Kılıçdaroğlu’ndan Erdoğan’a: Bu kadar kişiyi araya sokmana gerek yok, çekinme ara

0

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, dün katıldığı bir TV programından bir kesiti sosyal medya hesabından paylaştı.

“Biliyorsunuz dün Teke Tek’teydim, arayan arayana… Aratanı da biliyoruz. Bu kadar kişiyi araya sokmana gerek yok Erdoğan, çekinme ara 🙂 ” mesajıyla paylaşım yapan Kılıçdaroğlu’nun, şu sözleri yer alıyor:

“Bu kadar konuştuk, Saray’a çağrı yaptım, neden bağlanmıyor? O da bağlansaydı. Benim doğruları söylemediğimi söyleseydi o da. Bugün gene bir sürü laf etmiş bana. Laf ediyorsa; bak ben buradayım, sen de Saray’ındasın. Açarsın telefonu, dersin ki ‘Ey Kılıçdaroğlu’ ya da ‘Bay Kemal’ dersin. ‘Şöyle, şöyle, şöyle… Ben rüşvetçileri büyükelçi tayin etmedim’ dersin. Diyemez, bağlanamaz, cesaret edemez.”

Fatih Altaylı’nın “Ders falan mı aldınız? Sizinle yıllardır program yapıyoruz. Kemal Bey siz çok değiştiniz. Eski o daha kibar, daha çekingen, daha alttan alan Kemal Bey yok. Sinirlenen, öfkelenen, bağıran, çağıran bir Kemal Bey var.” şeklindeki sözlerine Kılıçdaroğlu, “Tahammül edemiyorum. O kadar büyük haksızlıklar var ki…” karşılığını verdi.

Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, CHP İstanbul İl Başkanlığı’nın düzenlediği 2. Geleneksel Öykü ve Fotoğraf Yarışması Ödül Töreni’ne katıldı.

“Dumas Üç Silahşörler’i yazdığında, Paris’te bir gazetede tefrika ediliyor.” diyen Kılıçdaroğlu, şöyle konuştu: “Parisliler sabahın erken saatlerinde gidip gazeteyi alıp romanın sonu ne oldu diye beklerler. Dumas, gazetenin patronuna haber verir, ‘Ben tatile gidiyorum, dönünce romanı bitireceğim’ der. Patron, ‘Gidemezsin, bütün Parisliler bunu bekliyor, romanı bitir sonra gidersin’ diyor. Dumas, ‘Gideceğim, mahkemeye veririm’ diyor. Sonunda olay yargıya intikal ediyor. Hakim, Dumas’ya, ‘Bütün Parisliler bunu bekliyor bitirmeden gidemezsin’ diyor. Dumas, ‘Tamam, bana bir kağıt kalem getirin’ diyor. Alıyor kalemi, romanın baş kahramanının ismini yazıyor. ‘Eline kalemi aldı, ayakları titredi, yere düştü ve öldü’ yazıyor; altına da ‘son’ yazıyor. ‘Roman bitmiştir, ben tatile gidiyorum’ diyor gazetenin patronuna. Onun üzerinde gazetenin patronu, ‘Tamam sen tatile git, öyle romanı bitirirsin’ diyor. Güç budur. Bir kalem, bir öykü, bir sinema; bu bir güçtür. Bu güç bütün kitleleri etkileyebilir.

Hele fotoğraf, zamanı durduran makinadır. Keşke ilk çağlardan itibaren fotoğraflar olabilseydi. Fotoğraf bir kişiye özgü değil, fotoğrafın aldığı tüm alanı siz gözlemleyebilirsiniz. Şiir de öyledir, bütün duygularımızı aktarırız şiirlere. Sanat aslında aynı zamanda bir umuttur, umudu yeşerten de sanattır. Sanat o kadar güçlüdür ki bazen bir fotoğraf, bazen bir resim siyasal yöneticiler tarafından yasaklanır. Potemkin Zırhlısı bunun başında gelir. Potemkin Zırhlısı’nın bazen müziği yasaklanmıştır. Bir sinema filminin, bir fotoğraf karesinin yasaklanması ne demektir? Yöneticilerin korkularının gün yüzüne çıkması demektir. Hele ki İstanbul’da… İstanbul farklı bir şehirdir. İstanbul’un kültürünü almak, İstanbul’da yaşamak ayrı bir olay.

Şairler, öykücüler vardı aramızda; biz onları büyük bir dikkatle dinlerdik. O zaman politikada değildim ama şimdi politikaya girdikten sonra da zaman zaman edebiyatçılarla, felsefecilerle bir araya gelmek isterim. Keşke bunu tüm siyasetçiler yapabilse. Sanat ve sanatçıyla beraber olmak, yeri geldiğinde ödüllendirmek, eleştirilerini dinlemek bizim düşün dünyamıza katkı verir. Biz bunun farkında mıyız; çoğumuz farkında değildir. Bizi yaşatan, bize umut veren sanat ve sanatçılardır. Onları her zaman baş tacı etmek bizim görevimizdir. Ödül alan tüm arkadaşlarımı yürekten kutluyorum. Sanatı ve sanatçıyı sevmeliyiz ve değer vermeliyiz.”

YORUM YAZ

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz