Medyanın Savaşı

0
Latest posts by Emrullah Bayrak (see all)

Türkiye, girmesi kolay ancak çıkması girmesi kadar kolay olmayan Suriye’ye yönelik askeri operasyonunu başlattı.

Barış Pınarı Harekâtı.

Harekâtın başlamasıyla birlikte beklendiği üzere dünya devletlerinin büyük çoğunluğundan tepkiler yükselmeye başladı. Her ülke, kendi çapında Türkiye’ye yönelik yaptırım tehditleri savuruyor. Kimi ülkeler ise silah ticaretini askıya aldı. ABD de şimdilik askıda duran bir yaptırım paketini hazır bekletiyor. Anlaşılan, gidişata göre yaptırımları devreye sokacak.

“Bu operasyon gerekli miydi, gereksiz miydi, diplomatik yollar daha iyi kullanılabilir miydi, başka alternatif çözümler üretilemez miydi?” türü sorular elbette sorulabilir. Zaten soran da yok ya ancak kanaatimce bu soruların artık bir hükmü kalmadı. Fiili olarak bir operasyonun içerisindeyiz.

HDP dışında muhalefetiyle, iktidarıyla sınır ötesi bu harekât destekleniyorsa aykırı seslerin de bu ortamda duyulma şansı pek gözükmüyor. Diretirseniz, “Vatan hainliği” gömleği giydirilmek üzere hazır bekletiliyor.

Bundan sonra yapılması gereken şey, belirlenen hedeflere en kısa zaman diliminde en az hasarla ulaşıp biran önce başı ve sonu belli olmayan bu Suriye bataklığından çıkmaktır.

Teknolojinin gelişmesiyle dünyanın global bir köye dönüşmesi sonucu savaşları canlı izliyoruz. Bu durum nimetleriyle birlikte külfetlerini de beraberinde getiriyor. Medyanın da işi hem kolaylaşıyor hem de zorlaşıyor.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın operasyonun başladığını sosyal medya hesabından duyurmasıyla birlikte atılan ilk bombayı canlı izleme şansına eriştik.

Barış Pınarı Harekâtını canlı vermenin ötesine geçip güvenlik güçleri gibi sahaya dalan medyamızın hal-i pür melali ortada. Yaptıklarıyla haberin ötesine geçip hem kendi hayatlarını hem de operasyona katılan askerlerin canlarını tehlikeye düşürüyorlar.

Televizyon ekranlarımız savaş uzmanından geçilmiyor. Her işten anlayan gazetecilerin dışında yeni şöhret basamaklarını tırmanmaya çalışan simalar da görmüyor değiliz. Ellerindeki haritalarla adeta operasyona yön veriyorlar. Mehmetçik şuradan girecek, buradan çıkacak, efendim şu kadar derinlikteki bir alan kontrol altına alınacak vs.

İzin çıksa ya da bir fırsatı bulunsa harekâtı koordine eden komutanların toplantıları canlı yayınlanacak. Orası kapalı olduğu için şimdilik uzaktan çekimle yetiniliyor.

Her şeyimizde olduğu gibi operasyonumuz da dünyaya açık. Gizli saklımız yok. Büyük devletler 50 yıl sonrakini planlarken ve bunu devlet sırrı olarak saklarken, bizler yarının planını bugünden ifşa etmenin derdine düşmüşüz.

Bunun adı da büyük habercilik.

Kimi medya mensuplarını bıraksanız eline silahı alıp bir kurşun da o sıkacak. Öyle olmalı ki bir sunucumuz, giydiği çelik yeleğiyle poz verip “Saldırsanız da buradayız” notuyla sosyal medya hesabından paylaşımda bulundu. 

Kontrolü kaybetmiş bir medya görüntümüz var.

Öyle kendimizden geçmişiz ki, bir sunucumuz da şöyle diyordu: Birazdan havanın kararması bekleniyor.

Yani bu cümleden havanın kararmama ihtimalinin de olduğunu öğreniyoruz. Çünkü önceleri havanın kararmadığı vakitler olmuş.

Yine sosyal medyada dolaşan ve bir muhabirin ilk bombalama anındaki tepkilerinin yer aldığı görüntü, gerçekten izlenmeye değer. Gülelim mi ağlayalım mı; tam bilemedim.

Daha önce yapılan harekâtlarda da durum pek farklı değildi. Medyamız kendini her geçen gün geliştiriyor. Düşünün ki, askerin sınırı geçişi canlı veriliyor. Neredeyse Mehmetçiğe mikrofon uzatılacak, duygu ve düşünceleri sorulacak. Askerleri taşıyan otobüsler görüntüleniyor, otobüsün içerisine zoom yapılıyor.

Bu insanların bir ailesi olduğunu, karşıda terörist grupların bulunduğunu, onların da bu görüntüleri izleyebilme olasılığını kimseler düşünmüyor. Mantık şu: Ne bulursan çek. Haberin bel kemiği 5N1K, çoktan rafa kaldırılmış.

İlginç olan bir nokta ise muhabirlerimizin haberleri verirken yüksek tonlu bir ses düzeyine ulaşmalarıdır. Tamam, anladık savaştayız da bu kadar bağırarak anons etmenin manası ya da hikmeti nedir?

Tüm bunlar yapılırken basın mensupları kendi güvenlik tedbirlerini dahi almıyor veya alamıyor. Bundan olacak ki, teröristlerin açık hedefi haline dahi gelebiliyorlar. Keskin nişancılar hedef gözetmeksizin ateş ediyor.

Peki, tüm gariplikler olurken idarecilerimiz ne yapıyor?

Şanlıurfa Valiliği, bazı basın mensuplarının Özel Güvenlik Bölgesi ilan edilen yerlerde görüntü aldığı veya yayın kaydı yaptığının tespit edildiğini belirterek bu tür girişimlerin engelleneceğini ve işlem başlatılacağını açıkladı. Yasağın güvenlik ve kamu düzeni açısından gerekli olduğu ifade edildi.

Yerinde bir karar ancak dinleyen yok. Özgür medyamız, savaşta bir başka özgürleşiyor. Elinden uçan kuş kurtulmaz.

Sosyal medyadan bahsetmeye gerek bile yok. Orada açılan cephelerde, sanal klavye kahramanlarımız, sahadaki askerimizden daha büyük bir mücadelenin içerisinde. Allah ne verdiyse yağdırıyorlar.

Doğru mu yanlış mı; sorgulamadan bodoslama dalıyorlar. Mücadelenin sahada değil sanal âlemde kazanılması gerektiğine inanmış kararlı bir kitle bulunuyor.

Anlayacağınız medyanın savaşı daha büyük. Günü kotarmanın derdindeler. Kimseleri görecek, duyacak halleri kalmamış. Büyük bir savaştan başka büyük bir savaşa koşuyorlar. Bu yaşananlar, savaşın ilk sıcak saatlerinden kaynaklı diyebilirsiniz. Bir noktada evet, haklısınız. Bir süre sonra her şey yine rutine binecektir.

Biz bunu Diyarbakır’da, çocukları dağa kaçırılan ailelerin HDP İl Başkanlığı önünde gerçekleştirdiği oturma eyleminde yaşamıştık.

Sorun şu ki, hiçbir şeyden ders almıyoruz.

Önceki İçerikÇavuşoğlu: Tecrit edilmekten korkmuyoruz
Sonraki İçerikEmre Belözoğlu, Fransa maçında forma giyemeyecek..
1978 yılında Erzurum'da dünyaya geldi. Atatürk Üniversitesi İletişim Fakültesi Radyo-Tv ve Sinema Bölümü mezunu; Anadolu Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü mezunu; Atatürk Üniversitesi Adalet Meslek Yüksekokulu mezunu. 2001 yılında gazetecilik hayatına başladı. Erzurum'daki yerel gazetelerin çeşitli birimlerinde 3 yıl çalıştıktan sonra Diyarbakır ve Ankara'da Parlamento Muhabirliği başta olmak üzere çeşitli alanlarda 11 yıl gazetecilik yaptı. 2017 yılından itibaren ise Ocakmedya'da yazmaya başladı. Halen Atatürk Üniversitesi İletişim Fakültesi Radyo-Televizyon ve Sinema Bölümünde Yüksek Lisans yapmaktadır.

YORUM YAZ

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz