeniyle yerine getirilmiyor.

Kim, orman yangınlarının bir an önce sonlandırılması için çaba harcamış ve alın teri dökmüşse şükran borçluyuz. Bir felaket karşısında nasıl önlem alacağımızı, insanoğlu önceden düşünür. Bir sel her yıl oluyorsa; bu yıl da olacak, o selden nasıl en az zararla nasıl çıkarız diye hepimiz kafa yorarız. Bir iklim değişikliği konusunda, bütün dünya Birleşmiş Milletler başta olmak üzere; bunlar yazıldı, çizildi. Türkiye’de görev yapan akademik dünya da makaleler yazdı. İklim değişikliğinin hangi sonuçları alacağı ifade edildi. Önlem alınması gerektiği söylendi. Bunlar yazılır, çizilirken önlem alması gereken kim? Önlem alması gereken devleti yönetenlerdir. Onlar görecekler, bir felaket geliyor, iklim değişikliği. Orman yangıları, nereden başladı, sadece Türkiye’de mi, hayır. Bütün Akdeniz havzasında, İspanya’dan Türkiye’ye kadar her yerde orman yangınları oldu. Büyük kayıplar Türkiye’ye özgü mü olmalı? Biz mi büyük kayıplar vermeliyiz? Böyle bir amaca mı kitlendik? Hayır. Gönül ister ki hiçbir ağaç yanmasın. Uyarıların hiçbirisi dinlenmedi. Çocuklarımıza, evlatlarımıza, torunlarımıza güzel bir Türkiye bırakmak zorundayız.

“NORMALDE ÇALIŞTAYI YAPMASI GEREKENLER, DEVLETİ YÖNETENLER”

3 Ağustos 2021’de basın toplantısı yapmıştım Ankara’da. Orman yangınları daha henüz başlamıştı. Şunları söylemişim: ‘Bilim insanlarımızı dinlemeye başlamanın tam zamanıdır. Bilim insanlarımızdan hemen destek isteyeceğiz. Bunun için de bir bilim çalıştayının yapılması şarttır.’ Normalde bu çalıştayı yapması gereken devleti yönetenler. Ya iklim değişikliği oluyor, ne yapmamız gerekir diye bir çalıştay gerekir, yapmıyorlar. Bizler bu sorumluluğumuzun gereği olarak yapıyoruz.

Yangın bitti, sorunlar da bitti diyecek miyiz? Hayır. Yangın bitti sorunlar bitmedi, her an yeni bir yangın furyası çıkabilir. Neler yapmalıyız? Değerli uzmanlar burada onları dinleyeceğiz. Aklıma takılan sorular var: Birincisi; çıkış nedenini bilmediğimiz orman yangınlarını önleyebiliriz miyiz? Bu soruyu, Muğla Büyükşehir Belediyemizin yaptığı 1. Orman Yangınları Çalıştayı’ndan çıkardım. 2017-2018 arasında; orman yangınlarının yüzde 42’sinin nedeni, belli değil. Orman Genel Müdürlüğü de bilmiyor. Bu ne demektir, orman yangınları ile ilgili nitelikli personeli kamu yetiştirmiyor demektir. Eğer orman yangılarının yüzde 42’sinin nedeni bilinemiyorsa, siz sorunu çözemezsiniz. Sorunu çözmek için sorunun nereden kaynaklandığını bilmeniz lazım. Doktorun bir insani muayene etmesi gibi… Birinci sorunumuz bu.

İkincisi; sağlıklı bir yangın söndürme filosu oluşturmazsanız, yangını söndürebilir misiniz? Doğru tespit ettiğinizi düşünelim, nereden nasıl çıktığını saptadınız. Yangını söndürmek için hazır mısınız, yeterli filonuz var mı? Uçağınız helikopteriniz var mı? Yeterli filonuz yoksa yangını söndüremezsiniz. Son olaylar bize bunu çok net gösterdi. Geçmişte yangın filomuz vardı, Türk Hava Kurumu ile protokol vardı. Uçaklar ve helikopterler yangına anında müdahale ederdi ve söndürürdü. Çoğu zaman yangın olduğundan haberimiz bile olmazdı, çünkü büyümeden söndürülürdü. Muğla- Denizli, Balıkesir- Çanakkale, Adana- Mersin-Kahramanmaraş’ta bir filonun ve keşif yapan uçakların olması gerekiyor. Bu olmadığı takdirde yangın çıktığında ülkemize maliyeti çok ağır oluyor.

Ayrıca Türk Hava Kurumu ile Orman Genel Müdürlüğü’nün kesinlikle, hiçbir koşula bağlı olmaksızın, protokol yapmalı ve birlikte orman yangınlarını söndürme konusunda çalışacaklar. Bu olmadığı taktirde orman yangınlarını söndürme konusunda uzman bir kuruluşu devre dışı bırakıyorsunuz. Niye devre dışı bırakıyorsunuz? Hep beraber ağlaşıyoruz. Türk Hava Kurumu’nun kamu ihale yasasının dışına çıkarılması lazım. Bir kamu kuruluşu. Bir Cumhuriyet kurumu. Bir kişi, devletin cumhurbaşkanlığı koltuğunda oturan bir kişi, kendisinin Türk Hava Kurumu’nun onursal başkanı olduğunu bilmiyorsa, o kurum hakkında bilgisi yok demektir.

“YETERLİ PERSONEL LAZIM”

Üçüncüsü personel ve yetenek açısından yeterli olmayan bir kurum orman yangınlarını söndürebilir mi? Söndüremez, herkes orman yangınlarını söndüremez. Bilgi, birikim, eğitim, tecrübe lazım. Hangi ağaçların nerede kesilmesi gerektiğini bilecek. Karşı ateşin nereden yakılması gerektiğini bilecek, alanı daraltacak ve olabildiğince kısa sürede orman yangınlarını kontrol altına alacak. Bunu yapabilecek olan eğitimli personeldir, yoksa geçtiğimiz ay yaşadığımız sorunları yaşarız. Yangın eğitim ve uygulama merkezlerinin oluşması lazım. Yangın söndürme filolarının konuşlanacağı bu üç merkezde, yangın eğitim ve uygulama merkezlerinin de olması lazım.

Yangın olsun olmasın, belediyelerin itfaiyeleri var mı, var? Personel yangın konusunda eğitim alıyor mu, alıyor? Yangın çıkmasa orayı kapatalım, diyor muyuz? Demiyoruz. Orman yangınları konusunda Türk Hava Kurumu’nu yok sayarsanız, yetişmiş bir kurumu devre dışı bırakırsanız, bu tablo ile karşılaşırsınız. İzmir’de orman yangıları işçi eğitim merkezi kapatıldı, geçen yıl. Sanki hiç orman yangını olmayacak, bunun garantisi alınmış. Buranın açılması ve köylü ile işbirliği yapılması lazım. Alanı en iyi bilen orman köylüsü. Vadiyi, yamacı en iyi bilen orman köylüsü.

Yanan orman alanlarının yapılaşmaya açılması orman yangılarını nasıl etkiler? Garip bir soru. Orman yangıları oluyor, burayı yapılaşmaya açarsanız, orman yangınlarını lehe mi aleyhe mi büyütür. Yapılaşmaya açarsanız, orman yangınları artar. Akıl var, mantık var. Yanan yerlerin yapılaşmaya açılmayacağı net şekilde Anayasa’da yer almış. Peki hayatın gerçeği böyle mi, değil. Ormanlar yakılır kıyıda, yerine 5 yıldızlı oteller yapılır. Kim izin verir, iktidarda oturanlar. Orman yangınları hemen öncesinde düzenleme yapıldı, orman vasıflı yapıların turizme açılması konusunda Turizm Bakanı’na yetki verildi. Bu Anayasayı takmıyorum, demektir. Bu burayı yakacağım ve turizme açacağım demektir. Buradan Anayasa Mahkemesi’nde görev yapan yargıçlara da sesleniyorum. Bu düzenlemenin iptal edilmesi lazım. Biz götüreceğiz ve hep beraber izleyeceğiz.

Ve bir Türkiye gerçeği, 2019 tarihli Sayıştay raporundan bir bölüm. Sayıştay, TBMM adına denetim yapan bir kurum. 2019 tarihli raporun bir bölümünü okuyorum: ‘Mevcut sistem ile orman örtüsünde meydana gelen değişikliklerin sayısal olarak tespit edilmesi oldukça zordur.’ Hangi yıldan bahsediyor? Teknolojinin bu kadar geliştiği bir dönemde, hala biz ormandaki değişiklikleri izleyemiyorsak, sorun varsa; orman yangınlarını, fırsatçıları, alan açıp otel yapmak isteyenleri önleyemezsiniz.

“ULUSLARARASI İŞ BİRLİĞİ LAZIM”

Aklıma takılan beşinci soru, iklim değişikliğinin yarattığı sorunlar konusunda uluslararası iş birliğine gerek var mı? Dünyanın ortak sorunu, en çok etkilenen bölge Akdeniz havzası. Bizim bir uluslararası iş birliği yapmamız lazım. Havzanın iş birliği yapması lazım. Bunun için çağrı yapmamız lazım. Bu çağrıyı yapmak en çok Türkiye’ye yakışır.

Türkiye’yi yönetenlerin böyle bir hedefi, amacı yok; emin olun akıllarına gelmez. Ama biz sorumlu bir siyasi parti olarak bu çağrıyı yapmasını istiyoruz. Orman Genel Müdürlüğü bu çağrıyı yapmalı. Orman alanlarına karşı Türkiye’nin bir iş birliği konferansı düzenlemesi lazım. Bütün ülkeler gelmeli. Orman yangınları Akdeniz havzasını etkileyecektir, iklim açısından, çevre kirliliği açısından etkileyecektir.”

Yapılmak istenilen maden ocağı için İkizköy yakınındaki Akbelen Ormanı’nın kesilmesine karşı çıkan köylüler ve çevreciler de çalıştaya katıldı. “Doğanın maliyeti sıfır”, “Gelecek kuşakların da yaşam hakkı”, “Akbelen Ormanı’nı vermeyeceğiz” yazılı dövizler taşındı.  

Çalıştay açılış konuşmalarının ardından “Yeniden inşa ve rehabilitasyon: Ormancılık politikamız ne olmalı?” ve “Yangın yönetimi ve söndürme tartışmaları: Birlikte yapabiliriz” başlıklı paneller ile devam etti. Panellerde akademisyenler ve sivil toplum kuruluşu temsilcileri sunum yaptı ve Türkiye’deki ormancılık politikası üzerine değerlendirmede bulundu.

YORUM YAZ

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz