Lübcke cinayetinde NSU izleri..

0

Başbakan Angela Merkel’in sığınmacılar konusundaki politikalarına destek veren siyasetçi Lübcke’nin öldürülmesinin ardından açılan soruşturma, gazetecilerin çabaları, NSU terör örgütüyle ilgili yeni bağlantıları gün yüzüne çıkardı.

Merkel’in sığınmacılara açık kapı politikasını destekleyen, bu nedenle aşırı sağcıların hedefi haline gelen Kassel Valisi Walter Lübcke, 2 Haziran gecesi, evinin terasında başına yakın mesafeden sıkılan kurşunla öldürülmüştü.

Cinayet soruşturması, Almanya’da aşırı sağcı terör tehdidinin ciddiyetini ortaya koymakla kalmadı, Nasyonal Sosyalist Yeraltı Örgütü’nün (NSU) karanlıklıkta kalan bazı bağlantılarının gün yüzüne çıkmasını sağladı, dikkatlerin bugüne kadar yargılanmamış, ceza almamış şüphelilere çevrilmesine yol açtı.

Cinayetten yaklaşık iki hafta sonra yakalanan katil zanlısı Stephan E. ilk ifadesinde cinayeti tek başına, aşırı sağcı saiklerle işlediğini söylemiş, cinayet silahının bulunmasını sağlayan bilgileri vermişti. Ancak zanlı Temmuz ayında ifadelerini geri çekti, geçen hafta verdiği yeni ifadede ise, Lübcke’nin evine yalnız başına değil, Kassel’ın tanınmış Neonazilerinden Markus H. ile birlikte valiyi “tehdit etmek ve korkutmak amacıyla” gittiklerini iddia etti. Zanlı, vali ile aralarında yaşanan gerginlik sırasında, Markus H.’nin elinde tuttuğu silahın ateş alması sonucunda Lübcke’nin vurulduğunu söyledi.

Stephan E.’nin avukatı Hannig, müvekkillinin bir önceki avukatının “telkinleri” ve “ailesine mali destek vaadi” nedeniyle ilk ifadesinde Markus H.’den söz etmediğini duyurdu. Eski avukatı ise bu suçlamayı reddetti.

Karanlık bağlar

Alman iç istihbarat teşkilatı Federal Anayasayı Koruma Teşkilatı, Lübcke cinayetinin ardından yakalanan zanlı Stephan E.’nin 2009 yılına kadar Neonazi olduğu şüphesiyle izlendiğini, ancak daha sonra dikkat çeken davranışları olmaması nedeniyle bu izlemeye son verildiğini duyurmuştu.

Ancak gazetecilerin çabaları, mahkeme kararıyla gizlilik kararı bulunan iç istihbarat dosyaları hakkında bilgi edinebilmeleri, Stephan E.’nin isminin, aslında 2013 yılında aşırı sağcı NSU terör örgütüyle ilgili hazırlanan istihbarat raporunda bulunduğunu ortaya çıkardı.

“Welt am Sonntag” gazetesi, Stephan E.’nin isminin, Hessen Eyaleti Anayasa Koruma Teşkilatı’nın NSU terör örgütü hakkında 2013 yılında hazırladığı teftiş raporunda, tam 11 kez geçtiği bilgisine ulaştı ve bunu okurlarıyla paylaştı.

2000-2007 yılları arasında 8’i Türk 10 kişiyi öldürülen aşırı sağcı terör örgütü NSU’nun birçok bağlantısının bugüne kadar karanlıkta kalmış olması, bu örgütün aslında iddia edildiği gibi sadece üç kişiden oluşmadığı şüpheleri, Lübcke cinayetinin ardından kamuoyunda bir çok yeni sorunun tartışılmasına yol açtı.

Almanya tarihinin en karanlık terör örgütlerinden NSU ile ilgili dosyada adı defalarca geçen aşırı sağcı Stephan E. neden izlenmedi? Bu kişi nasıl bir valiyi kendi evinde, tıpkı NSU cinayetlerinde olduğu gibi, yakın mesafeden başına sıkılan kurşunla öldürebildi? Lübcke cinayetinin baş zanlısı Stephan E. ve Markus H. hakkında istihbaratın elinde hangi bilgiler bulunuyordu ve NSU ile bağlantıları neydi?

Gizlilik kararı gerçekleri perdeliyor

NSU kurbanlarından Mehmet Kubaşık’ın ailesinin avukatı Carsten Ilius, DW Türkçe’ye yaptığı açıklamada, “Bu soruların yanıtlarını biz de bilmek istiyoruz. Devlet artık bu yeni ipuçlarından yola çıkarak, Lübcke cinayeti ve NSU cinayetleri arasında varsa bir bağlantı bunu ortaya çıkarmak, sorulara yanıt vermek zorunda” dedi.

2013-2018 yılları arasında görülen NSU davasının, aşırı sağcı terör yapılanması ve ağlarının tüm yönleriyle ortaya çıkartılmasını sağlayamadığını hatırlatan Ilius, “Çünkü Hessen eyaletinde NSU ile ilgili dosyalar hâlâ gizli tutuluyor. Ayrıca NSU’nun ortaya çıktığı 2011 yılından sonraki ceza soruşturması, yüzeysel bir şekilde yapıldı. Sadece intihar ettikleri söylenen Uwe Mundlos, Uwe Böhnhardt ile örgütün hayattaki tek üyesi olduğu söylenen Beate Zschäpe’ye odaklanıldı, oysa NSU ağı, bildiğimiz gibi çok daha büyüktü. Mevcut ipuçlarından hareketle bu ağın üzerine gidilmedi. Bunlar da NSU ile ilgili gerçeklerin, bağlantıların, destekçilerin ve tüm ağın ortaya çıkartılmasını engelledi” şeklinde konuştu.

Şüphelerin yoğunlaştığı isim: Temme

Lübcke cinayeti sonrasında yeniden mercek altına alınan eski ifade dosyaları ve tutanaklar, NSU cinayetleri sonrasında geçmişte hakkında ciddi iddialar ortaya atılan eski istihbaratçı Andreas Temme’yi tekrar gündeme taşıdı.

Alman Yazıişleri Ağı’nın (RND) haberine göre, Lübcke cinayeti ile NSU terör örgütü ve ona destek verenler arasında ilişki olduğu şüpheleri güç kazanıyor, odakta ise “Küçük Adolf” lakaplı, Hessen Anayasa Koruma Örgütü’nün eski çalışanı Andreas Temme bulunuyor.

2006 yılında, Kassel’de internet salonu işleten 21 yaşındaki Halit Yozgat, NSU terör örgütü tarafından öldürüldüğü sırada, Anayasayı Koruma Teşkilatı çalışanı Andreas Temme de internet salonunda bulunuyordu. Cinayetten sonra gözaltına alınmış, sorgulanmıştı.

Temme cinayete birkaç metre uzaklıkta olmasına rağmen silah sesi duymadığını, barut kokusu almadığını iddia etmiş, internet salonundan çıkarken Halit Yozgat’ın cansız bedenini görmediğini savunmuş, çelişkili ifadeleriyle pek çok soru işaretine yol açmıştı.

Yozgat cinayeti sonrasında iç istihbarat görevinden alınan Temme, son olarak cinayete kurban giden Lübcke’nin yönetimindeki Kassel valiliğinde görev yapıyordu.

Temme hakkında yeni bilgiler

Oysa RND’nin ulaştığı 2006 yılına dair NSU soruşturma dosyalarında Andreas Temme ile ilgili yer alan bilgiler, eski istihbaratçı ve yakın çevresiyle ilgili yeni şüpheleri gündeme getirdi.

Bu dosyalarda ifadesi yer alan şüpheli Jürgen S., Temme’yi 1990’lı yıllardan beri tanıdığını, birlikte atıcılık derneklerinde atış talimi yaptıklarını kaydetmiş. Talim yaptıkları bu dernekler Yozgat cinayetinin işlendiği internet salonuna çok yakın, bir kaç kilometre mesafede. Talim yapılan silah markası ise 38 kalibrelik, 27 model “Rossi”. Bu da geçen yıl Kassel valisi Lübcke cinayetinde kullanılan aynı marka ve model silah.

Ayrıca Jürgen S., NSU cinayetlerinin işlendiği dönemde para nakil aracı işinde çalışıyor ve bu işyerine ait bir cep telefonu hattı kullanıyor. Soruşturmayı yürütenler Jürgen S.’in bu hattının sinyallerini 2005 yılının Temmuz ayında, NSU’nun Münih ve Nürnberg kentlerinde işlediği cinayetlerde, olay mahallerine yakın bölgelerde tespit ediyor. RND’ye konuşan soruşturmayı yürüten yetkililer, para nakil araçlarının fail ve silahların polisten kaçırmak için kullanılmış olabileceğine dikkat çekiyor.

NSU cinayetleriyle ilgili eski soruşturma dosyalarında yer alan bir dikkat çekici ayrıntı da Temme’nın yıllar önceki polis sorgusu sırasında, Nürnberg’de 2000 yılında Enver Şimşek’in öldürüldüğü ilk NSU cinayeti sırasında, Jürgen S. ile birlikte olduğunu, birlikte sinemaya gittiklerini söylemiş olması.

Avukatlar gizli dosyaları görmek istiyor

Avukat Carsten Ilius da Temme konusundaki soru işaretlerine dikkat çekerek, “Temme konusunda hep aynı noktaya dönüyoruz. Dönemin Kassel polis komiseri Temme için şöyle demişti: Temme ya tanık ya da cinayeti işleyenlerden biri, fail. Tanık olarak sahip olduğu bilgileri vermemiş olması sorun, fail ise de hâlâ sorumlu tutulmamış olması sorun” şeklinde konuştu.

Ilius, Lübcke soruşturmasını yakından takip ettiklerini söylerken, “Ailesini temsil ettiğim Mehmet Kubaşik Dortmund’da öldürülmüştü. Dortmund Kassel’a çok yakın ve biz hep buradaki aşırı sağcılar arasında çok yakın bağ olduğunu söylemiştik. Hâlâ NSU ağının ortaya çıkartılmasını bekliyoruz. Etkili bir soruşturma için Hessen eyalet hükümetinin, Anayasa’yı Koruma Teşkilatı’nın artık gizli bilgileri paylaşmalarını istiyoruz” dedi.

NSU kurbanlarının aileleri ve avukatlarının yoğun itirazlarına rağmen Hessen’de, iç istihbarat teşkilatının NSU ile ilgili raporları hakkında 120 yıllık gizlilik kararı alınmıştı. Vali Lübcke cinayetinin ardından oluşan yoğun siyasi baskılar üzerine Hessen eyaleti hükümeti gizlilik kararını 120 yıldan 30 yıla indirmek durumunda kaldı.

NSU dosyasını yakından takip eden bir diğer önemli isim olan avukat Seda Başay-Yıldız, gizlilik kararına sert tepki gösterirken, gizli belgelerin kendileriyle paylaşılmasını, gerçeklerin artık ortaya çıkarılmasını talep etti.

2000 yılında Nürnberg’de öldürülen Enver Şimşek’in ailesinin avukatı olan Başay-Yıldız, DW Türkçe’ye, “Biz ‘cinayetleri aydınlatmaktan daha önemli, devletin gizlemesi gereken ne olabilir?’ diyerek gizlilik kararına tepki göstermiştik ama bizi dikkate almamışlardı. Şimdi bir Alman ve CDU’lu siyasetçi öldürüldü diye 30 yıla indirdiler. Müvekkillerim buna üzüldüler tabii, insanın ağrına gidiyor… Ama tabii ki ortaya çıkacak sonuç önemli. Belgeler üzerindeki gizlilik kararı hemen şimdi kaldırılmalı” dedi.

“Suç duyurusunda bulunabiliriz”

Lübcke cinayeti sonrasında tutuklanan zanlılar Stephan E. ve Markus H.’nin isimlerinin, 2006’daki Kassel’daki Halit Yozgat cinayeti sonrasında de gündeme geldiğini hatırlatan Başay-Yıldız, “Biz zaten kurbanların savcılığın öne sürdüğü gibi tesadüfen seçilmediğini terör hücresinin üç kişiden oluşmadığını söylüyorduk. Bağlantılar olduğunu, kurbanların seçilmesinde başkalarında bilgi aldıklarını söyledik. Ama bu soruşturmalar, dosyalar NSU soruşturması ve davası boyunca hep bloke edildi” şeklinde konuştu.

Araştırmacı gazetecilerin çalışmalarını büyük önem taşıdığını, Lübcke soruşturmasını yakından izlediklerini, önümüzdeki altı ayın yeni bilgilerin gün ışığına çıkması açısından kritik bir süreç olabileceğini vurgulayan Başay-Yıldız, “NSU çevresindeki ağ, destekçileri ile ilgili somut isimler ve bilgiler çıkarsa işte o zaman bizler de suç duyurusunda bulunabiliriz” dedi.

Kaynak: DW Türkçe

YORUM YAZ

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz